Arama

Madde Nedir? (Sözlük) - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Aralık 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MADDE
—Fels. Madde kavramı üzerinde düşünmeye başlayan ilk filozof Aristoteles'ti. Aris- totelesçi felsefe maddeyi, bütün belirlenimlerin, belirlenmemiş ve gizil dayanağı olarak kavrıyor ve özellikle bu temel belirsizliğin sonucu üzerinde duruyordu. "Madde (yun. hyle) kendi başına bilinemez” (Metafizik [Meta ta physika], 7. 10) diyen Aristoteles duyulur maddeyi kavranabilir maddeden ayırarak şöyle yazıyordu: "Madde ya duyulur ya da kavranabilir bir şeydir. Örneğin tunç, tahta ve değişmeye yetenekli her türlü madde, duyulur maddedir. Kavranabilir maddeyse, matematik varlıklar gibi, duyulan şeylerin içinde, duyusallık niteliğinden farklı olarak bulunan maddedir” (ay. ypt.).

Klasik dönemde madde, özellikle bilgi maddesi olarak kavrandı. Descartes’a göre madde geometriyle betimlenebilir bir şeydi: Geometri, maddeyi uzayda sınırlandırıyor ve böylece ona somut bir gerçeklik kazandırıyordu. Descartes şöyle der: "Dünya ve gökler, hep aynı maddeden yapılmışlardır; [...] eğer birçok dünya olsaydı, onlar da başka bir maddeden oluşmazlardı; [...] tek özelliği uzamlı bir şey olmak olan madde, [...] bu öteki dünyaların içinde yer aldığı tasarlanabilen bütün uzayları doldurur ve biz kendimizde herhangi bir başka madde düşüncesi bulamazdık” (Felsefenin ilkeleri [Principia philosophiae], 2, 22).
Maddenin özelliklerini descartesçılığın bu önsel sınırlandırma girişimi, XVIII. yy.’ın maddeci filozofları tarafından eleştirildi. Holbach şöyle der: “Biz, cisimlerin öğelerini hiçbir zaman bilmiyoruz, ancak bazı özelliklerini biliyoruz [...]. insanlar maddeye tek, işlenmemiş, edilgin, hareket etmeye, [...], kendi başına herhangi bir şey yaratmaya yeteneksiz bir varlık olarak baktılar; oysa tüm farklı bireylerinde, uzam, bölünebilirlik, şekil, vb. gibi bazı ortak özellikler bulunsa bile, ne aynı bir sınıf altında toplanabilen, ne de aynı bir belirlenim altında kavranabilen bir varlık türü olarak bakmaları daha doğru olurdu” (Systeme de la nature [Doğa sistemi], 1,2).

Maddenin özellikleri üzerindeki bu düşünceyi Kant, madde / zihin karşıtlığına dayanan, ama zihne ilk sırayı veren bir bilgi kuramı içinde yeniden ele aldı. Gerçekten de, şeylere ilişkin bir önsel bilginin olabilirliğini irdeleyen ve önsellik kavramını da kesinleştiren Kant’ın bilgi kuramı, bilgide iki tip öğe ayırıyordu. Buna göre, nesneye bağlı öğeler bilginin maddesini oluştururlarken, özneye bağlı öğeler bilginin biçimini oluşturuyorlardı. Bu ayrımdan da Kant, şu tanımı çıkarıyordu: "Görüngü içinde, duyuma karşılık düşen şeye madde (alm. Materie), görüngü çeşitliliğinin, sezgide, belli bağıntılar uyarınca düzenlenmesine yol açan şeye de görüngünün biçim'i diyorum” (Salt aklın eleştirisi [Kritik der reinen Vernunft], 1,1,7). Kant'a göre madde, bir görüngünün duyulur yanıdır ve zihnimiz, duyarlık yoluyla nesnelerden etkilenir; ama bilmek, "gerçi sonsal olarak verilen, [...] ancak biçimi önsel olarak ruhta bulunan [...] bir madde"yi biçimlendirmektir (ay. ypt.).

Hegel, bilginin maddesiyle biçimi arasındaki bu ayrımı eleştirdi. Nitekim Hegel’ de madde, ortak gelenekte olduğu gibi, iç biçimin dıştaki başkasını değil, "varoluşun kendi kendisiyle dolayımsa birliği"ni belirtiyordu (Enzyklopâdie der philosophischen Wissenschaften im Grundrisse [Felsefi bilimler ansiklopedisi], 128). Şeyin somut gerçekliğinin kanıtlayıcısı olan “madde [...], varoluş olarak, bir-başkasındaki yansımayı olduğu kadar kendindevarlığı da kapsar; bu belirlenimlerin birliği olarak madde, biçimin bütünselliğidir de". Dolayısıyla madde ve biçimin “her ikisi de kendinde aynı şeydir" ve farklı olarak kondukları zaman da, bu birlik onların temel "bağıntriarı olarak ortaya çıkar, (ay. ypt., 129).

Marxçılığa göre madde, maddeci felsefenin temel bir kategorisidir ve insan bilincinin dışında var olan nesnel gerçekliği belirtir. Engels şöyle der: “Dünyanın gerçek birliği onun maddiliğine dayanır ve dünyanın maddiliği de birkaç hokkabazlık yurtturmacasıyla değil, felsefenin ve doğa biliminin uzun ve zahmetli gelişimiyle kanıtlanır” (Anti-Dühring, 1,4). Bu inceleme şu sonuca varılmasını da sağlar: "Hareket, maddenin (alm. Materie) varoluş biçimidir. Hiçbir zaman, hiçbir yerde hareketsiz madde olmamıştır ve olamaz da” (Engels, ay. ypt.).

İslam felsefesinde madde sözcüğü yunanca kökenli ve şekil (biçim, form) sözcüğünün karşıtı olan hyle'den heyula karşılığı olarak kullanılmıştır. Sözcük, genellikle yalnızca biçimden yoksun bir gücün (kuvve) karşıt niteliklere (biçimlere) bürünerek cisim olabilmesi anlamına kullanılır. IX. ve X. yy.’larda yunancadan yapılan çevirilerde heyula’nın yerini madde sözcüğü aldı. Unsur (eleman) sözcüğünün de bazen maddeye yakın anlamda kullanıldığı oldu.

Ebubekir er-Razi’ye (öl. 925) göre, madde (heyula), beş ezeli ilkenin ilkidir. Bu görüş, sonradan ismaililerden Nasir-i Hüs- rev (öl. 1061) ve Fahrettin Razi (öl. 1209) tarafından da benimsendi, ikinci ezeli varlık olan evrensel ruh (en-Nefs ül-külliye), Dünya'yı meydana getirmek için maddeyi çalkalandırdıysa da bir sonuç elde edemedi. Bunun için yaratıcıdan (el-Bâri) yardım istediğinden madde, biçime bağlı bir duruma getirildi.

Başta Şiilikteki olmak üzere tüm sudu- riyeci (aşağı olanın daha yukarı olandan çıkması; çok olanın [her şeyin] “bir olan" dan çıkması) görüşler, ezeli ilkeden sudur eden ya da yayılan ilk maddenin ne olduğu üzerinde durur. Gerek Karmat, gerekse ismaili kozmogonisinde (Dünya'nın yaratılış efsanesi) heyula, sudur eden üçüncü ilkedir. Madde, ancak ilk akıl (el -akl ül-evvel) külli ruha dönüştüğü zaman ortaya çıkar. Madde, tek başına ortaya çıkamadığından biçimin yardımına gereksinimi vardır. Bu görüşe ibni Sina’da da rastlanır; ancak onda heyulanın yerini gök cismi kavramı alır, ismaili anlayışına göre madde, biçime (şekle) göre saf güç halinde olan varlık, olumlu istekle biçim sahibi ve sudur etmiş bağımsız üçüncü ilke olma niteliklerine sahiptir Maddedeki "şekil isteği” iki yanlılık taşır: varlık içinde gözükme olumlu isteği ve olumsuz bağımlılık isteği, ismaili madde konusu ile ilgili görüşün meydana gelişinde Empedokles'e atfedilen bir rivayetin etkisi olmuştur. Bu rivayette, en soylu (köklü) varlığa unsur denir. İlk unsur akıldan, ruhtan, doğadan ve karma varlıklardan daha basittir. Ancak, mutlak basit yalnızca Yaradandır. Unsur, sudur eden beş varlığın ilkidir ve bir ilk ruhsal ya da makul madde kavramının (el -heyula er-ruhaniye) çıkarılmasına katkısı olmuştur.

ismailliliğin madde hakkındaki görüşü, ihvanüssafa'nın fesaline dayanır. Buna göre, bütün cisimler tek bir cins, tek bir cevher ve tek bir maddedendir. Aralarındaki farklar biçimlerinden kaynaklanır. Madde değişmez, suret değişir. Heyula, dünyadaki bütün cisimlerin oluştuğu dört unsur; kosmosun kendisinden çıktığı mutlak madde, basit makul duyularla algıla- namayan ilk madde (cevher) ve her türlü niteliğin (hüviye) biçim özelliklerini taşır Heyula kavramı hem ikinci madde hem de ilk maddeyi içerir. Her var olan şey, farklı bakımlardan hem şekil hem de maddedir. Mutlak cisim, ilk madde de şekildir. Külli ruh da, külli akıldan çıkmış olan ruhsal şekildir. Külli akıl ise Yaradan'dan sudur etmiştir.

ihvanüssafa’nın madde hakkındaki bu görüşlerinin bir bölümü ibnülarabi’nin kuramı üzerinde etkili olmuştur. Ancak onda, madde yaratılmış olsun olmasın, varlıkla aynı zamanda ve birlikte vardır ve gerçeklerin gerçeğidir (hakikat ül-hakika). Madde ve heyula sözcüklerini felsefeciler kullanmakla birlikte bu konuda ismaili kozmogonisini kabul etmezler. Felsefecilerde ayrıca ilk madde (el-maddet ül-ülâ) sözcüğüne de sık sık rastlanır ibni Sina, maddeden hemen sonra ilk unsuru tanımlar ve maddi neden anlamına gelen “el-illet ül-unsuriye”den söz eder. Felsefecilerde tek olma ilkesi, biçim değil, nicelenmiş maddedir.
ismaili kozmogonisinin aksine, felsefecilerde heyula değersizleşir. Nitekim Farabi ilk maddeye “en aşağılık şey” der, ikinci dereceye ise Doğa'yı yerleştirir. Ona göre, Doğa, ilk maddelerde bulunan cis- mani şekildir; madde ise şeklin yeri ve alıcısıdır; bu alıcının yapısında başka hiçbir madde yoksa, mutlak ilk maddedir (el -heyula), ibni Sina, şeklin maddenin nedeni olduğunu kabul etmez; şeklin madde sayesinde varolduğunu savunur ve bir de maddi akıldan söz eder. Maddi akıl, kendi başına hiçbir şekli almamakla birlikte, varolan bütün şekilleri alabildiği için ilk maddeye benzer. Maddi akıl deyimine Farabi'de rastlanır.
Kelam ilminde madde sözcüğü kullanılır. Eşariler ve geç dönem maturidilerde ise, madde yerine heyula sözcüğü geçer. Maturidilere göre heyula ve madde cevher; arazlar (geçici görünümler) ise şekildir. Fahrettin Razi, ibni Sina’dan esinlenerek cisimlerin madde ve şekilden oluştuğunu, heyulanın şeklin alıcısı olduğunu söyler.

—İda. huk. Tehlikeli madde. Karayolları trafik yönetmeliği uyarınca gerekli izin ve önlemler alınmadan karayollarında tehlikeli maddelerin taşınması yasaktır Bu yasağa uymayanlar, beş bin liradan on bin liraya kadar hafif para cezası ve on beş günden kırk güne kadar hafif hapis cezasıyla cezalandırılırlar.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM