Beyin Yarımküreleri
Kafatasının üst kesiminde bfeynin en geniş bölümünü oluşturan, boylamasına derin bir yarıkla iki parçaya ayrılmış, çok kıvrımlı sinir dokusu kütleleri. Sağ ve sol yarımküreler arasındaki tek bağlantı, altta, yarığın tabanında uzanan ve nasırsı ya da katı madde (corpus callosum) denen geniş bir sinir demetidir.
Yarımkürelerin en dış katmanı olan beyin kabuğu ya da korteksi, daha çok sinir hücrelerini ve destek hücreleri içeren bozmaddeden, iç katmanları ise sinir hücrelerinin uzantıları olan aksonları ya da sinir liflerini içeren akmaddeden ve bazal gangliyonlardan yapılmıştır. Yanmkürelerin dış yüzeyi, özellikle insanda ve iri memelilerde çok kıvrımlıdır; beyin kabuğunun alanını genişleten bu kıvrımların arasında beyin olukları ya da daha derin olan yarıklar uzanır; Yarımkürelerden her biri, sınırlarını genellikle bu olukların çizdiği, özel işlevleri olan loplara ayrılmıştır. Alın lobu, beynin alın bölgesinden orta oluğa kadar uzanır; yankafa lobu orta oluğun arkasında ve yanal oluğun üstünde kalan bölgedir; şakak lobu yanal oluğun altında yer alır; artkafa lobu beynin arka bölümünde, şakak ve yankafa loplarının gerisinde bulunur. Adacık (insula) denen beşinci lob, yanal oluğun içine gömülmüştür; koklama lobu (rinensefal) ise beyin yarımkürelerinin alt (iç) yüzeyini oluşturur. En üst düzeyde zihinsel ve duygusal işlevlerden sorumlu olan beyin yarımkürelerinin en ilginç özelliklerinden biri, her yarımkürenin, beyin kabuğunca yönetilen bu işlevleri, öbür yarımkürenin etkisini bastırarak denetim altına alma eğilimidir.
Bu baskınlık özellikle konuşma alanında kendini belli eder; sağ elini kullanan kişilerde konuşma etkinliği sol yarımkürenin denetimi altındadır. Baskın yürımküredeki özel bir alanın yıkımı sonucunda kişi, söylenenleri duyar ama anlayamaz. Baskın yarımkürenin beyin kabuğundaki bu özel alanları yıkıma uğradığında, öbür yarımkürenin aynı özellikteki alanları zamanla bu işlevleri üstlenmeye başlar.
Baskın ve baskın olmayan terimleri aslında biraz yanıltıcıdır; bir anlamda, insanların iki beyinli olduğu söylenebilir: Baskın denen yarımküre sözlü anlatımda ön plana çıkarken, öbür yarımküre de yüzlerin anımsanması gibi karmaşık algılama olaylarında baskınlığını gösterir.
Fizyolojik psikolojide, özelleşmiş birtakım işlevlerin beynin sağ ya da sol yarımküresinde, dolayısıyla vücudun bu yarımküreler tarafından denetlenen sağ ya da sol yanında yerleşmiş olmasına “yan seçimi” denir. Bunun en belirgin örneği, iş yaparken sağ ya da sol elin kullanılmasıdır, insanların tek elleriyle yapabildikleri işlerin sayısı ve sağ ile sol el arasındaki beceri farkı, kişiden kişiye büyük' ölçüde değişir. Bu yatkınlığa dayanarak insanlar arasında sağ elini, sol elini ya da iki elini birden kullananlar biçiminde bir ayrım yapılırsa da, hiçbir insan yalnızca sağ ya da yalnızca sol elini kullanmaz.
Ellerden birini kullanmaya yatkın olmanın kökeni konusunda çok değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazı uzmanlar bu olayın kalıtsal olduğuna inanırken, bazıları çocuğun bu seçime öğrenme yoluyla vardığını ileri sürerler. Hatta bazı uzmanlara göre bu tür eğilimler daha embriyon aşamasında, bazı rahim içi güçlerin ya da rahim dışı çevresel etkenlerin varlığıyla ortaya çıkmaktadır. Her üç varsayım da, bir ölçüde, doğru kabul edilebilir. Nitekim, solak ana-babalardan solak çocuk doğma olasılığı, sağ ellerini kullanan ana-babalardan solak çocuk doğma olasılığından fazladır. Ayrıca, çocukların elleri arasında bir seçim yapmasını önlemek için sistemli bir program uygulansa bile, sonunda gene kendi seçtikleri eli yeğledikleri görülmüştür.
İnsanların kalıtsal olarak sağ ellerini kullanmaya yatkın olduklarını gösteren bazı veriler vardır. Örneğin gebeliğin üçüncü ve dördüncü aylarında, dölütün sağ elinin parmak izleri sol elininkilerden daha geniştir. Ancak yeni araştırmalar, sağ ya da sol el seçiminin vücut genlerinde değil, yumurta hücrelerinin uzamsal yapısında kodlanmış olduğunu göstermektedir. Bazı bilim adamları ise bu seçimin biyolojik olarak belirlenmediğini, yalnızca çevresel etkilerjn sonucu olduğunu öne sürerler. Çocukların çoğu çeşitli işlerde sağ ellerini kullanmak üzere eğitilir ve genellikle bu eğitimin çocuk üzerinde yıkıcı ya da zararlı bir etkisi görülmez. Bununla birlikte, çocuğun doğal eğilimini ve içten gelen seçimini etkilemenin doğru olup olmadığı hâlâ tartışmalı bir konudur.
Özelleşmiş işlevler ile beyin yarımküreleri arasındaki ilişkiye ilk dikkat çekenlerden biri, Fransız patoloji ve antropoloji bilgini Paul Broca’dır. Broca, anlamlı konuşmanın, beynin sol alın lobunun, bugün “Broca kıvrımı” ya da “Broca alanı” olarak bilinen 3. kıvrımındaki merkezden yönetildiğini gösterdi. Ayrıca, beynin sol yarımküresinin örselenmesinin, afazi, aleksi ve agrafi olarak adlandırılan konuşma, okuma ve yazma yitimlerine, ayrıca söylenenleri kavrama yetisinin yok olmasına yol açabileceğini kanıtladı. Beyin yarımküresi baskınlığı kuramından yola çıkarak, yarımkürelerden birinin denetimi altında olan vücut bölümlerinin öbür yarımküre tarafından denetlenenlerden daha verimli çalışacağı gibi bir görüşe varılabilirse de, bunu destekleyecek kanıt bulmak pek kolay değildir. Baskın el ve baskın ayak her zaman vücudun aynı yanında bulunmadığı gibi, sağ elini kullananların yaklaşık dörtte üçünde ve solakların üçte birinde sağ gözle görmenin baskın olduğu saptanmıştır.
MsxLabs & TemelBritannica