AZAT
Mecnuna öğütler verirdin eskiden azat
Gül ömrüne bir de az diyordun,
Oysa bilmiyordun, gül ömrü kadar gün yüzü görmedim hayatta
Yanaklarımda parsel parsel bir isyan mavisi, el süremiyorum
Anlıyor musun azat?
Avuçlarımda kan lekesi varken; silemem gözyaşımı
Aşkı böyle bilmezdim ben azat
Bir düğüm olur içimde çözemem de;
Ayıklayamam saçlarımı aklımın içinden
Aşklar diyorsusn değil mi? Her şeyin sebebi…
Haklısın, az mı yollara düşmedik
Dünkü tökezleyipte ayağımızı kırdığımız yer...
Saklayamıyorum azat, kumlar biliyor sırrımızı
Topuklarımızda yağmur ıslaklığı var
Saklamaya gelmez sağanak lekesi
Ya kalemiz azat, üzerinde derin yaralar var
Kağıdın az mı ahını aldık?
Gece yine kime konuşmuş sustuklarımızı?
İstanbul paklar diyormuş günahlarımızı
İstanbul, ilk önce kendini üç kuruşa satanı bulsun!
Söz mü azat, ödeyecek miyiz düşlerimizin kefaretini
Ölü düşlerimizi tampon yapıp gözümüze;
Gülüp geçer miyiz eski günlere...
İçimizde git gide büyüyen bu aşk,
Ertelenmeli mi başka bir sevgiliye,
Yoksa boş bir mezar bulup gömülüp geçilmeli mi?
Yüreğimizin yıkıntıları arasında sadece işaret parmağımız görünüyor
Ve sadece bir şeyi işaret ediyor, aşkı…
yani ölüm sebebimizi
Umut ve korkunun kan kardeşliği var kanımızda
Sevmeye neden bu kadar aşırı cürretkar?
Gözlerin ifademi alalı çok oldu ama susmadan geçemiyorum azat
Geceye ihanet sayıyorum bize beyaz kefen yakıştıranı
Yusufu çalan kuyu, ha nerde bizim kanlı gömleğimiz?
Candan geçiyorum azat, senden…
kirli bir tebehsümle çalıyorlar adımızı
uluyor çakallar duyuyor musun azat, cesedimizi sakla,
ve akla bu acı hayattan ikimizi!
Yazar cumhur
23 02 2007