Arama

Dostluk Üzerine - Tek Mesaj #154

Musfuray - avatarı
Musfuray
Ziyaretçi
21 Ocak 2007       Mesaj #154
Musfuray - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlık Üzerine

Savaşın en kanlı günlerinden biri.. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve
- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?..
- Delirdin mi? der gibi baktı teğmen... Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile.. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakin..
Asker israr etti ve tegmen "Peki" dedi.. "Git o zaman.."
İnanılması güç bir mucize.. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü.. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti.. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
- Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim.Bu zaten ölmüs..
- Değdi teğmenim. dedi asker..
- Nasıl değdi? dedi teğmen..
- Bu adam ölmüş görmüyor musun?..
- Gene de değdi komutanım.Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için..
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
- ... Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı...Geleceğini biliyordum!..
Kalbimizde "Arkadaşlık" adında bir mucize var. Nasıl olduğunu veya nasıl başladığını anlamazsınız. Ama bu özel armağanı bilirsiniz ve arkadaşlığın Allah'ın en büyük armağanı olduğunu anlarsınız. Gerçekten de arkadaşlar cok nadide mücevherlerdir. Sizi gülümsetip başarmanız için cesaret verirler.Sizi dinlerler ve kalplerini size açmak isterler. Bugün arkadaşlarınıza onlarla ne kadar ilgilendiginizi gösterin.
Bir hastane odası. İki yatak ve hayatla ölüm arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası. Yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde.Pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar, pencereden dışarı bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeyen, aynı kaderi paylaşan hasta arkadaşına anlatıyor:
- Bugün deniz, dünden daha durgun. Rüzgar hafif esiyor olmalı.Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyor, kuğu gibi süzülüyor.
- Park mı? Ha, park henüz tenha. Salıncakların ikisi dolu, ikisi boş.Geçen haftaki sevgililer yine geldiler. Hep eleleler. Bir sıraya oturdular. Gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlar. Erkek bilgiç tavırla bir şeyler anlatıyor. Şimdi erkek, kızın saçlarını okşuyor. Ne kadarda birbirlerine yakışıyorlar. Ah kardeşim görmelisin.
- Erguvanlar bugün çıldırmış,öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış. Erikler desen keza, tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş, gelinler gibi.İşte parkın neşesi çocuklar geldi. Ellerinde rengarenk uçurtmalar, balonlar. Umutlarını göğe uçuruyorlar.
Bugun martıların keyfine diyecek yok. Masmavi denizin üzerinde gösteri uçuşu yapıyorlar. Arada bir suya şöyle bir dokunup günlük yiyeceklerini topluyorlar.
Bu böyle hergün sürüp giderken, her gördüğünü anlatıp dururken ansızın yeni bir kalp krizi geçirir pencere yanındaki. Duvar dibindeki düğmeye bassa doktoru çağırabilir ve belki de arkadaşı kurtulabilir. Ama, ama yapamıyor işte. Şeytan karışıyor işe. Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek. Bugüne dek kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle de görecek. Ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür. Ertesi gün duvar dibindeki yatağından pencere kenarındaki yatağa taşırlar kendisini. Beklediği an gelmiştir artık. Yattığı yerden pencereden dışarıya bakar.
Dışarda kapkara bir duvar, işte hepsi o kadar.
??????? :-((
Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş.
" Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahtaperdeye bir çivi çak" demiş.
Genç, birinci (ilk) günde tahtaperdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış.
Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş.
Babası onu yeniden tahtaperdenin önüne götürmüş. Gence; "Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtaperdelerden bir çivi çıkart (sök)" demiş.
Günler geçmis. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış.
Babası ona "aferin iyi davrandın ama bu tahtaperdeye dikkatli bak.Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş.Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır.Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak(kapanmayacak).Bir arkadaş ender bir mücehver gibidir.Seni güldürür yüreklendirir sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur seni dinler sana yüreğini açar" demiş.
Sizlerin tahtaperdenize koyduğum çiviler için beni affedin.
Evet Arkadaş;
Ne olduğumu, kim olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve daima ileriye
Bir gün, bir gün gelir ayrı düşsek bile
Biliyorum hiç bir zaman ayrı değil yollarımız
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız