Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Aralık 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  avustralya4.JPG
Gösterim: 1016
Boyut:  37.1 KB

TARİH


eskilerden kalmadır. Koonalda mağarasında (Güney Avustralya) rastlanan duvara kazılmış çizgisel motifler 20 000 yıl önceden kalmadır. Bu kaya resim ve gravürleri, simgesel sahneler (insanlar, hayvanlar) ve motifler içerir. Bunların kimi temaları, çağdaş yerli ressamlarca hâlâ işlenmektedir.

Ülkenin keşfi ve ingilizler'in yerleşmesi.


Cava’ya giden deniz yollarını bulan HollandalIlar, 1606'da Carpentarıe körfezinde Avustralya kıyılarına ulaştılar (W. Jansz). Ancak Ptoleiamos'tan beri, belki Güney kutbu’na kadar uzandığı ve kuzeyde Yeni Gine ile birleştiği sanılan bu Güney kıtası'nın (Terra australis) önemi kavranmadı. Batı kıyısı, daha sonra çeşitli yolculuklarla keşfedildi. 1642'de A.J. Tasman, güney kıyılarının oldukça ucuna inerek sonradan adının verileceği büyük adaya (Tasmanya) ulaştı; ancak burayı, ‘‘Yeni Hollanda" adaları olarak niteledi.

Avustralya’nın doğu kıyısı, ancak 1770'te Cook tarafından keşfedilebildi; Cook, bölgeye İngiltere kralı adına el koydu. Tasmanya adasına bu ad, ancak 1798'de, G. Bass tarafından verildi. 1801 ve 1802'de İngiliz Flinders, güney kıyılarını ayrıntılı biçimde inceledi ve orada fransız Baudin ile karşılaştı.

ingilizler'in yerleşmesi 1788 de yüzbaşı Phılipp'in Port Jackson’a (Sydney) getirdiği suçlularla başladı. Gerçekten de, cezaevlerinin son derece kalabalık olmasının yarattığı sıkıntılar karşısında, İngiliz hükümeti, Avustralya'yı bir ceza sömürgesi yapmaya karar vermişti: iç kesimlere doğru ilerleme oldukça yavaş oldu ve Blue Mountains'ın tam anlamıyla aşılması, ancak 1813'te G.W. Evans tarafından başarıldı. Özgür ve zengin göçmenler, Tasmanya'da ve Batı’da (Albany) birçok sömürge tarım işletmesi kurdular; Fransa'nın müdahalesinden çekinen İngiltere de böylece Avustralya'nın tümü üstünde hak iddia edebildi. Sözkonusu işletmelerin tümü, askeri valiler tarafından yönetildi. iktisadi etkinliğin temelini, hükümlülere (1830'a kadar Avustralya’ya gönderilen hükümlü sayısı 58 000'ı buldu) yiyecek, içecek, vb. gönderilmesi oluşturmak.

Tarihöncesi


Büyük buzul dönemlerinde denizlerin genel olarak çekilmesi sonucu, Avustralya'nın yüzölçümü ougüokünden çok daha büyüktü. Avustralya. Yeni Gine, Tasmanya ve daha sonra su lar altında kalacak büyük kıta platoları bu toprakların birer parçasıydı. Doğu Endonezya'da küçük deniz kolları, bu bütünü kıta Asyası'ndan ayırıyordu; ama insanlar, Würm döneminde, yine de bu deniz kollarını aşarak Avustralya topraklarına yerleştiler. Gerçekten de, Avustralya’nın güneyindeki Mungo'da bu insanların 40 000 yıl kadar önceki etkinliklerinin izlerine rastlandı. Aynı yerde, ama daha yeni bir tabakada (25 000 yıl öncesi), anatomi özellikleri günümüz yerlilerininkilerden çok az farklı bir genç kadın iskeleti bulundu. Yine aynı bölgede, ortaya çıkarılan mezarlarda, çok daha yakın dönemlerden (10 000 yıl öncesi) kalmalarına karşın, anatomi özellikleri bir öncekilere göre çok daha eski iskeletler bulundu. Bununla birlikte, bu insanların kullandıkları gereçler, İ.Ö. yaklş. 8 000 yıl öncesine kadar, bulundukları yer neresi olursa olsun, hep birbirine benzemektedir: çekirdek biçiminde kazmaçlar, kaba saba yongalar ve daha sonra, İ.Ö. 20 000 yılına doğru, kesici yanı cilalı taş aletler. Würm sonrası dönemde doğal ortamın ısınmasıyla birlikte, sayılan gereçlere, kökenleri bilinmeyen çok çeşitli ve iyice işlenmiş gereçler eklendi: tek yüzlü ya da iki yüzlü mızraklar. sırtlı kesici aletler, mikrolitler, vb Bunlar gerçekten de Yeni Gine ve Güneydoğu Asya’da bilinmemektedir. Bu gereçler Avrupalılaşın gelişine kadar kullanılmıştır. Kaya resim ve gravürleri de çoktaydı. Hükümlüler, özgür patronlar için çalışan bir alt proletarya oluşturuyorlardı. Bu arada iktisadi etkinlikleri çeşitlendirmek için birkaç deneme de yapıldı. Örneğin, J. Macarthur bu amaçla 1797'de koyun yetiştiriciliğine başladı.

Toprakların keşfi ve yerleşme ilerledikçe, yeni sömürgeler kuruldu. 1829'da Batı Avustralya’da, büyük mülklerden hareket edilerek bir örgütlenme denemesine girişildi; Güney Avustralya 1837’de E. Wakefield Sömürge şirketi’nin ilkelerine (aile, ahlak, iktisadi liberalizm) bağlı kaldı. 1851de zengin Melbourne yöresindeki Victoria sömürgesi, 1859'da da kuzeyde, çok daha güç koşullar altındaki Queensland sömürgesi, Yeni Güney Galler’den ayrıldılar. 1842-1860 arasında, Batı Avustralya dışındaki tüm bu sömürgeler, İngiltere'ninkine oldukça yakın yarı parlamenter yönetimler kurdular.

Sömürgeler arasında oldukça önemli farklar vardı, ama hiçbiri imparatorluk hükümetinin sömürge işlerine aşırı ölçüde karışmasını kabul etmiyor, Batı Avustralya dışındaki tüm sömürgeler, özgür işçilerle rekabet eden hükümlülerin getirilmesine karşı çıkıyorlardı. Koyun yetiştiriciliğine dayalı çobanlık iktisadı, çiftçilerle (settler’iar) anlaşmazlıklara karşın gelişme gösterdi. Bunun sonucu, yerlilerle çatışmalar arttı; Tasmanyalılar tümüyle yok edildi; hayvan yetiştiriciler (squatter'ler) Avustralya yerlilerini kanlı çarpışmalarla ıç kesimdeki çöllere püskürttüler. 1851'de altın bulunması, Avustralya toplumunu altüst etti ve Victoria ile başkent Melbourne'un gelişmesini sağladı.

Bu arada kıtanın keşfi sürüyordu. 1830'daC. Sturt, avustralya hidrografisinin ortaya koyduğu sorunları temelde çözerek Murray ırmağına dekindi. 1841'de E.J. Eyre, güney kıyıları 2 500 km izleyerek küçük Albany sömürgesine ulaştı. Alman L. Leichhardt daha şaşırtıcı bir yolculuk gerçekleştirerek 1844-1845 arasında 5 000 km'lik bir yolu yaya olarak geçti ve Brisbane'i Arnhem arazisi'nin (Avustralya'nın kuzeyi) uç kesimine kattı. Ama Sydney ile Perth’i birbirine bağlayacak yolu bulmaya çalışırken öldü.

Avustralya'nın güneyden kuzeye tümüyle geçilmesi, ilk olarak 1860-61 de R.O.H. Burke ve W. J. Wills tarafından gerçekleştirildi. Burke ve Wills, Darling ırmağı üzerindeki Menindee'den hareket ettiler. iskoçyalı John McDouall Stuart, Adelaide’den Port Darwin limanına gidip gelmeyi başardı (1862) ve çok geçmeden telgraf hatlarının izleyeceği yolu açmış oldu. O tarihten sonra pek çok keşif yolcu luğı ’yla Avustralya haritasındaki boşluklar dolduruldu ve uçsuz bucaksız bölgelerin değerlendirilmesine başlandı.

Benzer gelişmeler göstermelerine karşın, sömürgeler arasındaki ilişkiler azdı. Koyun yetiştiriciliği, sürekli geniştarım yöntemine de başvurularak geliştirildi ve 1890'da Batı Avustralya'da olduğu gibi yeni altın madenleri bulundu. Ama bu geleneksel etkinlikler sonucu ortaya çıkan kentleşme ve sanayileşme, Avustralya’da daha çeşitlilik içeren bir gelişme tipi yarattı, Parlamenter rejim her yerde gelişti Hükümlü "sürgün”ünün durdurulması ülkeye özellikle Asya'dan gelen insan göçünün sınırlandırılması ve anglosakson nüfusun yaşam düzeyinin yükseltilmesi, çeşitli reformların gerçekleştirilmesini sağladı; zorunlu ücretsiz öğretim, toplumsal yasalar (1856'dan sonra, bazı durumlarda 8 saatlik çalışma günü). Güney Avustralya'da,1894’te kadınlara oy hakkı tanındı. İngiliz kökenli sendika hareketi, önemli ölçüde gelişti ve Oueensland, 1899'da kısa bir süre, işçi partisi'nden bir başbakan (A. Dawson) tarafından yönetildi.

Commonweallh


Sömürgeler, 1880'de, Avrupa devletlerinin ve ABD’nin Büyük Okyanus'taki ilerlemesinden (Oueensland, 1883'te, Almanya’nın göz diktiği Yeni Gine'yi ilhak ettiyse de 1885'te burayı Almanya ve Hollanda ile bölüşmek zorunda kaldı) ve Asyalılar'ın ülkeye göçünün artmasından çekinerek bir federasyon kurmayı tasarladılar. 1885’te bir federal meclis kuruldu; ancak bu meclisin gerçek bir gücü yoktu ve bir anayasa hazırlanabilmesi, 1891 ve 1897-98'deki zorlu tartışmalardan sonra gerçekleşti. Anayasa, bir referandumla tüm sömürgelerde kabul edildi ve 9 temmuz 1900'de İngiliz parlamentosu tarafından onaylandı. 1 ocak 1901 'de Commonwealth of Australia kuruldu. Ingiliz ve ABD yönetim sistemlerinin bir uzlaşması olan (parlamento, senato, yüce divan) bu rejimde, çeşitli devletler büyük ölçüde bağımsızdılar.

iktisadi gelişme, bir önceki yüzyıldaki çizgisini izlerken, federal iktidarın önemi arttı. 1911 'de federal hükümet, Güney Avustralya’nın giderlerini hafifletmek için Kuzey topraklarının yönetimini üstlendi. E. Barton (1901-1903), A. Deakin gibi liberal-muhafazakâr ve A. Fisher (1908 -1913) gibi işçi partisi'nden başbakanlar, büyük siyaset ayrılıkları göstermeden birbirini izlediler. Ağır vergilerden beslenen büyük bütçeler hazırladılar ve çabalarını ülke savunmasını güçlendirmeye (bir donanma ve bir ordu kurulması) ve beyaz Avustralya’nın toplumsal üstünlüklerini artırmaya (1901 'den başlayarak beyaz olmayan göçmenlerin ülkeden çıkarılması, yüksek gümrük vergileri) yönelttiler.

Avustralya'nın Birinci Dünya savaşı'na İngiltere'nin yanında katılması, kamuoyunda büyük bir coşku yarattı; savaşa katılan 330 000 avustralyalıdan 59 000’i öldüyse de, Çanakkale savaşları'nda ve Flandres'da Avustralya birlikleri iyi çarpıştılar; Yeni Gine'yi Almanlar'dan geri aldılar. işçi partisi'nden Ulusal birlik partisi' ne geçmiş olan başbakan W.M. Hughes (1915-1923), Versailles antlaşması’nda alman sömürge bölgelerini geri aldı;ıancak bunları Yeni Zelanda ile bölüşmek zorunda kaldı. 1927’de merkezi hükümetin, federal başkent seçilen Canberra’ya yerleşmesiyle Avustralya gerçek bir ulusal devlet niteliği kazandı.

Yüksek gümrük vergilerince korunan ve yün dışsatımına (başlıca alıcısı o dönemde Japonya’ydı) hâlâ büyük ölçüde bağlı olan Avustralya, 1929 dünya iktisadi bunalımından büyük zarar gördü. S.M. Bruce yönetimindeki Çiftçi partisi, aynı yıl, iktidarı işçi partisi'ne bırakmak zorunda kaldı, iktisadi kalkınma için alınacak önlemler konusunda görüş ayrılıklarına düşen işçi partililer (hükümet olarak, mali denge ve giderleri kısma siyaseti izleyerek yüksek ücretlerden yana olan tabanın tepkisini çektiler), ülkenin durumunu düzeltmeyi başaramadılar. Bunun üzerine J.A. Lyons başkanlığındaki United Australia partisi iktidara geldi ve çok geçmeden başbakan olan R. Menzies, bu görevi 1941'e kadar korudu.

Avustralya, 1920'lerde Büyük okya nus’taki japon yayılmasını durdurmak için ABD’ye yaklaştıysa da, art arda iş başı na gelen hükümetlerin barışçı bir siyaset izlemeleri, ikinci Dünya savaşı arifesinde Japonya'yı yüreklendirdi. Bununla birlik te Avustralya, 1940'ta İngiltere'nin yanında savaşa katıldı ve Avrupa cephesine asker gönderdi; ama çok geçmeden ja pon saldırısı Avustralya kıyılarını ve ülke çıkarlarını tehdit etmeye başladı. Japonlar, 1942 şubatında, ülkenin kuzeyindeki Port Darwin’i bombaladılar; Yeni Gine'ye ye Salomon adaları'na çıkarma yaptılar, işçi partili başbakan J. Curtin'in etkili girişimiyle Avustralya, o tarihten sonra, Büyük okyanus savaşı'nda ABD'nin baş müttefiki oldu; general Mac Arthur genel karargâhını önce Melbourne, sonra Brisbane’de kurdu. Mercan denizi savaşı’yla tehlikeyi atlatan Avustralya, Müttefikler in karşı saldırısına katıldı ve birlikleri özellikle Yeni Gine'de yararlık gösterdi. Tüm savaş boyunca, halkın yiyecek gereksinimini düzenli olarak karşılamak ve ücretleri kararlı tutmak amacıyla, üretim sıkı biçimde örgütlendi. Çok geçmeden, 1945'e kadar J. Curtin hükümetleri, sonra da yerine geçen J. Chifley hükümeti, iktisadı denetim altında tutarak savaş sonrasına hazırlanmaya çalıştılar. Ama, liberal muhalefetin karşı çıktığı bu aşırı güdümcülük siyaseti, Avustralya’da ''komünizm tehlikesi" propagandasının başlatılmasını sağlayan "soğuk savaş" havasıyla pek uyuşmadı ve 1949 seçimlerinde, savaştan önceki Birleşik Avustralya partisi’nin çizgisini sürdüren R. Menzies liderliğindeki liberaller kesin bir zafer kazandılar.

Çağdaş Avustralya


Siyasal alanda,R. Menzies yönetimindeki liberaller-tarımcılar(Country Party) koalisyonunun durumu, zaman zaman İşçi partisi tehdi diyle yüz yüze gelmesine karşın (1961 'de olduğu gibi), alabildiğine sağlamdı. Koalisyon bu gücünü, kendi çıkarına düzenlenmiş bir seçim sisteminin yanı sıra, anglosakson Avustralya’nın refahına ve komünizm düşmanlığına dayanan açıkça' muhafazakâr bir siyasetten alıyordu. 1952 ve 1959’daki gerilemelere karşın, iktisat, doğal kaynakların işletilmesi ve sanayi yatırımı araştırmasından kaynaklanan dikkat çekici bir gelişme gösterdi. Hükümet 1956'dan sonra yabancı sermaye (özellikle amerikan ve japon sermayesi) yatırımlarından yana, çok liberal bir siyaset izledi.
Ad:  avustralya5.JPG
Gösterim: 1228
Boyut:  42.4 KB

Yün üretimi için koyun yetiştiriciliği temel önemini korurken, tarım büyük ölçüde geriledi. Bu gelişmede, kitle halinde gelen göçmenlerin işçi sınıfını sürekli yenilemesinin payı büyüktü. 1945-1972 arasında, ülkeye yılda ortalama 100 000 kişi geldi; bunların yarıya yakınını ingilizler, geri kalanını da öbür avrupa ülkelerinden gelenler oluşturdu; bunlar Avustralya’daki yüksek yaşam düzeyinin ve sosyal gü vencelerin çekiciliğine kapıldılar. Çok geçmeden toplumla kaynaşmış tutarlı bir bütün oluşturmalarına karşın, Melbourne ve Sydney'in kozmopolit özelliğini artırdılar Ama beyaz Avustralya’nın bu avantajlarından, yerliler 1956'dan sonraki ender durumlar dışında ve Asya'dan gelme göçmenler yoksun bırakıldı.

Bu siyasal tercihler, R. Menzimes hükümetinin, dış siyasette Commonvveaith'e bağlı kalmasına ve 1963’te kraliçe Elizabeth'i sıcak biçimde ağırlamasına karşın, amerikan önerileri doğrultusunda tutum almasını açıklar. Bu dönemde Avustralya.Kore'ye asker gönderdi; 1954'te SEATO'ya katıldı; Malezya federasyonu'nu destekledi; Çin'e karşı savaşında Hindistan'a yardım sözü verdi; Vietnam savaşı’n- dâ (1966) ABD birliklerini desteklemek için asker gönderen (Yeni Zelanda ile birlikte) tek Batı bloku ülkesi oldu.

1966'da R. Menzies'in emekliye ayrılması ve yerine geçen H. Holt’ın 1967'de bir kazada ölmesi, belli bir siyasal istikrarsızlığa yol açtıysa da, bu sorun, 1968 ocak ayında, çoğunluk koalisyonu sağ kanadından J.G. Gorton’ın başbakan seçilmesiyle çözüldü. Gorton hükümeti sayısız sorunla yüz yüze geldi. Gerçekten de Vietnam savaşı büyük tepkilere yol açtı; komünistlikle suçlanan bir sendikacının tutuklanması üzerine, ulaşım iş kolunda 1969 ilkbaharında başlayan grevler de buna eklendi. 1969 ekim seçimlerinde E.G. VVhitlam’ın başkanlığındaki işçi partisi’nin oyları önemli ölçüde artınca, hükümet, özellikle Asya ülkelerine karşı tu tumunu esnekleştirmek zorunda kaldı.

1970'te Avustralya birliklerinin büyük bölümü Vietnam'dan çekildi. 1971 sonlarında ülkede başlayan yeni gösteriler üzerine, kalan 8 000 asker de geri döndü. 1970’te Çin Halk Cumhuriyeti ile iktisadi anlaşmalar yapıldı; özellikle Cook adaları, Batı Samoa adaları ve Nauru adasının iktisadi kalkınması için Japonya ile işbirliğine gidildi; bunlara, 1966’dan başlayarak, hâlâ 1901 tarihli yasayla yürütülmekte olan göçmen siyasetinin esnekleşmesi eklendi Beyaz toplumuyla uyum sağlamaları koşuluyla avrupalı olmayanlar da göçmen kabul edilmeye başlandı; ancak başlangıçta bundan yalnızca birkaç bin asyalı yararlanabildi. 5 yıl içinde 600 000 avrupalıya karşılık, 35 000 avrupa dışı göçmen kabul edildi.

Tüm siyasal partiler, White Australia Policy'yı desteklediler ve çokırklı bir toplum tasarısına karşı çıktılar. Bu olgu,yerlilerin (o sırada nüfusları 130 000, yani toplam nüfusun % 1’iydi) yeni hak istekleri karşısında, bazı liberal çevreler dışında, şid detli tepkilerin doğmasını açıklar. Yerliler, 1967'de özel bir bakanlık kurulmasını sağladılar; ama asıl istekleri, kültürlerine saygı gösterilmesi ve zengin boksit yatakları taşıyan topraklarının mülkiyet hakkıydı. 1972 seçimleri sonunda J.G. Gorton’ ın yerine başbakan olan William McMahon, hükümet mülkü olan rezervlerin yerlilere kiralanmasını kabul ederek isteklerini bir ölçüde karşıladı. Ama daha ilerici nitelikteki bu önlemler ve 1970'te Fransa nın Büyük okyanus’ta yaptığı nükleer denemelere gösterilen şiddetli tepkiler, ne iktidarın yıpranmasını önlemeye, ne de enflasyon, işsizlik, yün dışsatımındaki iniş-çıkışlar sonucunda ortaya çıkan iktisadi güçlükleri alt etmeye yetti. E.G.Whitlam başkanlığındaki işçi partisi, aralık 1972 seçimlerini kazanarak yeniden iktidara geldi.

işçi partisi'nin bu zaferi, başlangıçta bir toplumsal reform ve dış dünyaya açılma dönemine girildiği izlenimi yarattı. Whitlam hükümeti, 1973’te Çin Halk Cumhuriyeti'ni ve Kuzey Vietnam'ı tanıdı; Yeni Gine'ye özerklik verdi; nükleer denemeleri protesto etmek amacıyla adalet bakanını Paris’e gönderdi. Bu etkinliklerden güç alan başbakan, muhafazakârların hâlâ çoğunlukta oldukları senato, hükümete yeni krediler verilmesini reddedince, nisan 1974’te parlamentoyu dağıttı. Yeni seçimleri işçi partisi az bir çoğunlukla kazandı.

iktisadi bunalım, enflasyon, bazı bakanların adının karıştığı mali skandallar, E.G. VVhitlam’ın yeterince sertlik gösterememesi, hükümeti felce uğrattı. Bunun üzerine başbakan AET'ye yaklaşmaya çalıştı; Paris'i ziyaret ederek (ocak 1975) iki ülke arasındaki anlaşmazlığa son verdi. İngiltere kraliçesinin genel vali atadığı sir John Kerr, İngiliz tipi siyasetle yönetilen ülkelerde daha önce hiç görülmemiş biçimde, ekim 1975’te Whitlam'ı görevden aldı ve liberal muhalefetin önderi Fraser’ı geçici olarak yönetimi üstlenmeye çağırdı. Aralıkta yapılan seçimler, M. Fraser önderliğindeki liberalleri ezici bir zafere ulaştırdı. Fraser. önceki on yılda ortaya çıkan sorunları çözümlemeye çalıştı. Dünya iktisadındaki genel sıkıntılar, ülkeyi özellikle Kuzey Avustralya uranyumu için yeni pazarlar aramaya yöneltti; bu arada hükümet, nükleer silahsızlanma antlaşmasına imza attı. 1978’de ülkenin dış ticaretinde ilk sırayı alan Japonya ile yeni anlaşmalar yapıldı. M. Fraser'ın, 1978'de AET ülkelerini ziyareti, Avustralya tarım ürünlerinin bu ülkelere girmesi için tüm engellerin kaldırılmasını sağlayamadı. Parti içindeki mali skandallar ve sir John Kerr’in işçi partisi hükümetinin devrilmesinde parmağı bulunduğuna ilişkin tartışmaların ardından Unesco’ya temsilci atanmasından doğan çalkantılar, liberaller arasında karışıklıklar yarattı. Sir John Kerr, ortamı yumuşatmak amacıyla 1978'de istifa etti.

Yerliler, 1979 ilkbaharında, Canberra'nın merkezinde (1988’de, ülkenin 200. kuruluş yıldönümünün kutlanacağı yer olarak düşünülen) yeni parlamento binasının yapılacağı alanı işgal ettiler: haklarının tanınmasını ve bir anlaşmayla ortaya konmasını istediler. Başbakan yerlilere kendileriyle görüşme sözü verdi. Bu arada ülkeye binlerce gemi dolusu VietnamlI mülteci geldi. Bunlar başlangıçta pek çok avustralyalının karşı çıkmasına karşın, ülkeye kabul edildiler. Pasifik’in ve Asya'nın gerçeklerinden sıyrılmayan Avustralya, 1975-1980 arasında 30 000 mülteciye sığınma hakkı verdi.

1982'de Avustralya işçi partisi (AİP) yönetiminde değişiklik oldu, Robert J. Hawke başkan seçildi. AİP, 1983’teki seçimleri kazanınca Hawke başbakan oldu. Seçimi kaybeden M.Fraser, Liberal parti başkanlığından ayrıldı. AİP yönetiminin karşılaştığı ilk sorun, bütçe açığının, iktidarı devreden Liberal-milliyetçi parti koalisyonu yetkililerinin seçimlerde ileri sürdüğünden % 60 daha fazla çıkması oldu. Aynı yıl Avustralya doları yabancı paralar karşısında dalgalanmaya bırakıldı. Temsilciler meclisi ve Senato üyelerinin sayısı artırıldı (Temsilciler meclisi: 148, Senato: 76). Bu nedenle erken seçime gidildi. Seçimi yine AİP kazandı (aralık 1984). Yeni bütçede sosyal güvenlik harcamaları arttırıldı. Temmuz 1987 ve mayıs 1990 seçimlerinden de Avustralya işçi partisi galip çıktı. Ama partinin lideri başbakan Robert Hawke bir türlü sonu gelmeyen ekonomik durgunluğa yenildi. Partinin ve hükümetin başında yerini Paul Keating'e bıraktı (19 aralık 1991).

Nükleer silahların yayılmasına karşı yapılan antlaşmayı imzalayan ülkeler arasında yer alan Avustralya, dünyanın en büyük uranyum kaynaklarından birine sahip olduğu halde, yeni Uranyum madeni açılmasını yasakladı. Büyük okyanus’ta nükleer silah denemelerini sürdüren Fransa’ ya uranyum satışını durdurdu. ABD'nin MX kıtalararası balistik füze denemelerine hükümetin kolaylıklar sağlayacağının duyulması, uluslararası silahsızlanma gereğini ilke olarak kabul eden AİP içinde tartışmalara yol açtı. Hükümet, ABD’nin “Yıldız savaşları” programını da destekleyeceğini açıkladı.

ASKERİ TARİH


1870'te Avustralya'daki 6 sömürgede bulunan İngiliz kuvvetlerinin geri çekilmesi üzerine, Commonwealth’in ilk askeri birlikleri gönüllülerden kuruldu. Sudan'da İngilizlerle yardım eden (1885) ve Boerler’e karşı savaşan bu birlikler, 190Vde federal savunma bakanının yetkisi altında yeniden düzenlendiler. Kitchener’in öğütleri sayesinde güçlü biçimde örgütlenen Avustralya ordusu, 1914-1918 arasında 330 000 kişiyi denizaşırı savaşa gönderdi: Anzak adıyla Yeni Zelanda birlikleriyle birleştirilen bu ordudan 59 000 asker Fransa ve Çanakkale'deki çarpışmalarda öldü. 1921'den başlayarak gönüllülerden oluşan bir sürekli kuvvet ile 18-40 yaş grubundan derlenme bir milis kuvveti’nden oluşan bu ordu 1927'de bağımsız bir hava kuvvetiyle desteklendi. Bu hava kuvveti, ikinci Dünya savaşı'nda Avrupa ve Büyük okyanus’ta önemli bir rol oynadı. 1940'ta zorunlu askerlik hizmetinin yürürlüğe konmasıyla 1945’e dek 891 000 kişi silah altına alındı; bu kuvvetler Kuzey
Afrika’da, İtalya'da ve doğrudan anayurt topraklarını savunmak için Büyük okyanusla (Yeni Gine) savaştılar ve 28 000 kayıp verdiler. 1909’da kurulan Avustralya donanması iki dünya savaşına da katıldı (1914'te Avustralya kruvazörü Sydney alman kruvazörü Emden'i torpilledi). Avustralya, 1950-1953 arasında 16 000 kişilik bir kuvvetle Kore savaşları’na, 1970'te de 8 500 kişilik bir birlikle Vietnam savaşı'na katıldı. Ama sonra, ABD’nin Güneydoğu Asya'dan çekilmesinin yarattığı yeni durumu kavrayan Avustralya, komşularıyla etkili bir işbirliği kurma isteğini açıkça ortaya koydu ve ABD ile işbirliğini sürdürdü.
Ad:  avustralya7.JPG
Gösterim: 750
Boyut:  20.1 KB

Gönüllü askerlik hizmetinden vazgeçilmesinden sonra, 1979'da, Avustralya ordusunun asker sayısı 70 000 oldu. 3 milyar dolarlık savunma bütçesi, GSMH’nın % 2,7’sini oluşturur. 32 000 kişilik kara kuvvetleri .çeşitli sınıflardan oluşan 3 fa.sk -forces ile özel birlikleri kapsar. 100 kadar alman yapımı Leopard tankı, ABD yapımı 700, M 113 taşıma aracı ve 100 kadar İngiliz yapımı keşif aracıyla donatılmıştır (buna, 23 500 kişiiik aktif yedek kuvvet Citizen Military Ferce ü eklemek gerekir). Deniz kuvvetleri, bir uçak gemisi (Melbourne), 10 refakat gemisi, 6 Oberon tipi denizaltı ve küçük bir deniz uçak filosundan oluşur. 120 savaş uçağı bulunan Avustralya hava kuvvetleri,Mirage III ve ABD yapımı F 111'lerle donatılmıştır. Bu kuvvetlerin bir bölümü, Avustralya’nın teknik yardımda bulunduğu Malezya, Singapur ve Papuasya'ya gönderilmiş durumdadır.

ANAYASA


ABD anayasasından esinlenen Avustralya anayasası 1 ocak 1901 tarihinde yürürlüğe girdi. Federal yaşama gücü, İngiltere tahtının temsilcisi genel valiyle federal parlamentonun elindedir. Federal parlamento iki meclisten oluşur: yalnız tam Commonwealth’i ilgilendiren ortak sorunların görüşüldüğü 76 üyeli (6 devlet için 12’şer, 2 federal arazi için 2’şer) federal Senato ve Temsilciler meclisi. Yürütme gücü, İngiliz hükümeti örnek alınarak düzenlenen bir kabineye verilmiştir. Bu iki meclisten seçilen bakanlar, Temsilciler meclisi'ne karşı sorumludur. Konfederasyon başbakanının önerisiyle genel vali tarafından atanırlar. Anayasanın bekçisi Yüce divan, 7 yargıçtan oluşur ve federal hükümetle devletler arasında çıkacak anlaşmazlıkları çözüme bağlar. Öueensland dışındaki devletler iki meclisle yönetilir: Yasama konseyi ve Yasama meclisi. Yürütme gücü bir valinin elindedir; başbakan ve bakanlar, bu vali tarafından atanır,

GÜZEL SANATLAR


Resim sanatı üç büyük döneme ayrılabilir: sömürge dönemi (1788-1880), "izlenimci” dönem (1880-1939) ve çağdaş dönem. Bunlardan ilki kral George dönemi İngiltere’sinin etkilerini taşır ve birçok sanatçı, bu arada John Glover (1767-1849), Thomas Waınewrıght (1794-1847) ya da hareketli bir hayat süren kürek mahkûmu Thomas Watling (1769- ?), yaptıkları Avustralya manzaralarında, ayrıldıkları anayurdu yeniden canlandırırlar. Avustralya izlenimciliği Tom Roberts’te (1856-1931), sir Arthur Streeton’da (1867-1943) ya da Frederick McCubbin’de (1855-1917) olduğu gibi her şeyden önce belli belirsiz bir romantizmin anlatımıdır. 1939'da Avrupa’dan dönen sanatçıların etkisiyle ve Matisse, Picasso, Dali, vb. sanatçıların sergilerinin ardından Çağdaş sanat kurumu’nun açılmasıyla yem bir dönem başladı. Russell Drysdale (doğm. 1921), Sidney Nolan (doğm. 1917) ve Donald Friend (doğm. 1915) modern okulun öncüleridir; bu okulda özellikle sivrilenlerse Fred Willıams (doğm. 1927) ve Brett Whiteley'dir (doğm. 1939).

Mimarlık da, verandalar ve ion düzeninde sütunlarla (Francis H. Greenway, Sydney’deki St. James kilisesi nin mimarı, 1819) ve yenıgotık öğelerle (Melbourne’da St. Paul katedrali) dikkati çekeotSır sömürge dönemi üslubu yaşadjl-Vıctorıa döneminden (sir Arthur ŞîejJnenson’ın yaptığı Melbourne ve Sycîriey hastaneleri) sonra gelen çağdaş dönem, en ünlülerini Sydney opera binası (1973’te açıldı) ve önemli bir bienale sahne olan Adelaide festival kompleksi nin oluşturduğu Batı Avustralya her türde kültür yapılarının gerçekleştiril- Perth bölgesinde mesiyle dikkati çeker. Roy Grounds ^0vun vetistlricillöl (doğm. 1905), Frank Hassell (doğm.1910) ve Henry Seidler (doğm. 1923)

Avustralya mimarlık sanatının büyük adları arasındadır. Canberra’daki ulusal müze National Art Gallery bitirilmek üzeredir. Bütün eyalet merkezlerinde ve bazı taşra merkezlerinde bir resim müzesi bulunur. Avustralya’nın en zengin koleksiyonlarından biri Melbourne'da Victorian Arts Center'da sergilenir. 1975’ten bu yana Australian Council sanat ve kültürün gelişmesi için federal hükümetten yardım görmektedir.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2017 20:49