Dilsiz bekçileriydi şehrin
Kolsuz ve bacaksız uzuyordu
Eski mezar taşları gecede
Tek baş
Tek beden
…yürek yok!
Düzleşen toprağın çiçeklerinde
Veda yaşları dolunayın
Her yer soğuk…
Her yer ıssız
…çıt yok!
Ayak sesi duyuldu
Arnavut kaldırımlı yokuştan
Bir kürek sürttü
Süpürüyordu adam
şehri…
Namusu düşmüştü belki bir kızın
Belki bir ayyaşın salyası
Gidip de dönmeyecek ayak izi belki de
Dünyaya göz açan bebeğin bağrışındandı
Yaprakların korkup düşmesi
Ekim’in saçlarında
Eylül’ün yaşları
rengi yok!
…kasım gülleri eşikte
Karanlığa teslim edilen ne varsa
Süpürüyordu adam
Uzuyordu gecede
Eski mezar taşları
Kolsuz ve bacaksız.
Dilsiz bekçileriydi şehrin...
ve yansıtmayan ayna geçmişi.