Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
12 Ocak 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

KIBRIS

Ad:  Kıbrıs Adası (Kıbrıs Adası Hakkında)3.jpg
Gösterim: 3812
Boyut:  44.2 KB

rumca Kypros, Doğu Akdeniz havzasının kuzey kesiminde, Türkiye'nin Akdeniz kıyılarından ancak 70-80 km genişlikte bir deniz alanı ile ayrılmış ada; Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya'dan sonra 3. büyük adası; 9 251 km2. K.-G. doğrultusundaki genişliği, orta kesimde 70 km dolayında; G.-B.-K.-D. doğrultusunda uzunluğu, Arnavut burnu ile Kırpaşa yarımadası ucundaki Zafer (esk. Andreas) burnu arasında 230 km. Yaklaşık 910 000 nüf. (171 000 Türk, 739 000 Rum [1990]). 1571'de OsmanlI imparatorluğu'na katılan, 1878’de Ingiltere'ye kiralanan, 1914'te Büyük Britanya'ya bağlanan Kıbrıs, 1960'ta Türklerle Rumlar’ın ortak yönettikleri bağımsız bir cumhuriyet oldu. 1974 Barış harekâtı'ndan sonra ada Türkler'in ve Rumlar'ın çoğunluğunu oluşturduğu iki kesime ayrıldı. Kuzey kesimde önce Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1983'te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Her iki kesimin başkenti ortadan bölünmüş bir şehir olan Lefkoşa'dır (rumca Nikosia).

COĞRAFYA


doğal çevre


Yüzey şekilleri ve jeolojik yapı bakımından ada birbirinden farklı 3 birime ayrılır. K.'de Beşparmak (rumca Pendadhaktylon) sıradağlarıyla kaplı engebeli bir kesim B.’da Koruçam (esk. Kormacit) burnundan D.'da Zafer (esk. Andreas) burnuna kadar uzanır Bu kesimin D. yansını Kırpaşa (esk. Karpas) yarımadası oluşturur. Beşparmak sıradağları B.’dan D.’ya giderek alçalan orta yükseklikte (B.’da Selvili tepe 1 017 m, ortada Beşparmak tepe 740 m) dağlardır; ama yamaçlarının dikliği nedeniyle ancak bazı dar boğazlar ve gediklerle aşılabilirler. K. kıyılarını iç kesime bağlayan başlıca yollann izlediği bu boğazlarda bazı ortaçağ kaleleri (St. Hilarion, Buffatento ve Kantara) kurulmuştur Dağların çekirdeğini Karbon ve Kretase yaşta kuvvetle kıvrılmış ve yer yer karslaşmış kayaçlar oluşturur; etrafı ise Miyosen ve daha yeni tortullarla (kireçtaşı, marn, konglomera, alçıtaşı ve kayatuzu yatakları) çevrilmiştir K. yamaçları önünde yeni denizsel taraçaların da görüldüğü dar bir kıyı şeridi uzanır. Adanın yüzey şekilleri ve jeolojik bakımdan farklı ikinci büyük birimini, Güzelyurt ve larnaka körfezlen arasında çekilen bir hattın G.'inde kalan kütlesel kesimi oluşturur. Erenköy yöresi dışında hemen tamamı rum bölgesinde kalan bu kesim adanın en engebeli, en yüksek yörelerini içerir ve Karlıdağ’da (rumca Troodhos) Olympos tepesinde 1951m'ye erişir Birçok akarsu bu bol yağışlı yüksek alandan doğarak ışınsal bir şekilde çevreye yönelir.

Troodhos kütlesi adı ile bilinen bu dağlık kesimin en yüksek yerleri gabroı diabaz ve ultrabazik derinlik kayaçlarından ve onlan bir kuşak gibi çeviren yastık lavlardan oluşur. Kütlenin daha alçak D. ve G. kesimlerinde ise Kretase ve Miyosen tortullan yaygındır. Adanın üçüncü morfo-tektonik birimini, K. ve G.'deki dağlar ile Güzelyurt ve Gazi Mağusa körfezleri arasında yaklaşık 90 km boyunca uzanan içova (rumca Mesaoria) meydana getirir Adanın yankurak, ama en önemli tanm alanı olan Içova'nın ortasındaki en yüksek yerinde Lefkoşa kurulmuştur. Buradan D.'ya ve B.'ya doğru genişleyen ve kumsallarla çevrili kısmı bataklık kıyılarla sona eren içova, Miyosen ve daha yeni kalın tortullarla kaplı bir birikim alanıdır Ortasından 35°K. paralelinin geçtiği Kıbrıs, uzun kurak yazlan, ılık ama yağışlı kışları ile tipik Akdeniz ikliminin etkisindedir. Ama konum, bakı ve özellikle engebelik, bu genel tabloda adanın 3 büyük coğrafi birimi arasında önemli iklim farklılaşmalarına yol açar. Dağlarla deniz etkilerine kapanmış olan içova daha kurak (Lefkoşa yıllık yağış ort. 483 mm), yazın daha sıcak (Lefkoşa temmuz ort. 32,2°C), kışın biraz daha soğuktur (Lefkoşa ocak ort. 10°C). Bu birimde yağış Güzelyurt körfezine doğru daha da azalır. Oysa yıllık ortalama yağış, K.'deki Beşparmak dağlarında 650 mm'ye varır, G.'deki Karlıdağ kütlesinde ise 1 000 mm’yi geçer. Bu iki dağlık kütle özellikle G.'deki Karlıdağ, adanın su depolandır. Farklılaşma sıcaklık şartlarında da görülür. Kıyı kesimi denizsel etki sayesinde kışın içova'dan birkaç derece daha sıcak, yazın daha serindir (Girne ocak ort. 11,7 °C, temmuz ort. 283 °C). Bitki örtüsü de bu farklılıklara göre değişir Beşparmak dağlannın büyük kesimi garig ve harnup (keçiboynuzu) ağaçlarının çokluk olduğu makilerle daha yağışlı ve daha yüksek Karlıdağ kütlesi ise meşe ve çam ormanları ile kaplı olduğu halde içova yazın tamamıyla kuruyan akarsu yatakları dışında bozkır görünümündedir.

nüfus


Kıbrıs nüfusu, tarih boyunca adanın gelişme ve refah düzeyine göre değişiklik göstermiştir; Antikçağ'ın parlak döneminde 1 milyonu geçtiği sanılan nüfus, geçen yüzyıllarda azalmış, bazı tahminlere göre 80 000'e kadar inmiş, ancak daha sonra XX. yy.'ın başlarında 200 000'e, 1921'de ise denizaşırı ülkelere yönelen (her vıl 3 000-4 000 kişi arasında değişen) göçlere rağmen 250 000'e yaklaşmıştır. 1990 yılı rakamlarıyla 910 000 kişi olan nüfusun 17 000’i Türkler'den, geri kalan nüfusun büyük çoğunluğu Rumlar'dan oluşur.

Adanın bu iki esas toplumunun yaşam alanları 1974 Barış harekâtı'ndan sonra tamamıyla değişmiş, bugünkü rum kesiminde yaşayan Türkler'in hemen hepsi KKTC' nin toprakları içinde toplanmış, K.’deki Rumlar da, 1 000-2 000 kişi dışında rum kesimine göç etmiştir Halkın büyük çoğunluğu kırsal yerleşmelerde yaşar; kentleşme oranı düşüktür. Başlıca kentle; Lefkoşa, Gazi Mağusa, Girne Larnaka, Limasol ve Baf'tır En yoğun nüfuslanmış alan içova’dır.

ekonomi


Kıbrıs, esas itibariyle bir tarım ülkesidir; çalışan nüfusun yandan çoğu ulusal gelirin % 25 kadannı sağlayan tarımla uğraşır Tanm ayrıca çeşitli sanayi kollanna da hammadde sağlar. Büyük bir kısmı dağlık olmasına karşın tarıma ayrılan topraklar ada yüzölçümünün yandan çoğunu kaplar Başlıca tanm alanları İçova ile dağlann 300-400 m'ye kadar yükselen yamaçlarıdır. En önemli toprak ürünleri, özellikle Içova'da yetiştirilen buğday, arpa ve zeytin ile dışsatımında önemli yer tutan turunçgiller, üzüm, çeşitli meyveler ve patatestir. Ama ada tahıl ve bazı besin maddeleri gereksinimini dışandan sağlamak durumundadır Adanın başlıca toprak ürünlerinden biri de büyük ölçüde ihraç edilen harnuptur. Kıbrıs ormanlannın bu doğal ürünü hayvan yemi ve çikolata gibi şekerli besinlerin dolgu maddesi olarak kullanılır. Tarımın karşılaştığı başlıca sorun uzun yaz kuraklığı sırasında çekilen su kıtlığıdır Bunu önlemek için dağlann eteğindeki karstik kaynaklardan ve aynı yerlerde kurulan bazı barajlardan (türk kesiminde Gönyeli, Kadıköy ve Yuvacık barajı gibi) yararlanılarak sınırlı ölçüde sulu tarım yapılır. Eskiden beri katır ve eşek yetiştiriciliği ile ünlü olan Kıbrıs'ta hayvancılık (özellikle koyun ve keçi) önemli bir uğraşıdır. Sürüler adanın yarıkurak kesimleri ile dağlık alanlarındaki meralarda beslenir Adını latince "cyprium”dan (bakır) alan Kıbrıs'ın özellikle G.'deki dağlık kesimi çeşitli yeraltı zenginliklerine sahiptir. Başlıcaları pirit ve bakır (Mavroruni, Lymni, Kalavasos), krom (Kakopetria) ile asbest (Amiandos) yatakları ve bir tür boya toprağı (bazaltların ayrışmasından oluşan Terra Verte), alçıtaşından oluşan yeraltı ürünleri Kıbrıs ekonomisi açısından önem taşır. Sanayi fazla gelişmemiştir. Başlıca kolları besin, dokuma, giyim eşyaları yapımı ve el işlemeciliğidir.

TARİH


Antikçağ


Jeolojik çağlarda Anadolu yarımadasından koptuğu anlaşılan Kıbrıs, elde edilen bulgulara göre yenilaş kültürüne ulaşmış bazı kavimler tarafından keşfe dildi. Buraya yerleşen ilk insanların İ.Û. IV. binyıl başlarında metali tanıdıklan ve küçük eşyalarla gereçlerin yapımında kullandıkları bilinmektedir. Bronzu işlemeyi bilen bir başka kavmin de LÛ. III. binyıl ortalarına doğru adaya ayak bastığı anlaşılmaktadır Mezarlarda bulunan kilden yapılma figürler, Bakır çağını yaşayan Kıbrıslılar'ın Be ğa tannya taptıklannı, tannlanrıa çocuk kurban ettiklerini, geçimlerini tarımcılıkla sağladıklarını ortaya koymaktadır. Asurlular'ın Anadolu'da ticaret kolonileri kurdukları ilk Tunç çağında adanın, Mısır'ın XII. sülale sinden gelme firavunların yönetimi altında olduğu sanılmaktadır. Bu durum Orta Tunç ve Son Tunç çağlarında da devam etmiştir. Hitit çivi yazı belgelerinde Alaşiya adıyla anılan Kıbrıs Tuthalia ll'den başlayarak Hitit imparatorluğu'nun egemenliği altına girmiştir.

Ada İ.Ö. XII. yy.'da Akhalar'ın istilasına uğradı ve adı iatnana olarak değişti. Kıbrıs’ın Suriye, Filistin, Anadolu, Yunanistan ve Mısır arasındaki ticaret yollan üstünde oluşu, önemini gittikçe artırdı ve özellikle de adada birçok koloniler kurmuş olan Fenikelilerin aracılığıyla komşu ülkelerin kültürleriyle tanıştı.
I.Û. 576'da pers kralı Keyhüsrev, Yeni Babil devletini ortadan kaldırdıktan sonra Kıbrıs'ı da egemenlik bölgesi içine alarak yıllık vergiye bağladı. Dara I de burasını beşinci satraplık haline getirdi. İ.Ö. V. yy.'ın başlarındaki ion ayaklanmasına katıldığı için Sdi dışında tüm kentleri Persler’ce işgal edildi. Çeşitli ayaklanmalara ve savaşlara karşın Persler'in nüfuzu, Ptolemaioslar dönemine değin iki yüzyıldan fazla sürdü. Kıbrıs'ın son kralı Ptolemaios ölünce (İ.Ö. 58) Romalılar buraya egemen oldular ve Kilikia ile birlikte Kıbns'ı da imparatorluğun bir eyaleti durumuna getirip başına vali olarak Cicero’yu atadılar. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldıktan (395) sonra ada, Bizans'a kaldı.

Ortaçağ


Müslüman Araplar'ın Doğu Akdeniz'e çıkmalarına değin Kıbrıs, oldukça sakin bir dönem yaşadı. VI. yy.'ın ortalarında Doğu Akdeniz’i harabeye çeviren depremle onu izleyen veba salgınından yüz yıl kadar sonra, Hz. Osman'ın Şam’daki valisi Muaviye, adaya bir sefer düzenledi. İslam kaynaklarına göre, Hz. Muhammet'in halasının kızı Ümmü Haram'ın da kocasıyla birlikte katıldığı bu sefer sırasında Ümmü Haram, Larnaka dolaylarında attan düşerek öldü. Bugün bu yörede bulunan ve Hala Sultan adıyla bilinen mezar, Kıbrıslı müslümanların kutsal yerlerinden biridir Arap saldınlarının sonraki yüzyıllarda da sürmesine hatta abbasi halifelerinden Harunurreşit’in 802 yılında buraya büyük bir sefer düzenlemesine karşın, Kıbrıs'ı Bizans'tan koparmak mümkün olamadı İmparator Nikephoros Phokas, Niketas'ın komutasındaki bir orduyla Kıbrıs’ı işgal ederek (964/965), iustinianos II zamanında Güney Anadolu kıyılarıyla çevre adaları da kapsayan Kibyraioton (Kybriot) themasını yeniden kurdu. XI. yy.'da adadaki bizanslı valilerin zaman zaman başkaldırı girişimlerinde bulunmaları üzerine Aleksios Komne nos adaya biri askeri, öbürü sivil olmak üzere iki yönetici atadı, ioannes II de, XII. yy.'ın ortalanna doğru danişmentli emir Melik Gazi'nin ölmesini fırsat bilerek, Türkler'in elinde bulunan Güney Anadolu kıyılarını ele geçirip, Kıbrıs'ı oğlu Emmanuel için bağımsız bir prenslik haline getirmek istediyse de başarı sağlayamadı. 1184'te Kıbrıs'ı hileyle ele geçiren isaakios Komnenos, Bizans'ı dinlemeyerek kendi başına hareket etmeye başladı. Kudüs'ü Selahattin Eyyubi'den almak amacıyla büyük bir donanmayla Suriye’ye doğru yol alan İngiltere kralı Richard I, iki gemisinin isaakios tarafından zapt edilmesi üzerine Limasol limanına asker çıkardı, isaakios kaçmayı dene diyse de yakalanarak hapsedildi (1191).

Richard I, adayı Kudüs kralı ve Manche kontu Gui de Lusignan’a sattı. Bu tarihten başlayarak XVI. yy.’ın ikinci yarısına değin Fransızlar'ın, Cenevizlilerin ve Venedikliler'in elinde bulunan Kıbrıs, deniz ticaretinin önemli uğrak noktalarından biri olduğu gibi, Gui'nin ardılı Lusignanlı Amauri'nin (1194-1205) kurduğu krallık da Anadolu'yu tehdit edecek kadar güçlendi. 1342'de Papalık, Venedik ve Rodos şövalyeleriyle birleşerek Türkler'e karşı Kutsal Ittifak'ı oluşturdu; İzmir’i ve Antalya’yı ele geçirdi. Bir başka haçlı ordusu 1366'da Gelibolu'ya çıktı. Kıbns sulannda bulunan haçlı donanmasına karşı 1426'da memluk sultanı Baybars, adaya çıkardığı ordusuyla kral Janus'un ordusunu dağıttı, kendisini de tutsak aldı. Janus, yıllık 5 000 duka altın vergi ödemek koşuluyla serbest bırakıldı. Onun oğlu Jean II zamanındaysa bu miktar 8 000 dukaya çıkartıldı.

1489'dan 1571'e değin süren Venedik egemenliği döneminde ezilen ve horlanan yerli rum halkı zaman zaman osmanlı padişahına gönderdikleri gizli elçilerle kendilerine yardım edilmesini istemek zorunda kaldı. Kıtöns üzerine bir sefer düzenlenmesine karar veren Selim II, Piyale Paşa’v Kıbns'ı almakla görevlendirdi. Piyale Paşa, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 1570 haziranında Finike'ye gelip adaya geçti ve ordunun başında Lefteri ve Girne lalelerini kısa sürede düşürdü; Lefkoşa kalesi de 50 gün dayandıktan sonra ele geçirildi. Savaş sırasında adanın Venedikli valisi Dandolo öldürüldü. Limasol, Larnaka, Baf kaleleri alındı. Lala Mustafa Paşa'nın kuvvetlerine yaklaşık on ay direnen Magosa kalesinin de 1 ağustos 1571’de teslim olmasıyla adadaki uenedik ve Kutsal ittifak'ın egemenliği sona erdi.

Modem ve çağdaş dönem


Bu tarihten başlayarak eyalet düzeyinde Osmanlı devletine bağlanan Kıbrıs'a ilk beylerbeyi olarak Muzaffer Paşa gönderildi. Magosa, Limasol, Baf ve Girne'nin yanı sıra Alâiye (Alanya), Tarsus, İçel, Zülkadriye, Sis ve Trablusşam sancakları da bu yeni eyalete bağlandı (1573'ten sonra son üçü Kıbrıs eyaletinden ayrılmıştır), ilk başlarda Derya kalemi’ne bağlanan eyalet, daha sonra Kaptanıderya divanı’na bağlandı ve kap tanıderyaların gönderdikleri bir müsellim tarafından yönetildi. XVII. yy.'ın sonlarına doğru sadrazam hasları arasına katıldıysa da, 1785’te doğrudan Divanı humayun’a bağlı bir muhassıllık haline getirildi. Bu arada hükümetin izlediği iskân politikası uyarınca adadaki müslüman nüfus toplam nüfusun üçte birine ulaştı. 1777'de adada yaşayan 84 000 kişiden 47 000'ini Anadolu Türkleri, Türkmenler ve Yörükler oluşturmaktaydı.

Bununla birlikte Osmanlı devletinde baş gösteren sarsıntılar adada bazı ayaklanmalara yol açtı. Bunlardan 1685'te kaptanıderya müsellimi Boyacıoğlu Mehmet'e karşı olan ayaklanmayı Halepli Ahmet Paşa, 1764’te muhassıl Silahtar Çil Osman Ağa’ya karşı başlatılan ve bütün adaya yayılan bir başka ayaklanmayı da Teke sancağı mutasarrıfı Ahmet Paşa bastırdı. Küçük Mehmet Bey de 1821’deki yunan ayaklanması sırasında, başpiskopos Kybrianos’la Baf, Tuzla ve Girne metropolitlerini idam ettirerek ayaklanma eyleminin Kıbns’a sıçramasını engelledi.

Mahmut II döneminde başkaldıran Mısır hıdivi Mehmet Ali Paşa'nın eline geçen ve sekiz yıla yakın bir süre (1832-1840) Mısır’ın yönetiminde kalan Kıbrıs Tanzimat' tan sonra Cezair-i Bahr-i Sefid eyaletine bağlı bir liva haline getirildi. 1861’de İstanbul'a, 1868'de Çanakkale mutasarrıflığına bağlandı; 1870'te yeniden bağımsız mutasarrıflık oldu. Ancak 1875 ortalarında baş gösteren Hersek ayaklanmasını izleyen uluslararası siyasi gelişmeler, özellikle de Türkiye'nin yaşadığı bunalımlar (Abdülaziz'in, birkaç ay sonra da Murat V'in tahttan indirilmesi, Doksanüç harbi ve Ayastefanos antlaşması vb.) sonucu, İngiltere Rusya'ya karşı Osmanlı devletini korumak, aynı zamanda Doğu Akdeniz, Süveyş ve Hindistan ticaret yollarının güvenliğini sağlamak bahanesiyle BabIâli'yi bir ittifaka zorladı. Abdülhamit II, bazı hükümet üyelerinin direnmelerine karşın, İngiliz hükümetinin Kıbrıs'ı zorla işgal edeceği tehditi üzp rine "hukuku şahaneme asla halel gelme mek şartıyla muahedenameyi tasdik ede rim" notunu ekleyerek antlaşmayı imzaladı. Böylece 307 yıla yakın bir süre osmanlı egemenliği altında kalmış olan Kıbrıs, 12 temmuz 1878 gününden başlayarak geçici olmak kaydıyla İngiltere'nin yönetimine geçti. Bu arada Magosa'daki tûrk birlikleri Ingilizler'e karşı silahlı direnişte bulunmayı denedi; LimasoTdaki yönetici meclis de kararı tanımadığını bildirdiyse de yerli rum halkı olayı sevinçle karşıladı. Osmanlı devleti Birinci Dünya savaşı’na katılınca da İngiltere adayı resmen ilhak etti. 24 temmuz 1923'te imzalanan Lozan Barış antlaşmasıyla Türkiye'den tamamen kopartan ada, 1925'ten başlayarak İngiltere’nin sömürgeleri arasına katıldı.

1882 yılında saptanan statüye göre adanın yönetimi, İngiliz yüksek komiserinin başkanlığında 6’sı hükümet memuru, 9'u Rum, 3'ü Türk 18 kişilik bir Kavanin meclisi’ne bırakılmıştı. 1936'da Kavanin meclisi kaldırılarak tüm yetkiler İngiliz yüksek kp miserine devredildi. 1943'te ada belediyelere ayrıldı; Lefkoşa, Larnaka, Limasol, Magosa, Girne ve Baf’ta böyle komiserlikleri oluşturuldu, ikinci Dünya savaşı'ndan sonra İngiltere’nin Kıbrıs’a bağımsızlık tanıma eğilimi, adanın türk ve rum topluluklan arasındaki uyuşmazlıkları ve çatışmalan körükledi, aynı zamanda Türkiye ile Yunanistan arasında da ciddi sorunlara yol açtı. 1954' te Yunanistan, Kıbrıs sorununa "self-determination” (kendi yazgısını kendisinin belirlemesi) yoluyla çözüm getirilmesi önerisini Birleşmiş milletler'e götürdüyse de, siyasi komisyon konunun görüşülmesini ileri bir tarihe bıraktı. Bunun üzerine Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında başlatılan üçlü görüşmeler, 1959'da Zürich ve Londra anlaşmalarının imza edilmesiyle sonuçlandı. 16 ağustos 1960'tan başlayarak bağımsız bir cumhuriyet olan Kıbrıs'a aynı gün 650 kişilik bir türk ve bir de yunan alayı ayak bastı, böylece 82 yıllık İngiliz yönetimi sona erdi.

Kıbrıs Cumhuriyeti


Cumhuriyetin anayasasına göre yapılan seçimlerle rum önderi Makarios Cumhurbaşkanı, türk toplumu önderi Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı yardımcısı seçildiler. Adadaki İngiliz üsleri korunuyordu. Anayasa’ya göre bazı bakanlıklar Türkler'e bırakıldı; tendi belediyelerini kurmalarına da izin verildi. Ancak Rumlar Türkler'e verilen haklan tanımak istemediler Tarafsız Anayasa mahkemesi'nin Türkler lehindeki kararlarını da uygulamadılar. Enosis yanlısı EO- KA örgütü de saldırılarını yoğunlaştırdı. Makarios, anayasayı değiştirmek istediklp rini resmen açıkladı (kasım 1963). Aralık 1963’te olaylar çatışmaya dönüştü; üç gün içinde 24 türk öldürüldü. Saldırıları durdurmak amacıyla türk uçakları ada üzerinde uyan uçuşlan yaptılar Ingiltere duruma mp dahale etti. Londra'da İngiltere Yunanistan, Türkiye Kıbrıs hükümeti ve adadaki cemaat temsilcilerinin katıldığı bir konferans top landı (ocak 1964). Konferansta bir anlaşmaya vanlamadı; Rumlar Garanti anlaşması'nın kaldırılmasını istediler. 1964 martında Birleşmiş milletler bir barış gücü oluşturularak adaya gönderilmesine karar verdi. Birleşmiş milletler'ce atanan arabulucular da toplumlar arasındaki gerginliği azaltamadı. Artan rum saldırtan karşısında türk birlikleri ve donanması şubat 1964'te adaya doğru yola çıktıysa da üç gün sonra geri döndüler Nisan 1964'te Makarios tek yanlı olarak, Zürich ve Londra anlaşmalarını gp çersiz saydığını açıkladı.

Türkiye Dışişleri bakanının, gerekirse adaya çıkarma yapılabileceğini açıklaması üzerine ABD Başkanı Johnson, Başbakan İnönü'ye bir mektup göndererek böyle bir hareketi onaylamadıklarını, Türkiye’nin ABD’ce verilen silahları kullanamayacağını ileri sürdü (JOHNSON MEKTUBU); İnönü’yü görüşmek üzere ABD’ye çağırdı. Rumlar’ın adadaki Türkler'e saldırtan 8-9 ağustosta türk uçaklarının rum hedeflerini bombalaması ÜZP rine durdu. 21 nisan 1967'de Yunanistan' da albaylar cuntası iktidara geldi. Adadaki FOKA örgütü, önderleri Grivas yönetiminde, Yunanistan'daki cunta desteğinde Geçitkale ve Boğazköy köylerindeki Türkler'e saldırdılar. Türk donanması, çıkarma birlikleri yine Akdeniz’e açıldı; uçaklar uyarı uçuşlarına başladı. Makarios bir tez daha gerilemek zorunda kaldı. Türkler'e karşı saldırılar bir süre ertelendi. 29 aralık 1967'de "Kıbrıs Geçici türk yönetimi" kuruldu. Makarios 1968 ve 1973 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçildi. Rauf Denktaş da 16 şubat 1973'te Cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. 1967 saldırılarından sonra çağrıldığı Yunanistan'a giden çeteci Grivas, Makarios'un enosisin ertelenmesinden söz ettiği günlerde adaya geri döndü (1971). Bu tez Makarios yanlısı kişilp re karşı da eylemlere girişti; rum karakollarını bastı. Grivas, ocak 1974'te öldükten sonra, yeniden örgütlenen EOKA-B eylemlerini sürdürdü, Ulusal muhafız birlikleri yunanlı subaylar yönetiminde Makarios’a karşı bir darbe düzenledi (15 temmuz 1974).

Ağrotur İngiliz üssüne sığınan Makarios oradan ABD’ye kaçtı. EOKA-B önderi Nikos Sampson Başkan ilan edildi. Türkiye, darbeyi Yunanistan'ın bir girişimi olarak değerlendirdi. Başbakan Bülent Ecevit, Ingiltere başbakanıyla görüştü; garantör devlet olan İngiltere'nin Kıbrıs'taki olaylara müdahalesini, Makarios'un geri dönmesini istedi. İngiltere etkili girişimlerde bulunmaktan kaçındı; ABD, arabuluculuk girişimleriyle oyalama siyasetine başvurdu. Kıbrıs'ta Türkler'in durumlarının sarsıldığını, Anayasa’nın fiilen ortadan kaldırıldığını gören Türkiye, 20 ten muz 1974'te Kıbrıs'a askeri birlikler çıkarmaya başladı. (KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI.) Yunanistan'da enoSisi gerçekleştirmeye girişen askeri hükümet Kıbrıs çıkarması karşısında iktidardan uzaklaşmak zorunda kaldı, Karamanlis sivil hükümeti kurdu. Kıbrıs'ta Ulusal muhafız örgütü Samp- son’u Başkanlıktan aldı; onun yerine Meclis başkanı Glafkos Klerides geçici Cumhurbaşkanı atandı. Cenevre'de Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin katılmasıyla görüşmeler başladı (25-30 temmuz, 8-13 ağustos). Yunanistan ve Türkiye Dışişleri bakanları görüşmelerde bir anlaşmaya varamadılar. Türkiye harekâtın ikinci aşamasını başlattı ve Gazi Mağusa, Lefkoşa Erenköy'den geçen ve adayı ikiye bölen Attila hattı tutuldu. Harekât sırasında güneyde kalan 10 000 türk, Ağrotur İngiliz üssüne sığındı ve ingilizler tarafından rehin alındı. Türkiye'yle yapılan görüşmeler-1 de pazarlık konusu yapıldı. Rehineler 1975 yılı başında serbest bırakıldı.
Harekâtın tamamlanmasından sonra Rumlarla türk toplumu arasında görüşmeler yeniden başladıysa da Makarios’un adaya dönüp Cumhurbaşkanlığı makamına geçmesiyle (aralık 1974) bir ilerleme sağlanamadı. Makarios, Türkler’in nüfusları oranında (% 18) toprak almasını, adada dağınık olarak kurulacak türk kantonlarının güçlü bir merkezi yönetime bağlanmasını istiyordu. Türkler’se gevşek bir merkezi yönetim yanında, coğrafi esaslara göre iki grupta toplanan kantonların kurulmasını savunuyorlardı. Bir anlaşmanın sağlanamaması üzerine adanın türk kesiminde Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) kuruldu (13 şubat 1975); Rauf Denktaş federe devletin bâşkanı oldu.

iki kesim, toplumlararası görüşmelerin Birleşmiş milletler genel sekreteri Wald- heim gözetiminde sürdürülmesini kabul etti. Viyana'da yapılan toplantılarda (8 mayıs - 31 temmuz 1975) iki kesim arasında nüfus değişimi kabul edildi; güneyde kalan Türkler Kuzey Kıbrıs'a geçtiler. Ada fiilen ikiye bölünmüş oldu. Rumlar görüşmelerde devletin federasyon yapısında olmasını kabul ettiler; ancak türk birliklerinin en kısa zamanda adadan çekilmesini, federal hükümet ve çeşitli kuruluşlarda görev alacak olan Türkler'in oranının % 25'i aşmamasını, adanın toprak olarak % 20'sinin Türkler’e bırakılmasını, Kıbrıs' ın toprak bütünlüğünün uluslararası güvenceye bağlanmasını, adada seyahat ve yerleşme özgürlüğünün kabul edilmesini istiyorlardı. Türk tarafıysa iki bölgeli federe devlet kurulmasını, türk birliklerinin barış antlaşması imzalandıktan sonra adadan ayrılmasını, federal hükümette Türklerle Rumlar’ın aynı oranda temsil edilmesini, Türkler'in topraklarının, tapulu mülklerin toplamından daha az olmasını, Kıbrıs’ın bağımsızlığının Türkiye ve Yunanistan tarafından garanti edilmesini savundular. KTFD'de ilk seçimler haziran 1976'da yapıldı. Rauf Denktaş'ın önderi olduğu Ulusal birlik partisi 40 milletvekilliğinden 29'unu kazandı.
Birleşmiş milletler genel kurulu'nun, Güvenlik konseyi'nin adadaki türk birliklerinin çekilmesi yönünde aldıkları kararlar uygulanmadı. Dışişleri bakanı i. S. Çağlayangil Kıbrıs'taki Türkler'in can ve mal güvenliği sağlanmadıkça türk ordusunun adadan ayrılmasının sözkonusu olamayacağını yineledi. Cumhurbaşkanı Makarios, ocak 1977'de VValdheim'ın gözetiminde Denktaş'la buluştu, iki önder tarafların alacağı toprak oranı, federal devletin yapısı, göçmenlerin yerleştirilmesi, seyahat ve mal edinme özgürlüğü konularını teknik düzeyde ele alarak çözmeye çalışmayı kabul ettiler. Makarios, 2 ağustos 1977'de öldü. Yerine geçen Spiros Kipriyanu genşlde uyuşmaz bir tutum izledi. Mayıs 1979'da Waldheim’ın girişimiyle buluşan Denktaş ve Kipriyanu 10 maddelik bir çerçeve anlaşma imzaladılar. Bu anlaşma çerçevesinde başlatılan görüşmelerde rum temsilciler iki federe devlet ilkesine yine karşı çıktılar. Türk toplumu için bağımsızlık ilanı, tek çıkar yol görünüyordu. Haziran 1983'te KTFD Bakanlar kurulu, türk toplumunun kendi kaderini belirleme hakkının kullanılması yönünde karar aldı. Kararın gerekçesinde, adanın bağımsızlığını kazandığı zaman egemenliğin yalnız rum toplumuna değil, her iki topluma devredildiği, türk halkının kendi kaderini belirleme hakkına sahip olduğu belirtiliyordu. Türkler'in sıradan bir azınlık gibi kabul edilmesi, uluslararası ku- rumların baskıları bağımsızlık ilanı yönündeki eğilimleri daha da güçlendirdi. Meclis, 15 kasım 1983'te Bakanlar kurulu’nun hazırladığı bağımsızlık bildirgesini oybirliğiyle kabul etti; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu.

Türkiye KKTC'yi hemen tanıdı. İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs rum kesimi bağımsızlık ilanını 1959 Garanti antlaşması'na aykırı olduğunu ileri sürerek kabul etmediler. Birleşmiş milletler güvenlik konseyi, Pakistan’ın muhalefetine karşı 13 oyla (Ürdün çekimser kaldı), bağımsızlık ilanının Garanti antlaşması'na aykırı olduğu için geçersiz sayılmasını kararlaştırdı (18 kasım 1983); Birleşmiş milletler genel sekreterinin adada barışçı girişimlerini sürdürmesine karar verdi. Genel sekreter Perez de Cuellar, Denktaş ve Kipriyanu’yu bir araya getirerek onlara görüşmelere esas olacak bir anlaşma taslağı sundu. Bu taslakta görüşmelerin ana ilkelerinin saptanması, ayrıntıların daha sonraki zirve toplantılarında görüşülmesi öneriliyordu. Türk askerlerinin adadan ayrılmasını ön koşul olarak ileri süren Kipriyanu, genel sekreterin önerilerini kabul etmedi. Muhalefet lideri Glafkos Klerides, genel sekreterin önerilerini müzakereden kaçındığı için Kipriyanu’yu eleştirdi (şubat 1985); türk tarafının önerdiği askerlerin aşamalı olarak çekilmesi için takvim verilmesinin tartışılabileceğini savundu. Yunanistan başbakanı Papandreu ise, Kipriyanu'nun siyasetini onayladığını açıkladı.

Eski SSCB, Kıbrıs sorununun çözülmesi için birtakım ilke ve yöntemler önerdi. Kıbrıs’ın bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip, tek devlet düzeninde kalmasını 'savundu, iç sorunlarını dış müdahaleler olmadan kendi aralarında çözmelerini, bütün yabancı askerlerin çekilmesini, İngiliz üstlerinin kapatılmasını, Kıbrıs sorununun Güvenlik konseyi üyeleri, Türkiye ve Yunanistan'ın katılacağı uluslararası bir konferansta görüşülmesini istedi. Kipriyanu ve Papandreu bu önerileri olumlu buldular. Perez de CuyIlar, mart 1986’da Kıbrıs ve KKTC hükümetlerine yeni bir anlaşma taslağı sundu. Bu taslağa göre, adanın % 29'u (halen % 37’si Türkler’de) ve kimi idari görevler Türkler’e bırakılıyordu. Kipriyanu taslağı kabul etmediğini bildirdi. Denktaş ise önerileri olumlu karşıladı. Kıbrıs rum yönetimi ile Avrupa topluluğu (AT) arasında Gümrük birliği anlaşması yapıldı (mayıs 1987). Şubat 1988’de rum kesiminde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde komünist AKEL (Emekçi halkın ilerici partisi) ve Liberal parti Yorgo Vasiliu'yu, sağ partiler Klerides’i desteklediler. Katı siyaseti yüzünden eleştirilen Kipriyanu seçimi kaybetti; Vasiliu cumhurbaşkanı seçildi. Denktaş ve Vasiliu'nun aynı yılın ağustos ayında Cenevre'de bir araya gelmesiyle yeni bir diyalog sürecine girilmiş oldu, iki taraf, çift toplumlu ve çift bölgeli bir federasyon üzerinde prensipte anlaştılarsa da, ortaya çıkan küçük pürüzler tam çözüme ulaşılmasını önledi.

Japon imparatoru Hiro Hito'nun cenaze töreni sırasında (şubat 1989), dönemin başbakanı Özal ve Vasiliu'nun yaptıkları görüşmeyle yumuşama yolunda yeni bir adım atıldı. 1989 haziranında Denktaş ve Vasiliu, New York’ta biraraya geldiler. 1990 şubatında Perez de Cuâllar'ın girişimiyle Denktaş ve Vasiliu New York'ta buluştular. Vasiliu tek bir topluluk ilkesinde, Denktaş iki ayrı halkın varlığı ve türk toplumunun kendi geleceğini tayin etme hakkı üzerinde ısrar ettiler. Bu arada Kıbrıs rum kesiminin yaptığı tam üyelik başvurusu, AT bakanlar konseyi tarafından kabul edildi (temmuz 1990). Perez de CuyIlar, Kıbrıs sorununun çözümü için girişimlerini 1991'de de sürdürdü. Körfez savaşı’yla birlikte Ortadoğu'nun gündeminde yeni konuların yer alması, Bush'un Kıbrıs konusunun en kısa zamanda adil bir çözüme ulaştırılacağı yolunda yaptığı açıklamalar ve Denktaş ile Vasiliu'nun BM genel sekreteri Butros Gali gözetiminde New York'ta yaptıkları görüşmelere (1992) rağmen, 1993'e gelindiğinde elle tutulur bir gelişme kaydedilmiş değildi. Rum kesiminde şubat 1993'te yapılan seçimleri ılımlı lider Glafkos Klerides kazandı.

ARKEOLOJİ VE SANAT


Kıbrıs, coğrafi konumu nedeniyle Yakındoğu ve Ege uygarlıkları arasında bir köprü oluşturur. Kıbrıs sanatında, bu uygarlıkların etkileri yerel geleneklerle kaynaşmış, özgün bir yaratıcılığa dönüşmüştür.
Khirokitia, Sotira, Trulli gibi, VII.-IV. bin yıl'lar arasında tarihlenen çok sayıda yerleşim, adanın Yenitaş döneminde iskân edilmiş olduğunu kanıtlar. Bu yerleşimler büyük bir olasılıkla doğal bir afet sonucu terk edildi; ancak Bakırtaş döneminden başlayarak yeni bir halk topluluğunun bütün adaya yayıldığını gösteren kanıtlar vardır: başlıca merkezler Erimi ve Lemba'dır. V. Karageorghis'e göre Tunç çağ İ.Û. 2300'e doğru başlar, ilk Tunç çağ (İ.Û. 2300-2000) yalnızca nekropolislerden (Vunus, Lapithos) bilinmektedir. Orta Tunç çağ boyunca (2000-1550) Girit ile ilişkiler ağırlıkta gibi görünürken Son Tunç çağda (1550-1100), Mykenaililer kent merkezlerinde yerleşimler kurdular; buralarda yapılan kazılarda çok sayıda ilginç buluntu elde edildi: Mykenai çanak çömlekleri, kuyum eşyaları, fildişi eşyalar (Tuzla, Kition Palea Paphos). Kıbrıs geometrik dönemini (İ.Û. 1050-700) belirleyen gelişmeler, Yunanistan'la ilişki kurulması (çanak çömlek, Salamis’teki mezarlar) ve Fenikelilerin Kition’a gelmesi oldu. Arkaik dönemde sanat, siyasal üstünlüğü arka arkaya ele geçiren komşu ülkelerin (Asur, Mısır, Pers) etkisi altında kaldı. Çok sayıda tapınak inşa edildi; bu tapınaklarda, yerli kireçtaşından (Kurion’daki Apollon Hylates tapınağı, Kition'da Herakles Melkar tapınağı, Vuni’deki Apollon tapınağı), çoğu zaman da pişmiş topraktan, bazen doğal boydan daha büyük (Ayairini) adak heykelleri vardı. Klasik dönemde özellikle Salamis’te Evagoras'ın sarayında, Marion'da ve Vuni hâzinesinde görülen yunan etkisi Rolemaioslar egemenliğinin sonuna dek sürdü. Roma dönemi boyunca çok sayıda anıtsal yapı inşa edildi ve Nea Paphos adanın en önemli kenti haline geldi (tiyatro, kaya mezarları, mozaikler). Erken hıristiyanlık dönemi, pek çok kilisenin inşa edildiği parlak bir dönem oldu: Paphos (Baf), Soloi, Salamis, Kurion Ortaçağ kiliseleri, adanın zenginliğinin ve Bizans ile sıkı ilişkilerinin göstergesiydi. Bazı manastır kiliseleri, Konstantinopolis üslubundan esinlenen Sakız’daki Nea Moni'yi (XI. yy.) örnek aldı. Kiliseler, Komnenoslar ve Palaiologoslar dönemlerinden (XII. -XIV. yy.’lar) kalma Paphos, Lagudera (Panaghia), Asinu (Panaghia), Perakhorio'dat (Aghioi Apostoloi), görüldüğü gibi fresklerle süslendi.
6682 Ortaçağda Batı etkileri de görülmeye başlandı (adada Haçlı varlığı). Lefkoşa (Ste-Sophie katedrali [Selimiye camisi], St - Nicolas, Ste-Catherine [Haydarpaşa camisi] ve St-Georges-des-Latins kiliseleri) ve Gazi Mağusadaki (St-Nicolas katedrali [Lala Mustafapaşa camisi], St-Françcis ve St-Georges-des-Grecs kiliseleri) gotik yapılar, Girne yakınındaki Bellapais manastırı bu dönemde yapıldı. Venedikliler başlıca iki büyük kentin kale ve surlarını yenilediler.

OsmanlI egemenliği sırasında kiliselerin bir bölümünün camiye dönüştürülmesinin yanı sıra, ada çeşitli türk yapılarıyla Kıbrıs Barış harekâtı donandı. Bunlar daha çok Gazi Mağusa haritaları (Canpulat türbesi ve müzesi, Akkule mes cidi, Kutuposman tekke ve türbesi, Yirmi- sekiz Çelebi Mehmet Efendi’nin türbesi, Caferpaşa hamamı ve Kızıl hamam, Caferpaşa çeşmesi), Lefkoşa (Büyük, Emir, Elmaslı, Korkut, Omeriye hamamları, Bayraktar, Sarayönü, Turunçcu, iplikpazarı, Arapahmet camileri, mescitler, Aziziye, Mevlevi tekkeleri, medreseler, Sultanmahmut II kütüphanesi, türbeler, Büyük han ve Kumarcılar [Komancılar] hanı, çeşmeler, Dervişpaşa ve Kâmilpaşa konakları), Girne (Caferpaşa camisi), Lefke (Piriosmanpaşa camisi), Larnaka (kale, Seyitahmet camisi [Camiikebir], Tuzla, Ulu camileri, Halasultan cami, türbe ve tekkesi) Limasol (Köprülü cami, Camiikebir, Yeni hamam, Gazipaşa çeşmesi), Bat (kale, Yeni ve Musallatepesi camileri, Yeni cami hamamı) bulunmaktadır.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 14 Ocak 2017 02:40
SİLENTİUM EST AURUM