Arama


Kılıç Bey - avatarı
Kılıç Bey
Kayıtlı Üye
23 Mart 2022       Mesaj #1
Kılıç Bey - avatarı
Kayıtlı Üye
BABA KOÇ İLE KIZIL KURT
Baba koç sürüden ayrılıp dere kenarına gitmiş. Bakmış ki, bir yavru kurt su içiyor. Hemen bir ağacın arkasına saklanmış. Yavru kurt su içtikten sonra baba koç ortaya çıkmış. Baba koçun sivri boynuzlarını gören yavru kurt kaçmaya başlamış. Baba koç ilerideki kayaların arasında yavru kurdu sıkıştırmış. Çaresiz kalan yavru kurt şöyle demiş: “ Ama baba koç, ben sana ne yaptım ki? Neden beni öldürmek istiyorsun? Suçum neyse söyle de bileyim?

Baba koç: “ Senin suçun kurt yavrusu olman. Belki şimdilik koyun sürülerine saldıramıyorsun ama kısa bir süre sonra can almaya başlarsın. Kurt milletini bilirim ben, acımasızca saldırırlar sürülere. Yıllardır ne koçlar, ne koyunlar, ne kuzular parçalandı gözlerimin önünde. Şimdiye kadar hep bizden gitti, bir de sizden gitsin. Öleceksin yavru kurt “ demiş.
Baba koçun üstüne doğru geldiğini gören yavru kurt: “ Senin yanlışın var baba koç. Kimseye zararım dokunmadı benim “ demiş.
Bunun üzerine baba koç bağırmış: “ Dokunmadı ama dokunacak. Sen de sürülere saldırıp can alacaksın. “
Yavru kurt: “ Baba koç, sen kendinle çelişki içindesin. Hem can alanlara düşmansın, hem de can almak istiyorsun. Fikirlerin birbirini tutmuyor. Sorarım sana beni öldürürsen katil olmayacak mısın? O zaman sana ne derler: Katil baba koç. Haydi, şimdi gücün yeterse gel öldür beni “ demiş. Yavru kurt, hoplayıp-zıplarken baba koçun şaşkınlığından faydalanıp kaçmış.

Baba koç tekrar sürüye dönmüş. Onu gören Çoban Osman kaval çalmayı bırakıp: “ Ne haber, baba koç? Hiç sağına, soluna bakmıyorsun? Bir selam vermek de mi yok? “ diye sormuş. “ Sen benim kusuruma bakma Osman Efendi. Öyle dalmış gidiyordum işte. “
“ Boş ver şimdi dalgıçlığı baba koç. Gel otur şöyle yamacıma. Söyle bakalım, nerelere gider, nerelerden gelirsin? “
“ Ha şu mesele. Biraz susamıştım da, dere kenarına gitmiştim. “
“ Eee, sonra? “
“ Sonrası gittim, döndüm işte. “
“ Onu biliyoruz gittin, döndün ama canını sıkan her neyse oralarda bir şeyler olmuş. Gözün dünyayı görmüyor. Haydi, anlat be baba koç, ne olur, bak yalvarıyorum sana. Anlatıver gitsin, sen sıkıntıdan kurtul, ben de meraktan. “
“ Aslında bir şey olmadı gibi, ama oldu gibi de. “
“ Yaşa be baba koç, kulaklarımı dört açtım seni dinliyorum. “
Baba koç olanları anlatmış. Yavru kurdu elinden kaçırdığı için üzüntüsünün sonsuz olduğunu söylemiş. Çoban Osman ise, üzülmemesini, olanları birkaç gün sonra unutacağını söyleyip, baba koçu teselli etmiş.

Aradan iki yıl geçmiş. Bu sürede kurtların koyun sürülerine saldırıları aralıksız devam etmiş. Önceleri küçük gruplar halinde gelen kurtlar son bir yıldır sayıları yüzü bulan tek bir grup halinde gelerek ölüm saçmaya başlamışlar. Bu kurtların başkanı kızıl kurdun adını anmak yüreklerde korku uyandırmaya yetiyormuş. Kızıl kurt, çevredeki son koyun sürüsüne saldırı için, kurtlarına emir vermiş: “ Söylediğim gibi, sadece baba koç sağ kalacak, diğer koyunlar, çoban köpekleri ve çoban parça parça edilecek. Haydi kurtlarım, hücum..”

Kurtlar tarafından sarıldıklarını gören Çoban Osman’ın içi cız etmiş: “ Olacağı buydu, sonunda kızıl kurt bizi de buldu. Ama mecburduk be, günlerdir ağılda kapalıydı koyunlar. Yeter ki, kızıl kurttan uzak duralım, aç kalalım da canımız var olsun diyorlardı, diyorlardı da, nereye kadar? Bir koyun kaç gün açlığa dayanır? Sonunda birkaç saatliğine çıktık meraya ve yakalandık. Belki milyonda bir kurtuluş şansımız var ama bakarsın o milyonda bir şans bize güler. Daha her şey bitmedi. “

Bu düşünceler birkaç saniyede Çoban Osman’ın aklından geçmiş ve elinde tuttuğu tüfeğini kaldırıp tetiğe basmış. Bir kurt cansız yere düşerken, sesten irkilen çoban köpekleri ve koyunlar savunma durumuna geçmişler. Meradaki tek ağacın üstünde bulunan Çoban Osman bir yandan tüfeğini ateşlerken, diğer yandan da sürüye komut vermeye başlamış. Ağacın dibinde kuzular, kuzuların çevresinde koyunlar, koyunların çevresinde koçlar, koçların çevresinde on tane çoban köpeği birer daire çizmiş. Çoban köpekleri, dört bir yandan dalgalar halinde gelen kurtların üstüne kahramanca atılmış. Korkunç bir savaş başlamış. Bu sırada aradan sıyrılan kurtlar koçlarla burun buruna gelmiş. Koyunlar melemiş, kuzular meleşmiş. Çoban köpeklerinin ölmesi kurtları galeyana getirmiş. Kurtlar, çığlıklar atarak sürüye dalmış. Koçlar, koyunlar, kuzular birer birer parçalanmış ve koca sürüden yalnızca baba koç kalmış. Çevresi kurtlar tarafından sarılan baba koç, gözlerinin kararmasına, başının dönmesine karşın, güçlükle ayakta duruyor ama bazen dizlerinin üstüne düşerek kurtların alaylarına hedef oluyormuş. Az sonra kızıl kurt ağır adımlarla karşıki tepeden aşağı inerken, baba koç: “ Korktuğum başıma geldi. Kızıl kurt yavru kurtmuş “ demiş içinden.

Kızıl kurt iki yıl önceki yavru kurt olduğunu söylemiş ve şöyle demiş: “ Baba koç, eğer beni yenersen kurtlarım sana dokunmayacaklar ve dağlara dönecekler. Benim dişlerim varsa senin de boynuzların var. Yaşamın sana bağlı, kolla kendini. “ Yorgun baba koç, ağzından köpükler saçarak gelen kızıl kurdun ilk ataklarını güçlükle karşılamış. Geçen zaman baba koçun yararınaymış ve sivri boynuzlarını kızıl kurdun karnına takan baba koç, onu kaldırdığı gibi yere vurmuş. Kızıl kurdun cansız yere serildiğini gören kurtlar çekip gitmişler. Daha sonra pek çok kurt avlayan fakat kurşunlarının bitmesi üzerine çaresiz kalan Çoban Osman ağaçtan inmiş ve perişan durumdaki baba koçu sırtına alarak birlikte köye dönmüşler.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

- - - - - Art arda gönderilen mesajlar otomatik olarak birleştirildi: Mesaj tarihi 13:00 | Önceki mesaj tarihi 12:58 - - - - -

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI BABA KOÇ
Çimenin bol olduğu yayladan bizi bir kamyona doldurup, getirip bu koca şehrin kenar semtlerinden birinde ağıla kapadılar. Elli kadarız burada. Adamlar gelip, hangimizi alırsa sırtımıza boyayla numara yazıp gidiyorlar. Dedemi kesmişler, babamı kesmişler ama beni kesemezler. Çarpışırım, vuruşurum, pek değer verdiğim şu hayatımı savunurum.
Geçen yıl numarası gelen arkadaşlarımı gözümün önünde birer birer kestiler. Sıra sende gel dedi, iki adam boynuzlarımdan tuttu, çekerler, ben gitmem. Yaşamak istiyorum, hayatı seviyorum diye bağırdım, anlayan yok. Bir silkindim, adamların elinden bir kurtuldum, yetiş ki beni tutasın. Dağda saklandım on gün ama elinden kurtulduğum adamlardan biri beni yakaladı. Yayladan kamyonla gelenlerden tek ben yaylaya geri götürüldüm. Ben kesilip yenmek için, yaratılmadım. Ben çimenin, çayırın bol olduğu yaylada yiyip, içip, yatmak için yaratıldım. Öteki koçlara orada anlattım, yolda anlattım, burada anlatıyorum, sessizce dinliyorlar. Bana katılan yok. Bunların DNA'larında nedensiz korkudan oluşan ürkeklik var. İnsanlara köle olmayı kanlarının her damlasına kadar benimsemişler.

Baba koçun numarası okunduğunda içi titredi. İki adam yine boynuzlarından tuttu. Çektiler, kımıldamadı. İki adam daha geldi. İtelediler, kakaladılar, sırtına, kafasına sopayla vurdular. Baba koç tüm gücüyle direndi. Ağıldan çıkmadı. Çıkarsa kötü, kasap Hayri bıçağını bilemiş, bekliyor. Şakası yok, kesecek. Baktı baba koç gelmiyor, kasap Hayri, durun, zorlamayın, o baba koç. Geçen yıl kaçtıydı, kesememiştim. Bu yıl kaçamaz. Gelmiyorsa ben gelir ve onu orada keserim, dedi. Kasap Hayri ağıla girdi: " Gel bakalım, baba koç. Bıçağı senin için özel olarak biledim. Jilet keskinliğinde, gel, canın hiç acımayacak. "

Aradan zaman geçiyor ve adamlar, baba koçu bir türlü yere yıkamıyordu. Kasap Hayri böylesi günlerde on yılı aşkın zamandır kesim yapıyordu. Bu zaman süresince pek çok, belki bin kadar koçun boğazına bıçak çalmıştı. Şu baba koç işi de fazla uzamıştı. Kasap Hayri olanca gücüyle bağırdı: " Erkan, sen baba koçu göğsünden kucakla ve bana döndür. Şunun karnını bir deşeyim. Tamam, kaldır, yüzü bana dönük olsun. Şimdi oldu. "
Kasap Hayri, baba koçun karnına bıçağı salladığı anda baba koç son bir gayretle kendini yana çekti. Hayri'nin bıçağı arkada duran Erkan'ın karnına saplandı. Yıllardır böylesi günlerde koçları birbiri ardısıra kısık gözlerle kesen Hayri'nin gözleri değirmen taşı gibi açıldı. Sonunda bir değişik yaratığın canını alarak insan katili olmuştu. Diğer üç adam korkuyla dışarı fırladı. Erkan'ın mengene gibi kollarından kurtulan baba koç hızla koşarak ağılın kapısını kapadı. Baba koçun canla, başla hayatını savunması ağıldaki koçları harekete geçirdi. Bravo, baba koç, seninleyiz, dediler ve Hayri'yi yakalayıp yere yatırdılar. Baba koç yerdeki insan kanına bulaşmış bıçağı aldı. Arka ayakları üstünde doğrulup, ağır adımlarla Hayri'ye yaklaştı.
Kasap Hayri: " Dur, baba koç. Ben ettim, sen etme. Büyüklük sende kalsın, beni affet. Bir daha ekmek kesmek için bile bıçağı elime almam. Yalvarırım baba koç, beni affet. "

Baba koç gözlerinin önünde pek çok arkadaşını kesen ve hayatına kast eden kasap Hayri'yi acımadan kesti. Erkan da çoktan ölmüştü. Baba koç olanlara lanet okuyarak bir tos vuruşuyla ağılın kapısını kırarak dışarı fırladı. Peşinden gelen koçlarla birlikte dağlara doğru yöneldi. Dağlar onları koruyup kollayacak ve bu özgürlük savaşçılarına güzel bir yaşam sunacaktı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.