Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2005   
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  bayrak.gif
Gösterim: 2567
Boyut:  1.30 MB

Çanakkale savaşları


Birinci Dünya savaşı’nda, Türkiye ile itilaf devletleri arasında, Çanakkale boğazı ve dolaylarında yapılan kara ve deniz savaşları (3 kasım 1914 - 9 ocak 1916).

itilaf devletleri'nin bu cepheyi açmalarının amacı, Boğazlar'ı ve İstanbul'u ele geçirerek Osmanlı devletinin açtığı öteki cepheleri de tasfiye etmek ve Rusya ile bağlantı sağlayarak ona araç-gereç yardımında bulunabilmekti. Osmanlı devletinin savaş dışı kalmasından sonra, daha savaşa katılmamış olan Balkan devletlerinin itilaf devletleri safında savaşa girmeleri de amaçlanmıştı Öte yandan, Ruslar'ın Almanlar karşısında geçici olarak başarı gösterip, Karpatlar'ı aşarak Macaristan ovalarına inmeleri, İngiltere'yi kuşkulandırmıştı. Ruslar, Budapeşte üzerine saldırabilir ve merkezi devletlerle Türkiye'nin bağlantısını keserek İstanbul’un geleceğini belirlemek konusunda kendilerine avantaj sağlayabilirlerdi. Rusya'nın Almanya ile anlaşıp İstanbul ve Boğazlar'ı ele geçirerek savaştan çekilmesi tehlikesi karşısında İngiltere için Çanakkale seferini açmak kaçınılmaz olmuştu.

Rusya, Çanakkale cephesinin açılmasını kaygı ile karşıladı. Çünkü, İstanbul ve Boğazlar'ın kendisinden önce İngiltere ve Fransa tarafından ele geçirilmesi olasılığı ortaya çıkmıştı. Bu nedenle, müttefiklerinin bir filo ile Rusya’nın da İstanbul'u zorlaması yolundaki önerilerini, donanmasının yetersiz olduğunu öne sürerek geri çevirdi. Ancak, İngiltere ve Fransa'yı Boğazlar konusunda bir antlaşmaya zorlamaktan da geri kalmadı. 4 mart 1915’te müttefiklerine bir nota vererek, İstanbul ve Boğazlar ile Marmara'nın doğu ve batı kıyılarının kendisine bırakılmasını istedi. Rusya’nın bu baskısı, İngiltere ve Fransa tarafından hoş karşılanmamakla birlikte, istekleri kabul edildi. Bu pazarlıklar arasında, büyük harcamalar yapılarak Çanakkale’ye gönderilen kuvvetler, büyük bir gösteri ile harekâta başladılar.

Coğrafya yapısı ve konumu yönünden savunmaya elverişli olan boğaz, Türkler tarafından mayınlanmıştı. Dış (methal), orta (merkez) ve iç olmak üzere üçe ayrılan türk müstahkem mevkilerinin komutası miralay Cevat Bey’e (Çobanlı) verilmişti.
3 kasım 1914'te 28 gemilik İngiliz -fransız filosu, boğazın dış tabyalarını 17 dakika süren top ateşine tuttu. Bu bombırdıman sonucu özellikle Seddülbahir tabyası büyük hasar gördü.

itilaf donanması


Çanakkale boğazındaki Seddülbahir, Ertuğrul, Kumkale ve Orhaniye tabyalarını 12 zırhlıdan oluşan bir filo ile iki kez, 19 ve 25 şubat günleri yeniden yoğun bir top ateşine tuttu. Boğazdaki bu dört dış tabyanın büyük ölçüde hasar görmesine neden olan bu saldırının ardından karaya asker çıkaran ingilizler ve Fransızlar tabyaların sağlam kalan kısımlarını da tahrip ettikten sonra, askerlerini gemilerine geri çektiler. Daha sonraki günlerde (7,8 ve 10,11 mart) itilaf donanması türk tabyalarını yine yoğun top ateşi altına aldı, itilaf donanması boğazı denizden zorlayarak geçmek için 18 mart günü bir genel saldırı planlamıştı. Bu tarihten önce mayın tarama gemileri yoğun bir faaliyet göstererek boğazdaki mayınların bir bölümünü topladı. Ancak, Mesudiye-Soğanlıdere hattından Çimenlik'e kadar olan bölge mayından temizlenemedi. Bu arada türk mayın gemisi Nusret, 17/18 mart gecesi Karanlık liman’ın yukarı bölümüne 26 mayından oluşan bir mayın hattı dökmeyi başardı.

18 mart 1915 günü saat 11.00'de 18 büyük zırhlı, birçok muhrip ve denizaltı- dan oluşan İtilaf donanması üç filo halinde boğaza girdi. İngiliz filosuna amiral Robeck, fransız filosuna amiral Guöpratte komuta ediyordu. Düşman filosu, 506 top kullanarak 150 topun savunduğu türk tabyalarını 6 saat 45 dakika aralıksız top ateşi altında tuttu. Ancak bu arada ingilizler'in irresistible ve Ocean zırhlarıyla Fransızlar’ın Bouvet zırhlısı top mermisi ve mayın isabetiyle battı. Ayrıca ingilizler'in infleyible ve Fransızların Gaulois ve Suffren zırhları ağır yara alarak saf dışı kalırken, üç gemi de aldıkları yara sonucu karaya oturdu. Büyük kayıplara uğrayan itilaf donanması, bu durum karşısında Marmara denizi’ne giremeyip geri çekilmek zorunda kaldı.

Kara savaşları.


İtilaf donanmasının başarısız 18 mart saldırısı, Çanakkale boğazının karadan yardım ve destek görmede, geçilemeyeceğini gösterdi. Karadan yapılacak saldırı için, İngiliz, fransız ve anzak birliklerinden oluşan 75 000 kişilik bir kuvvet hazırlandı ve komutanlığına İngiliz generali sir ian Hamilton’s getirildi. Çanakkale boğazını, Otto Liman von Sanders Paşa'nın komutasındaki 5. türk ordusu savunuyordu, ilk çıkarmalar 25 nisan 1915 sabahı Gelibolu yarımadasında Arıburnu ve Seddülbahir'e, Anadolu yakasında Kumkale'ye yapıldı (itilaf kuvvetleri ayrıca Saros körfezi ve Beşike limanına gösteriş çıkarmaları yaptılar).

Seddülbahir ile Tekeburnu arasında kıyıya çıkan İngiliz ve fransız kuvvetleri fazla ilerleyemeden durduruldu. Arıburnu'na çıkan anzak birliklerinin ileri hareketi yarımadanın kilidi durumundaki Kocaçimentepe ve Conkbayırı için tehlike yarattı. XXVII. Alay'ın yetişmesi anzak ilerlemesini geciktirdiyse de tehlike geçmiş değildi. Durumun önemini kavrayan ordu ihtiyatındaki XIX. Tümen'in komutanı Mustafa Kemal Bey (Atatürk) kendiliğinden harekete geçerek Kocaçimen tepesi yönünde ilerleyen Anzaklar'a hücum etti ve onları kıyıya en yakın sırtlara kadar geri attı. Kumkale'ye çıkan fransız birlikleri Kumkale’yi ele geçirdilerse de 25/26 nisan gecesi burayı boşalttılar ve karşı sahildeki kuvvetlere katıldılar. 26, 27 nisan günleri süren şiddetli çarpışmalar sonunda itilaf kuvvetleri, tuttukları dar kıyı şeridine hapsedildi. Seddülbahir cephesinde 28 nisan sabahı saldırıya geçen transız ve İngiliz birlikleri türk karşı saldırısıyla geri atıldı (Birinci Kirte savaşı).

Türk kuvvetleri 1/2 ve 3/4 mayıs geceleri düşmanı denize dökmek için harekete geçtiyse de sonuç alamadı. itilaf kuvvetlerinin Alçıtepe'yi ele geçirmek için giriştikleri 6-8 mayıs (İkinci Kirte savaşı) ve 4-6 haziran (Üçüncü Kirte savaşı) saldırıları durduruldu. Fransız kuvvetlerinin 21-22 haziran saldırısı (Birinci Kerevizdere savaşı), İngiliz birliklerinin Zığındere'nin iki yanındaki türk mevzilerine yönelen saldırısı kırıldı (Zığındere savaşları, 28 haziran - 5 temmuz). Fransız ve İngiliz birliklerinin Kerevizdere'ye saldırısı da durduruldu (ikinci Kerevizdere savaşı, 12-13 lemmuz).

Arıburnu cephesinde türk kuvvetlerinin 1 mayıs günü ve 19 mayıs gecesi düşmanı denize dökmek amacıyla giriştikleri karşı saldırılar da gelişemedi. Bundan sonra bu cephede siper savaşları başladı.

Hamilton, türk kuvvetlerini kuzeyden kuşatmaya karar verdi: Boğaz'a egemen Kocaçimen ve Cönk tepeleri bir gece baskını ile ele geçirilecek, Tuzla gölü güneyinde karaya çıkarılan kuvvetler Ana- fartalar üzerinden ilerleyerek türk birliklerini kuzeyden kuşatacaktı. Takviye edilen itilaf kuvvetleri 6 ağustosta Arıburnu'ndan Kocaçimen tepesi yönünde saldırıya geçti. Seddülbahir cephesinde de türk birliklerini yerlerinde tutmak için oyalama saldırılarına başladı. Öte yandan 6/7 ağustos gecesi Suvla limanına yeni kuvvetler çıkarıldı 8 ağustosta ingilizler Conktepesi'ne girdiler. Bu arada Liman Paşa kıyı gözetlemesi dışında bütün kuvvetlerini savaş alanına yöneltti. 8 ağustos gecesi Anafartalar grup komutanlığına atanan Mustafa Kemal Bey 9 ağustosta Küçük ve Büyük Anafartalar yönünde ilerleyen İtilaf kuvvetlerini güçlü bir karşı saldırıyla ovaya sürdükten sonra 10 ağustos sabahı yakından yönettiği bir süngü hücumuyla Conkbayırı’ndaki İngiliz kuvvetlerini de geri attı İtilaf kuvvetlerinin Anafartalar cephesinde 13, 15 ve 21 ağustosta yaptıkları saldırılar başarılı olamadı.

Ağustos ayının son günlerinden başlayarak iki taraf arasındaki çarpışmalar siper savaşlarına dönüştü. Bazı yerlerde siperler birbirlerine 15-20 m yakınlıktaydı. İki taraf da tüneller açarak karşı siperleri tahrip etmeye çaba gösteriyor, gizli yerlerden aynalı silahlarla keskin nişancılar atışlar yapıyor, siperlerdekiler birbirlerine el bombaları savuruyorlardı. Cephanesi bol olan düşman, karadan ve denizden türk siperlerini sık sık yoğun topçu ateşine tutuyor, cephanesi kıt olan türk topçuları düşmana çok az ve kısa süreli atışlarla karşılık verebiliyordu. Kara savaşları bu yolda sürüp giderken İngiliz denizaltıları Çanakkale boğazından Marmara'ya girerek türk cephesine denizden ikmal yollarını kesmek için geniş çapta faaliyet gösterdi. Bir İngiliz denizaltısı Galata rıhtımına kadar yanaşarak bir türk vapurunu torpilledi.

İngiliz kaynaklarına göre, Marmara'ya girmeyi başaran 13 denizaltıdan 7 tanesini Türkler batırdı,1 tanesini ele geçirdi. Çanakkale savaşı süresince İngiliz denizaltıiarı Mesudiye ve Barbaros adlı türk zırhlılarıyla 5 topçeker gemisini, 1 taşıt gemisini, 44 motoru ve 149 mavnayı batırdı. Buna karşılık yüzbaşı Ahmet Bey komutasındaki Muaveneti milliye muhribi ingilizler’in ünlü Goliath zırhlısını batırırken Akdeniz’den Ege'ye geçen iki alman denizaltısı da ingilizler'in Triumph ve Majestic adlı savaş gemilerini torpilleyip batırdı.

Gelibolu yarımadasındaki çarpışmalar 1915 yılının ekim ayına doğru hemen hemen durmuş gibiydi, itilaf kuvvetleri 6 aralıkta Anafartalar, Arıburnu ve Seddülbahir cephelerinin boşaltılarak Çanakkale savaşları'na son verilmesini kararlaştırdılar. Düşman, Anafartalar ve Arıburnu cephesinden 19-20 aralık 1916 gecesi, Seddülbahir cephesinden ise 8-9 ocak 1916 gecesi bütün birliklerini çekti.

Türk ordusu Çanakkale'de altı ay süreyle yarım milyona varan bir kuvvete karşı koyarak, müttefiklerine büyük çapta yardımda bulunduğu gibi Birinci Dünya savaşı’nın kaderi ve Rus çarlığı’nın çökmesinde önemli rol oynadı. Karma bir yönetim ve çok az cephaneyle yürütülen savaşlar sonunda Türkler 55 000 şehit, 100 000 yaralı, 10 000 kayıp, 25 000 hastalıktan ölmek üzere 190,000 kişi yitirdi. İtilaf devletleri’nin kayıplarıysa 43 000 ölü, 72 000 yaralı ve 30 000 kayıp olmak üzere 145 000'i buldu.

Çanakkale savaşları'nın sürdüğü dönemde itilaf devletleri'nin,Rusya'nın baskısıyla yaptıkları antlaşmayla Boğazlar ve İstanbul’u bu ülkeye vaat etmeleri, İtalya’yı yeniden İtilaf devletleri'nin yanına çekti. OsmanlI devleti topraklarının paylaşılması sırasında İtalya'ya da bazı topraklar vaat edilerek bu ülkenin Avusturya' ya savaş açması sağlandı, itilaf devletleri'nin Çanakkale'deki başarısızlığı,Bulgaristan’ı Müttefikler safında yer almaya itti. Böylelikle Almanya ile OsmanlI devleti arasında bir köprü kurulmuş oldu. Bu durum, savaşın üç yıl daha uzamasına, Rusya'nın itilaf devletleri ile ilişki kuramamasına ve Rusya'daki parasal bunalımla iç huzursuzluğun artarak en sonunda 1917 Bolşevik ihtilali'nin patlamasına yol açtı. Rusya'nın baskı ve yönlendirmesiyle Romanya itilaf devletleri saflarında savaşa katıldığı gibi yine birtakım toprak vaatleriyle Yunanistan da itilaf devletleri yanında savaşa katıldı. Brest Litovsk antlaşması’ndan (3 mart 1918) sonra savaştan çekilen Sovyetler, Doğu Anadolu’da işgalleri altında tuttukları yerlerden çekildikleri gibi, Berlin antlaşması (1878) ile ele geçirdikleri Kars, Ardahan ve Batum’u da Türkiye'ye geri verdiler. Böylelikle, Türkiye ile SSCB arasında Kurtuluş savaşı yıllarında daha da gelişecek olan iyi ilişkilerin temelleri atıldı.

—Ed. Halkı ve aydınlan derinden etkileyen Çanakkale savaşı; türk edebiyatında çeşitli ürünlere konu oldu. Bu savaş üzerine söylenen türküler arasında en yaygın olanı "Çanakkale türküsü”dür: "Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni". Savaşın korkunç boyutları, savunmanın hangi özverilere dayandığı, uygulanan askeri taktikler ve savaş üzerine ayrıntılı bilgiler, Ruşen Eşref Ünaydın'ın Anafartalar kumandanı Mustafa Kemal'le mülakat (yeni harflerle 1930) adlı yapıtında verilir. Ünaydın'ın Çanakkale'de savaşanlar dediler ki (yeni harflerle 1961) adlı röportaj kitabı ise mehmetçiklerin ağzından savaş sahnelerini canlandırır. Mehmet Akif Ersoy (Asım", 1923), Çanakkale savaşı nı uygarlık çatışması açısından ele alır ve Avrupa uygarlığını barbarlıkla suçlar.

Şair, ülkesinin savunulması uğruna canını veren mehmetçiği ulusal kahraman niteliği yanında dinsel yönden de yüceltir (Ey bu topraklar İçin toprağa düşmüş asker Gökten ecdad inerek öpse o pök alnı değer) ve "son haçlı seferi" olarak adlandırdığı savaşın korkunç görüntülerini betimler. Reşat Nuri Güntekin'in "Mehmetçik" adlı hikâyesinde; Çanakkale savaşı'nda sakat kalmış, bu nedenle geri hizmete verilmiş bir türk askerinin kendisine teslim edilen yaralı İngiliz erini sırtında hastaneye taşıması ve “o da insandır" diyerek gösterdiği insanseverlik anlatılır. F. Celalettin, Keloğlan Çanakkale muharebesinde (1939) adlı yapıtında; türk askerinin savaş içinde sürdürdüğü günlük yaşamı canlandırır ve zor durumları nasıl kıvrak bir zekâ ile aştığını gösterir. Aziz Nesin; Bu yurdu bize verenler (1975) adlı kitabında Çanakkale'de savaşanlardan Manastırlı Koca Seyit'in yaşamöyküsünü anlatırken, türk köylüsünün savaş içinde ve sonrasında sürdürdüğü çetin yaşamı gerçekçi bir bakışla işler. Fazıl Hüsnü Dağlarca da Çanakkale destanı'nda (1965), savaşın evrensel boyutlarını, Avrupa sömürgeciliği karşısında Asya'nın direnişini zengin imgelerle dile getirir ve “altın dişli sömürgenlerine yeryüzünün" boyun eğmeyişini destanlaştırır.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 15 Kasım 2016 04:25