Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Aralık 2017       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

DOĞAL YAPI


YÜZEY ŞEKİLLERİ


Dünyanın en düz ve en kurak kıtası olan Avustralya, havadan bakıldığında, rengi boza çalan olağanüstü bir çölü andırır. Ortadaki çöküntü alanının ve batıdaki platonun büyük bölümü gerçekten de çöldür. Ama Oueensland ve Yeni Güney Galler’deki kırmızı ve kara topraklı düzlükler, yıllardan beri dünyanın en büyük yün sanayisini beslemiştir. Kıtanın en kıraç ve sarp bölgelerinin altında zengin cevher yatakları vardır. Kıyı kesimleri, özellikle de nüfusun büyük bölümünü barındıran doğu kıyıları son derece sulak ve verimlidir.

Oueensland’in kuzeyindeki York Burnundan Tasmanya’nın güney kıyılarına kadar uzanan Avustralya Cordillerası, 32 km ile 320 km arasında değişen genişliği ve zaman zaman 1.500 m’yi aşan tepeleriyle, aslında dev bir platolar zinciridir. Nullarbor Ovasının denize kadar sokulduğu güney kıyıları dışında, bütün kıyı şeritleri boyunca buna benzer daha küçük engebeli ve sulak alanlara rastlanır. Kıyıdan içerilere doğru gidildikçe, genelde yağış azalır.

Avustralya gerek iklim, gerek görünüm açısından büyük bir çeşitlilik gösterir. Avustralya Cordillerası’nm sık ormanları ile bu dev platonun ve kıyı şeridinin hemen ötesinde uzanan kurak ve çorak topraklar arasında büyük bir zıtlık göze çarpar. Orta Avustralya’daki kırmızı kayalar ve yüksek tepelerle Oueensland’in kuzeyindeki tropik yağmur ormanları ve şeker plantasyonları arasında da hiçbir benzerlik yoktur. Bütün kıtada ortak sayılabilecek özellikler, kırmızı renkli topraklar, pırıl pırıl gün ışığı ve soluk yeşil yapraklı okaliptüslerdir.

Avustralya bir düzlükler ülkesidir; 7,5 milyon km2’yi aşkın yüzölçümünün yalnızca yüzde 6’sı 600 m’den daha yüksektir. Kıtanın en yüksek noktası olan Kosciusko Dağı ancak 2.228 m’ye ulaşır. Kıtayı geniş bir düzlüğe dönüştüren başlıca etkenler, Avustralya’nın yakın jeolojik zamanlarda önemli yerkabu- ğu hareketlerine sahne olan bir kuşağın hemen kıyısında yer alması ve uzun jeolojik dönemler boyunca sürekli ufalanma ve aşınmaya uğramasıdır. Kıraç bir kıta olan Avustralya’nın üçte biri çöllerle, bir o kadarı da stepler ve yan çöllerle kaplıdır; bitki gelişimine olanak verecek kadar yağış alan kuzey, doğu ve güneydoğu kesimleri ise öteki üçte biri oluşturur.

Avustralya’nın batı kesimi jeolojik olarak kalkan ya da kraton niteliğindedir. Bu kalkanın çekirdeği, kuzeyde ve batıda çok belirgin olan, düz ve uzun kırıklarla ayrılır. Bu kırıkların arasında, kimi yükselerek yayla, kimi de çökerek alçak havza biçimini almış dikdörtgen benzeri alanlar yer alır. Kalkanın kuzey, kuzeybatı ve güneydoğu kesimlerindeki kırıklar, kuzeybatı-güneydoğu ve kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundadır; iç kesimdeki kırıklar doğu-batı, batı ve güneybatıdaki kırıklar ise kuzey-güney doğrultusunda uzanır.

Kimberley Dağları, Isa Platoları ve Pilbara gibi yapısal olarak belirgin bölgelerde, toprak yüzeyinin durumu kayaç çıkıntılarının türüne ve konumuna göre değişir. Kimberley Dağları ve Mueller Platosunda, geniş ve yassı kumtaşı kütlelerinin parçalanmasıyla plato, masadağ ya da seki olarak adlandırılan çarpıcı tekil kaya biçimleri oluşmuştur. Pilbara ve Arnhem’de de ağırlıklı olarak benzer plato biçimleri görülür. Pilbara’da büyük kumtaşı kütleleri ve yere yatay ya da hafifçe eğik uzanan demir cevheri kütleleri, plato topluluklarını çevreleyen sarp uçurumlar meydana getirmiştir. Arnhem’de kireçtaşı yüzeyli alanlarda karst oluşumları ortaya çıkmıştır. Kimberley Dağlarının eteklerinde (Fitzroy bölgesinde ve Durack Sıradağlarında, Pilbara’nm güney kesiminde ve Ophthalmia Sıradağlarında) eğimli kayaç katmanları, aşınma ürünü sırtlar ve vadiler oluşturmuştur. Benzer oluşumlara kıtanın iç kesimindeki Macdonnell, James ve Kirchauff sıradağlarında, Isa Platolarında ve güneybatıdaki Stirling Sıradağlarında da yaygın olarak rastlanır. Bütün bu bölgelerdeki yükselmiş sırtların ya da araya oyulmuş vadilerin tabanı kumtaşı ya da kuvarsittir; gerek sırtların, gerek vadilerin görünürdeki dokusu, alttaki ana kayaç kütlesinin kıvrılma dokusunu yansıtır.

En güneybatıdaki Darling Sıradağları, ana kütlesi granit olan, ufalanma sonucu oluşmuş demirce zengin, kırmızımsı bir laterit katmanıyla kaplı yükselmiş bir bloktur. Güneybatıdaki Gawler bloğunun yapısı ise karmaşıktır; doğuda kumtaşı ve kristalli yükseltiler yer alırken, kuzeydoğuda kumtaşı platolar, merkezde ve kuzeyde ise Prekambriyen lav akıntılarından oluşmuş Gawler Sıradağları bulunur. Eyre Yarımadasının büyük bölümü durağan kum tepeleri ile bölünmüş dalgalı bir düzlüktür; kuzeybatı kesiminde, adatepe denen, alçak tekil granit kütlelerine sık rastlanır. Güney Avustralya’nın kuzeybatı kesiminde, Musgrave, Everard, Birksgate, Mann ve Tompkinson sıradağlarındaki birçok tekil yükselti de aslında birer adatepedir.

Bu yükselmiş kütlelerin arasında yer alan düzlükler değişken bir topografya gösterir. Örneğin Barkly Platosu, aslında yüksek ve son derece düz bir ovadır. Nullarbor Ovası, kabaca Eucla Havzasını kaplar. Batı Avustralya’nın güneybatı kesimindeki geniş bir alan ise, Salinaland denen ve tuzla kaplanmış eski ırmak yataklarınca kesilen, geniş ve yüksek bir düzlüktür. Gibson Çölünün büyük bölümü, lateritle örtülü bir ovadır. Avustralya’nın orta ve kuzey kesimindeki geniş ovalar devingen kum tepeleri, Güney ve Batı Avustralya’daki geniş alanlar ise durağan kum tepeleriyle kaplıdır.

Canning Havzasının (Çöl Artezyen Havzası), Büyük Victoria Çölünün, Amadeus çöküntüsünün ve Arunta-Sturt karmaşığının büyük bölümünü, oluşum halindeki kum tepeleri kaplar. Doğudaki Büyük Artezyen Havzasına doğru ilerleyen kum tepeleri, burada ünlü Simpson Çölünü oluşturur. En kurak alanlara bile zaman zaman yağmur düşer ve arada bir akarsular oluşur. Koruyucu bitki örtüsünün azlığı ve Kayaç katmanlarının geçirimsiz oluşu nedeniyle, su akışı oldukça hızlıdır. Akarsular çeşitli yarıntılar oluşturarak yüksek kesimlerden ovalara doğru büyük tortul kitleleri taşır. Rüzgârın etkisiyle çöl tepelerine dönüşen kumların kaynağı bu birikintilerdir. Batı Avustralya kalkanının en güneybatısı, bir bitki örtüsü ve mevsimlik akarsular oluşmasına yetecek ölçüde yeterli ve düzenli yağış alır. Burada akarsuların yüzey şekilleri üzerindeki etkisi daha belirgindir. Vadiler yerel koşullara göre değişik biçimler alan su bölüm çizgileriyle birbirinden ayrılır.
Ad:  avustralya6.JPG
Gösterim: 606
Boyut:  29.0 KB

Batı Avustralya Kalkanındaki yüzey şekillerinin çoğu geçmişteki değişik iklim koşullarının bir sonucudur. Darling Sıradağları, Salinaland, Isa Platoları, Mueller Platosu, Danvin bölgesi ve Eyre Yarımadasının güney kesimlerinde bulunan laterit kalıntıları, buraların Tersiyer Dönemde aşınmaya uğrayarak alçaldığını ve yine o dönemlerde nemli tropik iklimin egemen olduğunu göstermektedir. Salinaland’de olduğu gibi, Amadeus çöküntüsünde, Nullarbor Ovasında ve Büyük Victoria Çölünde de, eski akarsu yatakları görülür. Barkly Platosunun güneyinin bir zamanlar büyük bir bataklıkla kaplı olduğu bilinmektedir. Önceleri 1.760 km2’lik bir alanı kapladığı anlaşılan Woods Gölü de, günümüzde kurumuştur. Bulunan fosillerden, Avustralya’da, geçmişte günümüze göre daha nemli bir iklimin egemen olduğu anlaşılmaktadır. Güneyde bitki örtüsü oluşumu sonucu durağanlaşan kum tepelerinin varlığı, burada iklimin sonradan nemli bir özellik kazandığını göstermektedir.

Flinders ve Lofty sıradağları, Batı Avustralya Kalkammn güneydoğu uzantısına bitişiktir. Adelaide Jeosenklinalinin bulunduğu yeri kaplayan bu dağlar, Alt Paleozoyik Zamanda başlayan ve sonra da devam eden kıvrılma ve kırılmalar sonucu oluşmuştur. Flinders Sıradağları, kumtaşı sırt ve vadi oluşumlarıyla belirlenen son derece aşınmış bir kıvrımlar dizisidir. Willochra Ovası, dağlar arasına sıkışmış uzun bir havzayı kaplar; yükselmiş bir ana kütledeki yaklaşık 6.100 m’lik bir tortul tabakanın aşınması sonucu oluşmuştur. Özellikle kuzeyinde, yüzeye çıkmış kayalar, son derece engebeli bir yapı ortaya koyar.

Daha güneydeki Lofty Sıradağları, eskiden yükselmiş yapısal bir bloktur; çok parçalı ve karmaşık bir yapısı vardır. Doğuda ve batıda, Alt Paleozoyik Zamanda başlayan hareketler sonucu ortaya çıkmış olan boylam doğrultulu basamaklar ile çevrilidir. Pek çok yerde laterit ovaların kalıntıları ile kaplıdır. Bu sert kayaç örtüsü, öteki kesimlerde genellikle aşınma sonucu ortadan kalkmıştır. Lofty Tepesi’nin ve sıradağların öteki önemli sırt ve tepeleri büyük ölçüde kumtaşından oluşmuştur. Küçük granit çıkıntılar dağınık kayaların yer aldığı bir yüzeyin oluşmasına yol açmıştır; yüzeye çıkmış gnays kayaçlar “mezartaşları” ya da “keşiştaşları” diye bilinen kütük biçimli bloklar meydana getirmiştir.

Lofty Tepesi ve Flinders Sıradağları arasında, karmaşık olmayan geniş bir kıvrımlar bölgesi bulunur. Buradaki kuzey-güney doğrultulu kumtaşı sırtlar arasında Tersiyer Dönemde göllerle kaplı olduğu bilinen geniş ve açık vadiler vardır. Kuzeydoğuya doğru geniş bir eğri çizerek uzanan ve az engebeli yükseltilerle belirlenen Olary Ya- yı’nın genel yayvanlığını kristal yapılı kayaç kubbeleri bozar.

Büyük Artezyen Havzası denen geniş platform alanı, Carpentaria, Eyre ve Murray adlı üç ana havzadan oluşur. Carpentaria ve Eyre havzaları arasındaki Euroka-Kynuna Platosu üzerinde Brown Tepesi ve Fort Bowen Tepesi gibi alçak engebeler vardır. Eyre ve Murray havzaları Wilcannia eşiği ile birbirinden ayrılır. Murray Havzası ile Otway Havzası ve Antarktika Okyanusu arasında Padthaway sırtları yer alır. Güneydeki iki havza bütünüyle karasal bir özellik gösterir; buna karşılık Carpentaria Havzası kısmen deniz suları altında kalmıştır.

Carpentaria Havzasında yer alan ve aynı adı taşıyan ovalar, Isa Platoları ile Einas- leigh yükseltileri arasında dar ve alçak bir koridor oluşturur. Leichhardt, Flinders ve Gilbert ırmaklarınca akaçlanan bu ovalar, güneyde, kireççe zengin topraklarla kaplı geniş dalgalı düzlükler biçimini alır. Kuzeyde ise, Pleyistosen yaşlı bataklıklardan ya da şimdiki taşkın ovalardan oluşan geniş ve yayvan çökelti ovaları yer alır. Bu ovaların üst kesiminde, örneğin Normanton çevresinde, Tersiyer Dönem lateritleri ile kaplı pek çok plato ve masadağı kalıntısı vardır.

Laterit kalıntıları ile kaplı benzer dalgalı ovalara Eyre Havzasında, özellikle Kynuna yakınındaki Diamantina kaynaklarında da rastlanır. Ancak güneye, daha kıraç iç kesimlere gidildikçe, ovalar daha yayvanlaşır ve üzeri taşlarla kaplı kaya çölü (hammada) ya da yanova denen düzlüklere geçilir. Queensland’in güneybatı, Güney Avustralya’nın kuzeydoğu ve Yeni Güney Galler’in kuzeybatı kesiminde silisli bir kabukla kaplanmış platolar ve engebeler vardır. Bu kesimler yer yer kıvrılmış ve kıvrılmayı izleyen aşınma sonucu, silisli kabuk parçalanıp dağılmıştır. Bu süreç, Avustralya’nın orta kesiminde yaygın biçimde görülen kaya çöllerinin ve özellikle de Eyre Gölü çöküntüsünün taş molozlan için de geçerlidir.

Avustralya’nın orta ve kuzey kesiminde 800.000 km2’lik bir alanı kaplayan ve deniz düzeyinin 14 m altında olan Eyre Gölü havzası, kıtanın en alçak yeridir. Kıtanın en kurak bölümlerinin suyunu toplayan birçok büyük ırmak bu göle dökülür. Eyre Gölünün yatağı bir yüzyıl içinde iki kez sel suları ile dolar. Hem bu sel sularının, hem de Georgina, Diamantina, Thomson ve Bar- coo gibi ırmakların taşıdığı büyük miktarda tortu ve tuz, iç akaçlama havzasına birikir. Bu süreç Simpson Çölündeki kumulları beslemenin yanı sıra, birçok kurumuş göl yatağını da tuzlaya dönüştürmüştür. Bu yoldan çökmüş bloklardan oluşan büyük tuzlaların çoğunun çevresinde geniş alüvyon ovaları yer alır.

Avustralya’da kum fırtınaları sık görülür. Tortul kayaçlann yüzeyindeki ince kum, rüzgârla çok uzaklara, hatta zaman zaman Yeni Zelanda’ya kadar taşınır. Murray Havzasının büyük bölümü, durağan kum tepeleri ile kaplıdır. Havzanın doğu kesiminde, özellikle Doğu Dağlarının (Avustralya Cordillerası) eteklerinde, birçok eski ırmak yatağı vardır; batı kesiminde ise çöl iklimi ile birlikte taş ovalarına rastlanır. Başka bir yöreden doğan Murray Irmağı, bu ovalardaki kalker ve kireçtaşı oluşumlarının arasından giderek incelerek akar. Murray’in başlıca kolları havzanın doğusundaki geniş alüvyon ovalarından doğar. Irmak, Echuca yakınlarında, Cadell Fay bloğu olarak bilinen yükselmiş kütle nedeniyle yolunu değiştirir.

Doğu Dağları (Avustralya Coıdillerası) yüksek sırtlar, ovalar, platolar ve havzalardan oluşmuş bir dizidir. Kuzeydeki York Yarımadasından güneydeki Tasmanya ve batıdaki Victoria’ya doğru da birer çıkıntı yapar. Doğu Dağları, yaşlı bir dağ dizisinde yakın zamanlarda meydana gelen kırılmaların aşınmış kalıntılarıdır; Tasman jeosenklinal kuşağının bulunduğu yeri kaplar. Lav alanları, taşlık yükseltiler, toprakla dolmuş çöküntüler, lav mağaraları bu yörenin karakteristik özellikleridir. Oueensland’in güneyinde, Yeni Güney Galler’in Monaro kesiminde ve Victoria’nın batısında sönmüş volkan konileri ve kraterlere rastlanır.
Yeni Güney Galler’in Kosciusko bölgesi ile Orta Tasmanya Platosunun, 2 milyon yıl kadar önce, buzlarla kaplı olduğu bilinmektedir. Bu bölgeler günümüzde de kış aylarında yoğun bir kar örtüsü altında kalır; bu mevsimde Kosciusko’daki kar kalınlığı İsviçre’dekinden bile daha fazladır.

Büyük Set Resifleri, birçok bakımdan Doğu Dağları ile bağlantılıdır. Oueensland açıklarındaki bu dev mercan atol ve resif sistemi, varlığını bir ölçüde, Pleyistosen Dönemde meydana gelen deniz düzeyi değişikliklerine borçlu olmakla birlikte, daha çok kıyı açığındaki bölgenin kırılmasıyla ortaya çıkmıştır. Uzun bir sürede gerçekleşen bu kırılmalar, kalın mercan katmanları oluşturmuş, bu temelin üzerinde de Mercan Denizinin resif ve atolleri birikmiştir.

İKLİM


Kurak Avustralya kıtasının üçte ikisinden fazlası, yılda ancak 500 mm kadar yağış alır; geri kalan kesimde ise yıllık yağış 250 mm’yi bile bulmaz. Yıllık yağış ortalamasının 1.000 mm’yi geçtiği yerler, kıtanın ancak yüzde 10’unu oluşturur. Yoğun kar yağışı alan kimi yerler olmasına karşın, genelde kıta çok sıcaktır; sık sık görülen sıcak dalgaları, yüksek buharlaşmayla birlikte, yağışların etkisini iyice azaltır.

Avustralya ikliminin temel özelliklerini, kıtanın konumu, biçimi ve boyutları belirler. Tropik ve astropik bölgede yer alan anakara, denizin içerilere sokulamadığı büyük bir kütledir. Doğu kıyısındaki tek geniş dağlık kütle bile fazla yüksek sayılmaz.

Yaz aylarında güneşi tam tepeden alan Avustralya’nın kuzey bölgesinde, sıcaklık çok yüksektir. Sıcaklığın genellikle 38° C’nin üstüne çıktığı iç kesimlerde ise gece-gündüz sıcaklıkları çok farklıdır. Genel olarak, Tasmanya dışında tüm Avustralya’da yazlar çok sıcak geçer. En yüksek sıcaklıklar ve en uzun sıcak dalgaları, Batı Avustralya’nın kuzeydoğusunda kaydedilmiştir. Örneğin Marble Bar’da sıcaklık 162 gün boyunca 38 C’nin altına hiç inmemiştir. Kar yağışının sık görüldüğü Tasmanya yükseltileri ve Avustralya’nın güneydoğu kesimi dışında, kışlar genellikle yumuşak geçer. Güney ve iç kesimlerde kış geceleri sık sık don olayı görülür.

Avustralya, coğrafi konumu nedeniyle, kuzeyden güneydoğu alizelerine, güneyden de batı rüzgârlarına açıktır. Kuzey musonları Avustralya’nın kuzey kıyılarına ve iç kesimlerine yaz yağmurları getirirken, Gueensland’in ve Yeni Güney Galler’in Büyük Okyanus kıyıları da, alizeler nedeniyle yoğun yağış alır. Tropik siklonların da etkilediği bu alanlar, kıtanın en yağışlı alanlarıdır; Oueensland’in kuzeyindeki Cairns, kıyı şeridinin en çok yağış alan bölgesidir.
Avustralya’nın güneyinde kışlar, batı rüzgâr kuşağının etkisiyle, yağışlı geçer. Yüksek kesimler ovalara göre daha çok yağış alır. Lofty sıradağlarının güney kesimlerinde yıllık yağış ortalaması 1.000 mm iken, Adelaide’de 500 mm’ye, Murray Ovalarında ise 250 mm’ye düşer.
Avustralya’nın iç kesimindeki büyük kütlede, yıllık yağış ortalaması 500 mm’den azdır; birçok yerde ise 250 mm’yi bile bulmaz. Örneğin Eyre Gölü çevresinde yıllık yağış 125 mm’de kalır. Yağışların azlığının yanında düzensizliği de bir başka sorundur. Uzun süren kuraklıkları, sellere ve su baskınlarına yol açan ani yağışlar izler. Yağışların düzensizliği, bütün Avustralya için geçerli bir olgudur.

AKARSULAR VE GÖLLER


Sürekli akan ırmaklar Avustralya’nın doğusunda ve Tas- manya’da toplanmıştır. Bu kuralın dışına çıkan tek örnek, Doğu Dağlarının karları ile beslenen Murray Irmağıdır. Öteki tüm akarsular mevsimlik, hatta kurak iç kesimlerde daha da kısa sürelidir. Avustralya’da birçok alan yüzey akaçlamasından yoksundur. Haritalara göl olarak geçen ve iç kesimde yer alan bazı alanlar, artık birer tuz gölüdür.

TOPRAK DOKUSU


Avustralya’nın toprak dokusu iklim özellikleri ile yakından ilgilidir. Kıtanın büyük bölümü organik madde içermeyen ve derinliği olmayan mineralli topraklarla kaplıdır. Bu toprakların çoğu ufalanmış kay açlardan ibarettir. Çöllerde ve kıraç kırmızı toprakların çoğunda alçıtaşı bulunur. Yarı kıraç alanların topraklan da alkali özelliği gösterir. Tuz açısından zengin kahverengi topraklar ile gri-kahverengi topraklar da organik madde açısından pek zengin değildir. Gerek kıraç, gerek yan- kıraç alanlarda, killi toprakların nemlenip kuruması, dolayısıyla şişip daralması sonucu oluşmuş gilgai denen peteğimsi tepecik ve çöküntülere rastlanır. Yıllık yağışın 380 mm ile 635 mm arasında olduğu yerlerde, kara, kahverengi ve kırmızı-kahverengi topraklar tipiktir. Podzoller nemli yörelerin karakteristik toprağıdır. Alp tipi alanlarda ise humuslu topraklara rastlanır.

Toprak dokusunu, iklim özellikleri yanında, topografya, yeraltı sularının varlığı ve toprağın üzerinde oluştuğu zemin de belirler. Avustralya’nın doğusunda yaygın olarak görülen bazalt kayaç çıkıntılarında krasnozem, kalker yapılı alanlarda ise terra rossa ve rendzina kırmızı toprak türleri oluşmuştur. Çok eski jeolojik dönemlerden kalan laterit örtüsüne, Tasmanya dahil kıtanın her yerinde rastlanır. Silis kabuk ise, yalnızca kıraç bölge ile Batı Avustralya, Güney Avustralya ve Oueensland’in yarı nemli kesimlerine özgüdür.

BİTKİ ÖRTÜSÜ


Avustralya’nın bitki örtüsü iki yüzyıl kadar önce, daha gelişmesinin ilk evresinde bulunuyordu. Bugünkü ağaçlık bölgeler ve ormanlardaki en yaşlı ağaçlar kıtanın Avrupalılarca istila edilmesinden kısa süre önce gelişmeye başlamıştı. Kıtanın tarihöncesi dönemleri öylesine yakın bir geçmişte yaşanmıştır ki, pek çok okaliptüs ağacında Yerlilerin kano ya da kalkan yapmak için ağaçları keserken açtıkları izler ya da AvrupalIların kıtaya ilk yerleştikleri yıllarda ağaç gövdelerine kazılmış işaretler ve yazılar bulunur.

Avustralya’nın kısa tarihi boyunca bitki örtüsü önemli değişiklikler geçirdi. Tarım alanlarının genişlemesi sonucu, var olan doğal doku yerini yeni tarım ürünlerine, geniş otlak ve plantasyon alanlarına bıraktı; kereste elde etmek için en sık ormanlardan, bozkırlardaki ağaçlıklara kadar her yerde ağaçlar kesildi. Ayrıca, yeni yabani otlar, tavşan gibi zararlı otçullar ve çalılıklarda sık sık çıkan yangınlar da bitki örtüsündeki yıkımı daha ileri boyutlara götürdü. Koruma bölgeleri kurulmasına ve yabanıl alanların varlığına karşın yerli bitki örtüsü yeterince korunamamaktadır.

Avustralya’da 15-20 bin kadar tohumlu bitki türü bulunur. Bu floranın uzun bir dönem içinde, değişik bölgelerden gelen bitkilerden oluştuğu sanılmaktadır. Var olan bitki örtüsünü belirleyen en önemli etkenlerden biri, eskiden Güney Yarıküre’deki kıtaları birleştiren kara bağlantısıdır. Avustralya’da, Güney Afrika, Madagaskar, Yeni Zelanda ve Güney Amerika’da da bulunan yalancıkayın gibi bitki cinslerinin olması bu varsayımı desteklemektedir. Kıtanın kuzey komşularıyla paylaştığı bitki türleri de vardır: Iğneyapraklı ağaçların oluşturduğu Callitris cinsi, herdemyeşil ağaç ve çalıları barındıran Banksia cinsi ve okaliptüs (Eucalyptus) Endonezya, Malezya ve Selebes’te de bulunur.

Avustralya’ya özgü bitki türlerinin (endemik türler) başlıca özelliği, kalın, dayanıklı ve sert yaprak oluşumu ve kıtaya yayılmış çok çeşitli yaşam ortamlarına uyum sağlama yeteneğidir. Altı yüzü aşkın okaliptüs türüne yağmur ormanlarından, kar örtüsüne ve çöl sınırlarına kadar her yerde rastlanır. Akasya türleri de benzer biçimde değişik alanlara yayılmıştır. Banksia cinsi, Proteaceae familyasından herdemyeşil çalılar ve küçük ağaçlar, zambakgiller (Liliaceae) familyasından çiçekli bitkiler, ayakotu benzeri bitkileri barındıran Haemodoraceae familyası ve Xanthorrhoeaceae familyasından bitkiler Avustralya’nın endemik bitkileri arasındadır. Kıtada bulunan bitki türlerinden bağımsız olarak ele alınması gereken orman, otlak ya da otlu bataklık gibi, çevreyle yapısal ilişki içindeki bitki örtüsünü öteki kıtalara uygulanan ölçütlere göre sınıflandırma çabalan sonuç vermemiştir. Bitki örtüsünün bölgelere göre dağılımında, iklim koşullarından çok toprak dokusu ve jeolojik tarih belirleyici olmaktadır. Aynı biçimde, Kuzey Yarıküre’ye özgü iğneyapraklı ve yaprakdöken ağaçlar gibi tanımlamalar, Avustralya’nın oldukça geniş herdemyeşil bitki örtüsünü tanımlamaya yeterli olmamaktadır.

Avustralya’nın bitki örtüsü üç iklim kuşağı içinde ele alınabilir: Tropik ve ılıman kuşaklar ile çöl kuşağı. Kıtanın kuzey kıyısı üzerinden bir yay çizerek doğu-batı doğrultusunda uzanan tropik kuşak, yer yer çok yağışlı, genelde kuru bir muson ikliminin etkisi altındadır. Ilıman kuşak güney kıyıları üzerinden Tasmanya’yı da içine alan bir yay biçiminde doğu kıyılarına varır. Burada ılıman ve astropik özellikler içeren bir iklim egemendir; yağışlar ise genellikle kışın ya da mevsime bağlı olmaksızın görülür. Batı kıyısına kadar Avustralya’nın tüm orta kesimini kaplayan iklim kuşağının başlıca özelliği ise kuraklıktır.

Bu coğrafi dağılım içindeki başlıca yapısal öğeler yağmur ormanı, sert yapraklı (sklerofil) orman, ağaçlık, çalılık, savan ve otlaktır. Tropik kuşakta yaprakdöken ormanlar ve sert yapraklı bodur ağaçlarla kaplı savanların yanı sıra, doğal otlaklar, kıyılarda kümelenmiş mangrovlar ve tropik yağmur ormanları yer alır. Endonezya- Malezya bölgesinin etkisi tüm kıyıda görülür. Özellikle York Yarımadasının kuzeydoğusunda yöreye özgü pek çok bitki vardır. Sınıflandırma açısından cangıl kapsamına giren yağmur ormanlarında gövdesi köküyle desteklenen büyük ağaçlar ve ağaçların gövdesinde büyüyen tırmanıcı bitkilerle epifitler yer alır. Bu ormanlarda çeşitli katmanlardan oluşan kaim bir bitki örtüsü görülür.

Ihman kuşakta yağışlı ya da kuru, sert yapraklı ormanlar, ılıman iklime özgü çeşitli ağaçlıklar, savan ağaçlıkları, bodur okaliptüs çalılıkları Çmallee), fundalıklar, yer yer Alp tipi bir bitki örtüsü, ılıman yağmur ormanları ve sert yapraklı fundalar (Erica) görülür. Özellikle, Batı Avustralya eyaletinin güneybatı ucu, kıtaya özgü bitkiler açısından çok zengindir. Tasmanya’nın başlıca bitki örtüsünü oluşturan yalancıkayın ormanları Yeni Zelanda ve Güney Amerika’yla bağlantılıdır. Bu kuşaktaki ağaçlar çoğunlukla okaliptüs {Eucalyptus) ve akasyadır (.Acacia). Ancak tarımsal etkinliklerle bitki örtüsü önemü bir yıkıma uğramıştır.
Çöl kuşağının bitki örtüsü kıraç çöllerin dışında kalan yerlerde yan kurak çalı savanları, çalı bozkırları, yan kurak doğal otlaklar ve sert yapraklı bitkileri banndıran engebeli otlaklardan oluşur. Kurak koşullara uyum sağlamış pek çok çalı türü de bulunur. Acacia, Eremophila ve Casuarina gibi cinsler Eucalyptus cinsinin yerini almaya başlamıştır. Yöredeki bitkisel doku fazlasıyla yozlaşmış durumdadır.

HAYVAN VARLIĞI


Avustralya kıtasının faunası insan etkinliklerinden önemli ölçüde etkilenmiştir. 30 bin yıl kadar önce kıtaya yerleşen Yerlilerin yerel fauna üzerindeki zararlı etkileri, yalnızca 200 yıl önce kıtaya yerleşen AvrupalIların yaptığı yıkımın yanında oldukça önemsizdir. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen Yerliler ekolojik dengeyi korudular. Yalnızca kıtaya getirdikleri dingo adlı eteneli etçil memeli, buradaki keseli memelilere zarar verdi. Oysa kıtaya kedi, fare, tilki, tavşan, sığır ve koyun gibi hayvanlan ve gelişkin teknolojilerini getiren AvrupalIlar, özellikle kıyı kesimlerindeki yerel hayvan varlığını bir daha geri dönülemeyecek biçimde değişime uğrattı.
Ad:  avustralya4.JPG
Gösterim: 631
Boyut:  36.9 KB

Avustralya faunası en yakın kara olan Endonezya’daki hayvanlardan bile büyük ölçüde farklıdır. Bu durum kıtanın son 50 milyon yıl boyunca (Senozoyik Zaman) Endonezya Takımadalarıyla hiç bağlantısının olmamasıyla açıklanabilir. Daha önce Yeni Gine ve Tasmanya ile kara bağlantısının oluşu nedeniyle, kıtanın faunası bu bölgelerle ortak özellikler gösterir.
Kıtada 108 tür eteneli memeli, 2 tür tekdelikli memeli (Monotremata takımından, yumurtlama yoluyla üreyen ilkel memeliler), 119 tür keseli memeli (sonradan 125 olarak belirlenmiştir), 520 tür kuş, yaklaşık 380 tür sürüngen, 122 tür kurbağa, 180 tür tatlı su balığı yaşar. Ayrıca 750 yumuşakça ve 54 bini aşkın böcek türü saptanmıştır. İnsanlar tarafından getirilenlerin dışındaki eteneli memeliler arasında fok, yarasa ve çeşitli kemiriciler de bulunur.

Amerika’da tek tük kalmış, Avrupa’da soyu tükenmiş olan keseliler Avustralya’ya özgü hayvanlar sayılırlar. Kıtada görülen çeşitli keseli türlerine canlı ya da fosil olarak başka kıtalarda rastlanmamıştır. Bu keselilerin 25 milyon yıllık bir geçmişleri olduğu, dolayısıyla da 15 milyon yıla yakın bir süre adada yalnız başlarına yaşadıkları bilinmektedir. Böylece eteneli yırtıcılar gibi rakipleri ya da düşmanlan olmadan geçirdikleri bu uzun süre içinde, farklı özellikler kazanarak özelleşme olanağı bulmuşlardır. Başka kıtalarda atlann ve antilopların yaşadığı ortamlarda yaşayan otçul kangurular, ağaçlarda yaşayan kuskuslar (Phalanger) ya da uçankuskuslar (Petaurus), ayıyı andıran ve okaliptüs yapraklarıyla beslenen koalalar Phascolarctos), toprağı oyan vombatlar Vombatus), keselisansarlar (Dasyurus), keselifareler (Smifıthopsis ve Arıtechinus), numbatlar (Myrmecobius), köpek boyundaki tasmanyakurtları (Thylacinus), keselikös-tebekler (Notoryctes) keselilerin çevre koşullarına uyum sağlamak için geçirdikleri değişimlerin örnekleridir.

Avustralya yasalarıyla korunmaya alınmış iki tekdelikliden ornitorenk (Ornithorhynchus anatinus) türüne doğudaki ırmak ve göllerde sık rastlanır. Kısa burunlu ekidne (Tachyglossus aculeatus), Tasmanya ve Avustralya’nın hemen her yerinde yaşar. Akrabası uzun burunlu ekidne (Zaglossus bruijni) ise yalnızca Yeni Gine’de bulunmaktadır.

Keseli türlerinin yok olmaya yüz tutması geniş çaplı mera tarımı ve kanguru avının sonucudur. Kanguru etinin ve kürkünün taşıdığı ekonomik değer bu kıyımın engellenmesini güçleştirmektedir. Öte yandan koalalar kamuoyunun baskısıyla 1920’lerde korunmaya alınmıştır. Ulusal parklara ve koruma alanlarına karşın, özellikle ıssız iç kesimlerde denetim sorun olmaktadır.

Avustralya’daki kuşlar da benzer tehlikelerle karşı karşıyadır. Kıtaya özgü kuşlar arasında uçmayan emu (Dromaeus), kuluçkaya yatmak için tümsek biçimli bir yuva yapan ve buradaki sıcaklığı ustalıkla denetleyen iriayak (Leipoa), kakadu türleri (Cacatuinae), adını kuyruğunun biçiminden alan lirkuşu (Menura), balkuşu (Meliphagidae), avustralyasaksağanı (Cracticidae) ve çardakkuşu (Ptilonorhynchidae) sayılabilir.

Avustralya’nın tek tatlı su timsahı olan Crocodilus johnstoni tropik kuzey bölgede yaşar; burada aynca çeşitli tatlı su kaplumbağaları, kertenkeleler ve taypan (Oxyuranus scutellatus), kaplan yılanı (Notechis scutatus), kobragillerden Acanthophis an- tarcticus, kahverengi yılan (Demansia textilis) gibi zehirli, öldürücü yılanlar vardır.

Milyonlarca yıl hiçbir değişime uğramadan kıtadaki akarsularda yaşamış olan akciğerli-balık (Neoceratodus) 200 milyon yıl önce Avrupa’da yaşayan atalarına çok benzer.
Yapraklarla ağaçlan kemiren, koyun ve sığırların kanını emerek beslenen pek çok böcek türü ise her yıl milyonlarca dolarlık zarara yol açmaktadır.

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 8 Aralık 2017 20:14
SİLENTİUM EST AURUM