YANIK GÜL KOKUSU
/bir şarkı çalıyor
derinlerde
"hicran yine hicran mı bu aşkın sonu söyle"/
biz aşkı öğrendiğimizde
kirlenmemişti ayın yüzü
bunca tutulma yaşanmamıştı daha
parlaktı yıldızlar
ellerimiz kamaşırdı kendi gücünden
dalkıran rüzgârlarda
-düşmana hançer
yâre kuştüyü kınsız pusat-
gün doğuyordu, -uykusuzduk-
geceyi çoğaltan baykuşa inat
neceftaşı bir ay altında
ıhlamur kokuları salarken Mayıs
tohumlar atmıştık gündoğumlarına
ayın sedef tenine kökboyalarla
yeni bir iklim çizmiştik sabaha karşı
varsıl şehirleri kırmızı kalem nakışlı
ilk kez aralar gibi
araladık mavinin kapısını
gül ve tütün kokuyordu dudaklarımız
gök rakımlı tepelerde
açarken anemonlar
geçtik kayısı bahçelerinden, yeğni adımlarla
genzimizde hâlâ
süründüğümüz menkıbenin
yanık gül kokusu
Perihan BAYKAL...