Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
1 Ağustos 2017       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BALIK


Balıklar dörtbacaklılara, yani karada yaşayan omurgalılara karşıt sayılır ve üç sınıfa ayrılır: yuvarlakağızlılar (çenesizler [Agnatha] altşubesi), kıkırdaklıbalıklar (Chondrichthyes) ve kemiklibalıklar (Osteichthyes).

Balıklar en ilkel omurgalılardır; fosillerine 500 milyon yıllık katmanlara (Ordovices) kadar rastlanır. O zamanki balıklar kalın bir kemik bağa ile kaplı "zırhlı balıklar"dı. Bunlardan Ostracoderma öbeği günümüzdeki bofabalıklarının, Placoderma öbeği bugünkü köpekbalıklarının atalarıdır. Ganoit pullu balıklar daha sonraları ortaya çıkmıştır ve şimdiki ışınyüzgeçlilerin (Actinopterygii) atasıdır.

Bütün balıklar yüzgeçlidir; vücudun bakışım düzleminde bulunan yüzgeçlere tek yüzgeçler (sırt, anüs, kuyruk yüzgeçleri), göğüs ve kalça kemerleri üstünde bulunanlara çift yüzgeçler denir. Balıkların iskeleti kıkırdaklıdır (kıkırdaklıbalıklar), ama çoğunda kıkırdaklar kireçleşmiş ya da kemik'eşmiştir (kemiklibalıklar) ve yüzgeçlerin içinde ışın biçiminde devam eder (Actinotricha ve Lepidotricha). Tümbeyini saran kafatasının altında, solungaç yarıklarını ayıran ardışık solungaç yayları biçimindeki yutak boşluğuna desteklik eden ve birtakım içorganları içeren baş iskeleti yer alır. Balıkların dışiskeleti pullardan oluşur: pullar köpekbalıklarında plakoit' tir ve başka omurgalıların dişleriyle homolog sayılır (bu pullarda da mine, dentin, öz ve dip plakası bulunur). Başka balıkların pullarında mine hemen hemen tümüyle kaybolur, yalnız çığabalığında (mersinbalıklarının [Chondrostei] ve tüm kemiklilerin [Holostei] ganoit pulları), Coelocanthiformes öbeği üyelerinde kalın kalır (saçakyüzgeçlimsilerin [Crossopterygii ve ciğerlibalıkların [Dipnoi] kozmoit pulları), ama kemiklibalıklarda çok incelir (elasmoit pullar).

Balıkların sindirim sistemi, solungaç yarıklarının açıldığı geniş bir yutak boşluğuyla başlar. Solungaç yarıklarının başlıca işlevi suda asıltı halinde bulunan tanecikleri süzmektir (mikrofaj beslenme); solunum işlevi ikinci derecedeki görevidir ve yarıkların içindeki solungaçlarla sağlanır. Ama çeneliağızlılarda çeneler ortaya çıkınca ve makrofaj beslenmeye geçilince, solungaçlar yalnızca solunum görevini yüklenmeye başladılar. Solungaç yarıkları köpekbalıklarında dışarı açılır ve spiraku- lum adı verilen bir ön deliğin ardında dikey 5 yarık bulunur. Harharyaslarda (köpekbalığı) solungaç yarıkları yanlarda, vatozlarda alttadır. Bütün öbür balıklarda, solungaç kapağı iskeletini saran bir deri kıvrımı solungaç bölgesini kaplar ve solungaç boşluğu bir tek yarıkla dışarı açılır.

Sindirim borusunun geriye kalan bölümü çok az farklılık gösterir ve yemekbo- rusu, mide ve bağırsaktan oluşur. Köpekbalıklarının ve kıkırdaklıbalıkların bağırsağında bir sarmal kapakçık bulunur; bu kapakçık besinlerin ilerlemesini yavaşlatarak soğurma yüzeyini artırır. Kemiklibalıklarda, mide ile bağırsak arasına, sindirim için gerekli enzimleri salgılayan bir pilor eklentisi açılır. Kemiklibalıklar dışında kalan öbür balıklarda sindirim borusu bir dışkılıkla sona erer; eşeysel yollarla idrar yolları buraya açılır. Kıkırdaklıbalıklardan başka balıklarda sindirim borusunda ucu kapalı bir kese bulunur; bu kese, kimisinde akciğer görevi yapar (ciğerlibalıklar ve çoksaçaklıbalıklar gibi tümkemikliler), kimisinde yüzme kesesi görevini yüklenir (ışınyüzgeçliler öbeğinin özelliği).

Dolaşım sistemi kapalıdır ve bir genel dolaşım biçimindedir. Karın tarafında, solungaç bölgesinin hemen ardında yer alan kalp ardışık 4 boşluktan oluşur: Cuvier kanalları aracılığıyla kalp toplardamarlarının ve karaciğeraltı toplardamarının açıldığı toplardamar sinüsü, kulakçık, karıncık ve aort soğancığı. Karın aortu, aort soğancığından çıkar, sonra aortyayları'na ayrılarak solungaçlarda kılcal damarlarla sona erer. Getirici solungaç atar damarları iki aort kökü oluşturur, bunlar birleşip tek aort olduktan sonra oksijenli kanı bedenin arka ucuna kadar götürür. Toplardamar dolaşımının yolu üzerinde, İki ayrı yerde kılcallaşma vardır: böbreklerde (kapı-böbrek sistemi) ve karaciğerde (kapı-karaciğer sistemi).

Balıkların böbrekleri opistonefrozdur Azotlu artıkları üre biçiminde süzüp atar, böylece amonyağı atabilen solungaçlarınkine benzeyen bir görev yapar.
Özel uyumlar ve uyarlanmalar bedendeki osmoz ve iyon dengelerine bağlıdır. Balıkların hemen hemen tümünün iç ortamında tuz oranı litrede 9 g dolayındadır. Bu nedenle, tatlı sularda yaşayan balıklarda beden, sürekli bir su girişiyle yüz yüzedir; bunu böbreklerin hipotonik olarak idrar süzmesiyle ve tuz kaybıyla karşılar; kaybettiği tuzu, besinlerle almak zorundadır. Denizde (tuz oranı litrede 35 g) balık su kaybeder ve bu su kaybına çeşitli mekanizmalarla karşı koyar: kıkırdak lıbalıklar ve Coelocanthitormes üyeleri, izotoni sağlanıncaya kadar üreyi kanda biriktirirler; kemiklibalıklarınsa solungaçlarında klorürlü hücreler vardır, onların yardımıyla fazla tuzu dışarı atarlar; bu nedenle onlarda böbreğin işi azdır, hatta böbrekler, denizatında olduğu gibi, Malpighi glomerüllerini bile yitirebilir.

Balıklar, bazı ardışık ya da mozaik er- dişilik halleri dışında gonokoriktir, yani erkekli dişilidir. Çoğu yumurtayla ürer: bir kısmı vitellüs bakımından yoksul birçok küçük yumurta yumurtlar ve bunları suya salıverir; bir kısmıysa kalın bir kabukla korunan, vitellüs bakımından zengin yumurtalar yumurtlar, genellikle bunlar ana baba gözetiminde gelişir; bu ikisi arasında pek çok çeşit yumurta tipi yer alır. Kimi türler doğurgandır: yavru ya bir kuluçka devresi sonunda (yumurta dişinin eşeysel yollarında gelişir, dişi ona su ve oksijen sağlar) ya da, örneğin çekiçbalığında olduğu gibi, su ve oksijenden başka besin maddeleri de sağlayan bir plasentanın bulunduğu gerçek bir gebelik sonunda dünyaya gelir. Balıkların büyümesi genellikle süreklidir, yılanbalığı gibi bazı türler başkalaşma geçirir (yassıbaşlarva saydam yavrıergin balık).

Duyu organlarına gelince, balıklar bu bakımdan bazı özellikler gösterir. Örneğin onlarda nöromast denilen özel meka nik alıcılar vardır; bunlar her iki böğürde boydan boya çizgi halinde bir organ oluşturur: yanal çizgi. Nöromastlar balığın bulunduğu ortama bağlı olarak yaptığı hareketleri ve ayrıca yaklaşık 800 Hz'den düşük frekanstaki ses titreşimlerini algılamasını sağlar. Öteki ses titreşimleri, ancak çok az sayıda balık türünde yetkin bir işitme duyusuyla algılanabilir. Balıkların iç kulağı, gerçekte tam bir denge organıdır, özellikle yarıçembersel kanalları ve ütrikül iyi gelişmiştir. Yalnız kesecik ses titreşimlerini algılar, ama bu dalgalar da ancak sazanbalıkları takımında ya da ringa gibi türlerde iç kulağa doğru dürüst ulaşır; çünkü sazanlarda ilk göğüs omurlarından türeme 4 kemikçikten oluşan bir kemik zinciri, yüzme kesesini kulağa bağlar (böylece yüzme kesesi çeperinin çınlamasıyla titreşimler iletilmiş olur); ringa gibi türlerdeyse içkulakta temas halinde bulanan bir çıkmazla son bulan yüzme kesesi uzantıları bulunur.

Balıklarda görme saydamsız bir ortama uyarlanır. Yalnız kıyılarda ya da mercan kayalıklarında yaşayan türlerde renkli görüş vardır (koni hücreleri bakımından zengin retina). Göz merceği yuvarlaktır ve biçim değiştirmez; yakın bir görüş sağlar. Daha uzaktaki nesnelerin görülebilmesi için, göz merceğini aşağı-arkaya doğru çeken bir kas sayesinde çok az uyum olanağı vardır.

Suyun girip çıktığı iki delikle dışarıya açılan bir çıkmaz boşluğun içinde, koku almayı sağlayan kimyasal alıcılar vardır; tat alıcıları ya da tat tomurcuklan, dörtba caklılarda olduğu gibi hem ağız-yutak boşluğunda, hem de bedenin geri kalan bölümünde, özellikle tek yüzgeçlerde ya da baş eklentilerinde yer alır (mersinbalıklarının dudak dokunaçları ya da kedi-balıklarının "bıyıklar"ı).

Balıkların bir başka özel duyu alıcısı tipi, elektrik alanlarını algılamalarını sağlayan elektrik alıcılarıdır. Köpekbalıklarında, bu alanları avlar yaratır, o da bunları algılamakla yetinir; başka balıklarda (niltur- nabalığıgiller, elektrikli yılanbalıkları, vatozlar) elektrik alanları, elektrojen deneri özel kasların etkinliğinden doğar. Bu organlar zayıf şiddette elektrik alanları yaratır, yakındaki nesneler ya da canlılar bu alanı bozduklarında, hayvan bu yolla avlarının ya da avcılarının yerini belirlemiş olur, hatta kendi türdeşlerinin yerini de belirler ve böylece onlarla elektrikle iletişim kurabilir, Torpilbalığında olduğu gibi yükü daha güçlü boşaltan elektrojen organlar da vardır; bunlar daha değişik rol oynar, hayvan bunlarla yiyeceği avı ya da korunacağı düşmanlan bayıltır.

Balıkların sinir sistemi, bütün omurga- lılarınkinden ilkeldir. Ama gene de omurgasızların en gelişmiş olanlarının, özellikle kafadanbacaklı yumuşakların ulaştığı en yüksek karmaşıklık düzeyindedir. Beyincik, sudaki üç boyut içinde yapılan hareketle bağıntılı olarak oldukça büyüktür. Çok makrosmatik türler dışında telansefal az gelişmiştir. Mezansefalın tepesi, beynin en önemli sırt bölgesini oluşturur.

Balıkların hareketinde, bir kararda dur mayı ya da yavaş devinmeyi sağlayan tek ve çift yüzgeçlerden başka, göğüs ve kuyruk kasları, özellikle kuyruk yüzgeci önemli rol oynar. Kuyruk yüzgeci köpekbalıklarında ve kıkırdaklıbalıklarda heteroserktir (yatay düzleme göre bakışımsız' çünkü onların ağırlığa karşı koyma gereksinimi vardır; kemiklibalıklar da bakışımlıdır (homoserk), çünkü onlarda yüzme kesesi belli bir derinliğe kadar balığı “ağırlıksız” kılarak dengeyi sağlar. Göğüs yüzgeçleri, köpekbalıklarında yatay yüzmeyi sağlamak için gövdeye eğik bitiş- miştir, oysa kemiklibalıklarda dikeyleşebilir ve durmak ya da kısa dönüşler yapabilmek için fren ödevi görür. Yılanbalığı gibi uzun gövdeli balıklar bedenin yana doğru kıvrılma hareketleriyle yüzer ve oldukça yavaş yer değiştirirler. Ton balıkları gibi en hidrodinamik olanların gövdesi mekik biçimindedir; kuyruk sapı kısa, kuyruk yüzgeci de yüksek ve diktir; bunlar hayvanın büyük hızla yüzmesini sağlar.

Balıklar öbeğinde tür sayısı 30 000 ile 40 000 arasındadır ve bunların çoğunluğu kemiklibalıklar öbeğinde yer alır. Yuvar- lakağızlılar sınıfında amfibiyotik olan bofabalıkları ve denizlerde yaşayan Myxine öbeği yer alır. Kıkırdaklıbalıklar denizlerde yaşayan kedibalıklarını, hemen hepsi denizlerde yaşayan köpekbalıkları ile vatozları içerir. Kemiklibalıklar birbirine eşit olmayan üç altsınıfa ayrılır: saçakyüz geçlimsiler (Grossopterygii), ciğerlibalıklar (Dlpnol) ve ışınyüzgeçliler (Actinopterygii). Saçakyüzgeçlimsiler altsınıfının bugün yaşayan tek cinsi Coelocanthus'tuı denizde yaşar; bunun fosil biçimleri (Rhipıdıstii) dört bacaklı omurgalıların atasıdır; akciğerleri sayesinde havayla solunum yapabilen ciğerlibalıklar altsınıfı pek çok coğrafi alana dağılmış bulunan ve tatlı suda yaşayan balıkları kapsar; ışınyüzgeçliler altsınıfı üç üsttakıma ayrılır: kıkırdakiskeletliler ya da mersinbalıkları, amfibiyotikler ve tatlı suda yaşayan tümkemıklilerüst takımı; kemikli balıkların da otuz kadar takımı vardır.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM