Arama

Rene Descartes - Tek Mesaj #10

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Aralık 2017       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM

DESCARTESÇILIK


1. Descartes’ın felsefesi.
2. Descartes'ın felsefesini be nimseyenler. Descartesçı okula tamıtamına bağlı olanlardan, Descartes'ın düşüncesinden hayli uzaklaşan özgün görüşler ileri sürdükleri halde "descartesçı" diye adlandırılanlara (Malebranche, Spinoza, Leibniz) kadar birçok düşünür, bunlar arasında yer alır.

—ANSİKL. Descartes felsefesi, Fransa'da bilginler arasında sağlam bir başarı kazandığı gibi, akademi dışı çevrelerde (özellikle kadınlar arasında) ve edebiyat dünyasında (Boileau, Moliöre) da başarı kazandı. Latince yazdığı yapıtlar, fransız- caya kısa sürede çevirildi (duc de Luynes, Clerselier, rahip Picot tarafından).

Ama, Oratoire'da (Malebranche, rahip Poisson) ve Port-Royal'de (Arnauld, Nicole, Pascal) büyük ölçüde benimsendikten sonra, descartesçılık, Papalık tarafından yasak yapıtlar listesine alındı ve Sorbon- ne'un başvurusundan sonra bu felsefenin Fransa'da öğretilmesi kral tarafından yasaklandı. Descartes'ın görüşlerine bağlı kimseler arasında Fransa'da Rohault, Rögis, Desgabets, Cally, B. Lamy, La Forge ve Cordemoy'yı; Descartes’ın sığındığı ve kalem tartışmalarına girmek zorunda kaldığı halde birçok izleyici bulduğu Hollanda’da, Geulincx, Wittich ve Regius'u sayabiliriz. Ama Descartes, Almanya'da (Clauberg ve hatta Leibniz) ve İngiltere ile İtalya'da da etki gösterdi.

Descartes’ın ölümünden sonra düşünce mirası, kimi zaman birbirinden çok farklı biçimler edinerek parçalandı. Bu durum, düşüncesinin zenginliğinden olduğu kadar, bazı sorunları çözmeden bırakmış olmasından da ileri geliyordu.

Felsefe açısından, her şeyden önce tözlerin etkileşimi ve özellikle ruh ile bedenin birliği, sorun olarak ortaya çıktı. Çünkü burada, metafizik bakımdan birbirinden ayrı iki töz sözkonusuydu. Duyumları ve istence (iradeye) dayanan hareketleri biricik "genel neden" olan Tanrı’nın eylemiyle açıklayan ve ruh ile beden etkileşiminin ancak "aranedenler'I ya da ikincil nedenleri sağlayabileceğini ileri süren aranedencilik (La Forge, Cordemoy, Malebranche) bu sorundan doğdu. Spinoza'nın tekçiliği ya da Leibniz’in çoğulcu monadolojisi de, aynı soruna çözüm getirmeye çalıştı.
Bilgikuramt konusunda, idelerin (fikirlerin), "şeylerin imgeleri" olduğunu ileri süren kuram ve ayrıca ruh ile bedenin metafizik bakımdan kesinlikle birbirinden ayırt edilmesi, birçok tartışmaya yol açtı. Bu tartışmalar; duyulur (duyusal) dünyayı temsil etmeleri gerektiği halde, onunla hiçbir ortak yanları bulunmayan idelerin bu dünyaya uygunluğuna, doğuştan idelerin kökenine ve uzamlı şeylerin dışardan edinilen idelerine ilişkindi.

Bilimsel alanda, gerekli deneylere girişilmesini sağlayacak bir işbirliği çağırısının açıkça denecek ölçüde yapılmasına ve üyelerinin gerçek merakına rağmen descartesçı okul, Huygens gibi bilginler
bu okuldan sayılmazsa, Descartes'dan sonra hemen hiçbir önemli buluş (kılcallık bunun dışında sayılabilir) ortaya koyamadı. Descartesçı fizik, özellikle çevrintiler (anaforlar) kuramının yanlışlığını gösteren Newton’ın ve Leibniz’in (descartesçıların "canlı güç” için verdikleri m-v formülünü 1/2 m-v formülüyle aşmıştır) buluşları yüzünden, kısa sürede köhneleşti.

Uzun vadede canlı kalan, Descartes’ın felsefe mirasıydı. Ama burada da çok farklı yorumlar ortaya çıktı. Malebranche gibi Descartes izleyicileri de, Locke ve Newton'ın eleştirilerini yansıtan ve descartesçılığa karşı çıkan Voltaire gibi düşünürler de, bu felsefeyi bir idealizm ve bir tinselcilik (ruhçuluk) olarak gördüler. Başkaları ise, bu felsefenin, XVIII. yüzyıl transız maddecilerinin (La Mettrie, Cabanis, Diderot, d'Alembert, Helvötius, d'Holbach) habercisi olan akılcılık ve mekanik maddecilik yanını benimsediler, Condillac, Hume ve Kant gibi filozoflar ise, aynı felsefenin metafizik gerçekçiliğini eleştirdiler.

Bilincin kesinliğe ulaşmasını sağlayan bir yöntem olarak husserlci fenomenolojinin de, descartesçı miras içinde yer aldığı ileri sürülebilir. Husserl, Sorbonne’da 1929’da verdiği konferansları Cartesianische Meditationen (Descartesçı düşünceler) adıyla yayımlayarak, Descartes'ın yolundan gittiğini kendi ağzıyla söylemişti. Daha yakın zamanda Chomsky, dil ile düşünce arasındaki bağıntıyı doğuştana bir akılcılık doğrultusunda ele alarak, bir “descartesçı dilbilim" önerdi.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM