Arama


Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Şubat 2018       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ÇİNİ

Ad:  çini2.JPG
Gösterim: 3780
Boyut:  76.6 KB

a (öz. a. Çin'den).
1. Duvar kaplaması olarak kullanılan renkli ve genellikle geleneksel motiflerle bezeli, beyaz kilden yapılıp pişirilen, bir yüzü sırlı levha.
2. Banyo ve mutfaklara döşenen fayans.
3. Kara mozaik, çini taşı.
4. Çini mavisi, maviyle yeşil arası renk.

—Seram.
  • Çini çamuru, seramik yapımında kullanılan hamur. (Kütahya çiniciliğinde, 100 birim kaolen, 50 birim tebeşir, 25 birim kil ve 5 birim Mihalıççık kilini suyla karıştırıp asıltı haline getirdikten sonra, sık bez ya da bakır tel eleklerde süzmeyle elde edilir; çamur tornada biçimlendirilecekse, alçı kaplarda içindeki su, soğurtulur.)
  • Çini kesme, çini çamurunu tahta ya da madeni kaplar içinde sıkıştırarak plaka çiniler elde etme; bisküvi yapılmamış çini plakaları belirli ölçülerde kesme.
  • Pahlı çini, sırsız çini levhaların kenarlarının içe ya da dışa doğru eğimli kesilmesiyle elde edilen çini.
  • Paf pat çini, Kütahya çiniciliğinde, çini çamurunu tahta kalıplarda sıkıştırarak elde edilen çini.
  • Pekişmiş çini, çini hamuruna % 20-30 oranında sır katarak elde edilen gözeneksiz çini.
  • Plaka çini, duvar ya da yer kaplamasında kullanmak üzere hazırlanan kare ya da dikdörtgen biçiminde çini levha.
  • Taş çini, 3 birim öğütülmüş kuvars, 1 birim maya kiliyle hazırlanan seramik hamuru ve bu hamurdan yapılan çini ve seramik.
  • Ulama çini, birbirine geçme motiflerle süslü çini.
♦ sıf. Çini tekniğiyle yapılmış ya da çiniyle kaplanmış olan: Çini duvar. Çini vazo.

—Güz. sant. Çini mürekkebi, is, jelatin ve kâfurudan oluşan katı ya da sıvı karışım. Desen ve lavi için kullanılır.

—Seram. Çini mozaik, tek renkle sırlanmış küçük çini parçacıklarını, sıva üzerine yan yana dizerek elde edilen mimari süsleme. (Özellikle Selçuklu yapılarında başarıyla uygulanan bu teknikte çini parçacıkları ya pişirilmeden önce biçimlendirilir ya da levha halinde fırınlandıktan sonra kesilirdi.)

İslam sanatında çoğunlukla duvar kaplaması olarak değerlendirilen, renkli ve motifli, sırlı seramik levhalar için çini terimi kullanılmaktadır.Batı'da bunlara fayans denilmektedir Çini levhalar kare, dikdörtgen, çok köşeli ya da haç biçiminde olabilir. Çini levhanın pişmeden önce küçük parçalara bölünmesiyle elde edilen çini mozaik daha çok kubbe, tonoz gibi eğimli yüzeylerde uygulanır. Türk çinilerinde çeşitli sırlama ve renklendirme teknikleri vardır. Özellikle Anadolu’da sıraltı ve sırüstü teknikleri yaygındır, Sırüstü tekniği, daha çok Anadolu Selçuklu döneminde kullanılmış, sıraltı tekniğiyse osmanlı çinilerinde olağanüstü yetkinliğe ulaşmıştır. Bunlardan başka tek renkli, şeffaf olmayan, sırlı ve desensiz çinilere de rastlanır. Sıraltı ve sırüstü tekniklerinin yanı sıra, bunların birlikte kullanıldığı minai tekniğiyle çok renkli yüzeyler elde edilmiştir. Bu teknik, özellikle İran'da uygulama alanı bulmuştur. Osmanlı dönemindeyse, "renkli sır" denilen yeni bir teknikle karşılaşılmaktadır.

Çini sanatının çok eski bir geçmişi vardır. Sırlanmış toprakla yapılan ilk duvar süslemesi sırlı tuğladır. Sırlı tuğlanın kullanımının en eski örneklerine Mısır'da ve Mezopotamya'da rastlanmıştır. Mısır'da Ramses II (I.Ö. XIII yy.) ve Ramses III (İ.Ö. XII. yy.) dönemlerinde yapılan saray ve tapınakların duvarları, renkli sırlı levhalarla kaplanıyordu. Mezopotamya'da Ur ve Sus kentlerindeki kazılarda da sırlı tuğla bulunmuştur. Asur anıtlarında sırlı tuğla kullanımı, İ.Ö. XII. yy.'da başlamış, İ.Ö. VI. yy.’a değin sürmüştür. Babıl sanatında doğrudan doğruya tuğla üzerine kabartma olarak ve sırlanarak yapılan duvar süslemelerinin en güzel örneği, iştar kapısı’dır. Ahemeniler’de de renkli, sırlı tuğla kullanılıyordu. Anadolu'da Gordion, Pazarlı ve Sardeis'te yapılan kazılar, Phrygialılar ve Lydialılar dönemlerinde duvarların figürlü, renkli, pişmiş topraktan levhalarla süslendiğini ortaya koymuştur.

İslam çiniciliği, özellikle Sasaniler’de görülen sırlı tuğla ve stuko süslemenin etkisiyle oluşmuştur. Abbasi halifeleri döneminde, İran ve Irak'ta gelişen çini sanatı, K. Afrika'ya, Mısır'a ve ispanya'ya (Elhamra, Granada) değin yayılmıştır. IX.-XI. yy.'lar arasındaki İslam çini sanatına ilişkin örnekler azdır. Samerra kazılarında bulunmuş, kare biçimli, yeşil ve sarımtırak renkli sırlı, perdahlı çini levhalar IX. yy.’dandır Bunların benzerleri Kayrevan'daki Sidi Ukbacamisi'nin mihrabında görülmektedir. Bunların dışında kaynaklarda adı geçen Merve kentindeki Sultan Sencer türbesi (1157) ve Barçınkent'teki Barçınhatun türbesi sayılabilir. İran'da Kâşan ve Rey önemli çinicilik merkezleriydi; Ibni Batuta seyahatnamesinde çinili anıt-, lardan söz ederken "kâşi” ve "kâşanî" sözcüklerini kullandığı dikkati çeker. Daha sonraları Semerkand ve Buhara'daki çini atölyeleri gelişti. Tebriz, Erdebil ve İsfahan yapılarında çini sanatının yetkin örnekleriyle karşılaşılmaktadır.

İslamlıktan önceki türk yapılarında da sırlı tuğlanın kullanıldığı, uygur kentlerinde yapılan kazılarla ortaya çıkmıştır (idi- kut, Karahoto). Tûrkler'in İslamlığı kabul etmelerinden sonra Karahanlılar dönemi yapılarında da çini kullanılmıştır (Özkent' teki Celalettin Hüseyin türbesi, Talas'taki Ayşebibi türbesi, Buhara Kalan minare ve Mugakh-ı Attari camisi).
Ad:  çini9.jpg
Gösterim: 2824
Boyut:  297.5 KB

İran'da Büyük Selçuklular döneminden en eski çinili örnek, Damgan'daki Mescidi Cuma'nın minaresindeki kûfi yazılı frizdir (1058). Horasan'ın Sencan kentindeki Türbei Haydariye (1100), Kazvin'deki Mescidi Cuma (1115) ve Mescidi Haydariye, İsfahan'daki Sin camisi'nin minaresi (1131) ilk çinili yapılardır. İsfahan'daki minarelerde çini süslemenin yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir (Mescidi Ali, Saraban, Ziar, Rehrevan). Çininin mimari süsleme öğesi olarak önem kazandığı S merkezlerden biri de Meraga'dır (Kümbet-i Surkh) [1147], Karagan küm beti (1093), Yuvarlak kule (1167). Meraga’nın inde Nahçıvan'dakı Müminehatun kümbeti de (1186), çinili yapıların önemli örneklerindendir.

Moğol istilası sırasında (1220-1270) Selçuklu yapıları yerle bir edildiği gibi, mimari alanda eser de verilmemiştir. İlhanlIlar döneminde hızlanan yapılaşma, çini süslemede de yeni gelişmelere ve tekniklere yol açmış, Safeviler döneminde bu sanat doruk noktasına ulaşmıştır.

Afganistan bölgesinde çininin mimarlıkta kullanıldığını gösteren önemli bir yapı, Cam minaresi’dir(XII. yy ). Gazne kazılarındaysa, killi bir hamur üzerine kalıpla basılarak yapılmış kabartma motifli çiniler ortaya çıkarılmıştır. (XII. yy. sonu - XIII. yy. başı). Harizmşahlar döneminden önemli bir örnek, Ürgenç’teki Sultantekeş türbesi'dir. Çatısı firuze renkli sırlı tuğlayla kaplı bu yapının yanı sıra,büyük eyvanındaki firuze ve lacivert renkli sırlı çinileriyle dikkati çeken Zevzen camisi (1219/1220) ve Fahrettinrazi türbesi sayılabilir.

Anadolu türk mimarlığında çini süsleme.


Anadolu'da XIII. yy.'dan başlayarak türk yapılarında taş ve tuğla süslemenin yanı sıra, sırlı tuğla ve çini de kullanılmıştır. Bu süslemenin, başlangıçta İran’daki büyük Selçuklu dönemi örnekleriyle yakın benzerliği ve bu benzerliğin özellikle ilk yapılarda belirgin oluşu, çini sanatının Türkler ile birlikte İran'dan Anadolu'ya geldiğini kanıtlamaktadır. Anadolu Selçuklularında, cami, medrese, türbe gibi dinsel yapılarda çini mozaik tekniği uygulanmış; böylece tonoz, kubbe gibi eğimli yüzeyler küçük çini parçacıklarıyla kolaylıkla kaplanabilmiştir. Çini mozaiklerde firuze, lacivert, mor ve beyaz renklerin yanı sıra, sırlı ve sırsız tuğla kullanılmıştır. Anadolu'daki çinili yapıların ilk örneklerinden biri Divriği'deki Kale camisi’dir (1180/1181). Kayseri'de Külük camisi'nin çini mozaik süslemeli mihrabı, bu türün en gösterişli örneğidir. Yapı, daha erken tarihli olmakla birlikte mihrap, tekniğiyle XIII.yy. sonlarına tarihlenir. Sivas'taki izzettin Keykavus darüşşifası ve türbesi (1217), çini mozaiğin tuğla ile birlikte kullanıldığı zengin bir yapıdır. Türbedeki lahitler de sırattı tekniğinde geometrik bezemeli çinilerle kaplıdır.

Konya'da çinileriyle ünlü yapılar arasında Alaettin camisi, Sırçalı medrese, Sahipata külliyesi, Karatay medresesi sayılabilir. Alaettin camisi’nin mihrap ve kubbeye geçiş bölümlerindeki geometrik B motifli, rumili ve yazılı çiniler, Anadolu çini sanatının seçkin örnekleridir. Sırçalı medrese, ana eyvanındaki sırlı tuğla ve çini bezemeleriyle dikkati çeker. Karatay medresesi’nin kubbesini kaplayan geometrik bezemelerin yanında, çeşitli yerlerde lotus, palmet motifleri ve rumili kuşaklarda firuze, patlıcan moru ve lacivert renkler gözalıcıdır. Cephesi ve minareleri çinili Sahipata külliyesi'nde, özellikle mihrap dikkati çeker. Burada, lacivert sırlı çinilerin zeminlerindeki sır kazınarak elde edilmiş bitkisel motifler değişik bir tekniğin ürünüdür. Bu külliyenin çinileri, bitkisel motiflerin çokça kullanılmış olması açısından da önemlidir. Sivas'taki Gök medrese'nin yan eyvanlarındaki beşik tonozlarda, sekiz kollu yıldızların ve sekizgen motiflerin arası çini mozaik tekniğinde palmetlerle doldurulmuştur. Ankara'daki Aslanhane camisi’nin mihrabıysa çini mozaikle alçı süslemenin birlikte uygulandığı değişik bir örnektir. Mihraplardaki yaygın çini mozaik süsleme geleneği Beylikler döneminde de sürmüştür. Anadolu Selçukluları'nın saray ve köşklerindeyse figürlü çini levhalar kullanılmıştır. Bunların özgün örnekleri arasında, Konya'daki Alaettin ya'daki Aspendos tiyatrosu'nun sahne bölümüne Alaettin Keykubat I döneminde eklenen köşk, Beyşehir gölü kıyısındaki Kubadabad sarayı ve Kayseri'deki Keykubadiye sarayları belirtilebilir. Daha çok sekizgen ve haç biçimi levhalardan oluşan bu çiniler, çoğunlukla sırattı tekniğinde ve perdahlıdır. Bunlarda geometrik ve bitkisel motiflerin yanı sıra, kuş, efsanevi yaratıklar ye insan figürünün bulunuşu önemlidir. Özellikle insan figürleri. dönemin yaşama biçimini, giyim kuşamını ve oturuş biçimini yansıtması açısından ilginçtir.

Anadolu Selçuklularından Osmanlılar'a geçişi sağlayan Beylikler dönemi çini sanatı, önceki dönem ölçüsünde zengin değildir. Beyşehir'deki Eşrefoğlu camisi' nin mihrabı (XIII. yy. sonu), mihrabını, mihrap önü kubbesini ve caminin bitişiğindeki türbenin kubbesini süsleyen çinileriyle bu dönemin en önemli örneğidir. Aydınoğulları döneminden Birgi Ulu camisi’nin mihrabı da geometrik motifleriyle dikkati çeken başarılı bir çalışmadır. Bir başka örnek, Selçuk isabey camisi'nin küresel bingilerini süsleyen çinilerdir. Anadolu Selçuklu geleneğini sürdüren Karamanoğulları dönemi çinileri Ermenek Ulu camisi, Konya Darülhüffazı, Kâzımkarabekir bucağındaki Ulu cami'nin mihraplarında izlenebilir.

OsmanlIlar ile birlikte yeni teknikler ve üsluplar geliştirilmiştir. Bu dönemin önemli çini merkezleri Bursa, İznik, Kütahya ve İstanbul'dur. Özellikle İznik çinileri XVI. yy.'da büyük bir gelişme göstermiş, XVII. yy. sonlarında zayıflamıştır. OsmanlI çini sanatının ilk örneği olan İznik Yeşil cami’nin (1378) minaresinde çini mozaik tekniği uygulanmakla birlikte, renk zenginliğiyle önceki yapıtlardan ayrılır. Bursa'daki Yeşil cami ve türbede (1421-1424) değişik teknikler bir arada kullanılmıştır. Bu yapılarda, çini mozaik süslemenin yanında, Osmanlılar'a özgü renkli sır tekniğinin ilk örnekleriyle karşılaşılır. Anadolu Selçuklularının firuze ve mor renkleri, sarı, yeşil ve beyazla zenginleştirilmiştir. Motifler arasındaki boşluklar da sert bir macundan elde edilen parlak bir kırmızıyla kaplanmıştır. Sarı çiniler ise altın yaldızla süslenmiştir. Renklerin yanı sıra motifler de çeşitlilik kazanmıştır. Geometrik motiflerin yanında zemin bitkisel süslemeler ve ramilerle doldurulmuştur. İri ve beyaz hatayiler de XV. yy.’ın özelliğidir, ilkosmanlı çinilerindeki bir yenilik de, sırattı tekniğiyle yapılan mavi-beyaz çinilerdir (Bursa Muradiye türbeleri). Edirne’deki Muradiye camisi'nin mihrabı (1436), erken dönem osmanlı çinilerinin zengin örneklerinden biridir.
Ad:  çini1.JPG
Gösterim: 1409
Boyut:  36.4 KB

İstanbul'daki Çinili köşk'ün (1472) giriş eyvanındaki süslemeler, çini mozaik tekniğinin son ürünlerinden biridir. Bu çiniler Selçuklu geleneğine bağlanmakla birlikte, natüralist çiçekler, rumiler, beyaz ve yeşil renkler Bursa üslubundadır. XVI. yy.’da renkli sır tekniğinin uygulandığı önemli yapılar arasında İstanbul’daki Sultan selim külliyesi'nin camisi, türbesi, Şehzadeler türbesi, Şehzade Mehmet türbesi, Topkapı sarayı’nın Arzodası ve Bozüyük'teki Kasımpaşa camisi sayılabilir. Bu çinilerin ortak özelliği, çok stilize çiçek, palmet ve rumi motiflerle, açık sarı, açık yeşil, firuze, lacivert ve beyaz renklerin kullanılmasıdır. XVI. yy. ortalarında renkli sır tekniğinin yerini, sırattı tekniği almıştır. Bu çinilerde lale, sümbül, gül vb. çiçekler natüralist bir üslupla işlenmiş, aralar türk süsleme sanatının klasik motifleri olan hatayi ve rumilerle doldurulmuştur. Renkler lacivert, koyu yeşil, firuze ye mercan kırmızısıdır. Mercan kırmızısı İznik çinilerinde bir süre uygulandıktan sonra, XVI. yy. sonları, XVII. yy. başlarında kullanılmaz olmuştur. Sıraltı tekniğindeki çinilerin en erken örnekleri arasında İstanbul’daki Süleymaniye camisi’nin mihrabının yanlarındaki iki büyük madalyon, Rüstempaşa camisi, Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesi, Sokullumehmet paşa camisi, Piyalepaşa camisi, Atikvalide sultan camisi süslemeleri gösterilebilir. Edirne’deki Selimiye camisi'nde, mihrabın yanlarındaki duvarları kaplayan çini panolar, hünkâr mahfilinin çinileri İstanbul dışındaki en zengin ürünlerdir. XVII. yy. başında klasik osmanlı çiniciliğinin nitelik ve üslubu sürmüştür. Büyük panolar halindeki kompozisyonlarda vazodan fışkıran çiçekler, iri yapraklar, hatayiler ve rumiler işlenmiştir. İstanbul'daki Sultanahmet külliyesi’nin camisini süsleyen çiniler bu dönemin özgün örnekleridir. Camide 20 143 parça çini levhada yaklş. yetmiş tür kompozisyon işlenmiştir. Topkapı sarayı ise tüm osmanlı çinilerinin sergilendiği bir müze görünümündedir (Çinili köşk, Bağdat köşkü, Revan köşkü, Sultan İbrahim’in yaptırdığı sünnet odası, Ahmet I kütüphanesi, harem daireleri, vb.).

XVII. yy. sonlarında osmanlı çiniciliği özellikle teknik açısından bozulmaya başlamıştır. Bu bozulma hem teknik hem de renk açısından Yenicami’de ve türbelerinde izlenebilir. Çini sanatının canlandırılması amacıyla Tekfur sarayı'nda açılan (1725) atölye de kısa sürede kapanmıştır. Ahmet III çeşmesi'nde ve Hekimoğlu- alipaşa camisi'nde örnekleri görülebilen bu çiniler, kirli mavi zemin üzerine yeşil, sarı, mavi, soluk kırmızı renklidir. Tekfur sarayı atölyelerinin kapanmasından sonra osmanlı çini sanatı, Kütahya atölyelerinde günümüze değin sürdürülmüştür.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM