Arama


perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
22 Aralık 2016       Mesaj #12
perlina - avatarı
Ziyaretçi

ZEKATIN SIHHATİNİN ŞARTI

Ad:  zekat veriniz..jpg
Gösterim: 440
Boyut:  40.1 KB

11- Verilen bir zekatın sahih olabilmesi için, zekatı verirken veya onu ayırırken niyetin bulunması şarttır. Bu esastan şu meseleler doğar:
1) Zekatı fakire verirken veya zekat için bir mal ayırırken bunun zekat olduğunu kalb ile niyet etmek gerekir. Dil ile söylenmesi gerekmez. Öyle ki, bir malı fakire zekat niyeti ile verirken bunun bir bağış veya bir borç olarak verildiğini dil ile söylemek zekata engel değildir.
2) Bir mal fakire niyetsiz olarak verilince bakılır: Eğer mal henüz fakirin elinde bulunuyorsa, zekata niyet edilmesi yeterlidir. Fakat elinden çıkmış ise, niyet edilmesi yeterli değildir.
Yine, bir kimse, bir adamın malından onun adına zekatını verdiği zaman, o kimse buna rıza gösterirse bakılır: Eğer o mal fakirin yanında mevcut bulunuyorsa, bu zekat sahih olur; değilse olmaz.
3) Zekat vermede vekilin niyeti değil, müvekkilin niyeti geçerlidir. Onun için bir kimse, zekatını vermek için bir adamı vekil tayin etse, zekat olarak vereceği malı teslim etliği zaman veya o malı vekil fakire vereceği zaman zekata niyet etmesi gerekir. Vekilin niyeti yeterli olmaz. Bu vekil, müslüman olabileceği gibi, bir gayri müslim (Zimmî) de olabilir.
4) Zekat vermek niyetinde olan bir kimse, bunun için bir mal ayırmaksızın zaman zaman fakirlere bir şeyler verdiği halde, zekata niyet etmek hatırına gelmese, bu verdikleri zekata sayılmaz. Fakat fakire böyle bir mal verirken: "Bunu niçin veriyorsun?" diye sorulacak soruya, düşünmeksizin hemen "zekat olarak veriyorum" diyebilecek bir durumda ise, bu niyet yerine geçer.
5) Bir kimse fakirlere bir gün sadaka verdikten sonra: "Şu süre içinde verdiğim sadakaların zekatımdan olmasına niyet ettim." demesi yeterli olmaz.
6) Bir kimse elinde bulunan bir malı zekata niyet etmeksizin tamamen sadaka olarak verse, bunun zekatı kendisinden düşmüş olur. İster nafile sadakaya niyet etmiş olsun, ister olmasın, hüküm aynıdır. Fakat verilen bu mal ile bir nezre veya başka bir vacibe niyet etmiş olursa, bu mal o niyete göre verilmiş olur. Verilen bu mala düşecek zekatı ayrıca ödemek gerekir.
7) Bir kimse, üzerine zekat düşen malının bir kısmını bir fakire bağışlasa, buna isabet eden zekat kendisinden düşer.
Örnek: Bir zengin, bir fakirde olan yüz bin lira alacağını o fakire bağışlasa, yalnız bir yüz bin liranın zekatını vermiş olur. Burada zekata niyet edip etmemek eşittir. Bu yüz bin lirayı diğer mallarının zekatına sayamaz. Yine, fakir olmayan bir borçluya bir mal bağışlansa, bununla ne o malın ve ne de başka mallarının zekatı verilmiş olmaz. Sahih olan görüşe göre, bu bağışlanan mala düşen zekatın da ayrıca verilmesi gerekir.

ZEKATA BAĞLI OLAN MALLAR

12- Mallar, "Emval-ı batine - Emval-i zahire (kapalı ve açık mallar)" adı ile iki kısımdır. Nakid paralarla evlerde ve mağazalarda bulunan ticaret malları "emval-ı batine (kapalı mallar)"dır. Saime denilen (yılın çoğunu kırlarda otlayarak beslenen) hayvanlar ile bir kısım arazi gelirleri ve madenler, yer altındaki hazineler ve gümrüklere uğrayan ticaret malları "emval-ı zahire (açık mallar)" dendir. Bunların hepsi de belli bir ölçüde zekata bağlıdır.

13- Batınî malların zekatını vermek, sahiblerinin din anlayışına bırakılmıştır. Bu zenginler, bu tür mallarının zekatını diledikleri fakirlere ve muhtaçlara verebilirler.
Zahirî (açıkta olan) malların zekatlarını (vergilerini) belli ölçüler içinde devlet, özel memurlar aracılığı ile toplayarak belli yerlere harcar. Bu memurlara "Amil, Saî, Aşir" gibi adlar verilmiştir.

14- Önceleri, tüccarları yol kesicilerden ve saldırılardan korumak karşılığında bir kısım zekatlarını almak için uygun görülen yerlerde "Aşir" adı altında bir takım memurlar görevlendirilmiş bulunuyordu. Bu memurlar, nisab miktarına ulaşan ve üzerlerinden bir yıl geçmiş bulunan ticaret mallarından ve paralardan kırkta birini müslümanlardan toplarlardı. Ancak bu malların sahibleri, daha yola çıkmadan önce o malların zekatlarını bulunduktan yerde ödediklerini veya bu mallar karşılığında borçlu bulunduklarını veya mallarının ticaret malı olmadığını veya zekatlarının başka bir "Aşir" tarafından alınmış olduğunu söylerler ve bu ifadelerinin de aksi meydana çıkmazsa onlardan zekat alınmazdı.

Bu memurlar, tüccarların yanında bulunur ve çabuk bozulacak sebze, yaş hurma, yaş üzüm gibi şeylerden zekat almazlardı; isterse kıymetleri nisab miktarından fazla olsun...
İslam ülkelerinde tacirler, ticaret malları için İslam gümrüklerinde verdikleri vergileri bu malların zekatına sayabilirler.

ZEKATA BAĞLI OLMAYAN MALLAR

15- Bir kimse, hem kendi ihtiyacını ve hem de geçimleri kendi üzerine olan kimselerin ihtiyaçlarını karşılayan ve temel ihtiyaçlar adını alan şeylerden zekat vermez. Oturulan evler, evlerin lüzumlu eşyaları, giyinip kuşanmaya ait elbiseler, silahlar, binek hayvanları, hizmet için kullanılan köle ve cariyeler bir aylık veya bir yıllık yiyecek ve içecek şeyler, ilim sahiblerinin birer cildden veya takımdan ibaret kitabları, sanatçıların birer takım aletleri temel ihtiyaçlardan sayılır. İşte bunlar nisab ölçüsüne girmezler.

16- Ticaret için olmayan fazla miktardaki ev eşyasından kitablardan, sanat aletlerinden ve yine ihtiyaçtan fazla olan elbiselerden yenilecek ve içilecek şeylerden, altın ve gümüşten başka süs eşyalarından, yakut, zümrüt, inci ve elmas gibi ziynet eşyalarından da zekat vermek gerekmez. Çünkü bunlar (hakikaten veya hükmen) artıcı değillerdir. Ancak bunlar temel ihtiyaçlar dışında olup kıymetleri en az nisab miktarına ulaşınca, sahibleri zengin sayılır. Her ne kadar zekat vermekle yükümlü olmazlarsa da, kendileri zekat ve sadaka alamazlar ve bunlar üzerine fıtır sadakası ile kurban kesmek vacib olur.

17- Bir kimsenin kendi malı olduğu halde elinden çıkıp da faydalanamadığı ve eline bir daha geçmesi de düşünülemediği mallardan zekat verilmez. Bu mallara "Mal-ı zimar" denir. Bu durumdaki mallar "nami = çoğalıcı" sayılamayacaklarından zekata bağlı olmazlar. İsbatı mümkün olmayıp inkar edilen alacak paralar, zorla alınan, çalınan, el konulan ve geri alınması umulmayan mallar, denize düşüp çıkarılması mümkün görülmeyen mallar, kırda gömülüp yerleri unutulmuş geçer paralar ve kaybolmuş diğer mallar bu kısımdandır. Bunlar elden çıktığı için ve bunlardan yararlanılamadığı için, ele geçmedikleri müddetçe zekata bağlı olmazlar. Fakat bunlar tekrar ele geçince bakılır: Nisab miktarına ulaşır da zekata bağlı mallardan olursa, ele geçtikleri tarihten itibaren bir yıl son bulunca, zekatlarını vermek gerekir.

Örnek: Yıllarca inkar edilip bir delil ile isbatı mümkün olmayan yüz bin liradan ibaret bir alacaktan dolayı bu geçmiş yıllar için zekat gerekmez. Fakat daha sonra borçlunun ikrarı veya şahid ve sened gibi bir delille alacak isbat edilip tahsil edilse, bu alacağın isbatı anından itibaren zekata bağlı olur. Aradan bir yıl geçince de zekatını ödemek gerekir. Ancak para sahibinin zekata tabi başka malı da bulunursa, o zaman bunların zekatı ile beraber, o ele geçirilen malların da zekatını vermek gerekir, bunlar üzerinden bir sene geçmesi beklenilmez.
(İmam Züfer ile İmam Şafiî'ye göre, bu tür malların geçmiş yılları için de zekat gerekir. Çünkü mülkiyet vardır.)

18- İnsanlara borçlanıp da, onlar tarafindan ödenmesi istenen bir borcun karşılığında aynı miktarda borçlunun elinde geçer para veya ticaret malı veya saime hayvan bulunursa, bu zekata tabî olmaz. Ödünç alınmış paralar, yok olmuş eşya bedeli, zevcelere ödenecek mehir paraları, geçmiş yıllara ait zekat borçları, hep bu borç kısmındandır. Bunun için bir kimsenin temel ihtiyaçlarından başka elinde nisab miktarı geçer parası veya ticaret eşyası bulunduğu halde, bu miktara denk borcu bulunsa, kendisine zekat farz olmaz.

19- Bir kimsenin nisabdan fazla malı olduğu halde, bir miktar da borcu bulunsa bakılır: Eğer bu mevcut malından borcu çıktıktan sonra nisabdan noksan olmamak üzere bir malı kalırsa, yalnız bu malın zekatı gerekir. Fakat nisab mikdarından (iki yüz dirhem gümüş kıymetinden) az bir şey kalırsa, bundan zekat gerekmez.

20- Bir kimsenin yüz bin lira fazla parası olduğu halde, geçmiş yıllardan üzerinde kalmış zekattan yüz bin lira borcu bulunsa, kendisine bu yüz bin lira için zekat gerekmez; çünkü bunun karşılığı kadar borç vardır. Fakat zekattan kırk bin lira borcu olursa, geri kalan altmış bin liranın zekatını vermek gerekir.

Zekat, Allah'ın hakkı olmakla beraber, verilmediği takdirde, en büyük idareci tarafindan istenilip verilmesi gereken yerlere harcanabilir. Bu bakımdan da zekat, insanlar tarafindan istenecek borçlardan sayılır. Adaktan, keffaretten, fıtır sadakasından ve hac farzından dolayı olan borçlar ise böyle değildir. Bunların ödenmesi insanlar tarafından istenemez. Bunun için, bu gibi borçların bulunması, eldeki mevcut malların zekata bağlı olmasına engel olamaz.

(İmam Şafiîye göre, nisab miktarı artıcı (nami) bir mala sahib olan, bunun karşılığında borcu olsa da, yine zekatla yükümlü olur. Çünkü zekatın vacib olması, nisab miktarı olan artıcı (nami) mal sebebiyledir. Bu borçlu ise, buna sahiptir. Hür bir insanın borcu, onun kişiliği üzerine yüklenir. Hemen onun elindeki mala yüklenmez. Bunun içindir ki, bu malını istediği gibi kullanma hakkına sahiptir. Borç ile zekat ayrı ayrı haklardır. Birinin bulunması, diğerinin gerekli olmasına engel değildir.)
Bizce, borçlu fakirdir. Nisab miktarı fazla malı yoksa, kendisine zekat verilmesi bile caizdir. Zekat vermek ise, zengin olana farzdır.

21- İnsanlar tarafından istenen bir borcun zekata engel olması, bu borcun geçer paradan olması veya başka eşyadan bulunması itibariyle eşittir. Aynı zamanda borç müddetinin girmiş olup olmaması da eşittir, hükmü değiştirmez. Ancak bu borç, zekat vacib olmadan önce, insanın üzerine geçmiş bulunmalıdır. Yoksa bir malın zekatını vermek vacib olduktan sonra, gelecek olan bir borç, geçmiş zekat borcunu düşürmez.
İmam Ebû Yusuf'a göre, insan üzerine yüklenen bir borç, zekatın vücubuna (gerekli olmasına) engel olmazsa da, İmam Muhammed'e göre engel olur.

22- Bir borca kefil olan kimsenin, kefil olduğu borca denk malından zekat vermesi gerekmez. Bu kefalet, borçlunun emriyle olsun veya olmasın eşittir. Çünkü kefil de borçlu demektir.

23- Bir borç herhangi bir şekilde düşünce, ona denk olan malın zekatı için sene başı bu düşüş tarihinden başlar. Örnek: Bir kimsenin temel ihtiyaçlarından başka nisab miktarı nami (artıcı) bir malı bulunduğu gibi, o kadar da borcu bulunsa, kendisine zekat gerekmez. Fakat bu borç kendisine, bağışlansa, bu bağışlama tarihinden itibaren bir sene geçince, bu nisab miktarının zekatını vermek gerekir.
Bu mesele, İmamı Azam'a göredir. İmam Muhammed'e göre, bu halde o malın üzerinden bir sene geçmiş olunca zekatı gerekir. Borç düştükten sonra bir yıl geçmesine lüzum yoktur.

24- Geçer para (nakit) ticaret eşyası, saime denilen hayvanlardan ayrı ayrı nisablara sahib olan bir kimsenin bir mikdar borcu olsa, bu borcuna temel ihtiyaçlarından (ev gibi) biri karşılık tutulamaz. Zekata bağlı olan mallarından dilediğini karşılık tutar ve diğerlerinin zekatını verir. Ancak bu mallardan bazısının zekatı devlet tarafından tahsil edilmiş olursa, o zaman önce borcuna karşı geçer paraları karşılık tutulur. Geçer paralar yetişmezse, ticaret eşyası karşı tutulur. Bu da yetmezse, zekati az olan hayvanları karşılık tutmak gerekir. Nisab mikdarı veya daha fazla bir şey kalırsa onun zekatı verilir.

25- Ticaret için değil de, yalnız kiralarını almak üzere insanın mülkiyetinde bulunan evlerden, dükkanlardan, gelir getiren tesislerden, kaplardan, aletlerden makinelerden ve nakil vasıtalarından zekat gerekmez. Ancak bunların kira ve gelirlerinden toplanan paralar nisab mikdarı olur da karşılığında borç bulunmazsa, toplanan para üzerinden tam bir yıl geçince veya zekatı verilecek diğer para ve eşyalara ilave edilmekle zekata tabi olurlar.

26- Ticaret için olmayan atlar, iki İmama göre (İmam Muhammed ve İmam Ebû Yusuf), saime olsun veya olmasın, dişilerle erkekleri karışık olsun olmasın zekata tabi değildirler. Fetva da buna göredir. İmamı Azam ile İmam Züfer'e göre, bu atlar saime olur da; dişileri ile erkekleri karışık bulunursa, bunlar zekata tabidir. Bunlarda nisab aranmaz. Bunların sahibi, kıymetlerinin kırkta birini zekat olarak verir. Bir görüşe göre de, her at başına bir dinar (altın) veya on dirhem gümüş verir. Önceleri bir dinar altın, on dirhem gümüşe denk bulunuyordu. Bu zekatı devlet tahsil etmez. Yükümlü olan kimse, bu zekatı dilediği fakire verebilir.

27- Ticaret için olmayan sırf erkek atlar, saime olsun olmasın, İmamı Azam'a göre de zekata tabi değillerdir. Fakat saime bulunan sade kısraklar için İmamı Azam'a göre zekat gerekir. Çünkü bunlara kaçak erkek atların karışması ihtimali vardır. Bununla beraber İmamı Azam'dan başka bir görüş de rivayet edilmiştir.

28- Merkeb, katır, av için öğretilmiş köpek ve pars, ticaret için olmayınca, zekata tabi olmazlar, isterse saime olsunlar... Çünkü bunların saime olmaları pek azdır. Çok az olan şeye ise değer verilmez.

29- Yük hayvanları ile çifte koşulan hayvanlar, kesilip etleri yenmek veya damızlık için ahırlarda ve kırlarda beslenen hayvanlar ve ayrıca en az altı ay ahırlarda yemle beslenen "alüfa" adındaki hayvanlar zekata tabi değildir.
(İmam Malik'e göre, bunlar da zekata bağlıdırlar. Çünkü zekat, mülk ve maliyet itibariyledir. Zekat buna şükür olarak verilir, işte bu hayvanlarda da mülk ve maliyet vardır.)

30- Haram mal için zekat verilemez. Böyle haram bir mala sahib olan kimse, o malı asıl sahibine geri vermesi gerekir. Yoksa fakirlere sadaka olarak verilmesi gerekmez. Fakat haram bir mal, helal bir mala karışmış olur da, aralarını ayırmak mümkün değilse, hepsinin zekatını vermek gerekir.

31- Zekat zimmete değil, malın aynına bağlı kalır. Onun için bir mal, zekatı verilmek icab ettikten sonra helak olsa, zekatı düşer. Fakat o mal başkasına bağışlanmak veya onunla bir ev alınmak suretiyle harcansa, zekatı düşmez, onun zekatını ödemek gerekir.

32- Zekat için ayrılmış olan bir mal, ziyana uğrasa zekat düşmez. Fakat zekat için ayrılan bir mal fakirlere verilmeden para sahibi ölse, bu para varislerine miras kalır.

33- Zekattan borcu olan kimse ölünce, bu borcu vasiyet etmemiş olursa, onun terekesinden bu para alınamaz. Onun malı varislerine geçmiş olur. Varislerden ehil olanlar, isterlerse, ölünün bu borcunu kendi hisselerinden bağış yoluyla verebilirler.

34- Çok kimselerin zekatlarını vermeye vekil olan kimse, bunlardan aldığı zekat mallarını birbirine karıştırmaksızın fakirlere vermesi gerekir. Onları birbirine karıştırdıktan sonra verirse, kendi adına sadaka vermiş olur ve o zekat mallarını ayrıca ödemesi gerekir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 22 Aralık 2016 19:19