Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türkiye'de Anayasa Girişimleri ve Anayasal Hareketler

Ad:  anayasa1.jpg
Gösterim: 1237
Boyut:  7.3 KB
Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Anayasa Hareketleri
Osmanlı devletinin yönetim sistemine baktığımızda mutlak monarşi olduğunu görürüz bu sistemde ise padişahın yetkilerini sınırlandıra bilecek mekanizmalar yoktur. Padişah tüm görev ve yetkileri kullanma ve paylaşma yetkisine sahipti mutlakıyetçi bir yapının anayasal sürece adım atması, bu açılardan ancak 19. yüzyılda mümkün olabilmiştir.[1]
Osmanlı devletinde anayasal gelişim süreci Batı’daki gibi halkın isteği ile mücadeleler sonuncunda ortaya çıkmamıştır. Tam tersi halkın isteği alınmadan tepeden inme şeklinde hem devlet içerisinde ki aydınların batılılaşma fikrini yayma çabaları hem de imparatorluk içindeki Hıristiyan kesimin Avrupa devlerinin ilgi odağı haline gelmesi bir takım düzenlemelerin yapılmasını zorunlu hale getirmiştir.
1808 yılında, Padişah ile Ayan temsilcileri arasında imzalanan ve siyasal bir anlaşma niteliği taşıyan sened-i ittifak’ın anayasal hareketler açısından büyük bir önemi vardır. Bu belgede padişah ilk defa egemenlik hakkını paylaşmış ve ayanların siyasal gücünü kabul etmiştir. Böylece mutlak iktidar ilk defa sınırlandırılmıştır. Yani, padişah artık eskiden olduğu gibi, dilediği şekilde hareket hakkına sahip değildir.
1808 yılında imzalanan sened-i ittifak merkezi hükümetin ne kadar zayıfladığını ortaya çıkaran bir belge olarak büyük önem taşır ve Türk anayasacılık hareketinin ilk basamağıdır. [2]
Yine anayasa hareketleri açısından Osmanlı döneminin ikinci önemli belgesi 1839 tarihli Tanzimat fermanı veya diğer adıyla Gülhane Hattı Hümayunu’dur. Gülhane’de yabancı devlet temsilcileri önünde okunan bu fermanla Osmanlı vatandaşlarına can ve mal güvenliği konusunda güvenceler verilmiş; askerlik ve vergi konularının daha adil bir şekilde düzenlenmesi ön görülmüştür. Sened-i ittifak’ın padişahla ayanlar arasında imzalanan iki taraflı bir anlaşma olmasına karşılık Tanzimat fermanı, padişahın tek taraflı iradesi ile halkına tanığı hakları içeren bir belgedir. Bu açıdan Tanzimat fermanı hukuk devletine geçisin ilk basamağıdır. Ancak bir anayasa niteliği taşımaz. [3]
Bu fermanın tek olumlu yönü ise ülkemizi meşrutiyet devrinin anayasasına ve bazı siyasi, hukuki ve kültürel müesseslerine götüren bir köprü olmasıdır. [4]
1856 yılında batılı devletlerin baskısı altında ilan edilen ıslahat fermanı ile Tanzimat fermanında vaat edilen haklar doğrulanmış; Müslüman ve Hıristiyan uyruklar arasındaki hak, askerlik, kamu hizmetlerine girme ve vergi toplama hususlarını tekrar düzenlemiş ve Hıristiyan halkın haklarını genişletmiştir. Tanzimat ve Islahat fermanı ile gelen bu gelişmeler Osmanlı devleti içinde bir anayasacılık akımı doğurmuştur. Genç Osmanlılar adı verilen bu grup Osmanlı imparatorluğunun çöküntüden kurtula bilmesi için, meşruti bir monarşiye geçilmesini, yani padişahın yetkilerinin kurulacak bir meclisle sınırlandırılmasını gerekli görüyordu. Bu akımın etkisi ile, 1876 yılında ilk Osmanlı anayasası (Kanun-i Esasi) ilan edilmiştir.
Kanun-i Esasi ile yasama yetkisi, Meclis-i Umumi adı verilen Heyet-i Ayan ile Heyet-i Mebusan adlarında iki meclisten oluşan bir organa verilmiştir. Yani 1961 anayasasında olduğu gibi iki meclis sistemi kabul edilmiştir. [5]
Heyet-i Ayan adını taşıyan meclisin bütün üyeleri padişah tarafından atanıyordu. Heyet-i Mebusan üyeleri ise, halk tarafından iki dereceli seçimle seçiliyordu. Anayasa parlamentonun yetkilerini dar tutmuştur. Örneğin bir parlamento üyesinin kanun teklif edebilmesi için, önce padişahtan izin alması gerekmektedir. Her iki meclis tarafından kabul edilen tasarılar, padişahın onayı olmadan yürürlüğe girememektedir. Hükümetin Heyet-i Mebusan’a karşı sorumluluğu anayasada açıkça belirtilmemiştir. Ayrıca padişah istediği zaman Heyet-i Mebusan’ı feshedebilmektedir. Nitekim ikinci Abdülhamit anayasanın bu niteliğinden yararlanarak 1878 yılında Mebusan meclisini dağıtmış ve ülkeyi tekrar mutlakıyetle yönetmeye başlamıştır. [6]
Bu anayasada padişaha çok önemli bir yetkide 113. madde ile tanınmıştır. Bu maddeye göre padişah, hükümetin güveliğini tehdit ettikleri anlaşılın kişileri ülkenin çok uzak yerlerine sürgüne gönderme hakkına sahiptir. Nitekim padişah bu yetkisine dayanarak bir çok kişiyi sürgüne göndermiştir. [7]
1876 Anayasası 1903 ve 1914 tarihlerinde iki kez değişikliğe uğramıştır. 1909 değişikliğinde meclisin feshi ile ilgili 35. madde değiştirilerek meclisin ağırlığı artırılmış ve feshi zorlaştırılmıştır. Bunu yanı sıra padişaha vatandaşları sürgün etme yetkisi veren 113. maddede yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca kanun teklifinde bulunabilmek için padişahtan izin alma zorunluluğu da kaldırılmıştır. Böylece yapılan bu değişikliklerle padişahın yetkileri sınırlandırılmış ve parlamenter rejime geçiş için önemli bir adım atılmıştır.



*****
Kaynak:
1. DİKİCİ, M.F., Anayasa Hukuku İdare Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2002
2.ERDOĞAN, M, Anayasacılık Parlamentarizm, Silahlı Kuvvetler, Siyasal Kitapevi Ankara, 1993
3.ERDOĞAN, M., Anayasal Demokrasi,Siyasal Kitabevi, Ankara,1996,
4.GİRİTLİ İ., SARMAŞIK Jale, Anayasa Hukuku, Beta Basın Yayın, İstanbul, 2001.
5.GÖNENÇ, L., “2004 Anayasa Değişiklikleri”, Güncel Hukuk, Sayı. 7, Temmuz 2004
6.GÜRBÜZ, Y., Türkiye’de Anayasalar ve Yeni (1982) Anayasalar, Göztepe Yayınları, 1982.
7.ÖZBUDUN, E., Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2000.
8.PARLA, T., Türkiye’de Anayasalar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.
9.TANÖR, B., Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri, Der Yayınevi, 1992, İstanbul
10.TEZİÇ, E, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, 1998
11.www.yasayananayasa.ankara.edu.tr/
12.http://www.anayasam.org/anayasacilik.html
13.http://www.tbmm.gov.tr/tarihce/kb11.htm

Dipnot:
[1] Dikici, M. F. Anayasa Hukuku-İdare Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2002, s.45.
[2] Dikici. a.g.e. s. 47-48
[3] Gürbüz, Y. Anayasal Görüşler , Göztepe Yayınları, İstanbul, 1982, s.3-26.
[4] Giritli, Sarmaşık a.g.e. s.135
[5] Gürbüz. a.g.e.10.
[6] Özbudun E. Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara 2000, s.26
[7] Gürbüz, a.g.e. s.15,16.
[8] Dikici, a.g.e.,s.51,52.
[9] Parla, T. Türkiye’de Anayasalar İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s.17-18
[10] Dikici, a.g.e s.51-52
[11] Girtli, Sarmaşık a.g.e s.172-175
[12] Dikici, M.F., Anayasa Hukuku İdare Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2002, s.54,55.
[13] Tanör, B., Osmanlı Türk Anayasal Gelişmeleri, Der Yayınevi, 1992, İstanbul, s.259.
[14] Giritli İ., Sarmaşık Jale, Anayasa Hukuku, Beta Basın Yayın, İstanbul, 2001, s.209.
[15] Özbudun, E., Türk Anayasa Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2000, s.31.
[16] Parla, T., Türkiye’de Anayasalar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.24,25.
[17] Dikici, a.g.e., s.57.
[18] Gürbüz, Y., Türkiye’de Anayasalar ve Yeni (1982) Anayasalar, Göztepe Yayınları, 1982,s.3-26.
[19] Özbudun, a.g.e., s.13.
[20] Dikici, a.g.e., s.50
[21] TANITIM
[22] Dikici, a.g.e., s.62.
[23] Dikici, a.g.e., s.66.
[24] TANITIM
[25] Dikici, a.g.e., s.68.
[26] www.yasayananayasa.ankara.edu.tr
[27] Gönenç, L., “2004 Anayasa Değişiklikleri”, Güncel Hukuk, Sayı. 7, Temmuz 2004, ss. 44-48
Son düzenleyen NeutralizeR; 10 Nisan 2016 15:25