ORTAOYUNUNDA YABANCILAŞTIRMA KAVRAMI (3)
Ödüllü oyunundan:
Pişekar: Ah Hamdiciğim, onu hiç sorma; valide de peder de pek az bir ara ile irtihâl etti
Kavuklu: Aman İsmail olur şey değil, zorları ne idi?
Pişekar: Ne anladın birader, acele zor ister mi ya?
Kavuklu: Öyleyse, acele aceledir, zor olmaz ya?
Pişekar: A birader neler söylüyorsun anlayamıyorum. Yoksa yanlış mı anladın?
Kavuklu: Yoooo! İntihar ettiler demedin mi? Baban mı, annen mi evvela?
Pişekar: İntihar değil, irtihâl. Yani ahirete rihlet ettiler a canım. Peder evvela göçtü.
Kavuklu: Hiçbir aklı eren ahbabın yok mu idi İsmail? Haydi sen bilemedin.
Pişekar: İnsanın bin türlü ahbabı olur ve bilemediğini öğrenir. Fakat burada benim bilemediğim bir iş yok birader.
Kavuklu: Nasıl yok. Evvela ana direklerini sağlam koya idin hiç göçmezdi.
Pişekar: Haydi sen de münasebetsiz. Ben pederden bahsediyorum, sen bir çukur göçmüş farz ediyorsun.
Kavuklu: Ulan adam göçer mi be?
Pişekar: Be canım bilmez misin, göçtü, yürüdü, çöktü gibi tabirler daima kullanılır. Ben de sana göçtü dedim, yani vefat etti.
Eskici Abdi oyunundan:
Pişekar: Allah başka acı keder göstermesin. Valde sağdır inşallah. Bende çok emeği vardır o kadının
Kavuklu: Onları kapayalım İsmail
Pişekar: Canım neden kapayalım, berhayat değil midir yoksa? Ona çok hörmetim vardır. Söyle bakalım ne oldu?
Kavuklu: Sorma dedim ya.
Pişekar: Canım birader beni meraktan kurtar ne oldu söyle?
Kavuklu: Göçtü İsmail Efendi göçtü.
Pişekar: Ah Vah Vah, canım birader göçtüğünü anlamadınız mı?
Kavuklu: Anladık, ama elimizden bir şey gelmedi. Hiçbir şey yapamadık.
Pişekar: Amma tuhaf yahu, insan onun göçeceğini anlar anlamaz derhal bir usta getirir
Kavuklu: Evet onda hata ettiğimizi anladık, ama ne çare ki bir iştir oldu.
Pişekar: Peki şimdicene öyle çökük bir halde mi duruyor?
Yukardaki parçalarda genel olarak metne yabancılaşmanın yanı sıra, sözcükler de yabancılaştırılmaktadır: “göçtü” sözcüğü bu sorulu-yanıtlı bölümde gittikçe abes bir durum almakta ve sonunda kişi o sözcüğe uzaktan bakmaktadır. Başka bir yabancılaştırma da, konuya olan yabancılaşmadır ki bunun üzerinde ilerde duracağım.
2.Oyun Düzeninde:
Genel olarak Orta oyununun bütününde ve oynanan yerde “yabancılaştırma” vardır. Açık havada gün ışığında, boş bir alan üzerinde iki dekor parçası ile günün her saati, yılın her dönemi ve dünyanın her yeri gösterilir. Gün ışığı altında sabah, öğle, ikindi, gece yaratılır. Seyirciler, mavi bir gök ve parlak bir güneş altında bir sokakta ya da evde geçen bir olayı seyrederler. O alan bazen bir faytonun içi, bazen sallantılı bir tramvayın yolcu yeri, bazen de dalgaların bir aşağı bir yukarı kaldırdığı bir kayık oluverir; bir bakarsınız aynı yer salıncakların sallandığı, atlıkarıncaların döndüğü bir bayram yeri ya da külhanbeylerin nâra attığı ıssız bir sokaka durumuna giriverir.
Oyunculukta:
2.a:Oyunucu ile konu arasındaki “yabancılaştırma” kavramı için önce bir örnek verelim:
Pişekar:Bak birader tramvay da geldi. Azıcık hızlı yürüyelim de yetişelim. (sürükler) Hah yetiştik, atla birader atla (sıçrayarak) hop haydi birader, ne duruyorsun atlasana, aman kondüktör efendi sakın düdükleme, hop. (Oldukları yerde tramvaya atlama taklidi yaparlar) Haydi bindik, düdükle de gidelim. (düdük çalar gibi yapar) Haydi oğlum bize iki bilet kes Şehremine. (Kavuklunun elini tutarak) yo vallahi verdirmem sen benim misafirimsin. (Elini tutar) Sana katiyen masraf ettirmem. Haydi oğlum sen oan bakma iki bilet kes, al şu paranı da. (Boyuna döner dururlar)
Kavuklu: İsmail, tramvay beni pek sarsıyor, ben ineceğim, (İsmail’in elini bırakır) Hop! (Diyerek tramvaydan atlar gibi yapar ve oturur) Of...Of...
(...)
Tımarhaneye oğlum tımarhaneye. Ulan bir saatte şurasını dört döndük, olduğumuz yerden bir karış bile ayrılmadık. Çıldırdın mı yoksa eğleniyor musun?
Bu bölümde Kavuklu, tramvayla yaptıkları yolculuğun oyun alanında dört dönmekten başka bir şey olmadığını söyleyerek kendini ve seyirciyi konuya yabancılaştırır. Seyirci, bir Orta oyunu temsilinde hiçbir an kendini ortadaki olaya ve seyrettiği kişilere özdeş saymaz; duygusal bir yolda kapılmaz ortadaki oyuna. Ayrıca, konuya yabancılaşma eylemi, Pîşekâr’ın hem kendini, hem de vatmanı göstermesi ile ortaya çıkar. Kavuklu ise tramvaya binme ve tramvaydan atlama yansılamasını “yabancılaştırma” yoluyla verir.
2.b: Oyuncu ile rolü arasındaki “yabancılaştırma”, oynayanın rolü ile kendi arasına uzaklık koyması ile varolur. Oyuncu, gösterdiği rolün gizemcisidir. Yukarıdaki örnekte Pîşekâr’ın aynı anda vatman gibi, Gülme Komşuna oyununda Pîşekâr hem kendini hem arabacıyı gösterirken, Kavuklu da hem kendini hem de arabanın atını yansılar. Oyuncu, üstüne aldığı rolün özelliklerini ve bu özellikler yoluyla insansal eğilimleri gösterir. Bu eğilimler yoluyla da “toplumsal jest”leri sağlar. Bunun için de, bu tür oyunculukta her an gelişen bir ruhsal yaşama değil, ama ruhsal durumların temelini gösteren hareketler yer alır.
2.c: Orta oyununda, ön düzeyde hareketler vardır; hareketler yoluyla psikolojik sonuçların görünümü getirilir. Bu da, Batı tiyatrosunun genel özelliği olan psikolojiden harekete yönelme sisteminin tam tersidir. Bu tür göstermeci tiyatroda oyuncular, sanki hareketlerinin içinde değil de yanında gibidirler. Gülme Komşuna oyunundan bir örnek alalım:
PîşekârArabacıyı çağırır gibi yaparak) Arabacı, arabacı...Bizi Şehzadebaşı’na kaça götürürsün? (Sesini değiştirerek) On beş kuruşa, (Kendi sesiyle) On kuruşa idare etmez mi?
Kavuklu: (Bu esnada Pîşekâr’a bakmaktadır) Çıldırdın mı yahu kiminle konuşuyorsun?
Pişekar: Görmüyor musun arabacıyı?
Kavuklu: Alimallah seni bağlar tımarhaneye yollarım, araba nerede?
Pişekar: Önünde duruyor. Çok söylenme. Bak ben biniyorum. (Arabaya biner gibi yapar. Kavuklu da onu taklit eder) Şöyle öne geç bakayım.
Kavuklu: Bunun önü arkası nerede?
Pişekar: Ömründe araba görmemiş gibi yapıyorsun. (Pastavı Kavuklu’nun kafasına vurarak “Deh! Deh!” diye arabayı sürer ve meydanı iki defa devreder) Eh geldik.
Kavuklu: Ne insafsız arabacı bu! Durmadan hayvanı kamçıladı. Sanki bana vuruyormuş gibi de acısı yüreğime çöktü.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 14 Kasım 2008 14:43