Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2005       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Hz. İsa MESÎH ya da İSA MESÎH olarak da bilinir.


(d. y. İÖ 6, Yahuda - ö. y. İŞ 30, Kudüs),
Hıristiyanlığın kurucusu.

Ad:  Hz_İsa.JPG
Gösterim: 3383
Boyut:  46.0 KB
İslam inancına göre Israiloğullanna gönderilen peygamberlerden biridir; dört kutsal kitaptan üçüncüşü olan İncil Hz. İsa’ya vahy edilmiştir. İbranice Yeşu (Yunanca İesous, Latince Iesus) olan adı “Yehova’nın yardımı” anlamındaki yehoşua (yah: “Yehova” ve hoşia: “yardım”) sözcüğünden gelir. Mesih (İbranice Maşiah: “meshedilmiş, kutsal yağla kutsanmış”; Yunanca Hristos; Latince Christus) adı, Israiloğullarının Hz. Davud soyundan gelerek yeryüzünde Tanrı’nın egemenliğini kurmasını bekledikleri kurtarıcı kralla özdeşleştirilmesin den kaynaklanır. Yeni Ahit’teki metinlere göre Yahuda kralı I. Herodes (Büyük) döneminde Beytlehem’de, Hz. Davud soyundan gelen Yusuf un bakire nişanlısı Meryem’in oğlu olarak doğmuş Herodes’in ölümünden (İÖ 4) sonra Celile’deki Nasıra kentine getirilmiş, 30 yaşlarında “Vaftizci” olarak bilinen Yahya peygamber tarafından Şeria Irmağında vaftiz edilmiş, Celile dolaylarında mucizeler gerçekleştirerek öğretisini yaymaya başlamış, Kudüs’te Yahudilerin en yetkili kurulu Sanidrin’in suçlu bulması üzerine Romalı Yahuda valisi Pontius Pilatus’un kararıyla çarmıha gerilmiştir.

Hz. İsa’yla ilgili kaynaklar.


Hıristiyanlık dışı ilkçağ kaynaklarında Hz. İsa’dan çok az söz edilir. Romalı tarihçi Tacitus İS 110’da kaleme aldığı Annales’te (Yıllıklar) Chriştianus (Latincede “Hıristiyan”) adının “İmparator Tiberius döneminde Vali Pontius Pilatus’un idam ettirdiği Christus’tan kaynaklandığını” bildirir. Genç Plinius İS y. lll’de İmparator Traianus’a gönderdiği bir mektupta Mesih’e “bir tanrı gibi” ilahiler adayan “hurafecilerden”, tarihçi Suetonius da De vita Claudii’öe (İÖ 100’den sonra; Claudius’lann Yaşamı) “Mesih’in kışkırtıcılığı yüzünden huzursuzluk çıkaran Yahudilerden” söz eder. Daha bu tarihlerde “Mesih” sözcüğünün Hz. İsa için kullanılan bir özel ada dönüştüğü anlaşılmaktadır. İmparator Domitianus’un sarayında görev yapan Yahudi tarihçi Flavios İosephos da İoudaike arkhailogia (Yahudilerin Tarihi) adlı yapıtında, İS 62’de “Mesih denen İsa’nın kardeşi Yakub”un taşlandığını yazar. Talmud’da İS 1. ve 2. yüzyıl hahamlarından aktarılmış birkaç ifadeye göre ise Panther adlı Romalı bir askerin gayri meşru oğlu olan İsa büyücülükle uğraşmış, bilgelerle alay etmiş, halkı saptırarak karışıklıklar çıkarmış, çevresine beş mürit toplamış ve Pesah (Hamursuz) arifesinde asılarak ya da çarmıha gerilerek idam edilmiştir.

Bunlar dışında Hz. İsa’nın yaşamına ilişkin hemen bütün bilgiler Hıristiyan kaynaklarına, özellikle Markos, Matta ve Luka İncillerine dayanır. En erken İS 70-100 arasında kaleme alındığı sanılan İncil’lerde Hz. İsa'yla ilgili nesnel olgularla inançları birbirinden ayırmak çok güçtür. Hıristiyanlığın biçimlenmesinde belirleyici rol oynayan, Hz. İsa’nın ölümünden sonraki pazar günü dirildiği, 40 gün süreyle çeşitli yerlerde havarilerine gözüktüğü ve ardından göğe yükseldiği inancı dört İncil’de de yer alır. Incil ve Yeni Ahit yazarlarının Hz. İsa’yı tanımlamak için kullandığı “Tanrı’nın Oğlu” (Matta 16:16; Yuhanna 1:14, 3:16; Galatyalılar 2:20; Markos 1:1), “Söz” (Logos; Yuhanna 1:1; 1:14; Vahiy 19:13), “Mesih”, “Rab” gibi terimler İsa’nın Göğe Çıkışı inancı temelinde olgunlaşan ilk Hıristiyan öğretisini yansıtır. Hz. İsa’nın İncil metinlerinde kendi ağzından yer alan sözlerinde kullandığı “İnsan Oğlu” adı ise Eski Ahit geleneğinde (Daniel 7: 13-14) yeryüzünde saltanat verilecek gizemli bir varlığı belirttiği için Hıristiyanlarca “Mesih”le eşanlamlı sayılmıştır. Oysa Hz. İsa bu adı genellikle üçüncü kişi olarak ve gelecek için kullanır; bazı yerlerde kendisini İnsan Oğluyla özdeşleştirdiği bile belirsizdir.

Hıristiyan Kilisesi, özellikle Hz. İsa’nın dirilişine “tanıklık ederek” havarileri arasına sonradan katılan Aziz Paulus’un Yeni Ahit’te yer alan mektuplarının etkisiyle Hz. İsa’nın tanrısal görevi ve kişiliğiyle ilgili karmaşık bir ilahiyat geliştirmiş, daha Havariler Amentüsü’yle birlikle Hz. İsa’nın “başlangıçta”, yaratılıştan önce Tanrı’yla birlikte ve Tanrı olduğu, Tanrı’nm tek oğlu olarak Kutsal Ruh aracılığıyla Bakire Meryem’den dünyaya geldiği, yeryüzüne yeniden inerek inananları ve inanmayanları yargılayacağı dogmaları biçimlenmiştir. 4. yüzyıldan sonra Nikaia, (İznik), Konstantinopolis (İstanbul) ve Khalkedon (Kadıköy) konsilleri Tanrı’nın tek olan özünde üç kişiliğin (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh) bulunduğu, Oğul’ un Baha’dan türediği ve onunla aynı tözü paylaştığı, insanlığı Baha’yla barıştırmak ve bütün yaratılışı onunla kusursuz uyuma kavuşturmak üzere Mesih’te bedenleştiği, yaratılışın onun aracılığıyla sonsuz olgunluğa erişerek Tanrı’ya döneceği dogmalarına bugünkü temel biçimini kazandırmıştır. Buna göre, tanrısal doğayı eksiksiz biçimde taşıyan Oğul, bedenleşme gizemiyle aynı zamanda eksiksiz bir insan doğasına bürünerek insanlığın yazgısını bütün sonuçlarıyla üstlenmiş ve çarmıhta bütün insanlık adına Baba’ya sunduğu kurbanla insanlığı sonsuz yaşam kayrasına kavuşturmuştur.

Kuran ve sünnet gibi temel İslam kaynaklarıda Hz. İsa’dan “Mesih” (Ali Imran 45; Nisa 157, 171, 172; Mâide 17, 72, 75; Tevbe 30,31) adıyla söz eder; onu “Kelimetullah” (Allah’ın Kelimesi) ve “Allah’tan bir ruh” (Nisa 171; Al-i İmran 39, 45) olarak niteler; Hz. İsa’nın “Ruhül-Kudüs”le (Kutsal Ruh) desteklendiğini (Bakara 87) bildirir; Meryem’ in bakireliğini (Al-i İmran 45, 47, 59; Meryem 17-23; Enbiya 91; Mü’minûn 50), Hz. İsa’nın mucizelerini (Bakara 87, 253; Al-i İmran 46,49; Mâide 109-115; Meryem 27-34,36), kıyametten önce yeryüzüne ineceğini doğrular. Buna karşılık Kuran Hz. İsa’yı Tanrı’nın oğlu ya da kendisi sayan Hıristiyan inancına kesinlikle karşı çıkar (Meryem 35, 88-93; Yunus 68; Bakara 116; Enbiya 26; Mâide 17,116-118); onun Tann’ mn bir peygamberi ve kulu olduğunu (Mâide 75; Al-i İmran 48-49; Zuhruf 59,64) vurgular; ayrıca Hz. İsa’nın öldürülmediğini, yalnızca “Yahudilere öyle göründüğünü”, Tanrı’nın onu eceline erdirerek kendi katma yükselttiğini (Ali İmran 54-55; Nisa 157-158; Mâide 110) bildirir. Kuran ve sünnet dışında da İslam geleneğinde Hz. İsa’nın yaşamına ve sözlerine ilişkin pek çok rivayet aktarılmış, bunların bir bölümü Gazali’nin İhya-i Ulumüd-Din adlı yapıtında yer almıştır.

Doğumu ye peygamberlik öncesindeki yaşamı.


Hz. İsa’nın doğum tarihine ilişkin en güvenilir kestirim, Luka İncili’nin (2:1) Mesih’in dünyaya gelişini İmparator Augustus’un İÖ 6’da Yahuda’da yaptırdığı ilk sayımla ilişkilendirmesine dayanır. 6. yüzyılda Dionysius Exiguus, Hz. İsa’nın doğum tarihini Roma’nın kuruluşunun 754. yılının başı olarak belirlemiş ve bu tarih Miladi takvimin başlangıcı sayılmıştır. 19. yüzyılda İS 4-5 ile İÖ 5-4 tarihlerinin daha doğru kestirimler olduğu öne sürülmüştür.

20. yüzyılda ise İncil metinlerinde Hz. İsa’nın doğumu sırasında Beytlehem üzerinde görüldüğü anlatılan yıldızın (bak. Beytlehem Yıldızı) tarihlenmesine bağlı olarak, Halley kuyruklu yıldızının gözüktüğü İO 12, Mars Jüpiter Satürn kavuşumunun gerçekleştiği İÖ 7, Oğlak Novası’nın ve Kartal kuyruklu yıldızının görüldüğü İÖ 4, Jüpiter Venüs kavuşumunun gerçekleştiği İÖ 2 gibi tarihler de birer varsayım olarak ortaya atılmıştır. İS 4. yüzyılda kilisenin Mesih’in doğum günü olarak belirlediği 25 Aralık ise Roma dini ile Mithra kültünün ortak bir güneş şenliğinin tarihiyle çakışır.

Markos İncili’nde (1:24, 10:47, 14:67; 16:6) sık sık “Nasıralı” biçiminde anılan İsa’nın doğum yerinin Matta (1:18-25) ve Luka (2:1-7) İncirlerinde Hz. Davud’un yurdu Beytlehem olarak gösterilmesi, onu Mesih’le özdeşleştirme çabasıyla ilişkilidir. 1986’da Sovyet astronomu Aleksandr Reznikov, Hz. Isa’nın, 1Ö 12’de Halley kuyruklu yıldızın ın başucu noktasında bulunduğu Zabulon’da doğmuş olabileceğini öne sürmüştür. Matta ve Luka (3:23) İncirlerinde Hz. İsa’mn soyunu Hz. Davud’a bağlayan, ama birbirinden çok farklı iki soyağacı yer alır.

Bu inancı Bakire Meryem öğretisiyle bağdaştırabilmek için Matta’ dakı soyağacı Yusuf tan İsa’nın babası değil, “Meryem'in kocası” biçiminde söz eder; Luka’nın soyağacı ise İsa’nın Yusuf’un oğlu “sanıldığını” belirtir. Buna karşılık İncil metinlerinde Meryem’in bakireliği ile Hz. İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğu inancı arasında herhangi bir bağ kurulmaz. Meryem’in bakireliği burada henüz Helenistik Yahudiliğin Tann’mn ve onun ruhunun yaratıcı gücüyle ilgili inançlarını yansıtır. Bu inanç, Eski Ahit’in (İşaya 7:14) Mesih’in bir “kız” dan (İbranice alma; bu sözcük Eski Ahit’in ilk Yunanca çevirisi Septuagint’te “bakire” anlamına gelen parthenos sözcüğüyle karşılanmıştır) dünyaya geleceği kehanetiyle sonradan bütünleşmiştir. Buna karşılık Kuran’da Meryem’in evliliğinden hiç söz edilmez; Hz. İsa’nın annesinin Âdem, Nuh ve İbrahim’in soyundan İmran’ın kızı olduğu ve Yahya peygamberin babası Zekeriya’nın himayesinde yetiştiği anlatılır (Al-i Imran 33-37).

Markos İncirinde (6:3) İsa’nın dört erkek kardeşi (Yakub, Yusuf, Yahuda ve Simon) ile kız kardeşleri olduğundan ve marangozluk yaptığından söz edilir. Gene Markos’a (3:31-35) göre İsa’nın annesi ve kardeşleri başlangıçta onun öğretisine katılmamışlar, hatta ondan uzak durmuşlardır. İncil metinlerinde, yurttaşlarının Hz. İsa’ya sık sık “rabbi” ya da “rabboni” biçiminde seslenmesi, gençliğinde geleneksel bir Yahudi eğitiminden geçtiğinin göstergesi sayılır. Hz. İsa, ailesiyle birlikte birkaç kez Kudüs’e de hac ziyaretinde bulunmuş olmalıdır (Luka 2:41).

Peygamberlik dönemi.


Hz. İsa’nın peygamberlik görevinin, Vaftizci Yahya’nın tövbe çağrısıyla .aynı tarihlerde başladığı varsayılır; Luİca İncili’nin (3:1) Tiberius’un hükümdarlığının 15. yılı (İS 28/29) olarak belirlediği bu tarih başka kaynaklarca da doğrulanır. Hz. İsa, kendi ağzından aktarılan sözlerde Yahya’yı bütün peygamberlerden üstün sayar ve kendisinin habercisi olarak tanımlar (Matta 11:10-13; Markos 9:11-13; Luka 7:27-28). Kuran da Yahya’dan “Allah’tan olan kelimeyi (Hz. İsa) doğrulayan bir peygamber” (Al-i İmran 39) biçiminde söz eder. Yahya’nın uyguladığı suyla vaftizin, İÖ 2. yüzyılda Lût Gölü dolaylarında Kudüs’teki ruhban zümresine karşı inzivacı bir tepki biçiminde ortaya çıkan, ama ruhbanlık ve şeriata bağlılık geleneğini katı biçimde sürdüren Yahudi mezhebi Essenlileıce de uygulandığı bilinmektedir. Bu nedenle Vaftizci Yahya’nın ve Hz. İsa’nın Essenlilerden geldiği de öne sürülür. Ama Hz. İsa peygamberlik görevini Vaftizci Yahya gibi çölde değil, Celile’nin köylerinde, Beytsayda, Horazin ve Kefernahum gibi kentlerde halk arasına karışarak, sıradan insanların yaşamını paylaşarak sürdürmüştür.

İncil metinlerine göre Hz. İsa’nın öğretisinin odağında, Tann’mn Krallığı’nın yakın olduğu bildirisi ve tövbe çağrısı yer alıyordu. Onun öğretisinde Tann’mn Krallığı ne yalnızca bireysel bir ruh durumu, ne de dünyanın içkin bir evrim sürecinin sonunda ya da insan çabasıyla ulaşabileceği bir erekti. Tanrı’mn Krallığı’nın yakınlığı, Tann’mn insanlığın yanı başında olduğu, sonsuz bir sevgiyle ona yaklaştığı, ışığıyla bugünden dünyayı aydınlattığı anlamına geliyordu.

Tanrı artık kendi yüceliğinin ve görkeminin tutsağı değildi; yüreği şefkatle taşan bir Baba ve Kurtarıcı olarak egemenliğini kanıtlıyordu. Hz. İsa’nın gerçekleştirdiği mucizeler ve getirdiği sevgi yasası Tann’nın egemenliğinin insanlığa doğru uzandığının kanıtıydı: “Eğer ben Tanrı’nın parmağı ile cinleri kovuyorsam, o halde Tanrı’nın hükümranlığı sizlere kadar gelmiş demektir” (Luka 11:20). Hz. İsa’nın tövbe çağrısı, insanları geçmişe ya da kendine yöneltmeyi değil, geleceğe, Tanrı’nın Krallığı’na hazırlamayı amaçlıyordu (Matta 4:17). Bu nedenle Hz. İsa, Eski Ahit’in şeriatını biçimsel kuralcılığından sıyırarak, bazen şeriatın biçimsel hükümlerine karşın (Markos 10:1 vd), onun kaynağındaki Tanrı iradesini gösteriyordu. Artık şeriat, insanın Tann iradesiyle ilgili tek bilgi kaynağı, Tanrı ile insanlık arasındaki tek aracı değildi. Tann, insan soyundan, yalnızca kendisini koşulsuz ve bölünmez biçimde Tann’ya sunmasını, Baha’nın sonsuz sevgisine koşulsuz bir sevgiyle karşılık vermesini bekliyordu.

Dönemin Yahudi toplumunda, Romalı yöneticilerle yakın ilişkileri bulunan yüksek ruhban zümresi Sadukilerin karşısında, genellikle halktan ve yazıcılardan oluşan Ferisiler sözlü geleneği bağlayıcı sayıyor, şeriatın bütün biçimsel kurallarına uyulmasını savunuyordu. Hz. İsa’nın öğretisine en büyük tepki, ona göre şeriatın sözünü korurken özünü öldüren bu kesimden geldi. Gene Ferisiler arasından yandaş toplayan bir başka grup, Zelotlar, Romalıların putperest düzeninin yıkılması ve Yahudi şeriatına dayalı bir devletin kurulması için çağrıda bulunuyordu. Bazı yorumculara göre Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği Pesah (Hamursuz) fünlerinde Kudüs’te bir Zelot ayaklanması anlı bir biçimde bastırılmış, büyük olasılıkla Hz. İsa da ayaklanmacılardan biri olduğu gerekçesiyle yargılanmıştı. Ama İncirlerin aktardığına göre, onun öğretisi Zelotlardan temelden ayrılıyordu.

Hz. İsa’ya göre Tanrı’ nın yeryüzündeki krallığı insanların çabasının sonucunda değil, yalnızca Tanrı’nın etkinliğiyle kurulacak ve bütün insanlara kurtuluş getirecekti. İsa’nın “Caesar’a ait olanı Caesar’a ve Tanrı’ya ait olanı Tanrı’ya verin” (Markos 12:13-17) sözleriyle Roma’ ya vergi ödenmesini onaylaması, imparatoru yüceltmemekle birlikte ona karşı ayaklanmayı da açıkça reddettiğini gösteriyordu. Hz. İsa’nın Kudüs’e son yolculuğunun amacı büyük olasılıkla Pesah dolayısıyla orada toplanan bütün İsrail halkına Tann’mn Krallığı bildirisini iletmekti. Kudüs’te Tapınak’a girerek orada alışveriş için toplananları dışarı atıp sarrafların masalarını, güvercin satıcılarının sandalyelerini devirdiğine ilişkin öykü (Matta 21:12; Markos 11:15) Yahudi toplumunun önderleriyle, özellikle Sadukilerle de çatışmayı göze aldığını göstermektedir.

Romalı yöneticilerden çok Yahudi ileri gelenlerini hedef seçen İncil metinlerine göre Pontius Pilatus Hz. İsa’yı suçlu bulmamış, karardan kaçınmak için onu Celile tetrarkhes’ı (eyaletin dörtte birinin yöneticisi) Herodes Antipas’a göndermiş, Herodes de Hz. İsa’yı suçsuz bulup geri gönderince Yahudilerin baskılan sonucunda onu çarmıha gerdirmeye razı olmuştur. Metinler arasındaki tutarsızlıklara karşın, Hz. İsa’nın Roma yanlısı din adamları ve Sanid- rin’in Saduki üyelerince yakalatılarak gayri resmi biçimde yargılandığı ve ayaklanma önderi olduğu suçlamasıyla Pilatus’a teslim edildiği yönünde birleşmektedir. Mesih’in çarmıha gerilmesinin onun tanrısal görevinin temel taşı olduğu inancını yansıtan İncil’lere göre, Hz. İsa kendisini bekleyen yazgının ve acıların tam bilincinde olarak Kudüs’e gelmiş, Yahuda İskariyot tarafından ele verilmeden önce Havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğinde ekmek ve şarabı kutsayarak Komünyon ayinini kurumlaştırmıştır. Dört İncil metni de Hz. İsa’nın cuma günü çarmıha gerildiğinde birleşir. Ama ilk üç İncil bunun için Pesah’ın ilk günü olan 8 Nisan tarihini Yuhanna İncil’i ise 7 Nisan tarihini verir. Kilisenin kabul ettiği geleneksel tarih Kudüs’te güneş tutulmasının göründüğü 3 Nisan 33’tür. 1974’te ABD’li araştırmacı Roger Russk Hz. İsa’nın 6 Nisan 30 Cuma günü çarmıha gerildiğini öne sürmüştür.

Hz. İsa’nın yaşamının başlıca olayları Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden bu yana kilisenin yortu takviminin temelini oluşturmuştur (bak. Hıristiyan yortuları). İsa’nın Doğumu, İsa’nın Vaftiz Edilmesi, İsa’nın Kilisenin Anahtarlarını Aziz Petrus’a Vermesi, Çarmıha Geriliş, İsa’nın Mezara Konması ve İsa’nın Göğe Çıkışı Hıristiyan sanatının en yaygın konuları arasında yer alır. Ayrıca bak. Hıristiyanlık

BAKINIZ

> Kutsal Kitaplar - İncil


Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 21 Aralık 2016 16:01