Arama


MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
23 Şubat 2007       Mesaj #1
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi
SPLINTER CELL:CHAOS THEORY

scctng00a

Karizma ses tonu, çok güçlü kaslar ve son teknoloji kullanılarak hazırlanmış ekipmanlar bir adamı, ancak Sam Fisher kadar efsane haline getirebilirdi sanırım. İlerleyen yaşına rağmen 3. Splinter Cell ile hala diri ve güçlü olarak karşımıza çıkan Sam Fisher, bu kez 3. Dünya Savaşı’nı başlamadan durdurmak için görev başında. İlerleyen yaş dedim, çünkü oyun içinde bu konuda fazlasıyla bir iğneleme yapılıyor kendisine. Ben şahsen çok kızdım...Yahu adam düz duvara tırmanıyor, atlıyor zıplıyor, kimsenin kılına dokunmadan imkansız görevleri hallediyor, siz kalkın adama sen yaşlısın deyin oldu mu şimdi...

Splinter Cell Chaos Theory, oynanış açısından önceki oyunlardan ödün vermeden aynı karakteristiği taşıyan bir yapım. Ama, bir Splinter Cell oyunu ile ilk kez tanışacak biri için kısaca bu türün babası olan Thief ile benzerliklerine bakacak olursak; söylenecek çok iyi şeylerin yanında, çok önemli bir eksisini baştan belirtmemiz gerek.O da Splinter Cell’in çizgisel bir oynanışa sahip olması. Hatırlayacağımız üzere, Thief serisinde bir binaya girebilmenin bin bir çeşit yolu vardı ve hepsi de bizi sonuca istediğimiz şekilde ulaştırıyordu. Ancak Splinter Cell de bu özgürlüğü, izleyeceğimiz yol konusunda çok az buluyoruz. Oyunu abartı bir şekilde lineer olmaktan kurtaran şey ise Sam Fisher'ın akrobatik yetenekleri oluyor. Bir de çok çeşitli kombinasyonlarla düşmanı etkisiz hale getirebilmek işin tuzu biberi. Bunlar arasında göze en hoş geleni, Japonya’da geçen bölümde kağıt duvarların arkasından düşmanlarımızı kaparken yaptığımız fantastik bir hareket. Burada Sam Fisher keskin bıçağıyla önce bir kesme işlemi yapıyor, diğer eliyle de düşmanı boynundan yakalayıveriyor. Sırf bunun için o bölüm tekrar tekrar oynanabilir. Hatta orda bir gardiyan var ki Sam Fisher'ı Ninja zannedip, bir Ninja tarafından öldürüleceği için mutlu oluyor. Şu hüzünlü sonbahar aylarında böyle şeylerle mutlu olabilenleri, bir bilgisayar oyununda bile olsa görmek güzel.

Chaos Theory’de karşımızdaki yapay zeka zaman zaman bizi oldukça zorlayabiliyor. Zaman zaman da kafalarının arkalarında bulunan bir adet göz ile inanılmaz işleri başarabiliyorlar. Bu bir bug mı bilemiyorum. Bir iki kere başıma geldi neyse… Boyunlarına bıçak dayayınca çok korkan düşmanlarımız, maalesef görev başında da çok cesur olamıyorlar. Hepsinde karanlık korkusu var, çünkü ne zaman bir ıslık çalsam tırsa tırsa geliyorlar üzerime. Aralarında bir tane bile yiğit görmedim. Bir de paralı asker filan çoğu, bunlar nasıl paralı asker olmuşlar anlamadım.Tutuyorsunuz boyunlarından "İki hafta sonra emekli olacaktım acı bana" gibi laflar ediyorlar hiç yakıştıramadım. Ama biraz düşününce, Sam Fisher gibi bir adamın elinde bıçakla ve oldukça ciddi bir ses tonuyla onları yakalıyor olması, durumlarına hak vermemi sağladı. Sakın bu anlattıklarım onları küçümsemenize yol açmasın. Adamlar en ufak bir çıt sesinde ve bir şey gördüklerinde başkalarını da çağırıp sizi aramaya koyuluyorlar ve bazen çok uzun süre pes etmeden arıyorlar ki, kıpırdayamıyorsunuz. Yalnızca bununla kalmayıp, söndürülmüş ışıkları, açık bırakılmış kapıları, bilgisayarları, hemen hemen her şeyi kontrol ederek; bir şeylerin ters gidip gitmediğini anlayabiliyorlar. Hatta yerde bir bedenle karşılaştıklarında tereddüt etmeden basıyorlar alarm düğmesine.

Splinter20Cell20Chaos20Theory

Kullandığımız ekipmanlar arasında bana en ilginç geleni EEV denilen, tabancamızın ucundaki elektronik alet oldu. Bu aleti bir ışık kaynağına veya kameraya nişan alarak aktif hale getirdiğimizde, geçici olarak hedefimizi etkisiz hale getirebiliyoruz. Tamamen sessiz takılmak isteyenler için harika bir seçenek olmuş ki, bazı yerlerde zorunlu olarak da kullanıyoruz. Onun dışında kullandığımız tüfek eski oyunlardakiyle aynı. Bunların yanında etraftan da bulabileceğimiz şeyler arasında el bombası, tabanca mermisinin yanında taş, şişe gibi bilimum nesneler mevcut. Taşla yapabileceklerimiz arasında düşmanın kafasını yarmak, oyun içindeki eğlenceli işlerden sadece biri. Bir de uzaktan bilgisayarları Hack edebilen aşmış bir dürbünümüz var.

Pixel Shader 3.0 ile oldukça hoş görünüyor Chaos Theory. Ayrıca bilgisayarı da hiç zorlamadan, FPS sorunları yaşamadan ortalama bir sistemle gayet rahat oynanabiliyor. İnsan modellemeleri de oldukça hoş, ancak bana tüm düşmanların yüzleri aynı gibi geldi nedense onunla pek uğraşmamışlar galiba. Bazı kaplamalar olağanüstü, üzerinde yürürken bir fotoğraf karesine baktığınızı düşünüyorsunuz.. Oyun, türü gereği gece saatlerinde geçtiği için genel olarak karanlık ortamlarda oynuyoruz ve ortamlar güzel ışık efektleriyle gayet iyi tasarlanmışlar. Yine de, oyundaki "Karanlık" hadisesinden bir şey anlayabilmeniz için ayarlardan parlaklığı biraz düşürmenizi tavsiye ediyorum. Böylelikle gerçek karanlık hissini yalnızca düşmanlarınız değil, siz de almış olursunuz. Grafiklerin bu kadar başarılı olması bana göre oyunun en büyük artısı ki, başından zor kaldıran en büyük etmen yarattığı atmosfer ve onu da bununla sağlayabilirlerdi ancak. Görev aralarındaki videolarda gayet başarılı.

Oyuna alışmak ilk görev içinde halledilebilecek bir olay ama menüdeki “Tutorial” seçeneğinin çok bir işe yarayamadığını belirtmem gerek. O videoları hazırlayacaklarına tüm yeni eklenen ve temel hareketleri yapabileceğimiz, ayrı bir harita hazırlasalarmış daha iyi ederlermiş. İzleyerek öğrenilecek bir olay değildir Sam Fisher...Yine de karışık tuş kombinasyonları yerine gayet rahatça, tek tuş kullanarak artistik hareketlerimizi yapabilmemiz çok hoş. Bir de farklı Multiplayer mod’ları var. Cooperative ve Versus. Bunlardan Cooperative mod adından anlaşılacağı gibi, oyundaki görevleri arkadaşınızla beraber yapmanızı sağlıyor. Versus ise bana farklı bir oyunmuş gibi geldi ki, onu burda anlatmak sanırım çok doğru olmaz. Tuşları bile farklı...

Chaos Theory benim oynadığım en iyi Stealth - Action oyunlarından biri oldu. Eğer lineer olmayıp, atası Thief gibi olabilseydi, ufak tefek şeylerini belki göremezdim bile. Gerçi şu haliyle bile bunlar sorun değil. Saatlerinizi çalabilecek bir oyun bu. Bir de bende yapımdan çıktıktan sonra hala gece görüşü mod’undaymışım gibi bir etki bıraktı ki, bence bu bilimsel olarak incelenmeli...