Arama

Dava Nedir? - Tek Mesaj #4

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
6 Mayıs 2019       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

dava ehliyeti


doğrudan ya da bir temsilci aracılığıyla bir davayı yürütme ve yargılama işlemlerini yapabilme yeteneği.

Tam dava ehliyeti için gerçek kişilerde sezgin (mümeyyiz) ve ergin (reşit) olma ve hakları kısıtlanmamış olma (Medeni Kanun [MK] m. 9), tüzel kişilerde ise yasaya ve kendi tüzüğüne göre gerekli organlarını oluşturmuş olma (MK m. 47) koşulları aranır. Sezgin, ama hakları kısıtlanmış (mahcur) olan gerçek kişiler sınırlı dava ehliyetine sahiptir. Bunlar ancak boşanma gibi kişiliğe bağlı haklarla ilgili davaları açabilir ya da açtırabilirler. Kendisine sulh mahkemesince bir meslek ya da sanatla uğraşma izni verilen vesayet altındaki kimseler de, bu meslek ya da sanatın gerektirdiği işlemlerden doğan alacak ve borçlar için dava ehliyetine sahiptir. Ayrıca ergin küçükler ve medeni hakları kısıtlanmış olanlar tasarruf hakkı kendilerine ait olan mal ve alacaklar (MK m. 283, 398) için de dava ehliyetine sahiptir. Ergin küçükler ile hakları kısıtlanmış olanların bu sayılan durumlar dışında dava ehliyeti yoktur. Bunlar adına yasal temsilcileri dava açabilir ve davada onları temsil edebilir.

Ergin olmayan kişilerin dava ehliyeti hiçbir durumda yoktur. Bunlar adına dava açmaya ve davada bunları temsil etmeye veli, vasi ve kayyım gibi temsilciler yetkilidir. Dava ehliyeti, dava koşullarından olduğu için, ehliyete sahip olmayan bir kimsenin açtığı dava, ehliyet noksanı tamir edilemiyorsa, yani dava açanın yasal temsilcisi bu hususta icazet vermiyorsa (MK m. 269, 394), esasına girilmeksizin mahkemece reddedilir. Bu durumlarda davalı itiraz etmese bile, mahkeme davayı kendiliğinden reddeder. Bu hükümler, idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesi gereğince idari davalar için de geçerlidir. Ayrıca Danıştay davacının, davanın konusu bakımından da dava ehliyetine sahip olması gerektiğini kabul ederek “müstahdem vergisi gerçekte istihdam edilenin malvarlığından ödenen bir vergi olduğuna göre, istihdam eden, müstahdemin vergisinden doğacak uyuşmazlıklarda dava ehliyetine sahip değildir” demiş ve çalıştıranın açtığı davayı bu nedenle reddetmiştir (Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 6 Şubat 1948 tarihli kararı).
kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM