Anla(t)mak
anlatmak istediğim şeyler vardı
bilinesi
kalbimin içinde
ve en mahrem yerinde
artık zamanı gelmiş bir oğul gibi
bir nur topu gibi bekliyordu doğmayı
evlat edinmek isteyene
anlamak isteyene
ve bir ebe beklerken kendine
sen geldin
zamanın en beklenmedik en zamansız yerdinde
kalbim artık
artık gönlüm olmuştu
sen diye
işte anlatıyordum artık sen sebep
ama anlatmak mı bu
yoksa kendi anlamsızlığımı
öylesine kelimelerle
bana anlamsız bakan
anlaşılması güç insanlara karşı
yabancı bir dille konuşmak mı
ya da benim anlatamamam mı ne
çok mu zordu anlatmak istediğim
bir karınca telaşı
ya da bir kuru yaprağın hışırtısı
bir ambulansın acı siren sesiyle uçuşan
kuşların gözlerindeki
insancıl hüzündü anlatmak istediğim
basit bir elveda sözcüğünün içinde gizliydi
ve bir bozuk para sertliğindeki harcanmış şuurum
herkesin her şeyi bildiği bu yerde
herkesin bildiği bir bulmacaydı
hayat bulmacası
ki bu bulmacaya her şeyi bilen herkesin
birşeyler yazmasıydı anlatmak istediğim
fakat her seferinde
ya bir kutucuk boş ya da bir harf fazlaydı
işte anlatıyorum artık sen sebep
senin şahsında
bütün o anlatılası insansı insanlara
zaten bu bir tiyatro herkes oyuncu
insan rolünde bu dünyada
ki sormak istiyorum yine senin şahsında
acaba nasıl anlasındı
sürekli başı dönen bir dünya
ama ben anlatıyorum inadına içimden
sen sebep
ve son olarak soruyorum bu dünyadaki sana
acaba;
anlıyor musun bu sendeki benin dediği şeylerden
birşeyler anlıyor musun?..
Süleyman Salih Şahin