Arama

Ekonomi (İktisat) Nedir? - Tek Mesaj #8

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Ağustos 2017       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

iktisadi dalgalanma


iş ÇEVRÎMİ ya da KONJONKTÜR olarak da bilinir, iktisadi etkinlik düzeyinde görülen dönemsel dalgalanma.

İstihdam, fiyat ve üretim değişmeleriyle kendini gösterir. İktisadi dalgalanmalar ne çok düzenli, ne de çok kestirilebilir olduğundan bazı iktisatçılar çevrim kavramını kullanmamayı yeğler. Bu tür dönemsel değişiklikler bir gün boyunca elektriğe ya da bir yıl boyunca yakıta olan talepteki değişikliklerden, yıllarca süren iktisadi durgunluk ve iktisadi büyüme dönemlerine kadar farklılık gösterebilir.

ABD ve Avrupa ekonomilerinde öteden beri hisse senedi piyasasında çöküşler, yaygın işsizlik, banka, şirket ve kişi iflaslarıyla ortaya çıkan iktisadi bunalımlar görülmüştür. Eskiden bu dönemler insanların geçirdiği hastalıkların ekonomideki karşılığı sayılmış, büyüme ve gelişme ise sağlıklılık biçiminde anlaşılmıştır. 19. yüzyıl ortalarında Clement Juglar adlı Fransız hekim dönemsel değişikliklerin ekonomilerin olağan özelliği olduğunu öne sürdü. Juglar’ın görüşlerini geliştiren başka araştırmacılar gelişme, bunalım ve düzelme biçiminde üç aşamadan oluşan ve 8-10 yıl süren dönemler belirlediler. Bu 8-10 yıllık dönem içinde, stok miktarlarındaki yaklaşık 40 ay süren dalgalanma dönemi gibi daha kısa süreli dalgalanma dönemleri saptandı. Tarımsal mallarda, (örn. domuz besiciliğinde 3-4 yıllık, pamuk üretiminde 2 yıllık dönemler biçiminde), arz ve talep ilişkisindeki dönemsel değişikliklere bağlı dalgalanmalar belirlendi. Bazı iktisatçılar daha uzun dalgalanma dönemlerinin de ayırt edilebileceğini belirtti. Bunlardan Rus iktisatçı Nikolai Kondratieff, Batı’daki piyasa ekonomilerinde 50 yıllık genişleme ve daralma dönemleri olduğunu öne sürdü.

İktisadi verileri kullanarak kesin istatistiksel çözümlemeler yapmada, bu verilerin karmaşıklığı, savaşlar, devrimler ve doğal felaketlerden başka teknolojik ilerlemeler, iktisadi örgütlenmedeki değişiklikler gibi çevrimsel olmayan gelişmeler yüzünden büyük zorluklarla karşılaşıldı. Tipik bir iktisadi dalgalanma modelini oluşturmak için geçmiş dalgalanmaların araştırılması yoluna gidildi. Ayrıntılı istatistiksel modeller temelinde iktisadi etkinliği inceleyen ekonometriden yararlanılarak iktisadi gösterge adı verilen bir grup istatistiksel dizi belirlendi. Bunlardan hisse senedi ve inşaat ruhsatları gibi temel göstergeler iktisadi etkinlikle aynı yönde değişerek, bu değişimi önceden haber veriyor, gecikmeli göstergeler ise iktisadi etkinlikteki değişimi arkadan izliyordu.

Bununla birlikte iktisadi dalgalanmaların özelliklerini belirlemekle bu dalgalanmaların nedenleri açıklanmış olmaz. Savaşlar, felaketler, teknolojik değişiklikler gibi düzensiz etkenler bir yana bırakılırsa, iktisadi etkinliğin düzeyini etkileyen iki temel öğe yatırım ve tüketim harcamalarıdır. Örneğin, yeni bir fabrikanın kurulması gibi bir yatırım artışı, fabrikanın yapımında çalışan işçiler ücretlerini harcayacakları için başlangıçtaki yatırım miktarından daha büyük bir gelirin doğmasına yol açacaktır. Buna karşılık, tüketici talebindeki artışlar sonuçta talebin karşılanması için yeni fabrikaların kurulmasını gerektirecektir. Yatırım çarpanı ve tüketim hızlandıranı adı verilen bu etkiler dalgalar biçiminde yayılır ve birbirlerinin etkilerini güçlendirerek ekonominin tam kapasiteye ulaşmasını sağlar. Bu noktada ne kullanılmayan sermaye ve yeni talep bulunur, ne de yeni yatırımlar için gereksinim ve kaynak vardır.

Daha sonra, süreçte geriye dönüş görülür ve daralma başlar. Yatırım ya da tüketim harcamalarındaki bu değişikliklerin ilk nedenlerini açıklamak amacıyla birçok kuram öne sürülmüştür. İlk kuramlar ekonominin bütününe yayılan meteorolojik ve başka doğal çevrimlerin etkilediği tarımsal ürün piyasalarındaki değişiklikleri temel alır. Görüşlerini psikolojik etkenlere dayandıran kuramcılara göre ise bireylerin birbirini taklit ve önderi izleme eğilimi, özellikle de mali piyasalardaki dönemsel canlanmaları ve iflasları etkiler. Savaşların, teknolojik ve demografik değişikliklerin iş koşulları üzerinde önemli ve belirgin etkileri vardır, ama bu olaylar tam olarak çevrimsel değildir ve kendileri ekonomik etkenlerin sonucunda ortaya çıkmış olabilir.

Birçok araştırmacı iktisadi dalgalanmalarda dışsal sayılabilecek bu etkenlerden başka içsel etkenlerin önemini vurgular. Eksik tüketim kuramlarına göre üretim, tüketicilerin satın alabileceklerinden hızlı büyür; böylece, bir canlanma dönemini kaçınılmaz olarak bir gerileme dönemi izler. Para kuramcılarına göre ise para arzındaki (nakit ve banka kredileri) değişiklikler iktisadi etkinliğin temel belirleyicileridir. Kredi kolaylıkları, düşük faiz oranları ve nakit bolluğu iktisadi etkinlikleri canlandırırken, kredi kısıtlamaları, yüksek faiz oranları ve nakit darlığı durgunluğa yol açar. Bazı iktisatçılarsa yatırımlar için sermaye arzının ekonomik etkinlikte kilit bir rol oynadığını belirtirler; bütün sermaye yatırıma yönelince canlanma da sona erer.

II. Dünya Savaşı’ndan beri kamu harcamaları, vergilendirme ve para arzına ilişkin hükümet politikaları ekonomi üzerinde önemli bir etken olmuştur {maliye politikası; para politikası). Hükümet, gerileme dönemlerinde canlandırıcı, genişleme dönemlerinde de kısıtlayıcı politikalarla yüksek enflasyonun ve iktisadi bunalımın önlenmesini hedefler. Konjonktür dalgalarına karşı uygulanan bu politikalar büyük ölçüde otomatik bir nitelik taşır. İktisadi durgunluk sırasında vergi gelirleri düşer ve sosyal yardım niteliğindeki harcamalar artar, böylece kişisel gelirdeki azalma sınırlanarak büyük bir çöküş önlenir. İktisadi genişleme sırasında vergi gelirleri genel zenginlikten daha hızlı artar, böylece tehlikeli olabilecek bir canlanma hızı yavaşlatılır. II. Dünya Savaşı’ndan beri iktisadi dalgalanmalar aşırılıktan uzaklaşmakla birlikte, 1950’ler ve 1960’lara göre 1970’lerde ve 1980’lerde daha ciddi durgunluk dönemleri görülmüştür.

Piyasa ekonomisine karşı merkezî planlamayı savunanlar, planlayıcı organların planın uzun dönemli uygulamasını da denetlemesi durumunda iktisadi dalgalanmaların ortadan kalkacağını öne sürerler {bak. iktisadi planlama). Gerçekten de 1990’lara değin merkezî planlamanın ağırlık taşıdığı SSCB gibi eski sosyalist ülkelerde, kapitalist ülkelerdeki gibi konjonktür dalgaları görülmemiştir. Gene de bu ülkeler Batı’yla olan ticari ve mali bağları yüzünden piyasa ekonomilerindeki dalgalanmalardan etkilenmişlerdir. Daha da önemlisi, piyasanın “otomatik” uyarı ve ayarlama mekanizmalarından yararlanmayan bir merkezî planlamanın, kaynak dağılımındaki potansiyel dengesizlikleri düzeltme olanağını bulamayacağı ve dengesizliklerin birikimli etkisinin ekonominin bütünüyle çökmesi biçiminde patlak vereceği, 20. yüzyıldaki sosyalist deneyimlerin de bu nedenle başarısız kaldığı öne sürülmektedir. Öte yandan iktisadi dalgalanmaların gerek kapitalist, gerek sosyalist ekonomilerde büyümenin bir bedeli olduğunu savunanlar da vardır.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM