Arama

Avustralya Edebiyatı - Tek Mesaj #2

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
3 Aralık 2017       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Avustralya Edebiyatı
Avustralya'da İngilizce yazılmış olan edebiyat yapıtlarını kapsar. Avustralya edebiyatı, önce İngiliz edebiyatının bir uzantısı olarak doğdu. Avustralya'da yerleşimin ilk dönemlerinde İngiliz ve Avustralya'da doğmuş yazarlar romanlarında ve şiirlerinde İngiliz yapıtlarını örnek aldılar. Ama, Avustralyalı olma bilinci geliştikçe, yazarlar olağanüstü kıtalarının özgün deneyimlerini işlemeye başladılar. Kitapları, öteki göçmenlerce olduğu kadar, Avustralya'ya göç etmeyi düşünen İngilizler'ce de ilgiyle okundu. Charles Rowcroft'un yazdığı "Tales of Colonies" (1843; Kolonilerin Öyküsü) bu tür ilk romanlardan biriydi.
Çağdaş Avustralyalı şair Peter Porter "Doğa, gerçek Avustralya doğası, hızla Avustralya edebiyatının baş kahramanı oldu ve hâlâ da öyledir" diye yazmıştır. Öncü yazarlar Avustralya'nın doğa yaşamını çarpıcı bir biçimde anlattılar. Aynı zamanda da öncü yaşamının sorunlarını ve güçlüklerini, altın madeni yataklarındaki koşulları, mahkûmları ve Yerlileri ele aldılar. Avustralya edebiyatının bu dönemine ilişkin en önemli romanlarından biri, Marcus Clarke'ın, mahkûmların sürgün gönderildiği Tasmanya'daki acımasız koşullan eleştirdiği For the "Term of his Natural Life" (1874; Ömür Boyu Hapis) adlı yapıtıdır. Bu dönemin bir başka seçkin romanı, Catherine Spence'in 1850'ler Adelaide'ini anlatan "Clara Morrison" (1854) adlı yapıtıdır.

İlk Avustralya çocuk kitapları genellikle, vahşi kırda yaşanan serüvenlerle ilgiliydi. Bunlann bazılarında tehlikeler abartıldı ve yerli halk gerçekte olduklarından daha sert ve daha vahşi olarak betimlendi. Bu türün en tipik örnekleri, William Howitt'in, "A Boy's" 19. yüzyıl başlarında, Avustralya'ya gönderilen mahkûmların yaşamı Avustralyalı yazarların ilgi duyduğu bir konuydu.

"Adventures in the Wilds of Avustralia" (1854; Bir Çocuğun Avustralya'nın Vahşi Köşelerindeki Serüvenleri) ve Richard Rowe'un ""The Boy in the Bush" (1865; Vahşi Kırdaki Çocuk) adlı yapıtlarıdır. Bazı kitaplarda ise, İngiliz çocuklarını Avustralya'ya göç etmeye yüreklendirmek için, bu yeni toprağın sunduğu olanaklar vurgulandı. Çocuk kitabı yazarları, önceleri ya korku veren ya da sadık uşaklar olarak anlattıkları Avustralya Yerlilerini, 1890'larda daha gerçekçi bir anlayışla betimlediler ve onların kültürüne daha çok önem verdiler. Kate Langloh Parker'in Australian Legendary Tales" (1896; Avustralya Efsaneleri) ve Aeneas Gunn'ın "The Little Black Princess" (1905; Küçük Siyah Prenses) adlı kitapları bunlar arasındadır.

Yeni Konulara Yöneliş Dönemi


19. yüzyılın son yıllarında Avustralyalı yazarlar yeni konulara yöneldiler. Bunların başında kırsal toplulukların yaşamı ve mücadeleleri geliyordu. Dönemin üç ünlü kadın yazarı Ada Cambridge, Jessie Catherine Couvreur ve Mrs. Campbell Praed bu akımın başını çekti.
1880'de The Bulletin adlı gazetenin yayımlanması bir dönüm noktası oldu. The Bulletin Avustralya edebiyatının gelişimini etkiledi ve o dönemdeki birçok yazarın yazılarını ilk kez yayımladı. Gazetede çıkan öykülerin bir bölümü kırsal yaşama ilişkindi. Bunların yanı sıra, The Bulletin ilk "kır baladları"nı yayımladı. Bunlar şairlerin yolculuklarında duydukları yerel kır şiirlerinden geliştirilen, Avustralya'ya özgü bir balad biçimiydi. İlk kır baladları, Adam Lindsay Gordon'un "Bush Ballads and Galloping Rhymes" (1870; Kır Baladları ve Dörtnala Şiirler) adlı yapıtıydı. Öteki balad yazarları Will Ogilvie, Henry Lawson, Edward George Dyson ve belki de en ünlüleri olan A. B. "Banjo" Paterson'du. Steele Rudd'ın, Cjueensland'daki çiftlik yaşamını anlatan ve günümüzde hâlâ okunan kısa öyküleri de bölümler halinde, ilk kez The Bulletin'de yayımlandı.

1890'larda daha gerçekçi bir çocuk edebiyatına yöneliş görüldü. Ethel Turner'ın yazdığı Seven "Little Australians" (1894; Yedi Küçük Avustralyalı) adlı kitap bugün de okunmaktadır. Yazar, Sydney'de bir ailenin yaşamını anlattığı öyküsünde örnek bir çocuk aramamaları için okurları uyarır. Avustralya ve İngiltere'de büyük başarı kazanan kitap ABD'de de yayımlandı ve birçok yabancı dile çevrildi.
Çocuk kitapları arasında, hayvanlar ve onların serüvenleriyle ilgili gerçek ve uydurma öyküler de yer alır. Ethel Pedley'in yazdığı "Dot and the Kangaroo" (1899; Benek ve Kanguru) ve Norman Lindsay'ın yazıp resimlediği "The Magic Pudding" (1918; Büyülü Muhallebi) bu tür kitaplara örnektir.
Bu dönemde Miles Franklin'in zamanın güçlü öncü ruhunu ve kahramanlığını işleyen "My Brilliant Career" (1901; Parlak Meslek Yaşamım) adlı, roman gibi yazılmış özyaşamöyküsü ve Joseph Furphy'nin, "Such is Life" (1903; Yaşam Böyledir) adlı yapıtı Avustralya edebiyatının klasikleri durumuna geldi. "My Brilliant Career", 1970'lerde başarıyla filme alındı. Benzer konulan ele alan bir kitap da gerçek adı Ethel Florence Lindsay Robertson olan Henry Handel Richardson'un "The Fortunes of Richard Mahony" (1917-29; Richard Mahony'nin Talihi) adlı üçlemesidir. Kitapta, 19. yüzyılın sonlarında büyüyen Avustralya kentlerine akın eden göçmenlerin yaşamlarındaki değişiklikler anlatılır. Richardson, bunun yanı sıra, Avrupa'daki öğrencilik yaşamını ele alan ve yıllar sonra yeniden ün kazanan "Maurice Guest" (1908) adlı bir kitap daha yazdı. Bazı yazarlar da kent yaşamı ve insan ilişkileri üstünde yoğunlaştı. Louis Stone ve Edward Dyson ile "We of the Never Never"da (1908; Biz! Asla Hiçbir Zaman) beyaz bir adamın Yerliler ile olan ilişkisini araştıran Aeneas Gunn bu tür yazarlardandır.

Çağdaş Avustralya Edebiyatı


Avustralya'da son 50 yıldır çok sayıda yeni edebiyat dergisi yayımlandı; geniş bir okur kitlesi oluştu. Yunanlı, Lübnanlı ve Yahudi göçmenlerle ilgili kitaplar; Uzakdoğu'yu konu alan yapıtlar ve yeni konular edebiyatı zenginleştirdi.
Çağdaş Avustralya romancılarının en ünlüsü, kitaplarında çok daha geniş evrensel konulan da işlemesine karşın, çoğunlukla Avustralya'yı yazan Patrick White'tır (d. 1912). White Avrupa'ya ilişkin bazı karmaşık duygular besler. Bu birçok Avustralyalı yazarın belirleyici özelliğidir. White'in büyük dedesi 1826'da İngiltere'den Avustralya'ya göç etmişti; ama aile İngiltere'yle bağlarını korumuş, White da İngiltere'de doğup, orada eğitim görmüştü. Avustralya'ya yaptığı çeşitli yolculuklardan sonra 1948'de buraya yerleşen White ülkedeki aydın kültürünü sert bir dille eleştirmeye başladı. En ünlü romanlarından biri olan
"Voss"da (1957), Avustralya'nın küçük kentlerini anlattı. Başka bir romanı olan "The Tree of Men"de (1950; İnsanın Soyağacı), küçük ve yoksul bir çiftlikte 1930'lardaki yaşamı betimledi. White 1973 Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.

Bu dönemin başka bir büyük Avustralyalı romancısı, yetişkinlik döneminin büyük bölümünü İngiltere'de geçiren Christina Stead'dır (1902-83). Romanlarından yalnızca biri, "Poor Men of Sydney" (1934; Sydney'li Yoksullar), tümüyle Avustralya'da geçer. Öteki tanınmış yazarlar, Ruth Park, Martin Boyd, Shirley Hazzard, Randolph Stow, Hal Porter, Eleanor Dark, Kylie Tennant, Xavier Herbert, C. J. Koch, David Malouf ve Thomas Keneally'dir. Keneally yapıtlarında, Avustralya'daki mahkûm kampları, I. Dünya Savaşı ve Yahudi soykırımı gibi çeşitli konuları ele aldı. Yahudi soykırımını işlediği "Schlindler's Ark" (1983; Schlindler'in Gemisi) adlı yapıtıyla 1983'te Booker Ödülü'nü aldı. Yerli yazar Colin Johnson, "Wild Cat Falling" (1965; Vahşi Kedi Düşüyor) ile ün kazandı. Judith Wright, David Campbell, Peter Porter, Bruce Dawe, James McAuley, Robert D. Fitzgerald, Douglas Stewart, Rosemary Dobson, Gwen Harwood, Les Murray ve Vivien Smith tanınmış Avustralyalı şairlerdir.

II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avustralya çocuk edebiyatının sınırları genişledi. 1950 ve 60'ların en ünlü yazarları Eleanor Spence, Patricia Wrighton, H. F. Birnsmead, Nan Chancy, Reginald Ottley ve İngilizce konuşulan ülkelerdeki en iyi çocuk kitabı yazarlarından biri olarak kabul edilen Ivan Southall'dur. Southall heyecanlı serüvenleri gerçekçilikle birleştirir. İlk romanı olan "Hills End"de (1962; Tepelerin Sonu) su taşkınları ve fırtınalarla mücadele eden çocukları anlatır. "Ash Road"da (1965; Kül Yolu) bir orman yangınını konu alır. Daha sonraki yapıtları, "Bread and Honey" (1970; Ekmek ve Bal) daha çok, değişik kişilikler arasındaki ilişkileri; "What About Tomorrow" (1977; Yarın Ne Olacak) 1930'larda kentte yaşanan bir gençlik aşkını işler.
Patricia Wrightson'un kent ve taşra yaşamıyla ilgili düşsel öyküleri, Yerliler'in yaşamı ve kültürü konusundaki bilgisi, onu günümüzün en ilginç ve en sevilen yazarlarından biri yapmıştır.
"The Nargun and the Stars" (1973; Nargun ve Yıldızlar), "Behind the Wind" (1981; Rüzgârın Ardında) adlı yapıtları onun düş gücünün zenginliğini gösterir.

MsXLabs.org & Temel Britannica
SİLENTİUM EST AURUM