Arama

Para ve Paranın Tarihçesi - Tek Mesaj #13

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
17 Şubat 2018       Mesaj #13
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Para yapımı


aşağıdaki işlemleri içerir:
1. döküm. Hammaddeler, orta frekanslı in- düksiyonlu elektrik fırınlarında eritilir, yarı sürekli çalışan bir külçe döküm makinesinde uzun (yaklaşık 5 m) külçeler ya da levhalar halinde dökülür;
2. haddeleme. Kesme işlemiyle elde edilecek sikkelerin istenen ağırlıkta olması için, sikkeler birbirini izleyen hadde silindirleri arasından geçirilerek gerekli kalınlığa getirilir. Haddeleme işlemleri önce sıcakta, oksitlenmiş üst tabakanın frezelenmeşinden sonra da soğukta yapılır. Haddeleme işlemlerine zaman zaman ara verilerek sıcak haddede işlenirken meydana gelen şekil bozukluklarının giderilmesi için maden yeniden ısıtılır;
3. kesme. Şerit ya da levhalar, zımba ve matrislerden oluşan birçok aletle donatılmış preslerde kesilir. Kesme artıklarını oluşturan delikli şeritler, yeniden döküme gönderilir;
4. kordon çekme. Biri doğrusal ve alternatif hareket yapan, birbirine paralel iki takım ya da döner bir tamburla sabit bir yatak arasından pullan geçirmeye dayanan bu işlemin amacı, baskı sırasında arsatanın meydana gelmesi için madeni kenarlardan sıkıştırmaktır;
5. ikinci pişirme, parlatma. Pullar son bir pişirmeden geçirildikten sonra, pişirmeler sırasında meydana gelmiş oksitleri gidererek madenin yüzeyine parlak bir görünüm kazandıran özel bir işlem uygulanır;
6. baskı ya da darp. Kusurlu olanları ayırmak için son bir elemeden geçirilen pullar, baskı işleminden sonra işi bitmiş olarak çıkar.

Duruma göre, yapım evrelerinde çeşitli tamamlayıcı işlemler yer alır:

—altın ya da gümüş paraların ağırlığına tanınan tolerans çok az olduğundan, sikkelerin kalınlığı ayarlanırken bu tolerans sınırlarına kesin olarak uymak zordur; baskıdan önce, pullar otomatik terazilerde tartılır ve ağırlıkları düşük vezinle yüksek vezin arasında olanlar iyi, ağırlıkları tanınan tolerans sınırları dışında kalanlarsa ağır ve hafif olarak ayrılırlar.
—altın ve gümüş paraların ayar kontrolü, önce levhalar üzerinde, sonra basılmış paralar arasından alınan numuneler üzerinde yapılır.

Baskı takımı, iki vurmakalıpla bir bilezikten oluşur. Su verilmiş çelikten yapılan vurmakalıpların üzerinde, paranın yüzüne ve arkasına basılacak kabartıların oyuk şekilleri bulunur; bilezikse, yine su verilmiş çelikten yapılmış halka şeklinde bir parçadır; basılacak paranın çapına göre ayarlanmış ve kenarı yine basılacak para kenarının düz ya da yivli istenmesine göre, düz ya da yivli yapılmıştır. Vurmakalıp- lar, bileziğin içine sıkıca geçecek biçimde hazırlanmıştır; böylece, bileziğin içine iki kalıp arasına yerleştirilen pul, katı halde tam anlamıyla bir kalıplamadan geçer ve kenarlarıyla birlikte son biçimini alır. Kenarlarında kabartma yazılar bulunacak paralar için, bilezik üç parça halinde yapılır ve bir dış halkayla birleştirilen bu parçalar, paranın kalıptan çıkarılması sırasında birbirinden ayrılır. Buna kırık bilezik yöntemi denir Zamanımızda, bilezikli baskının uygulanmaya başlamasıyla para kenarlarının düzgün olması sağlanmış ve yasadışı "paraların kenarlarını tırtıklama” mesleği ortadan kaldırılmıştır.
Madalyaların basımı da aynı genel yöntemlerle bilezikli ya da bileziksiz olarak yapılır; bileziksiz baskıda kenarlar baskıdan sonra tornada biçimlendirilir. Madalya basımı genellikle birkaç kez presten geçirmeyi gerektirir. Her preslemeden sonra maden yeniden ısıtılır ve gerekirse temizlenir. ilke olarak, madalyalara yapay cila verilir. Plaketlerse, her zaman bileziksiz basılır ve kenarlan eğeyle düzeltilip şekillendirilir.

Aletlerin yapımı.


Modern baskı (darp yöntemlerinde, para ve madalyalar için vurmakalıplar, erkekkalıplar kullanılarak hazırlanır. Bu erkekkalıplarsa ya doğrudan doğruya çelik üzerine oyularak ya da daha genel bir uygulamayla, dökme demir, nikelli bakır ya da sert reçineden yapılmış büyük çapta modellere göre, makinede oyularak (indirgeme tornası) elde edilir. Bu modeller, bir sanatkâr tarafından gerçekleştirilen özgün bir yapıttan çıkarılır. Bir vurmakalıp “basmak” için, su verilmiş çelikten yapılmış olan ve elde edilmek istenen sikke ya da madalyanın kabartılarını taşıyan erkekkalıp, preste, usulünce hazırlanmış kızgın bir çelik parçası içine daldırılarak bu çelik parçasının erkekkalıbın şeklini oyuk olarak alması sağlanır. Daha sonra, bu çelik parçası, suverme ve menevişleme işlemlerinden geçirilir. Uygulamada, para basımında, ilk erkekkalıp (anatip), bir emniyet tedbiri olarak, matris yapımında kullanılır. Bu matrislerden, daldırma işlemine benzer işlemlerle başka erkekkalıplar, bunlardan da başka matrisler vb. elde edilir. Û"le ki, sikke preslerine takılan vurmakalıı arı aslında anatip erkekkalıpların üçüncı beşinci kuşaktan ürünlerinden oluşur.

Başlangıçta, para ve madalyaların vurmakalıpları, çelik üzerine doğrudan doğruya oyulmaktaydı. Buysa, özellikle para basımında, basılan paralar arasında farklılıklara yol açabiliyordu. Daha sonra, erkekkalıplar kullanılmaya başlandı. Şekil ve yazılar önce doğrudan doğruya bu erkek- kalıplar üstüne kazınıyordu; ama, bazen bu işin kısmen (örneğin yazılar) vurmakalıpları üstüne yapıldığı da oluyordu. XIX. yy.’ın ikinci yarısında mekanik indirgeme yöntemleri ortaya çıktı ve bu sayede, aynı tipten paralar arasında, yapım dönemlerinin süresi ne olursa olsun, tam bir özdeşlik sağlandı.

—Üluslarar.

Avrupa para sistemi.


Temmuz 1978'de Bremen'de ve aralık 1978'de Brüksel'de yapılan Avrupa konseyi toplantılarında kesin olarak kabul edilen bu sistem, 13 mart 1979 tarihinden başlayarak yürürlüğe girdi. Avrupa para sistemi, “para yılanr'nın yerine kurulmuştur. Bir Avrupa para birimi, yani Ekü (ECU [European Currency Unit]) bu sistemin temel öğesini oluşturur: söz konusu para biriminin değeri, çeşitli topluluk paralarının ağırlıklı olarak saptanan sabit tutarları toplamına eşittir. Ekü'nün bileşiminin belli aralıklarla gözden geçirilmesi öngörülmüştür. Her para bir "temel kur" aracılığıyla Ekü'ye bağlanır (bu "temel kur" ilerde Avrupa Para fonu tarafından bildirilecektir). Temel kurlar, sabit kambiyo oranları sisteminde Uluslararası para fonu'na bildirilen paritelere benzetilebilir. iki para arasında en yüksek dalgalanma farkı % 2,25 olarak saptanmıştır. (Ancak ispanya ve Portekiz için dalgalanma % 6'ya kadar varabilir.) Farklar büyüme tehlikesi gösterdiğinde, temel kurlar değiştirilebilir. Bu da, sözkonusu para için bir tür devalüasyon ya da revalüasyon demektir. En yüksek farkın % 75'i olarak saptanan bir “sapma eşiği”, ülkeleri, kur değişikliği son sınırına varmadan müdahale etmek gerektiği konusunda uyarır. Bu sistem, çok ya da az sapan bir paranın durumunu, “para ytlanı”na oranla daha kolayca saptama olanağını sağlamaktadır.

7 şubat 1992 tarihinde imzalanan Maastricht anlaşmasıyla, Avrupa para sisteminin (APS) tek paraya dönüştürülmesi öngörüldü. Yirmi yılı bulacak olan bu dönüşümün ilk on yılı (1979-1989) yukarıda anlatıldığı biçimde geçti. Maastrich anlaşmasının dayandığı Delors planı son on yıl için üç aşamalı bir geçiş süreci öngörmektedir. 1 temmuz 1990'da başlayan birinci aşamada mali serbesti, yani değişim kontrolünün kaldırılması sağlanacaktır. İkinci aşama 1 ocak 1994'te başlayacak, bir Avrupa para enstitüsü (APE) kurulacak ve bu enstitü Avrupa Merkez bankasfnın (AMB) çekirdeğini oluşturacaktır. Üçüncü aşamaya en erken ocak 1997’de, en geç ocak 1999’da girilecektir. Bu aşamada APE Avrupa Merkez bankası'na dönüşecek, başlangıçta AMB ulusal meclis bankalarıyla birlikte var olacak (rolleri giderek kısıtlanmak koşuluyla), geçiş sürecinde ulusal paralar da var olacak, ama sabit bir değişim oranı uygulanacaktır. Daha sonra ulusal paraların yerini Ekü alacaktır (ne var ki Ingiltere daha bu tek para anlaşmasını onaylamamıştır).

Uluslararası para sistemi.


İlk para sistemi XIX. yüzyılda kurulmuştur. Bu sistem. o tarihte uluslararası geçerliğe sahip tek para olan altına dayanıyordu: altın standardı sistemi. Aslında bu, Büyük Britanya tarafından merkezileştirilen ve denetlenen bir sterling standardı sistemiydi ve Birinci Dünya savaşı'ndan sonra ortadan kalktı. 1922'de iki sistemi içeren yeni bir para düzeni kabul edildi: altın külçe sistemi ve altın kambiyo sistemi. ABD ile Büyük Britanya’nın egemenliğindeki bu düzen, sistemin işleyişini bozan para bloklarının (altın, sterling, dolar) kurulmasını engelleyemedi.
ikinci Dünya savaşı'nın bitiminde, yeniden altın standardı sistemine ve paraların konvertibilitesine dönmenin olanaksız olduğu görüldü. Yalnızca ABD, ödemeler bilançosunun alacaklı durumda olması sayesinde, parasını çevrilebilir ve transfer edilebilir duruma getirebilirdi; merkez bankalarında pek az miktarda altın mevcudu bulunan Avrupa ülkelerinin böyle bir uygulamayı öngörmeleri olanaksızdı. Bu durumda, kalkınmaları bakımından ABD' ye bağımlı olan belli başlı Avrupa ülkeleri, doları altınla eşdeğerde bir ödeme aracı olarak kabul etmek zorunda kaldılar. Bretton Woods konferansıyla (temmuz 1944) yürürlüğe giren bu sistem, bir çeyrek yüzyıl boyunca, uygulamada doyurucu bir biçimde işledikten sonra, 1970’li yılların başında büyük bir hızla bozuldu.

1971’den sonra, doların bunalımı şiddetlenerek uluslararası para sisteminin iyi işlemediğini göstermeye başladı. Bu bozukluk, bir yandan iç (enflasyon, bütçe açığı), bir yandan da dış (rekabet gücünün kaybolması, Vietnam savaşı) güçlüklerden ileri gelmekteydi. 15 ağustos 1971'de, Başkan R. Nixon, doların, altına ve başka rezerv araçlarına konvertibilitesini durdurdu ve ABD'nin dışalımı üzerine % 10 oranında ek vergi koydu. AET üyesi allı ülke, Amerikalılar'a karşı ortak bir tutum belirleyemediler. 23 ağustosta, florin ve belçika frangı birlikte, alman markı ise tek başına dalgalanmaya bırakıldı, İtalyan liretiyle İngiliz lirasının dalgalanma marjları genişletildi; Paris ise, ikili bir kambiyo piyasası kurdu. Doların yakın bir gelecekte devalüe edilmesi olasılığı doğdu. 13 eylülde, Altılar, uluslararası para sisteminde bir reform planı önerdiler: dolar da içinde olmak üzere paralarda yeni bir düzenlemeye gidilecek, kambiyo oranlarının dalgalanma marjları genişletilecek, sabit paritelere dönülecek ve ulusal paraların yerine, rezerv aracı olarak, yavaş yavaş özel çekiş haklan konulacaktı.

18 aralık 1971 tarihli VVashington anlaşması, bunalımın birinci evresinin atlatılmasında bir aşama oluşturdu: doların, altına oranla değeri % 7,9'a düşürüldü ve altının resmi fiyatı ons başına 35 dolardan 38 dolara yükseltildi.
26-27 mart 1973'te, yirmiler grubuna (1972 eylülünde kurulan bu grup, Onlar grubu [Almanya Federal Cumhuriyeti, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda, İsveç, Büyük Britanya, ABD, Kanada ve Japonya], yani Fransa'nın ön ayak olmasıyla 1962'de kurulan belli başlı on sanayileşmiş ülkeyi içeren grup ile sonradan bunlara katılan öteki on ülkeden [Arjantin, Avustralya, Brezilya, Etyopya, Hindistan, Endonezya, Irak, Fas, Meksika, Zaire] oluşur ve İMF'ye para sistemi konusunda reform önerileri yapmakla görevlidir) üye ülkelerin maliye bakanları Washington’da toplanarak para sistemi reformunun hangi konuları kapsayacağını belirlemeyi başardılar. İstikrarlı ama ayarlanabilir kambiyo oranları ilkesi aynen korundu; bazı nesnel göstergeler, ilgili ülkelere ödemeler dengesini düzeltmek için önlem almak zorunda olduklarını, gerektiğinde, gösterecekti; bu göstergelerin tanımlanması işi bir uzmanlar grubuna verildi; özel çekiş hakları, yeni sistemin başlıca rezerv aracı durumuna getirildi; nihayet, Amerikan merkez bankası’ndan başka merkez bankalarında birikmiş dolar üzerinden alacakların konsolidasyonu olanaklarının incelenmesi kabul edildi.

Ocak 1976 0a. Jamaika anlaşmaları, uluslararası parasal ilişkileri, temelden değiştirerek istikrara kavuşturmaya çalıştı. Jamaika anlaşması' imzalayanlar, altının para olmaktan çıkarılmasını amaçlıyorlardı Bundan böyle, paraların belli bir miktar altın olarak tanımlanması yasaklanıyordu. Yeni sistem, rezerv aracı ve hesap parası niteliğindeki özel çekiş haklarına dayanıyordu. Özel çekiş hakkının belli bir miktar altınla tanımlanmasından vazgeçilerek, bunun yerine bir para "sepeti"ne göre değerlendirilmesi kabul edildi. Bununla birlikte, merkez bankaları, “başıboş” dalgalanmalar; durdurmak için müdahale yetkisine sahiptirler Uluslararası parasal ilişkiler, günümüzde, onlara göreli bir istikrar veren doların egemenliği altındadır. Aslında, temel sorunlara hiçbir gerçek çözüm getirilmemiştir.

Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM