Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #280

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Şubat 2007       Mesaj #280
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DIŞARDA KAR YAĞIYOR

Hayatı boyunca çok sevmişti vapurları. Deniz üzerinde dans edercesine ilerleyen büyük beyaz balıklara imrenerek bakmıştı hep. Vapura ilk bindiği günü bugün bile tüm detaylarıyla hatırlıyordu. Beş yaşını doldurduğu gün doğum gününü kutlamak üzere Kuzguncuk’taki halasına gitmek için binmişlerdi vapura. Tam yirmi yıl geçmişti üzerinden. Ne Kuzguncuk’taki halası hayattaydı nede hayat o gün ki kadar güzeldi. Yaşamının altüst olduğu bugün bindiği bu vapura yirmi beş yıl önceki saf ve sorusuz haliyle binebilmeyi çok isterdi. Şu an bu vapurda o sevecen, hayat dolu çocuk değil yıkılmış, ezilmiş ve hayattan kopmuş bir insan vardı. Bir gece öğrendiği korkunç gerçek onun hayatını alt üst etmiş ve intihar noktasına getirmişti. Şimdi hayatı boyunca öğrendiği tüm kutsal değerleri reddederek vapura binmiş ve boğazın azgın sularına boş bakışlarla bakıyordu.
Orta halli bir ailenin tek çocuğu olarak doğmuştu. Babası bir doktor annesi ise ev hanımıydı. Tek çocuk olmanın sağladığı tüm avantajları yaşamıştı. En iyi okullarda okumuş, en pahalı kıyafetleri giymiş ve ilginin en alasını görmüştü. Üniversite eğitimini babasının isteğiyle Fransa ‘da tamamlamış ve mimar olmuştu. Daha birkaç gün önce dönmüştü ülkesine. Uçakta gelirken hayaller kurmuştu dönüşüne dair. Evindeki bayram havasını hayal etmişti. Annesinin gözyaşlarıyla karışık mutluluğunu, babasının gururlu bakışlarını hayal ederken gözleri dolmuş ve diğer yolculara fark ettirmeden ağlamıştı. Babası söz vermişti; diplomasını alıp eve döndüğü gün son model bir araba alacaktı. Acaba ne marka almıştı arabasını? Hayallerinin sınırı yoktu. Mutluluğa dair kurduğu tüm hayaller gerçekleşmişti şimdiye kadar. Ve uçaktan iner inmez yine kurduğu hayaller gerçek olacaktı.
Eve geldiğinde onu karşılayanlar arasında annesi yoktu. Meraklı gözlerle etrafı araştırıyor alacağı cevaptan korktuğu için kimseye soramıyordu. Babasıyla beraber oturma odasına geçtiler. Babası yaşlanmış gibi görünüyordu ve bu görüntü kötü bir şeylerin yaşandığının sinyallerini veriyordu. Babası tedirgin ses tonuyla anlatmaya başlamış acı gerçekleri su yüzüne çıkartıyor, genç delikanlı ise duydukları karşısında dehşete kapılıyordu. Babası sözünü bitiremeden hıçkırıklara boğulmuş, kendi kontrol edemez halde ağlıyordu. Genç delikanlıya cebinden çıkardığı bir mektubu uzattı titreyen elleriyle. Delikanlı babasının anlattıklarının ezici ağırlığının yanında birde bu mektubu okumak zorundaydı. Evden koşarak adımlarla çıktı ve çocukluğundan beri en çok sevdiği yere ;vapur iskelesine gitti. Zarfı açmak istemiyor fakat içinde yazılanları merak ediyordu. Üzerinde Canım Oğluma yazan bu zarfı açtığında altüst olmuş hayatının daha da çıkmaza gireceğini tahmin edebiliyordu. Ve tüm cesaretini toplayarak mektubu açtı;
‘’ Canım Oğlum! Bu satırları okuduğuna göre her şeyi öğrendin. Baban, yani senin bildiğin baban sana ne anlattıysa hepsi doğru. Bana kızdın biliyorum hatta benden nefret ediyorsun. Sana mantıklı bir açıklama yapamam ama biliyor musun oğlum, aşkın mantığı yoktur. Evet ben kocamı aldatarak en büyük günahı işledim. Ama tanrı bana bu günahın karşılığı olarak seni; dünyanın en büyük hediyesini verdi. Bu benim en büyük tesellim. Mutlu bir yuvam vardı fakat bana daha büyük mutluluklar yaşatan gerçek babana karşı koyamadım. Sevdim; sadece sevdim oğlum, kocamdan öncede sevmiştim, kocamla beraberken de sevdim.
Yüreğimde başka birinin sevgisini taşıyarak evlendim kocamla ve o sevgiyi yüreğimden atamadım. Bir yüreğe iki sevda sığdıramadım oğlum ve birini tercih etmek zorunda kaldım. Yirmi beş yıl gecikmelide olsa ben gerçek sevdama gidiyorum. Yaşlanmış bedenim toprağa uzanacaksa bu onun yani gerçek babanın kollarında olmalı. Sana yanımıza gel, bizimle yaşa diyemem. Senden tek isteğim benden nefret etme ve sende annen gibi her şeyi göze alarak sev. Seni seviyorum; annen.’’