Arama

Ekonomi (İktisat) Nedir? - Tek Mesaj #10

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
13 Ağustos 2017       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

iktisadi model


herhangi bir ekonomik birimin işleyişini özetlemek amacıyla kullanılan denklemler ya da ilişkiler kümesi. Ulusal ekonomiler ya da şirketler gibi her türden ekonomik birim için uygulanabilen ekonomik modellerin çok basitten çok karmaşığa kadar uzanan çeşitli türleri vardır.
Bu modeller kuramsal bir ilkeyi göstermek ya da iktisadi davranışı tahmin etmek için kullanılabilir. Bir ülkedeki iktisadi etkinliğin incelenmesi için kullanılan bazı ekonometrik modeller yüzlerce denklemden oluşur. Ayrıca bak. ekonometri; iktisadi planlama; iktisadi tahmin.

iktisadi müdahale


devletin ekonomik yaşama çeşitli biçimlerde ve sistemli olarak karışması. Serbest piyasa ekonomisinin karşıtı olan iktisadi müdahalecilik, kamu girişimciliği biçiminde ortaya çıkan devletçilikten daha geniş bir kavram olduğu gibi bir devletçilik politikasını içermesi de zorunlu değildir. Bu açıdan bakıldığında gelişmiş ekonomilerde bile devletin ekonomiye farklı kapsam ve yoğunluklarda müdahale ettiği gözlenebilir. En ileri iktisadi müdahaleciliğe devletin bütün ekonomik etkinlikleri yönettiği sosyalist sistemlerde rastlanır. Azgelişmiş ülkelerde de genellikle yoğun bir iktisadi müdahalecilik uygulanır.

İktisadi müdahalenin iki temel biçimi vardır:
1) Dolaysız müdahale,
2) dolaylı müdahale.

Dolaysız müdahale, kamu girişimciliği ve zorlayıcı ekonomik önlemler biçiminde ortaya çıkabilir. Dar anlamda devletçilik demek olan kamu girişimciliği, devletin ve yerel yönetimlerin sınai ve ticari nitelikte işletmeler yönetmesidir. Bu işletmeler ilk kez kamu kesimince kurulabileceği gibi ulusallaştırma ve devletleştirme yoluyla özel kesimin elinden alınmış da olabilir. Bazen bu iki yöntem bir arada kullanılır. Fransa’ da, İngiltere’de, Avusturya’da, Türkiye’de ve sosyalist ülkelerde her iki yöntemin uygulandığı görülür. ABD’de ise ulusallaştırma ve devletleştirme yöntemine hiçbir zaman başvurulmamış olmakla birlikte, 1933’te suyollarının denetimi, sulama ve elektrik üretimi işleriyle uğraşmak üzere federal devlet kapsamında Tennessee Vadisi İdaresi (TVA) adı altında bir kamu girişimi kurulmuştur.

Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşunu izleyen dönemde devlet Sümerbank, Etibank, Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi ve benzeri işletmeleri ilk kez kurmuş, demirollannı, telefon ve telgraf işletmelerini ve azı maden işletmelerini de devletleştirme yoluyla yönetimi altına almıştır. Devlet girişimciliği büyük ölçüde ekonomik kamu hizmeti anlayışına dayalı olarak ortaya çıkmış, ama zamanla kamu hizmeti amacı dışına taşacak biçimde genişlemiştir.

Zorlayıcı ekonomik önlemler, özel girişimciliğe yasalar ve yönetsel düzenlemelerle getirilen, emir ve yasakları içeren sınırlamalardır. Bu sınırlamalar ithalat ve ihracatın kotalara ve kambiyo hükümlerine bağlı tutulması, fiyat sınırlamaları (narh), kalite belirleme ve denetleme gibi ekonomik amaçlı ya da sağlık açısından belli esaslara bağlı tutma ve denetleme gibi sosyal amaçlı da olabilir.

Dolaylı müdahale, yönlendirme ve özendirme gibi zorlayıcı olmayan yöntemlerle gerçekleştirilir. Fransa’da ekonominin yönlendirilmesi 1947’den bu yana uygulanan uzun vadeli merkezî ve yol gösterici planlama yöntemiyle sağlanmaktadır. Türkiye’deki planlama da aynı amaca yöneliktir.

Özendirme önlemleri vergi indirimleri, vergi iadeleri, faizsiz ya da düşük faizli kredi ve öteki sübvansiyon yöntemlerinden oluşur. Bu tür müdahale yöntemlerine bazen liberal ekonomi sistemlerinde de rastlanır. Özellikle ekonomik dar boğazların ve işsizliğin ciddi boyutlara ulaştığı dönemlerde liberal ekonomi sistemini uygulayan devletler, zorlayıcı önlemlere başvurmadan önce mali olanakların elverdiği ölçüde söz konusu önlemlerle durumu iyileştirmeye çalışırlar. Bu önlemlerden sonuç alınamadığı durumlarda zorlayıcı önlemler kaçınılmaz olur.

iktisadi panik


iktisatta, yaygın banka iflasları ya da piyasada çöküşe yol açan aşırı hisse senedi spekülasyonu gibi şiddetli mali kargaşalara verilen ad. İktisadi bunalımların ya da bunalım beklentisinin yol açtığı korku ortamı da iktisadi panik olarak nitelenir. Terim genellikle yalnızca mali alandaki sarsıntının şiddetlendiği aşama için kullanılır ve iktisadi dalgalanmada gerileme döneminin tamamını kapsayacak biçimde genişletilmez.

19. yüzyıla değin iktisadi dalgalanmalar büyük ölçüde mal darlığı, piyasa genişlemesi ve spekülasyonla bağlantılı biçimde ortaya çıkardı. Örneğin 1720’de hisse senedi spekülasyonu Fransa ve İngiltere’de panik boyutlarına (Güney Denizi Olayı) ulaştı. Ama 19. ve 20. yüzyılların sanayileşmiş toplumlarında iktisadi panik, gelişmiş bir ekonominin artan karmaşıklığını ve iktisadi istikrarsızlığın değişen niteliğini yansıtmaya başladı. Mali panik artık ticari etkinliklerden tüketim ve sermaye mallan üreten sektörlere doğru genişleyen bir bunalımın başlangıcını oluşturuyordu. Örneğin ABD’ deki 1857 Paniği, demiryolu şirketlerinin tahvil borçlannı ödememeleri üzerine demiryolu menkul değerlerinin düşmesi ve bankaların varlıklarını kolayca paraya çevrilemeyen demiryolu yatırımlarına bağlaması gibi bir dizi gelişmenin sonucuydu. Panik, ABD’de birçok bankanın kapanmasına, işsizliğin büyük ölçüde artmasına, ayrıca Avrupa’da bir para piyasası kargaşasına yol açtı. Haziran 1873’te Viyana’da, eylülde de New York kentinde mali bunalımla başlayan panik, dünya ekonomisinde 1840’lann sonundan beri görülen uzun dönemli genişlemenin de sonu oldu. Ama en büyük panik 1929’da ABD ekonomisini sarsan ve dünyada ekonomik ilişkiler dengesini altüst eden Büyük Bunalım’la gerçekleşti.

iktisadi planlama


siyasi iktidarların önemli ekonomik kararları alma ya da etkileme süreci. Devletin ekonomiyi yönlendirecek her türlü girişimden kaçınmasını, ekonomik gelişmenin hızına, yönüne ve niteliğine ilişkin belirlemelerin piyasa güçlerine bırakılmasını savunan laissez-faire’t (bırakınız yapsınlar) karşı bir yaklaşımı yansıtır.

İktisadi planlama ilk kez 1920’lerde SSCB’de uygulamaya kondu. Bu dönemde sosyalist yönetim temelde tarımsal ve son derece dağınık bir ekonomide hızlı sanayileşmeyi gerçekleştirmek amacıyla katı denetim altında merkezî planlı bir ekonomi oluşturdu. Planlama, sosyalist olmayan ülkelerde de iki dünya savaşı arasındaki dönemin ekonomik zorluklarına karşı sık sık başvurulan bir araç oldu. Daha sonra II. Dünya Savaşı sırasında pek çok ülkenin yönetimi ekonomide sıkı bir denetim uygulamak zorunda kaldı. 1950’lerde hemen her ülkede hükümetlerin ekonomik etkinlikleri planlamada ve yönlendirmede önemli roller üstlenmesi kabul edilmeye başladı.

Bir ülkede iktisadi planlamanın kapsamı ve niteliği, söz konusu ülkedeki hükümetin siyasal yaklaşımıyla yakından bağlantılıdır. Bir uçta, yakın geçmişe değin sosyalist ülkelerde uygulanan ayrıntılı ve katı planlama yer alır. Bu planlama, üretim araçlarının çoğunda kamu mülkiyetini ve yönetimin saptadığı ekonomik, siyasal ve toplumsal hedeflerin ışığında belirlenen merkezî kaynak dağılımını öngörür. Neyin üretileceği, tek tek malların fiyatları, ücretlerin ve yatırımların düzeyi ile dış ticaret ve ekonominin bütün öbür değişkenleri merkezî olarak belirlenir. Bu tür planlama tek tek işletmelerin son derece ayrıntılı biçimde denetlenmesini, geniş ve pahalı bir merkezî planlama bürokrasisini gerektirir.

Bu iktisadi planlama anlayışını savunanlara göre piyasa güçleri, toplumsal değerlerden bağımsız olduğundan ve servet sahiplerince yönlendirildiğinden, toplumsal ve siyasal açıdan özlenen hedeflere ulaşmada güvenilir bir temel oluşturamaz. Ayrıca, tam istihdamı gerçekleştiremeyen piyasa güçlerinin, böylece var olan kaynakların etkin kullanımını bile sağlayamadığı öne sürülür. Buna karşı çıkanlarsa merkezî planlamanın rekabeti ortadan kaldırarak girişim ve yaratıcılık dürtüsünü yok ettiğini, böylece verimsizliğe yol açtığını savunur. Bunlara göre, geniş bir planlamacı kadrosu bulunsa bile, ekonomiyi oluşturan çok sayıdaki etkinliğin denetlenmesi, hatta saptanması olanaksızdır; dolayısıyla iktisadi büyümenin yavaş ve düzensiz olması, kıtlıkların, zaman zaman da büyük çapta, masraflı yeniden ayarlamalar gerektiren yapısal dengesizliklerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

İktisadi planlamaya en çok bağlı kalman ülkelerde görülen ekonomik başarısızlıklar, özellikle 1950’lerle birlikte sistemin katılıklarına karşı eleştirilerin artmasına yol açtı. Bunun da etkisiyle, 1950’lerde bazı sosyalist ülkeler daha esnek ve dar kapsamlı bir planlama anlayışına yöneldiler. Bu süreç 1956’da Polonya’da başladı ve SSCB’nin şiddetli itirazlarına karşın 1960’larda ve 1970’lerde çoğu Doğu Avrupa ülkesinde yaşandı. Sonuçta, daha küçük oranda olmakla birlikte SSCB’de de etkisini gösterdi. Reform uygulamasının ileri düzeye ulaştığı Macaristan’da tüketim malları ve hizmet sektörlerinde geniş bir alan özel girişime açıldı; kamu mülkiyetindeki işletmelerin yönetimine üretim ve fiyatları belirlemede bir ölçüde özgürlük tanındı; kâra bağlı primler biçiminde maddi özendiriciler kullanıldı.

Bu reformlar yer yer başarılı olmakla birlikte, sosyalist ülkelerin üretim ve tüketim standartları bakımından Batı’nın büyük ölçüde gerisinde kalmasını önleyemedi. 1980’lere gelindiğinde özellikle SSCB ekonomisindeki büyük dengesizliklerin bunalım boyutlarına varması karşısında perestroika (yeniden yapılanma) adı verilen yeni bir reform girişimi başlatıldı. 1990’lara girerken Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalist rejimlerin çözülmesiyle birlikte merkezî planlama ilkesinden resmen vazgeçildi ve piyasa ağırlıklı bir ekonomiye geçiş hedefi benimsendi. SSCB’de ise perestroika’nın bir uygulama politikasına dönüşmesine bile fırsat kalmadan Sovyet federasyonunun dağılması ve sosyalist rejimin sona ermesiyle merkezî plan dönemi de kapandı.

Yelpazenin öbür ucunda Batı ülkelerinin karma ekonomileri yer alır. Planlamanın ve hükümet denetiminin kapsamı ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, bu ülkelerin tümünde kapitalist ekonomik çerçeve ve büyük bir özel sektör varlığını korumaktadır. Ayrıca, kamu mülkiyetindeki önemli bir iki sektörde uyguladıkları ayrıntılı denetimin dışında, Batı hükümetlerinin çoğu ekonomilerini para arzı, kamu harcamaları, faiz oranları vb gibi iktisadi etkenleri düzenleme yoluyla etkilemeye çalışırlar. Sistemin özünü üretim ve fiyatlarla ilgili kararların büyük bölümünün hükümetçe oluşturulan geniş, genel bir çerçeve içinde, özel sektör tarafından alınması oluşturur. Bunun sonucunda kalabalık, pahalı bir planlama bürokrasisinin ortaya çıkması önlenir ve geniş bir girişim alanı sağlanır. Batı’daki iktisadi planlama uygulamada çok farklı özellikler gösterir.

ABD planlamaya geleneksel olarak Batı Avrupa’dan daha az eğilimlidir. Fransa ise, sosyalist olmayan öteki gelişmiş ülkelere göre ekonominin hükümetçe denetlenmesine daha büyük ağırlık vermiştir. Belirli bir ülkedeki uygulama zaman içinde de değişiklik gösterir. İngiltere’de 1960’larda iktidarda bulunan İşçi Partisi hükümeti müdahaleci ve planlama yönelimli bir yaklaşımı benimsedi, ama 1976’dan sonra Muhafazakâr Parti hükümetinin temel hedefi devletin ekonomideki rolünü azaltmak oldu. Bu yaklaşım 1980’lerde yeni-liberal akımın güçlenmesiyle birlikte öteki Batı ülkelerinin de çoğunda etkili oldu {bak. liberalizm). Bu çerçevede yaygın bir özelleştirme politikası uygulandı.

Çoğu hükümetin görece müdahaleci bir politika izlediği bir alan bölgesel planlamadır. Bölgesel planlamanın temel hedefi, ülkenin değişik bölgeleri arasındaki refah, ekonomik altyapı, gelir ve istihdam dengesizliklerini azaltmaktır. Bu amaçla kullanılan başlıca araçlar vergi teşvikleri, devlet yardımları, tercihli krediler, tercihli satmalına politikaları ve öteki mali teşviklerdir.

Gelişmekte olan ülkelerin bazıları da iktisadi planlama kuramını ve uygulamasını benimserler. Bu ülkelerin çoğu orta vadeü (beş ya da altı yıllık) iktisadi kalkınma planlan hazırlamakla birlikte, planlamaya yaklaşımlannda ortak bir temel yoktur. Çoğu ekonomilerinin önemli sektörlerini devlet mülkiyetinde ya da denetiminde bulundururlar, ama ayrıntılı bir merkezî planlamayı uygulamaya çalışanı pek azdır. Gelişmekte olan ülkelerdeki iktisadi planlamanın temel hedefi genellikle altyapının ve seçilmiş sanayi alanlarının geliştirilmesi için gerekli fonların sağlanması, ayrıca ülke gelirinin çok büyük bir bölümünün elde edildiği sektörler (genellikle temel malların üretimi) üzerinde belirli bir denetimin kurulmasıdır. Bu ülkelerde iktisadi planlamanın her durumda başarılı olduğu söylenemez. Çoğu zaman bu planlar genellikle siyasi nedenlerle benimsenen, birbirinden kopuk bir hedefler listesinden ya da kullanılabilir kaynakların gerçekçi biçimde değerlendirilmesine dayanmayan ve a priori (önceden) belirlenen aşırı iddialı bir hedefler taslağından oluşur. Bazı durumlarda, fiyatları sık sık değişebilen temel mallara aşırı bağımlılık uzun vadeli planlamayı son derece güçleştirir; bazı ülkelerse planlama hedeflerini uygulamak için gerekli yönetsel kaynaklardan ve siyasal istikrardan yoksundur. Ayrıca bak. beş yıllık kalkınma planları; beş yıllık sanayi planları.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM