neden aramadan hiçbir yazdığıma ve sebepsiz kalmışken bütün
hatalarım,belki biraz kırılarak,tabi ki birçok kere de kırarak her gece her
sessizlikte şiir denen fahişenin koynunda yatarak,çogu gün aç kalarak -
ödenmemiş birçok fatura,açılmamış birçok kitap- bir derinlik arayarak
sıradanlığıma işte sırf bu sebeplerden zehrimi karıştırıyorum hayatın kanına.
kimilerine saçma gelecek,belkide gelen benim bin düş yılıdır yaşadığım;çöl
akşamları kadar bakir ,şehirlerin o makyajlı kalabalıkları kadar yorgun garip bir
tanıma sığmıştı yalnızlık...
peki ya neden? diye bir soru atıldı sonra ortaya.acıtan bunca şeye rağmen
kayıp bir deniz gibi karayı arayıp durmak neden?sonra birçok cevap bulundu elbette bu sırrı derinliğinde gizli soruya.birçok tanıdık yüzden birçok tanımadık cevap...fakat herkes unuttu bunca zamandır bu soruya verilmesi gereken asıl cevabın bana ait olduğunu.herkes benim varolduğumu bile unuttu.bense küçük bir deftere;her an her gün her gece zamanı vareden her aralıkta acı çekerek(yada haritanın herhangi bir yerinde parmağımızı bastığımızda denk gelecek olası bir savaştan "arta kalan"çocuk cestlerini düşünürsek) acı çektiğimi sanarak durmadan hayatı yazıyordum.birde kızımı... bilmem kaçbin düş yılıdır kalbimin bir yerlerinde uyuyan herkesten sakladığım kızımı....
tabi birde seni sevdiğim....esir ruhlar gibi bir öykünün içinde hapsolmuşsak da ve çoğu zaman o ağır yenilgilerimizi bu aşka saklasak da yine de yazdım seni....
yazdım bana ait herşeyi;hüznü ,acıyı,kaderi,birçok kere aşkı,kaybetmişliği,ençok da
seni...