HER AŞK İNTİHAR EĞİLİMLİDİR
bil ki sevgili,
her aşk; er geç ayrılığın onayından geçecektir
ve elbet her yaşamı
ölüm tasdikleyecektir...”
I
sığındığımız deniz fenerinde
suları çekilmiş bir okyanus zaman
zırhlı bedenlerin, saydam ruhlarıyız
infialden inzivaya dönen bir mevsimde
artık kendi med cezirimize hazırlanmalıyız....
görüş mesafesi acılar kadardır
bebeğini düşürmüş gözlerin
ve zamanla sıvanmış duvarlar gibi
aşk en derin çatlağıdır tarihimizin...
kundaklanmış ömrümüzden
arda kalan küller
ve isli ayna kırıkları
etimize hükmünü çoktan yitirmiş fermanlar yazacak
son ampül de kırılmışsa deniz fenerimizdeki
ölüm; aşkın buğusuna yazılan bir vasiyettir ancak!
II
namludan çıkıp tetiği vuran
kurşuni bir dumanın isinde
en derininden bir nefes çekmeliyiz
mühürlenmeden ferman
çünkü sevgilim
kusursuz aşkların seri katilidir zaman
bizden geriye sevgili
dillendirilmemiş isyanımız kalacak yadigar
ve bir kaç kısa cümle
a rh pozitif mürekkeple yazdığımız
bir çerçeve düşecek duvardan
vesikalığa dönüşecek fotoğrafımız...*
yine de;
tehditkar bir korkunun tereddütündeysen eğer
meydan okurcasına en büyük ihanetlere
dört karatlık bir dolunayda
dişlerinin arasında gümüşi bir jiletle
şahdamarımdan öpmelisin beni
ne de olsa
bir bağımlılıktır yalnızlık
yine de bilmelisin;
tekilleşemez ayrılık...
gövdemi titretirken yüksek nabız
incelirken tuz tenimde
yatağını terk etmişken tükürük ve gözyaşı
irkilmeliyim lif lif
bazen sevişirken ölmek
oldukça cazip bir teklif...
III
sabahına söz vermiş bir gecede
önsözü çoktan yazılmış bir aşkın
son sözleri söyleniyor
tılsımını üfleyen rüzgar
savuruyor örümcek ağındaki
kımıltısız hayalleri
sokak lambalarının sefilliğine
boyun eğiyor, kutsadığımız deniz feneri...
ayyuka kavuşmak isterken kaybolan
iki kuşun intiharını soluyor gece
iniltili bir iç çekiş gibi
ve nemli bir sisin gölgesinde
hiçliğe uzuyor iki çıplak beden
tabir-i caiz aşklar
katli vacip yaşamlara dönüşürken.....
Zeki KUMOVA