Varna Savaşı OsmanlIların Bulgaristan’ da Varna yakınlarında birleşik Haçlı ordusunu bozguna uğrattığı savaş (10 Kasım 1444).
Bu zafer Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki durumunu güçlendirmiş ve genişlemesine olanak sağlamış, ayrıca Konstantinopolis’in (İstanbul) OsmanlIların eline geçmesini önleme çabalarını sonuçsuz bırakmıştır.
II. Murad ile Macaristan kralı I. Ulâszlö (aynı zamanda Polonya kralı III. Wladyslaw) arasında imzalanan Edirne-Segedin Antlaşması (Haziran-Temmuz 1444) 10 yıllık bir barışı öngörmekteydi. II. Murad’ın antlaşmadan sonra tahtını çocuk yaştaki oğlu II. Mehmed’e (Fatih) bırakarak yönetimden çekilmesini fırsat bilen papanın elçisi Kardinal Caesarini, I. Ulâszlö’yu OsmanlIlara karşı yeni bir sefer düzenlemeye ikna etti. Macaristan Edirne-Segedin Antlaşmasını tanımadığını duyurarak, Jânos Hunyadi komutasındaki ordusunu Osmanlı sınırına doğru harekete geçirdi. On bin Macar atlısından oluşan bu ordu, Eflâk, Sırp, Hırvat, Leh, Alman ve İtalyan birliklerinin katılmasıyla birleşik bir Haçlı ordusuna dönüştü.
Sınır komutanlarından gelen bilgileri Divan-ı Hümayun’da değerlendiren Osmanlı yöneticileri, öncelikle II. Murad’ın ordunun başına geçmesi için çaba harcadılar. II. Murad Yalova üzerinden Anadolu Hisan’na, oradan da karşı kıyıya geçerek Sadrazam Halil Paşa’yla buluştu. Ceneviz gemilerine ücret ödenerek Anadolu’daki Osmanlı birlikleri de aynı yolla karşıya geçirildi. II. Murad’ın komutasında yürüyüşe geçen Osmanlı ordusu Varna düzlüğünde Haçlı ordusuyla karşılaştı. Açık savaş durumu alan Osmanlı ordusunun merkezinde padişah, sağ kolunda Anadolu beylerbeyi Karaca Paşa ve sol kolunda da Rumeli beylerbeyi Hadım Şehabeddin Paşa bulunuyordu.
Macar ordusunun saldırısıyla başlayan savaşın başlangıcında birleşik Haçlı ordusu üstünlük sağladıysa da, Osmanlı ordusu iyi bir taktikle kısa sürede durumu lehine çevirdi. Savaş alanında öldürülen Ulâszlö’nun kesik başının bir mızrağın ucuna takılması üzerine, Haçlı askerleri panik içinde kaçışmaya başladı. Osmanlı ordusu, Haçlı ordusunu hemen tümüyle imha etti. Hunyadi ise savaş alanından kaçmak zorunda kaldı.
kaynak: Ana Britannica