Dağlar Kıskandı Bizi
Yarım bir denizdim ben, diğer yanımda sen olan.
Aceleyle birleşince biz, okyanuslardı yaratılan.
Sevdamızı okşayan dalgalarda, sevgi içinde yüzerlerdi
mutlu, şen yunus balıkları.
Büyürdü sularımızda hasret özlü, mercan adaları.
Ya rengini gözlerimden almış kahverengi yosunlar?
Ya doğanın kutsal bestelerle sevdamızı fısıldaması?
Bu, öylesi tarifsiz bir doyumsuzluktu ki, ikimiz de
bilemedik bizi gözleyen, bize imrenen zirvelerdeki kem gözleri.
Oysa gün loşluğuyla gece karasının eşiklerinde
kıskançlık nöbetindeymiş onlar!
.
Bir ufukta tüterken benim kahve buğusu gözlerim,
diğerinde sevda yanığı dumanın yükselirken senin;
kara kara bulutlarla, hırçın rüzgarlar gönderildi üzerimize.
Alt üst olacağımız fırtınaların başlangıcıymış bu meğerse...
.
Eskimeden, eskiden kalmış sevda çatlaklarında sen aynı kalırken,
içimdeki kıskançlık közlerinde buharlaşmakta benim mavim...
Bıraktığımız izler nefret yosunları, inat çamurları...
.
Eksilmiş ruhumla yorgun bedenimde zorlanmakta
çılgın sevgi dalgalarıyla sınırlarım.
Boşa akan pınarlarımda solarken sular, uyumakta renkler.
Kurumuş, yıkıntı bir dünyada can çekişen,
karaya vurmuş umutlardır korkularım.
.
Ya her gün az, biraz yıkılırım, ya da bir gün, birden yok olurum...