Arama

Önemli İcatlar - Radyo - Tek Mesaj #5

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
11 Aralık 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM

RADYO

Ad:  Radyo5.jpg
Gösterim: 658
Boyut:  40.7 KB

a. (fr. radio).
1. Radyo yayını alıcısı. (ALICI.)
2.
  • Alarmlı radyo, içerdiği bir saat yardımıyla, çalarsaati dinlenen bir radyo istasyonunada radyonun çalışmasından bağımsız bir zili çalıştırmaya olanak veren radyo alıcısı.
  • Kasetli radyo, bir teybe bağlı bir radyo alıcısından oluşan aygıt.
  • Pikaplı radyo, bir yükselteç, bir tüner ve bir pikaptan oluşan bütün.
—Eğit. Radyo ile eğitim, okul içi ya da okul dışı eğitimi tamamlamak, zenginleştirmek gibi düşüncelerle radyo yayınlarından amaçlı ve planlı biçimde yararlanma.

—Öğrenciler için hazırlanan özel radyo programlarıyla yapılan eğitim. (Bk. ansiki. böl.)

—Oto. Oto radyosu, otomobillerde kullanılmak üzere yapılmış radyo alıcısı. (Bk.ansiki. böl.)

—Radiletiş. Radyo yayını yapmak, radyoelektrik dalgalarla yayın yapmak ve özellikle bir radyo yayın programı yayımlamak.

—Telekom.
  • Radyo yayını, yayınları doğrudan kamuya seslenen ve yalnızca sesli programlara yer verilen radyoiletişim. (Bk. ansiki. böl.)
  • Stereo radyo yayını, çoğu kez frekans modülasyonu (FM) tekniğiyle gerçekleştirilen ve yayınların stereo olarak yayımlandığı radyo yayını.
—Ulaş. Radyo-taksi, telsiz telefon donanımı aracılığıyla, çalıştığı şirketle bağlantı kurabilen taksi.

—ANSIKL. Eğit. Türkiye radyolarında eğitim ve öğrenimle ilgili yayınların gerçekleştirilmesi girişim ve uygulamalarının geçmişi, 1938'e kadar uzanır. 1946’da yabancı dil yayınlarına da başlandı. Giderek örgün eğitime yardımcı olmak üzere okul radyosu, yabancı dil dersi (almanca, fransızca, İngilizce), eğitim önlisans gibi yayınlar gerçekleştirildi. Ayrıca çocuklara, gençlere, ailelere, yaşlı ve emeklilere, sosyal bakımdan korunması gerekenlere, iş meslek kesimlerine, turistlere yönelik yaygın eğitim programları yayımlandı. 1992 yılında eğitim programlarının yayın oranları, Radyo l’de % 18, Radyo ll'de % 15’ti.

—Oto. Başlangıçta lambalı olan oto radyosu, anotların beslenmesi için gerekli yüksek alternatif gerilimi sağlayan titreşimli bir dönüştürücü gerektiriyordu. Tranzistorlarla donatılan modern alıcılar doğrudan doğruya arabanın bataryasından beslenir. Taşıtın elektrik donanımı parazite karşı korunmuş olmalı, yani kıvılcım üreten organların (dinamo, platin, bujiler) yaydığı parazitleri yok etmeye ya da hiç olmazsa büyük ölçüde azaltmaya yarayan elemanlarla (kondansatörler ve dirençler) donatılmalıdır.

—Telekom.
Radyo yayını. 1907'de, Berlin ile Kopenhag arasında bir söz iletimi, 1910'da, ABD’de bir müzik iletimi, 1914’te Belçika'da bir konser iletimi gibi pek cesaret verici olmayan birkaç girişimden sonra ilk radyo yayınları, önce 1920 şubatında, Büyük Britanya'da, Chelmsford’ da, sonra ağustosta, ABD’de, önce Detroit, daha sonra Pittsburgh'ta (kasımda, Harding'in kazandığı başkan seçim sonuçları yayınıyla) başladı. 1921'de general Ferriâ, Eiffel kulesinden denemelere, daha sonra düzenli yayınlara başladı. Bu dönemde yayın güçieri ancak birkaç kilowatt'a ulaşabiliyor ve galenli algılayıcılardan oluşan alıcılar amatörlerce yapılıyordu. Daha sonra, 1925'e doğru, piller, ve akümülatörlerle beslenen “triyot" lambalı alıcılar ve 1930'a doğru, doğrudan elektrik enerjisi şebekesinden beslenen alıcılar ortaya çıktı. Böyle bir şebekeden bağımsız yarıiletkenli ya da tranzistorlu alıcılar ise, ancak 1955’ten sonra yaygınlaştı.

Başlangıçta, ulusal ya da bölgesel, bir hizmet veren radyo yayınlarında, kilometrelik dalgalar (uzun dalga) ve hektometrelik dalgalar (orta dalga) kullanılıyordu. 1930-1935 arası, dekametrelik dalgalarla (kısa dalga) yapılan yayınlar, denizötesi ülkelere erişme olanağı sağladı. 100 MFIz’ lik frekanslar bandında gerçekleştirilen ve mükemmel bir ses niteliğiyle, stereo iletimlere olanak veren radyo yayınları, savaş öncesi, ABD’de oldukça yaygınlaştı ve 1945’ten başlayarak tüm Avrupa'ya yayıldı. Bu frekans bandında, dekametrelik dalgalarla, oldukça uzun mesafelerden yapılan yayınlar da alınabiliyordu. 60'lı yılların başından bu yana, alıcı ve verici donanımlarının minyatürleştirilmesi, bireysel dinleme olanaklannın yanı sıra, o zamanlar radyo için büyük bir yenilik olan, homojen ve dağılmış ya da heterojen ve yörel olarak bir araya toplanmış özel dinleyici topluluklarına seslenme olanağını da sağladı. Bu son topluluklar gerektiğinde, kendi programlarını kendileri yapıyordu.

Yakın geçmişte, yaklaşık 80°'nin ötesindeki kutup bölgeleri dışında, bütün dünyaya hizmet verme olanağı sağlayan, uyduyla doğrudan yayın sözkonusu oldu. Ancak, uydu yayınlarını alacak donanımların yüksek fiyatı nedeniyle, klasik aktarıcılar ya da metal kablo ya da optik lif ağları yardımıyla, tek bir alıcı donanımdan konutlara ya da bölgelere doğru gerçekleştirilen bir dağıtım sistemi tasarlandı. Yayın karışmalarını azaltmak için, verici yayınlarının frekansları ve ayırtedici nitelikleri, uluslararası antlaşmalarla belirlenmiştir. Uluslararası telekomünikasyon birliği' nin radyoiletişim tüzüğü'nce tahsis edilen frekans bandı sınırları içinde, Avrupa'da, kilometrelik ve hektometrelik bantlardaki radyo yayınları, 1975 Cenevre planınca düzenlenmiştir; frekans modülasyonlu radyo yayınları ise, hâlâ üzerinde çalışılmakta olan, 1961 Stockholm planına bağlıdır.

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Aralık 2016 05:36
SİLENTİUM EST AURUM