Arama

Gana ve Gana Tarihi - Tek Mesaj #3

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Mart 2017       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  Gana ve Gana Tarihi4.jpg
Gösterim: 615
Boyut:  86.9 KB

GANA ya da GHANA


Batı Afrika'da, Atlas okyanusu kıyısında devlet:
240 000 km2;
15 500 000 nüf. (1992).
Başkenti Accra.
Resmi dili inailizce.

COĞRAFYA
Gana, 5° ile 11° kuzey enlemleri arasında bulunur. Gine körfezindeki öbür devletler gibi, K.’de, yarı ekvator enlemlerinden Sudan ülkelerine doğru uzanır. Bu nedenle doğal görünümleri çelişkilidir. Gana üç büyük bölgesel bütüne ayrılabilir: kuzey ve orta kesimlerdeki savanlar; güney-batı'daki ormanlık bölge; güney -doğu’daki ovalar ve ardındaki dağlık iç kesim. Gana'nın kuzeyinde ve orta kesiminde yazları yağışlı Sudan iklimi, savanlara dönüşmüş seyrek ormanlar vardır. B. ve K.'deki belirgin temel arazi yapısı granit ve gnaystır; ne var ki kalın bir kumtaşı örtüsü, ülkenin % 45'lik bölümünü oluşturan bütün orta ve doğu kesimini kaplar. Sözkonusu kumtaşları, ovaların ve kumlu alçak platoların yarattığı tekdüze yüzey şekillerine dönüşür. Kuzey ve orta kesime yayılan bu bölgesel bütün az nüfusludur: km2'ye 10-20 kişi. Burası, Sudan tipi kırsal bir ülkedir: darı uvaarlıöı ve büyükbaş hayvancılık. En önemli kent olan Tamale'nin nüfusu 170 000'dir. Demiryolu yoktur ve karayolu ağı seyrektir.

Güney-batı kesimi yarı ekvator iklimli bir orman bölgesidir, iki yağışlı, iki kurak mevsim yaşayarak yılda 1 200-2 000 mm yağış alır. Burası, kalabalık, tarımı etkin, madenlerle, sanayilerle ve önemli bir kent ve liman ağıyla donanan bir ülkedir. Ortalama nüfus sıklığı km2'ye 50 kişiye yükselir; Aşanti ülkesindeyse nüfus sıklığı km2'ye 70 kişidir Geleneksel tarım, yenebilen "köklere" (manyok, yam, tara) ve yağmura bağlı pirinç ekimine dayanır. Bölgenin en özgün yanı, küçük mülkler halindeki kakao işletmelerinin (özellikle Aşanti ülkesinde) yaygınlığıdır. Gana 1991‘de 295 000 t'luk üretimiyle dünyanın üçüncü büyük kakao üreticisidir. Eski kıvrımların mineralleşmesi sayesinde, güney-batı kesimi aynı zamanda bir maden bölgesidir (altın, elmas, manganez). Düzleşmiş yüzeylerde boksit bulunur. Maden yataklarının çoğu, Accra-Kumasi-Takoradi demiryolunun geçtiği üçgenin içindedir. Takoradi ve Sekondi, kereste, kakao ve maden filizlerinin çıkış limanlarıdır. Cape Coast ise bir üniversite kentidir.

Üçüncü bölge ilk iki bölgeden çok daha küçüktür. Güney-doğu'daki kıyı ovaları, Accra-Tema bitişıkkentinin iktisadi etkinliklerinin kesin etkisi altındadır Enerji sağlayan Volta (Akosombo) barajının kurulmasıyla doğan yeni liman ve sanayi kenti Tema ile Accra-Tema kent bütününün nüfusu bir milyonu aşar.
Donanım malları ve mamul ürünler (sanayileşmenin yetersizliğine bağlıdır) ve petrol (ülkede hemen hemen hiç petrol yoktur) dışalımları nedeniyle dış ticaret sürekli açık vermektedir. Kakao satışları hep dışsatışların yarısından çoğunu oluşturmaktadır. Büyük Britanya, Almanya ve ABD, Gana'nın en çok ticaret yaptığı ülkelerdir.

TARİH
Portekizliler, ilerde Gold Coast adı verilecek olan bölgeye 1471'de ulaştılar; 1482'de Sâo Jorge da Mina acentasını kurdular, ancak, kendileri gibi köle ticaretinin kârına kapılan HollandalIlar tarafından püskürtüldüler (1637). ingilizler’in kurdukları müstahkem üsler de 1664-65’te amiral Ruyter tarafından yıktırıldı. İsveç, Danimarka, Brandenburg ve transız tacilleri de bu kıyıya üşüşünce 1700’de tahkim edilmiş acenta sayısı 35’e yükseldi.

XIV. yy.Tn sonunda savan yöresinde kurulmaya başlayan Mosı, Mampursi, Dagomba, Nanumba krallıklarına bazı devletsiz topluluklar giderek katıldı, Tallensidışında kaldılar. Bu krallıklarla Güney Akanlarının arasına Bronlar adı verilen Kuzey Akanları yerleşti. Bunların en tanınan kolu, XVIII. yy. başında Aşanti denetimi altına giren Bonolardır (bugün Takyimanlar). Müslüman Mandingler olan Diulalar(Dyulalar), Mosiler'in küçük bir krallık kurdukları (XVII. yy.) Buna yakınlarına ve Va'ya yerleştiler. XV. yy.'ın ortalarından başlayarak Begho sitesi (izlerine 1500 e doğru Elminada rastlanan) Diulalar ile Akanlar arasındaki altın ticareti nedeniyle zenginleşti. Bu durum, sitenin, XVIII. yy.’ın başlarında Akanlar tarafından yok edilmesine kadar sürdü. Bambuk ve Bure'den getirilen alüvyon ve damar altınını işleme teknikleri üretimi kamçıladı. Sahrayı aşan kervanlar aracılığıyla kuzeye gönderilen altına kıyıdaki avrupalı tacirler hemen alıcı çıkıyordu. Bu nedenle XVI. ve XVII. yy.'larda tacirler arasındaki çekişmeler ise köle ticaretinin ağır basmasıyla son buldu. Gonca krallığı'nın kurulması belki de, Buna'nın düşmesinden sonra, altına göz koyan Mali kralı tarafından (XVI. yy.) gönderilen cezalandırma seferinin sonucu olarak gerçekleşmiştir XVIII. yy.’da Gonca -Dagomba çatışmasıysa Dagombalar'ın yenilgisiyle sonuçlandı.

Akanlar'ın Akvamu krallığı, 1500'e doğru Elmina'nın iç yörelerinde, Kuzey Akanları tarafından kuruldu. XVII. yy. ortalarında, başkenti Nyanaoase, Accra'dan daha güçlü duruma geldi. Denkyera ile Fanti (Bonodan gelme Fantiler) krallıkları XVII. yy.'da ortaya çıktı. Yüzyılın sonunda ortaya çıkan Aşanti krallığı ise Kumasi çevresinde büyük ölçüde yayıldı.

Ingilizler, Accra ve Uidah’ı kuran Afrika Kraliyet şirketi’nin (1672-1700),sonra Afrika tacirleri şirketi'nin (1750-1821) aracılığıyla ticaretlerini yürütüyorlardı. 1807'de köle ticaretinin yasaklanması birçok karışıklığa yol açtı. 1828’den başlayarak İngiliz çıkarları bir Londralı tacirler komitesi'ne devredildi.

Aşantiler'in denize ulaşmasını engelleyen Fanti devletleri ekonomik etkinliklerini kuzeyde artıran, savanla ticareti geliştiren ve islamın güneye doğru yayılmasını kolaylaştıran Aşantiler tarafından yenilgiye uğratıldı (1807) Aşantiler 1824'te insamanku'da (yada Nsamankov) ingilizler'i de kanlı bir yenilgiye uğrattılar Çatışmalar 1863’ten sonra yoğunlaştı. 1873’te ağır bir biçimde yenilgiye uğrayan Fantiler'i kurtarmak amacıyla sir Garnet Wolseley, Kumasi'yi ele geçirdi ve yaktı (1874). Ülkenin iç bölümlerini denetimi altına almaya çalışan Büyük Britanya karşısında Fildişi Kıyısı sınırlarında Fransa'yı ve 1884'te Togo'ya yerleşmiş bulunan Almanya'yı buldu; 1889’da Almanya ile bir antlaşma imzaladı. Parts konvansiyonu (14 haziran 1898), transız ve İngiliz etki alanlarına girecek bölgelerle sömürgeler arasındaki sınırları belirledi. Aşanti 1901 de imparatorluğa katıldı. 1902de, bugünkü Gana’nın tümü imparatorluk sömürgesi oldu. Kuzey Aşantiler'in kıyı sömürgesi, Büyük Britanya'nın koruması altına girdi.

Büyük Britanya, sömürgeleri değerlendirme çabasına girişti; kahve üretiminin düşüşünden sonra kakao işletmelerinin mülkiyeti kısa sürede siyahların eline geçti. Böylece oluşan gerçek bir kırsal Afrika kapitalizmi 1900'den sonra Gold Coast' ın varsıllığının temelini oluşturdu (1911 den başlayarak dünya kakao üretiminde birinci sırada); yirmi yıl sonra, ülkeyi kakao piyasasındaki dalgalanmalardan koruma amacıyla tarım ekonomisinde bir çeşitlemeye gitme çabası görüldü; böylece gıda ürünlerinin yetiştirilmesiyle köylülere yeterli besin sağlanması da amaçlanıyordu.

ikinci Dünya savaşı'nın sonunda Kwa- me Nkrumah bağımsızlığa doğru atılan adımları hızlandırdı. 1948 Anayasası yasama meclisinde çoğunluğu Afrikalıiar'a verdi, ancak bu önlem yetersiz görüldü. Bir aydın ve tüccar partisi olan UGCC (United Gold Coast Convention) özerklik istiyordu, gene de Nkrumah partiden ayrıldı ve 1949'da üyeleri kent proletaryasından, yöneticileri küçük burjuvalardan oluşan CPP'yi (Convention People's Party) kurdu. 1950'de çok sayıda grev desteğiyle yürütülen bir itaatsizlik kampanyasını başlatan Nkrumah ayaklanma suçuyla tutuklandı. Yeni bir anayasa sonucunda yapılan 1951 seçimleri CPP'nin zaferiyle sonuçlandı. Nkrumah özgürlüğe kavuştu ve başbakanlığa atandı. 1954'ten sonra Dr. Kofi Abreta Busia yönetiminde bir sağ muhalefet oluştu (önderler, üreticiler, aydınlar). Nkrumah, Ingilizler ile işbirliği içerisinde, yapısal reformlara girişmeden. Kakao pazarlama ofisi'nin zenginliklerinden yararlanarak ülkenin donanımını geliştirdi. 1956 seçimlerinde CPR koltukların dörtte üçünü kazanınca, Büyük Britanya 6 mart 1957’de ülkenin bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı. Ülkeye Gana adı o zaman verildi.

1960 seçimlerinden sonra onaylanan yeni anayasayla, Nkrumah cumhurbaşkanı seçildi. 1 temmuz 1960'ta cumhuriyet ilan edildi, ancak Gana Commonvvealth ülkeleri arasında kaldı.

Nkrumah yurtdışında tarafsızlığın ve panafrikanizmin savunuculuğunu yapmakla birlikte (Addis Abeba konferansı, mayıs 1963) iç politikası düş kırıklığı yarattı. Liberalizm, Afrika sosyalizmi ve marxçı sosyalizm arasında gidip gelmelerden sonra, 1961'de, marxçı sosyalist ülkeler olan Gine ve Mali'ye yanaşmaya karar vererek bu ülkelerle çok kısa ömürlü olan UEA’yı (Afrika Devletleri birliği) kurdu. ABD ile ilişkiler kötüye giderken SSCB ve Doğu ülkeleriyle sıkı ilişkiler kuruldu. Yapılan birçok suikast (1962, 1963, 1964) içteki huzursuzluğu kanıtlıyordu. 1964'te baskı daha da arttı. Tek parti düzeni getirildi, kurtarıcıyı ("Osagyefo") tanrılaştırma yoluna gidildi ve siyasal çevrelerde yozlaşma başladı.

1966'da Nkrumah'ın Çin'e yaptığı bir geziden yararlanan ordu iktidarı ele geçirdi ve bir Ulusal kurtuluş konseyi kurdu. Devletleştirilmiş şirketlerin eski statülerine dönüştürülmesi, ekonomik durumu ağırlaştırdı. Ayrıca, Ulusal kurtuluş konseyi içinde gerginlikler sürüp gitti, tutuklamalar ve istifalar oldu. 1969'da, üç partinin kurulmasıyla olağan siyasal yaşam başladı ve askerler yerlerini sivillere bıraktılar.

Bunu izleyen meclis seçimlerince Kongre partisi çoğunluğu kazandı ve başkanı Dr. Busıa başbakan oldu, ikinci Cumhuriyet ilan edildi, general Akufo-Addo birkaç ay sonra cumhurbaşkanı oldu. Batı'nın yardımına karşın, Dr. Busia ekonomik durumu düzeltmeyi başaramadı ve birçok siyasal yanlışlık yaptı: Aşantiler'e ayrıcalık tanınması, yabancı uyrukluların ülkeden atılması, Güney Afrika ile yakınlaşma vb. Ülkedeki sürekli siyasal ve ekonomik huzursuzluk, Nkrumah’ın yeniden başa geçmesinden korkan başta general ignatius Kutu Acheampong olmak özere, askerlerin yönetimi yeniden ele geçirmelerine yol açtı (1972). Ordu, zorlu etonomik bunalımın üstesinden gelemedi (1975-76 ve 1977-78 kıtlığı). Burjuvazi demokratik rejime dönülmesini istedi. 1978’de bir saray ihtilali sonucunda Acheampong uzaklaştırılarak yerine general William Fred Akuffo getirildi ve aralık ayında kurucu meclis toplandı. Meclis bir tür başkanlık sistemi getiren yeni bir anayasa hazırladı ve seçimlerin 18 haziran 1979'da yapılmasını öngördü. 4 haziran 1979'da ise, yüzbaşı Jerry Rawlings yönetiminde küçük rütbeli genç subayların, assubayların ve erlerin katıldığı bir darbe yapıldı.
Ad:  Gana ve Gana Tarihi5.jpg
Gösterim: 672
Boyut:  79.3 KB

Bazı generaller idam edildi (Akuffo ve Acheampong bunlar arasındaydı). Ancak seçim öngörülen tarihte yapıldı ve Dr. Hilla Limann'ın başkanı olduğu Natidnal People Party (NPP) seçimi kazandı. Limann, 11 temmuz 1979'da cumhurbaşkanı seçildi, enflasyonla mücadeleye, toplumsal ve iktisadi durumu istikrara kavuşturmaya çabaladıksa da sonuç alamadı. Ekonominin kötü yönetilmesini ve sivil hükümetin ahlak düşkünlüğünü eleştiren yüzbaşı J. Rawlings, 31 aralık 1981'de yeni bir darbeyle başkan H. Limann'ı devirdi, anayasayı askıya aldı ve siyasal partileri kapattı. Rawlings'in başkanlığındaki Geçici ulusal savunma konseyi, muhalefetin giderek artan baskısı ve iktisadi sorunlarla karşılaştı; darbe girişimlerini önledi. 1983 - 1985 arasında 1,2 milyon kişi Nijerya'dan geri dönmek zorunda kaldı. Nisan 1992'de yeni anayasa, yapılan referandum sonucu kabul edildi. Aynı yıl mayısta çokpartili sisteme geçildi. 3 kasımda yapılan başkanlık seçimlerini Rawlings kazandı, 8 aralıkta genel seçimler yapıldı. 7 ocak 1993'te IV. cumhuriyetin ilanıyla Gana, sivil rejime kesin olarak geçmiş oldu.

SANAT
Gana'nın eski adı olan "Gold Coast" (Altın Kıyısı) bu ülke sanatında altın işçiliğinin ne kadar önemli bir yeri olduğunu göstermektedir. Aşantiler'in ülkelerindeki yataklardan bolca çıkardıkları bu madene onlar tarafından dinsel ve önemli ölçüde toplumsal bir anlam verilmişti. Halkın kuyumculuğa verdiği önem de buradan kaynaklanıyordu: kral mezarları üzerine konmuş cenaze maskeleri ya da krala, rahiplere ve öteki önemli kişilere ait çeşitli mücevherler, yonca yaprakları, gül ya da hayvan motifleriyle süslü diskler ya da hilaller.

Bu saray sanatına karşıt olarak halka özgü bir sanat da gelişir; bu, altın tozunu tartmakta kullanılan pirinç ağırlık ölçüleri yapımıdır. Bunlar iki gruba ayrılır: genellikle atasözlerini betimleyen figüratif motifli ağırlıklar ve geometrik motifli ağırlıklar.
Bir başka maden sanatı ürünü de kuduo'lardır Yarımküre biçimindeki bu kapların işlevi ntoro adı verilen eril bir ilkeden doğduğuna inanılan yaşamsal 'gücü, bireyin yaşamının her döneminde, gerektiğinde (ergenlik, evlilik, “öte dünya"ya geçiş) dağıtmaktır.

Öncelik maden sanatlarında olmakla birlikte, pişmiş toprak ve ahşap işçiliğinin önemi de unutulmamalıdır. Bunlara akuaba denen tahtadan yapılmış bereket simgesi oyuncak bebekleri de katmak gerekir. Hamile kadınlar sağlıklı bir bebek doğurabilmek amacıyla bunları sırtlarında taşırlardı. Tahtadan yontulmuş kürsüler de büyük bir saygının ürünüdür. Oymalı dikmeler aracılığıyla dikdörtgen bir eturak üzerine konan bu kürsüler, sahiplerinin toplumsal konumuna göre ölümlerinden sonra atalardan kalma kültün öteki eşyaları arasına katılırdı. Krala ait olan ve aşanti ulusunu simgeleyen altınla süslü bu kürsü ortak bir tapınma konusuydu.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 5 Mart 2017 17:53
SİLENTİUM EST AURUM