denizaltı
Bushnell, Fulton ya da Gustav Zâdâ gibi gözü pek öncülerin girişimlerini göz ardı etmeden, yapıcısı amerikalı mühendisle aynı adı taşıyan Holtand ya da 1899'da suya indirilen, bir çift tekneyle donatılmış ve yüksek bir yüzebilirlik oranı olan Laubeuf'ün yaptığı Narval gibi denizaltıların ortaya çıkışını görmek için XIX. yy.’ın sonunu beklemek gerekir. Tüm bu gemilerde itme sorunu iki motorla çözümlenmiştir. Geminin su üstünde yol alması, yaygınlaşmakta gecikmeyecek bir buharlı motorla ya da bir Diesel motoruyla sağlanmıştır. Ancak yakıcıyı soğurma ve yanmış gazları boşaltma gücü yetersiz olduğundan, geminin dalmış durumda yol alması için bataryalar üzerinde çalışan bir elektrik motoru gereklidir. Periskop gibi çeşitli gelişmeler sayesinde, denizaltı 1914'te askeri harekâtlarda kullanılmaya başlandı ve dünyadaki çeşitli ülkelerin donanmalarında yaklaşık 400 denizaltı hizmete girdi.
Birinci Dünya savaşı, savaş gemisi ve ticaret gemilerine karşı savaş aracı olarak denızaltılara güçlerim artırma olanağı verdi. Dört yıl içinde alman denizaltıları, ticaret gemilerinin 11 milyon tondan fazlasını yok etti ve 1917'de Müttefikler'in savaş ekonomisini felç etme noktasına geldi Bu tehlike, konvoy sisteminin benimsenmesiyle ve yeni silah sistemleriyle donatılmış refakat gemilerinin gelişmesiyle önlenebildi: hidrofonlar, sualtı bombaları vb. iki savaş arasında denizaltıların gelişmesi sınırlı kaldı ve öncelikle motorlar, yardımcı motorlar ve torpidolarla ilgili iyileştirmeler yapıldı Bu yıllarda özellikle 600 t'luk kıyı denizaltılarının ya da 750 ile 1 500 t'luk okyanus denizaltılarının yapımına ağırlık verildi Bu gemilerin silah donanımı çoğunlukla 75 mm lik ya da 105 mm'lık bir top ile sayısı dört ile on arasında değişen torpilsalar kovanlarından oluşuyordu.
1939'da Fransa'nın 87, İngiltere'nin 58, ABD’nin 87, Almanya'nın 20 kadarı sahil muhafaza gemisi olmak üzere 52 denizaltısı vardı. Konvoyların ya da asdic’in başarısı üzerindeki yaygın kuşkuya karşın İkinci Dünya savaşı sırasında denizaltılar askeri harekâtlardaki etkinliklerini yeniden kanıtladı. Yok edilen japon savaş gemilerinin üçte birini ve ticaret gemilerinin üçte ikisini amerikan gemileri batırdı. Alman denizaltıları da Müttefikler’e ait ticaret gemilerinin 12 milyon tondan çoğunu yok etmeyi başardı. Atlas okyanusu savaşı, araçların (refakat gemileri, uçaklar), ileri tekniklerin (radar, asdic vb.) yaygın bir biçimde kullanılması ve haberalma servislerinin yeteneği sayesinde kazanıldı. Müttefiklerin zaferi, dalmış durumda performansı düşük olan o dönemin denizaltılarının temel yetersizliklerine ve bu denizaltıların bataryalarını yeniden doldurmak için yüzeye çıkma zorluklarına da bağlıdır. Bu sakıncaları belli bir süre önlemek için, Almanlar denizaltının periskop derinliğinde Diesel motorlarıyla yüzeye çıkmadan seyretmesini sağlayan schnorchel'ı yaptı.
Ayrıca tek bir motor üzerinde de çalıştılar (bu motor, nükleer itmenin ya da oksijen peroksitli VValter sisteminin öncüsüdür). Bu araştırmaların zorlukları karşısında. dalmış durumda iki saatte 16 deniz miline ulaşabilen (öncekiler 8 deniz miline ulaşıyordu) ve çok iyi hesaplanmış hidrodinamik biçimlere, çok büyük bataryalara sahip 1 600 ve 800 t'luk XXI ve XXII tipi gemilerin yapımına başlamakla yetinmek zorunda kaldılar. Ancak stratejik bombardımanlar bu gemilerin 1945 mayısından önce hizmete girmesine olanak vermedi.
Savaşın bitiminden itibaren, tüm donanmalar, özellikle de ikinci filolar schnorchei'le ve sürekli olarak geliştirilen algılama aygıtlarıyla donatılmış en son alman moüellerinden türetilen klasik denizaltılar- la ilgilenmeye devam ettiler. Bu denizaltıların en yaygın tiplerinin deplasmanı yaklaşık 1 000 t’dur.
Ancak, 1954’te hizmete giren amerikan Nautilus denizaltısıyla birlikte nükleer motorun yapılması denizaltıların taktik ve stratejik olanaklarının büyük ölçüde iyileşmesini sağlayan gerçek bir gelişimin başlangıç noktası oldu. Tamamen yüzeyden bağımsız bir biçimde seyreden ve hemen hemen sınırsız bir erime sahip olan nükleer denizaltılar, "Uzunkanat tonbalığı" ya da damla biçimleriyle 40 deniz milinden fazla hızı olan en yeni modellere ulaşacak yetenektedir. ikinci bir teknolojik yenilik de tümüyle bağmışız, yani geminin dışıyla iletişimi gerektirmeyen bir seyir sisteminin kullanımına bağlıdır. Nihayet, 50'li yılların sonunda güdümlü füzeler ve nükleer başlıklar teknolojisi 2 200 km erime ulaşabilen, yaklaşık on iki ton ağırlığında ve depolanabilir katı propergoHü füzelerin tasarlanabilmesine olanak verecek düzeye erişti.
Günümüzdeki büyük donanmalarda iki tip denizaltı vardır; bunlar da, maliyet fiyatı çok yüksek olan bu gemileri alabilecek güçte donanmalardır.
Füzeatar nükleer denizaltılar'da, dalmış durumda fırlatılan ve erimi 4 000 deniz mili ya da daha fazla olan güdümlü balistik füzeler bulunur; kimi kez bu füzeler yönlendirilebilir birçok nükleer başlık taşır. ABD'de, kasım 1960'ta, 16 Polaris A1 güdümlü füzesi taşıyan ve ilk füzeatar nükleer denizaltı olan George Washington, askeri harekâtlarda kullanılmaya başlandı. 1984’te ABD, çoğu 50 kt’lik 8 ile 4 başlık taşıyan Poseidon güdümlü füzeleriyle donatılmış 34 denizaltıya sahipti. Yeni “Ohio" serisi denizaltıların dalmış durumdaki deplasmanı 18 000 t'du ve erimi 4 000 deniz mili olan bağımsız yörüngen 8 MİRV başlığı içeren 24 Trident güdümlü füzesi taşıyordu. 6 000 deniz mili erime sahip ve 14 başlıklı Trident II D 5 adlı yeni bir güdümlü füzenin üretimi günümüzde sona ermiştir. Eski Sovyetler birliği füzeatar 80 nükleer denizaltıya sahipti; ancak bu gemilerin çoğu gerek güdümlü füzelerinin sayısı ve erimi gerek performansı bakımından amerikan gemilerinden kesin olarak daha az olanaklara sahipti.
Bununla birlikte Delta II ya da III belli gelişmeler gösterir ve erimi 4 000 deniz milini aşan 20 güdümlü füzeyle donatılmış ve dalmış durumda deplasmanı 27 000 t olan ilk iki “Typhon"uyla eski sovyet donanması dünyanın en büyük denizaltılarına sahipti. ilk füzeatar denizaltıyı yapan Çin'in dışında, iki ikinci filo bir caydırma politikası çerçevesinde füzeatar denizaltılarla donatılmıştı. Royal Navy, amerikan "La Fayette" serisinden türetilmiş "Resolution” tipi 4 birime sahipti. Yüzyılın sonunda, bu gemilerin yerini, ABD tarafından sağlanan 14 Trident II D 5 güdümlü füzesiyle donatılmış ve dalmış durumda deplasmanı 14 8001 olan dört gemi alacaktır. Fransa, 1972 ile 1980 arasında hizmete giren Redoutable, Terrible, Foudroyant, indomptable ve Tonnant adlı beş gemiyle füzeatar nükleer denizal- tıların ilk serisini tamamladı. Bu gemilerin tümü, bir megatonluk termonükleer başlığa sahip ve 3 000 km erimli M-20 güdümlü füzeleriyle donatılmıştır. 1983'te suya indirilen inflexible adlı altıncı denizaltı 1985'te hizmete girdi. Daha öncekilere çok benzeyen bu gemide, ileride, fledoutable dışında tüm gemilere konacak üç nükleer başlığa sahip ve erimi 4 000 km olan M-4 güdümlü füzeleri vardır. Dalmış durumda deplasmanı 15 000 t'a ulaşabilen yedinci bir denizaltının yapımına da karar verilmiştir.
İkinci gemi tipini saldırı amaçlı nükleer denizaltılar oluşturur; bunların taarruz gücü klasik itmeli denizaltılarla karşılaştırılamayacak kadar yüksektir. Bu denizaltılar, uzaktan güdümlü ya da özgüdümlü torpidolarıyla, ortam değiştirebilen aerodinamik roketleriyle ya da Cruise güdümlü füzeleriyle 200 ya da 300 km ve hatta daha fazla uzaklıktaki diğer denizaltılara, su- üstündeki gemilere ya da kara hedeflerine saldırabilecek güçtedir. Ancak, 30 deniz milini aşan hızlarıyla füzeatar nükleer denizaltılardan daha yavaştır ve en fazla 400 m'ye dalabilir. Amerikan donanması 1983'te, en gelişmişleri "Los Angeles" sınıfından olan saldırı amaçlı 85 nükleer denizaltıya sahipti; saatte 40 deniz mili hız yapan bu gemilerin silah donanımı Sub Harpoon tüzeleriyle, Tomahawk Cruise güdümlü füzelerinden oluşur. Eski sovyet donanmasında da, son serileri üstün niteliklere sahip yüz kadar saldırı amaçlı nükleer denizaltı vardı. “Oscar" sınıfı gemilerin deplasmanı 11 000 ile 15 000 t arasındadır ve ortam değiştiren 24 güdümlü füzeyle donatılmıştır; titan tekneli "Alfa" serisi denizaltılar çok derine dalabildikleri gibi saatte 40 deniz milini aşarlar. Royal Navy, amerikan "Skippack”lerinden türetilmiş 11 denizaltılık bir filoya sahiptir. Fransız donanması, dünyanın en küçük saldırı amaçlı nükleer denizaltısı olan 2 500t'luk/?ubıs'i 1983'te aldı. Bu gemi ortam değiştiren Exocet SM-39 güdümlü füzeleriyle donatılacak beş gemilik birinci serinin ilkidir. Çin bir ya da iki saldırı amaçlı nükleer denizaltıya sahiptir.

Türkiye'nin torpido atabilen ilk denizaltısı İngiliz mühendis Carret’nin hazırladığı plana göre 1885’te Ingiltere'de Nordenfeed top fabrikasında yapıldı. 1886'da ısmarlanan iki denizaltı 1888’de Haliç taşkızak tersanesinde monte edildi. Suüstünde 10, sualtında 3 mil hız yapabilen bu denizaltıların her birinin ağırlığı 160 t'du ve genişlikleri 3,66 m, uzunlukları da 30,5 m’ydi. 1910 ile 1915 yılları arasında Fransa'ya, İtalya'ya ve Almanya'ya denizaltıcılık eğitimi görmek üzere birçok subay gönderildi. 1925 yılı sonlarında, Hollanda'ya, İnönü, 1929'da İtalya'ya Sakarya ve Dumlupınar denizaltıları ısmarlandı. 1935'te Almanya'dan Gür denizaltısı satın alındı. 1936'da 4 denizaltı yapımı için Alman Krupp firmasıyla bir anlaşma yapıldı. Bu denizaltılardan Saldıray 1939, Atılay 1940, Yıldıray 1946’da donanmaya katıldı. Daha sonra ABD'den alınan denizaltılarla filonun gücü artırıldı.
1975'te, Almanya'da inşa edilen Atılay denizaltısı hizmete girdi. Aynı yıl Türkiye’nın en modern sualtı gemisi olan “209 tipi” Ay sınıfı ilk türk denizaltısı, Yıldıray' ın yapımına başlandı ve 1980'de denize indirilerek donanmaya katıldı. İ983 yılında ise Gölcük tersanesi'nde Yıldıray denizaltısı'nın eşi olan ikinci bir denizaltı daha yapıldı. Bu Ay sınıfı denizaltılardan Türkiye'de toplam 3 tane inşa edildi. Bu gemiler yüksek sualtı sürati ve etkin silah sistemleriyle donatılmıştır. Sonuç olarak, Ay tipi denizaltılar türk donanmasının gücünü önemli ölçüde artırmıştır. Türkiye klasik gemiler bakımından Akdeniz'in en güçlü denizaltı filosuna sahiptir ve aynı zamanda dünyada denizaltı inşa eden 14 ülkeden biridir. Türkiye’nin sahip olduğu denizaltı sayısı 1993 yılı itibariyle 15'tir.
Kaynak: Büyük Larousse