Keşfedilmeyen bir yeraltı şehri
bir gün kızıllığında bakışların
dilsizdir kelimeler
konuşurken gözlerin
nasır tutmuş ellerin
boştur artık sevdaya
ellerimi arar
bir kadehle boğulurken hüzün
sazla çalınır sevdanın sesi
yavaş yavaş dudaklardan dökülen
yağmur duasıdır özlemin.
senden doğar kalyon arası yankılar
dişisini arayan bir güvercin gibi
ağzında zeytin dalı
döner dolaşırsın peri bacalarında
penceresiz umutlar içinde tutsak gönlün
keşfedilmeyen bir yeraltı şehri
avuçlarımda sakladığım sıcaklığın
şimdi karlar üzerinde kızıl bir leke
aşk buram buram kokan arzu
bir dudak izi kadehlerinde