Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #278

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2007       Mesaj #278
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Karanfil Sokağı


Saat yirmi dördün dörtte biri Karanfil Sokağı’nda buluşma vakti, sen karanfile vurgun bense güle tutsak. Köşe başındaki çiçekçiden bir gül karanfili alırdık, nehrin kenarında yürürken aşkımızdan konuşurduk. Farkında olmadan ellerimiz tutuşur göz göze bakışırdık. Ayrılma vaktine beş dakika kala gülü ve karanfili suya atardık. Yan yana giderlerdi hiç ayrılmazlardı, aşkımızı anlatırdı gül ve karanfil. Yürürken bomboş sokaklarda evinize iki sokak kala ayrılırdık. Geceleri yıldızları seyrederdim hep seni düşünür hep seni yaşardım, sen benim gönlümde bir dev gibi açan çiçektin. Ve aşkımızın üçüncü ayı, ne güzel yaşayıp gidiyoruz mutluluktan uçuyorduk sevincimizi kimseyle paylaşmıyorduk olur ya mutluğumuzu engel olurlar diye korkardık. Karanfil Sokağı’nda Karanfil Cafe de saat on dokuzu yirmi geçe buluşacaktık buluşma vaktini 2 dakika geçti evet yine gecikecektin derken bana bir sürpriz hazırlayacağını nerden bilebilirdim. Etrafımda iki tane keman sesi karşımda henüz seçemediğim bir peri gibi ya da bir prenses o kadar güzelsin ve o kadar harikasın ki içimden ağlamak geldi. O günü bir türlü unutamadım senden bir saniye ve biran bile ayrılmak istemiyordum, SENİ ÖZLÜYOR SENİ DELİLER GİBİ SEVİYORDUM. Mutluluk buydu benim için sadece sen, benim mutluluğum sendin. Merakla ikimizde hafta sonunu bekliyorduk, sabahtan akşama kadar beraber olacaktık. Bu kez benden önce gelmiştin elinde gülle beni bekliyordun ben gülümü aldım sense benden bir şey bekliyordun ama ben unutmamıştım bende sana sürpriz yapacaktım. Birden benden uzaklaştın çocuklar gibi küsmüştün bende seni daha fazla üzülmemen için hemen bunu bir sürpriz olduğunu söyledim sende hemen peki sürprizim nerde diye sordun. Ne kadar meraklıydın, gel dedim! Karanfil Cafe ye götürdüm kapının girişi, merdivenler, masalar hatta cafe nin içinde bütün her yer karanfillerle süslü idi. Hafiften bir müzik Sezen Aksu’ dan sen ağlama şarkısı evet bu bizim şarkımızdı akşama kadar aynı şarkıyla dans ettik. Ne güzel geçmişti ne zaman buluşsak o günü hatırlıyorduk.

Her geçen gün sana olan aşkım bir kat daha artıyordu yine Karanfil Sokağı’nda yürürken sen çiçekçi den bir gül bende karanfil almıştık ve yine ikisini nehrin akıntınsa bırakmıştık ve yine ikisi birlikte gidiyorlardı. Yine evinize iki sokak kala ayrılmıştık. Bu ayrılıklar bana her gün bir ölüm gibi geliyordu ve hafta sonunu yine iple çekiyorduk bu kez farklıydı çünkü bu kez aşkımızın bir yılına girmiştik. Seninle aşkımızın başladığı yerde yani Karanfil Sokağı’nda seni bekliyordum. İçimde öyle bir heyecan vardı ki hiç sorma bir yıl aşkımızı sorunsuz geçirmiştik dilerim Yüce Mevla dan hep böyle geçer. Hala seni Karanfil Sokağı’nda bekliyor bekliyordum içimde ki hatıralarla bu kez buluşma yerine ben önce gelmiştim. Sokağın başucunda bekliyordum gelince beraber Karanfil Sokağı’nın diğer başlangıç yerine kadar yürümek için. Buluşma saatini on dakika geçirmiştin olur ya belki yine bana sürpriz yapacaktın olur ya yine işin çıkmıştır belki biraz daha gecikecektir diye anılarla kendimi avutuyordum. Dalmışım maziye geçen her bir günü düşlüyordum sensiz yaşadığım o bitmeyen geceleri düşlüyordum ilk defa bu kez gecikmiştin bir saat oldu hala yoktun acaba gelmeyecek miydi diye düşünüyor ve seni Karanfil Sokağı’nda bekliyordum. Akşama kadar bekledim yerimden biran bile ayrılmadım, ilk defa beni bu kadar yalnız bıraktın. Gözlerimde hayalin gözlerimde yaş aklıma kötü şeyler geliyor kötüleri silemiyorum aklımdan hislerim beni yanıltsın ne olur yalvararak Yüce mevlama koştum, soluk soluğa kaldım. Heyecanla sarıldım telefona? Gelmemenin bir sebebi vardı söylemeliydin bana telefon tuşlarını yanlış çeviriyordum şaşkınlığımdan ve ne yaptığımı bilmeden bu kez doğru çevirmiştim birden meşgule düştü tekrar çevirdim yine meşgule düştü sonra defalarca çevirdim yok yok olmuyordu bir türlü telefon düşmüyordu.

Telefonu bıraktığım gibi koştum Karanfil Sokağı’na her yere bakıyordum yoktun deli oluyordum sinir oluyordum seni arıyordum Allah’ın cezası seni! Nehir kenarında yürürken sensiz ve yalnız elimdeki karanfili suya bıraktım, karanfil sanki yetim kalmış gibi sessizce nehirde ilerliyordu. Sanki karanfil sevgilisini kaybetmiş gibi nerde benim sevgilim dercesine bana hesap soruyordu. Gece oldu uyuyamadım sabaha kadar, seni düşündüm seni andım perişan ve çaresiz bir durumda sabahın ilk ışıkları vururken kalbime dolaşırken uykulu gözlerle Karanfil Sokağı’nda seni aramaya devam ediyordum. Nerdeyse uğramadığım yer kalmadı evet son çare evinize gitmek kaldı. Koştum hızlıca, önüme bile bakmıyordum, hiçbir şey gözüme gözükmüyordu aklımda sen gözümde hayalin vardı sadece. Koşuyor koştukça bir yandan senin göreceğimin hayali diğer yanda gelmemenin nedeni, yorulmuştum hafifçe başımı kaldırdım fark etmedim evinizin önüne gelmişim. Birden gözlerimde çarpıcı bir his gözlerime inanamıyordum şaşkınlığım kursağımda kaldı bir de ne göreyim; perdeler çekilmiş camda kiralık ev levhası? Birden şaşırdım kısa süreli şuurumu yitirmişim acaba yanlış mı geldim? Evet, sizin evinizin sokağıydı yüz yedi numara yanlış değildi. Hemen ev sahibine sordum gittiler dedi ya adres onu bırak küçük bir not dahi bırakmamışsın. Sen evi terk etmemişsin kaçmışsın beni bırakıp kaçmış. Ağlamak istemiyordum ama gözyaşlarımı tutamıyordum sessizce Karanfil Sokağı’na doğru yürüyordum. Akılama akıl almaz kötülükler geliyor ki düşünmek bile istemiyordum, hani verdiğin sözlerin hani yeminlerin bu kadar kolay mıydı? Kalbinde ki yerim, aşkın, sevgin bu kadar basit miydi? Başka hiçbir şey düşünemiyorum seni de silip atamıyorum neden gittin gideceksen bana bir veda edebilirdin bir hoşça kal diyebilirdin. Son bir defa saçlarımı okşar ve her ne olursa olsun seni deliler gibi seviyorum diyebilirdin böyle çekip gitmemeliydin. Nehrin kenarına vardığımda dalgalar vururken hızlıca kıyıya sanki bana bir şey anlatmak istiyordu ama ben anlamıştım gülü ve karanfilini istiyordu. Son bir defa karanfil bıraktım ama faydası olmadı nehirde sana kızıyordu nerde benim gülüm diye sanki bana hesap soruyordu. Sen hiç nehrin ağladığını gördün mü ben gördüm bir uğultusu bir sızısı vardı dalgalar yeri göğü inletiyordu anlatamam. Yavaş yavaş Karanfil Sokağı’na daldım, yakalanmayan bir hırsız gibi alıp gittin umutlarımı, sevgimi, hayallerimi, benliğimi o kadar çok kızıyorum ki sana beni yalnız bıraktığına şu an seni görsem kızgınlığımı yine de alamam. Hemen hemen tam bir ay oldu aramadık yer sormadık yer bırakmadım neredeyse çalmadığım kapı kalmadı yoktun yok, içimden hangi cehennemdesin diyerek kaç defa güneşin doğuşunu ve batışını seyrettim. Aklıma birden Karanfil Sokağı geldi hemen bir karanfil alarak koştum karanfil sokağına. Karanfil Sokağı neredeyse bana iki saatlik yoldu ama ben seni görmenin ümidi ile yarım saate varmıştım. Ne olduğunu bilmeden elimde ki karanfil birden boynunu bükmüştü ama ben ne olduğunu sonradan tahmin ettim sen yoktun yok yok. Senin ardından ıssız çöllerde suya hasret toprak gibi aşka susattın kalbimi, gözümün çırası, kalbimin yarısı Karanfil Sokağı’nda özledim seni. O mahzun bakışını, yüreğimi yakışını, siyah saçlarını bana her zaman veda ederken attığın öpücüğü özledim. Gel artık senin sevgine o kadar çok ihtiyacım var ki yalnızlığımı bir arkadaşımla asala paylaşamıyorum. Kahverengi gözünü, o bembeyaz yüzünü, o mahzun bakışını özledim, sen yoksun şimdi ben ne yapar neylerim. Karanfil Sokağı’nda bizim baş tacımız olan karanfil cafe deyim şimdi artık evim yurdum orasıydı hiç çıkmıyordum sürekli içiyor içiyordum. Benim için her şey bitmişti artık cafe benim için meyhane olmuştu Karanfil Sokağı’nda karanfil meyhanesi gecemin gündüzümün geçtiği yer evim yurdum olmuştu.



Biliyor musun içtikçe hiç sarhoş olmuyorum? Neden mi kalbim o kadar kırık ki sana o kadar dargın ki, seni düşünmek, senin yüzünü görmek bile istemiyorum ama içimdeki his her şeyden vazgeçiriyordu beni senden. Meyhaneci benim en yakın dostum kadehler benim sırdaşım olmuş ama onlar her ne olursa olsun senin yerini tutmuyordu. Bir gün meyhaneci; kalk biraz dışarı çık temiz hava al yeter burada kendine eziyet ettiğin diyordu, ben oralı bile olmadım ama buna ihtiyacım vardı. Dışarı çıktım dolaşıyordum çoğu yer değişmiş hatta ben bile, sokaklarda ilerlerken nereye baksam hep seni görüyorum seni gelecek diye hayaller kuruyorum ama faydası yoktu seni geri getirmiyordu. Köşeyi döndüm o da ne birden karşıma sana ona benzeyen biri çıktı senin baktığın gibi gözlerime baktı o dedim! Koşup boynuna sarıldım ağlayarak dizlerine kadar eğildim. Ne olur bir daha beni terk etme diyordum yalvarıyordum ama faydasızdı yüzüne baktım gözlerimi iyice ovaladım ama sen değilmişsin. Ne kadar çok benziyordu saçları, gözleri, kaşları, yüzü hatta boyunuz bile aynıydı. O da halime acımış boynuma sarılmıştı kusura bakmasını söyledim ve kendisinden çok çok özür diledim. Ve arkama bakmadan daldım yine sokağa her zaman ki yerime meyhane benim evim yurdum olmuştu kim beni ararsa nerde bulacağını biliyordu. Aradan seneler geçti artık ben bende değildim hani sarhoş olmam diyordum ya şimdi sarhoş oluyorum seni unutmuşum artık seni düşünmüyordum. Hayatımı mahvettin meyhane köşelerinde ne güzel mutluluğum vardı hepsini aldın bitirdin sende başladı ve sayende yine sende bitti.

Ve uzun zaman oldu artık çıktım meyhaneden tövbe ettim bir daha girmeyecektim ve bir daha asla sevmeyecektim diyordum ama kendimi kandırıyordum. Mutsuzluğumun mutlu akşamında uykusuzluğumun yalnız sabahında gecenin bir yarısında yine seni düşünüyordum ama yanında ölümü de düşünüyordum. Önceden bu kelimeyi söylediğimde elini dudaklarıma götürür kapatırdın ağzımı; “sus ölüm kelimesini söyleme derdin” ama şimdi gittin ve beni öldürdün. Yaşayan ölülerden hiç farkım yoktu aslında beni öldüren senin sevgin çekip gitmen yok mu çılgına dönmüştüm? Ama içimdeki his seni gelecek diye her bir şeyden vazgeçiriyordu beni senden. Karşıma çıksan geçen yılların hesabını soracaktım ve kahretsin seni unutamadığımı hala deliler gibi sevdiğimi söyleyecektim. Yüreğimin uçurum kenarında gözlerim darağacında içimdeki Allah korkusuyla vazgeçtim ölümü düşünmekten. Bu kaçıncı bahar hangi mevsim günlerden aylardan ne olduğunu bilmiyordum zaman su gibi akıp gitmiş aradan tama otuz beş sene geçmiş. Kim ne olmuş, kim ne yapmış, kim şimdi nerede nasıldı her şeyden uzakta umutsuz çaresiz hala yaşıyordum sesiz. Elimde karanfille, karanfil meyhanesinin önünden geçip karanfil sokağına doğru ilerliyordum. Nehrin kenarında yürürken elimdeki karanfili suya bıraktım ve yalnız gidiyordu umutsuzluğa doğru derken! Yanına bir gül geldi şaşırdım! Nerden geldi kim attı diye etrafıma bakınırken ilerdeki bankta oturan başı eşarplı iyice fark ettim saçları da ağarmış, nehirde ilerleyen gül ve karanfile oda benim gibi hayretle bakıyordu. Gül ve karanfil sanki birbirlerini görmemiş iki sevgili gibi sanki yıllar sonra yeni görüşüyorlardı. Şaşkınlığımı gizleyemiyordum bankta oturan yaşlı kadında şaşırmış olsa gerek ada ayağa kalkıp şaşkın halde nehirde ilerleyen gül ver karanfile bakıyordu. Bende yaşlı kadına gizli gözlerle izliyordum acaba kimdi bu yaşlı kadın. Akşam olmuş, hava bulutlanmış, yağmur yağdı yağacak ben kadına bakarken birden o da bana baktı; kimdi acaba bu içimden bir ses evet oydu diyordu ve gözümü hiçbir yana çevirmeden sadece o yaşlı kadına bakıyordum. Yağmur hafiften yağmaya başlamıştı gidecektim, rüzgârın, yağmurun kulağıma incecikten sesleri geliyordu. Evet, oydu yıllar sonra karşıma çıkmıştı epeyce değişmiş haldeydi beni tanımamıştı, arkamı dündüm yavaşça ilerliyordum başımı çevirerek ona son bir defa daha baktım ve orda hızlı bir şekilde uzaklaştım.

Ama gözüm arkada kalmıştı, derken omzumda bir el damarlarımda hissettim, dönüp yüzüne bakamadım, sessizce ağlayışını gözlerimde hissettim, dayanmak mümkün değildi, içim kan ağlıyordu ve dayanamadım bende ağladım. Şimdi ne olacaktı bana çektirdiğin geçen yılların hesabını mı sorayım, sebepsiz yere çekip gittiğin günü mü yoksa beni bu hale koyduğun yılların hesabını mı? Sen söyle şimdi ben ne yapayım!

Bir şehrin bilmediğim sokaklarında yürüyorum hiç bir şey yabancı değil köşe başındaki isminin baş harfi, yalnızların, acının, mutluluğun bir arada olduğu, sevenlerin bir arada yaşadığı benimse isyan ettiğim yerdir burası hiç kimse bilmez bir ben bilirim bir ben ve burası KARANFİL SOKAĞI.


Bu gece senin hayalini kuracağım Karanfil Sokağında
Ve ben uyanıp ağlayacağım sadece
Pişmanlık duygusu saracak her yanımı
İşte o zaman isyan edip haykıracağım Karanfil Sokağında

Bu gece gözlerim görmeyecek seni Karanfil Sokağında
Bu gece elini tuttum sanacağım ama boş kalacak
Bu gece hala seni seviyorum diye bağıracağım sokaklarda
Ve benim sesimi kimse duymayacak
İşte o zaman isyan edip ağlayacağım Karanfil Sokağında

Bu gece dolaşıp seni arayacağım Karanfil Sokağında
Her gördüğüm kapının zilini çalıp seni soracağım
Ve sen yoksun her zaman ki gibi yine yalnız kalacağım
İşte o zaman isyan edip yakacağım her yeri Karanfil Sokağında...