aynalar...
göz iliği günde,
aldanış...
har sandalları içinde,
kül deryasında kalışı,
anlatılmazdı yananın...
ne masalıydı,
ne fısıltısıydı rüyanın;
duvarda tozlu geçmiş,
can kırıkları içinde,
eğilip kalkışıydı,
bir adamın.
ki yorgun,
ve başı dik kavgasında,
yalnızlığa sataşmasıydı...
aynalar...
bir arkası mazim...
bir türkü,
narın tütsüler içinde,
boğuk notadan çalan..
telaşlı,
acemi bir acıdan bakıyorum,
terk edenin ardından...
kolay,
kim bilir karşımda duran aynaya,
yarından bahsetmek.
gözleri susturmak,
dil kelepçedeyken,
kimbilir daha acı olanı,
ya sevdayı,
susmazı,
hep konuşanı yüreğe,
öldürmek,
haddinden güç...
aynalar,
göz iliği günde, aldanış...
gidiyorum,
çıkıyorum hüzün gelinciğim.
beni bekleyen rıhtım vaktine.
dışarda bekleyen,
içerde depreşen sızıya kaldım.
arkası zindan,
bir yüzü ayan yaraya düştüm...
bekle bir günü,
bir günü tomurcuktan topla..
ki gün,
filizlendi,
boy verdi gerdanında sevginin...
baktığım gül,
gördüğüm sen,
tuttuğum elin,
dal üstünde senin...
işte,
herşey,
varlık adına kalan,
yokluk gibi bir anlam,
adın...
ve aynalar,
gün iliği günde,
iki göz yaşı...
sadakat....
ahmet arslan