Arama

Din Nedir? - Tek Mesaj #6

ispermecet - avatarı
ispermecet
Ziyaretçi
5 Mart 2007       Mesaj #6
ispermecet - avatarı
Ziyaretçi

Din Nedir?


Tarihin başlangıcı olarak, yazının bulunuşu dolayısı ile 6000 yıl önceki Sümer uygarlığı kabul edilmiştir. Bundan öncesi, tarih öncesi çağlar olarak isimlendirilmiş ya da tarih bu şekilde ikiye bölümle sınıflandırılmıştır.


Tarih öncesi çağlarda din nasıldı, yazı olmadığından yazılı kayıt yok. Mağara resimlerinden, mezar buluntularından ve şimdiki zamana kadar neolitik dönemi yaşamış toplumların yaşantılarının gözlemlerinden eski çağlarda din hakkında, ilgili bilim insanlarının hipotezleri var.

Bunlar ise, ne uzak doğu dinlerinde söylenenler, ne de tek tanrılı üç dinde anlatılanlar gibi; 6 günde evrenin yaratılması, Adem, Nuh, İbrahim hikayelerinde olduğu gibi değil. Teolog ve tarihçilerinin araştırmalarına göre, tek tanrı fikrinin ilk ortaya çıkışı eski Mısır’da firavun Akheneton ile.

Fakat onun da tek tanrısı, yine doğaya ait bir cisim olan güneş.

Yahudilikten itibaren tanrı fikri ise şu anki insanların kafasındaki gibi, o bir yerlerde, gökte, her yerde, görünmez, duyulmaz, çok büyük, affedici, yaratıcı ve daha birçok sıfatları ile tanımlı.
Araştırma sonuçlarına göre İbrahim de bir pagan hayvan tüccarı. Musa ise henüz yaşadığı hakkında bir kanıta rastlanmamış, fakat onun adıyla tanrı şimdiki kafalardaki sıfata ulaşmış. Daha önceki tarihlerde böyle bir kavrama asla rastlanmadı. Bunun başlangıç yılı ise M.Ö. 1250-1280 yıllarındaki Kutsal Topraklara dönüş zamanı. Yani günümüzden, 3260 sene öncesine dayanıyor. Yazı ise 6000 yıldan beri var. Yazının bulunuşundan o tarihe kadar 2700 yıllık geçen zaman içinde hep tanrı sayısı çok fazla. O tarihten İsa’ya kadar ise tek tanrıya inananlar sadece Yahudi azınlığı.

Tek tanrıya inanmak ise annenin Yahudi olması koşuluna bağlı. Babası Yahudi olup annesi Yahudi olmayanlar cemaat ve inanç dışı.

Tek tanrıcıların kafasındaki doğal cisimlerden arınmış tanrının biçimi, ortaya çıkış anında Yahve olarak isimlendirilmiş. Yahve kelimesi ise o zamanki İbranicede, batı dillerindeki var olmak fiilinin (to be) eril üçüncü tekil hali; He is demek. Yani erkek, Allah baba.

Kelime kökeni olarak da bazı sıfatları ile de Sümerin Enki’sinin, Sami kavminden olan Akadlarda EA ya döndürülen yea olarak söylenen bilgelik tanrısı. Ne de olsa kendilerine İbrahim oğlu diyenler de Sami kökenli Akadlar. Yaratıcı değil ama diğer sayıları bini geçen tanrıların, sorularını yanıtlayan, önemli tanrılar kurulunun baş adamı. O dinlerde yaratan tanrı farklıydı ama EA her şeyi bilen ve her şeye kadir sıfatındaydı insanların kafasında.

Tüm bunlardan önce, korkulan, anlaşılamayan yıldırım, sel, yanardağ, tayfunlar, depremler gibi doğal olaylar, ölüm korkusu, sevilen kişinin ölümü, ataya saygı gibi nedenlerle dinler oluşmaya başlamış. Yaşanan ortama, yaşam biçimine göre benzer dinler ortaya çıkmış. Amazon yağmur ormanları insanları ile Papua Yeni Gine’nin benzer ortamında yani yine yağmur ormanında yaşayan İbanlar dünyada 180 derece ters konumda yaşamalarına ve birbirleri ile asla ilişkiye girmemelerine rağmen benzer toplumsal üst kurumlar oluşturmuş. Her iki toplumun da dininde aynı nedenlere dayalı kelle avcılığı vardır. İnsan beyni belirli koşullarda hep aynı şeyleri üretmiş.

Doğal varlıklara ruh verip onları canlı olarak görmüş paleolitik dönem insanları. Sadece tütümüz homo sapiens değil, familyamız hominidlere ait neanderthaller, ramapitecuslar dahi. Atalarını çiçekler içinde ayinlerle gömmüş.

Neolitik dönemi son 20-30 yıl öncesine kadar yaşayıp, atalarının iskeletlerini senede bir çıkarıp sırtında gezdiren Afrikalılar, kemikleri çıkarıp, yıkayıp evinde saklayan İbanlar benzeri din bizim 9000 yıllık Çatalhüyük’te de varmış. Gidin görün, evin içindeki, sekinin altından çıkan başsız iskeletleri. Bölgeyi terk edenler yanlarında koca iskeleti götürme yerine babalarının kafataslarını götürmüşler. Oraya gömmeden önce çevrede bırakıp kuşların ölülerin etlerini yemesi beklemişler. Günümüz Uzakdoğu neolitiklerinde de bölgesel olarak aynı durum vardı.

Doğal varlıklara, hatta timsaha aslana dahi tapma sonrası astronomi ile ilgilenip güneşe, aya, gezegenlere, yıldızlara tapma, yağmurun suyun yayarını kavrayıp bunlara tapmışlar. Bu gelenekler tek tanrılı dinlere dahi girmiştir. Ayrılanın ardından su dökme, su gibi aziz ol sözleri ta oralardan kalma. Yeni doğanın kutsal su ile vaftiz edilmesi, Ortodoksların kutsal pınarları ayazmalar hep pagan dönemin kalıntılarıdır. Noel dahi druidlerden Hıristiyanlığa 361 yılında papa I. Julius tarafından bilinçli olarak sokulmuş adettir.

Sonra insan biçimli tanrılar dönemi başlıyor. Yiyip içiyorlar evlenip çoluk çocuk sahibi oluyor bu tanrılar. Yazılı tarihteki sayıları bini aşkın Sümer tanrılarını akılda tutmak zor olmuş o zamanın insanında. Tanrılar kurulu oluşturuyorlar önemli tanrılardan. Bu kurulun en önemlisi herkes tarafınca sevilip sayılan, her şeyi bilen her şeye kadir sıfatlı bilgelik tanrısı EA.

Bilmek önemli artık tarım yapılıyor, toprağı ne zaman kazıp arpa buğday ekecek, yağmur yağmadığında nasıl yağmur duası yapacak, ne zaman sulayacak bilgi ister bu.

Ea M.Ö. 1250 lerde tek tanrıya dönüştürüldüğünde ise kolay mı diğerlerini anında atmak. Onlar hala yaşıyor melek olarak. Kuruldaki bilinenler ölüm tanrısı Azrail, insanlarla haberleşen Cebrail, iklime bakan Mikail olmuş, insanlara bela getiren, kıyamet günü sorumlusu İsrafil, diğerleri de isimsiz ve önemsiz melekler. Ve 1000 yılda Tevrat yazılmış, İbrahim soyunun hikayeleri, İbrani krallarının yaşam hikayeleri, ile yazılı Sümer dininin evernin yaratılışı, Adem Havva (sümerde adı kaburganın hanımı), tufan hikayeleri alınarak. Hatta neşideler neşidesi aynen kopyalanmış, kız kardeşimin memeleri ak diyerek koca din kitabında.

Sümer tabletleri bulunup okunmadan önce de din kitabında enses ilişkilerin ne işi var diye şaşımış günümüz insanı, kilise ayinlerinde buraları es geçmişler. Halbuki bilmiyorlardı ki sevgiliye Sümer’de kız kardeş denildiğini.

Din dediğimiz budur, bilginin bittiği yerde ortaya çıkan, ta eskilerden gelme; eski çağ beyin ürünlerinin evrimi. İnançlı kafalarda yavaş yavaş değişen, fakat değiştiğinin farkına varılmayan ve değiştiği kabul edilmeyen.
Son düzenleyen _Yağmur_; 8 Mayıs 2017 16:30