Arama

Sanat Psikolojisi - Tek Mesaj #2

MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
25 Ocak 2007       Mesaj #2
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
ANDRÉ MALRAUX

Son devir yazarlarının en büyüklerinden sayılan Malraux, hayatı hareketle geçmiş bir şahsiyettir. Romanlar, tenkitler yazmış, dünyanın birçok yerlerini gezmiş, ihtilâllere karışmış, esir olmuş, filim çevirmiş, kitap kapakları çizmiş, resim galerisi açmış, arkeoloji tetkiklerinde bulunmuştur. 1933'de Goncourt mükâfatını kazanmış, 1945'de De Gaulle'ün kabinesinde istihbarat bakanı olmuştur. En meşhur eserleri, Les Conquérants, La Condition Humaine adlı romanları ile, İspanyol iç harbine tayyareci olarak iştirâk ettiği sıralarda yazdığı, Espoir'dır. Malraux, uzun zaman komünist sayılmış olmasına rağmen hiçbir vakit partiye girmemiştir. O, daha ziyade Troçki'nin fikirlerine taraftardı. Son zamanlarda da Amerika'nın geleceğine inanır göründüğü söyleniyor.

Aşağıdaki parçalar, müsveddeleri son harb içinde almanlar tarafından yakılmış bir kitabının vaktiyle Verve mecmuasında neşredilmiş olan bir kısmından tercüme edildi.

SANAT PSİKOLOJİSİ

Her zaman bir şekle bir başka şekilden varılır. Varılan şekil daima evvelkinin izlerini taşır. Ne erken oluş, ne dehâ, bizi doğrudan doğruya hayatı kavramaya götüremez. Erken olmak sadece taklide erken başlamaktır. Sanatkâr, sanatına hayattan değil, taklitten varır. Her yaratış, aslında, imkân halinde olan bir şeklin taklit edilen bir şekille mücadelesidir. Her şair Rimbaud gibi Demirci'sinden Sarhoş Gemi'sine gider. Sanatkâr, dilini kendi yaratır; ama onu konuşmadan önce, öğrenmesi lâzımdır. Yazarın, kendi sesiyle konuşabilmesi için, yıllarca bir dili konuşması gerektir.

Nietzsche der ki: "Her duyu ebedileşmek ister." Sanat duyusunda da bir devam arzusu vardır. İnsan, bir bahar sabahı şair oluvermez: bir şiirin çoşkunluğu ile şair olur. Sanatın verdiği o coşkunluk da geçer; geçer ama, yavaş yavaş. Biz onun geçmemesini ister, elimizden gitmemesi için çalışırız. Şiirin, desenin, şeklin, musikinin tesiri, gözü veya kulağı peşine takar; bir hatıra gibi hayalimizde kalır. Nasıl hayal hatırayı tekrarlayarak yaşatmak isterse sanat heyecanını da yeniden yaratarak devam ettirmeğe çalışır.

Her gerçek sanatçı pastiş yolundan geçer ve bu yoldan kendini bulur. Ressam bir şekil dünyasından başka şekil dünyasına, yazar bir kelime dünyasından bir başka kelime dünyasına, mu****** de seslerden seslere geçer. Sanatçının hayatı kavraması sanata başlarken değil, sonradan olur. İster romancı olarak dilden aldığı kelimeleri kullansın, ister ressam olarak hayattan aldığı şekilleri, canlı modeli ister olsun, ister olmasın, her sanatkâr mu*****inasla mimara, yani canlı bir şekli kopya etmek zorunda olmıyan sanatkâra benzer. İlk davranışı hep birdir. Sanatı ne olursa olsun; ister ressam olsun, ister romancı, ister şair; işe daima ya resimden başlayacaktır, ya romandan, ya da şiirden; mu*****inasın musikiden başladığı gibi. Vakaların da, kelimelerin de, şekillerin de alfabesi başlangıçta seslerinki gibi kullanılır. Bir sanatkâr, başlangıçta, hiç de öteki insanlardan daha duygulu değildir. Ne romanesk olmak romancı olmaktır; ne de hulyadan hoşlanmak şair olmak demek. Ressam, her şeyden önce, resimleri seven adamdır; manzaraları değil. Şair de, ilkin batangüneşten değil, mısralardan hoşlanır, Sanatkârın ilk malzemesi hiçbir vakit hayat olmamıştır; ilk örnek her zaman için bir başka sanat eseridir.

Terüme edenler: Sabahattin EYUBOĞLU - Orhan Veli KANIK