keşke uğurlaması
kim durdurabilir çocuk
salınıp gitmelere aşina yüreği
yabancılaşmaya görsün göğsüne sır yemin
rengi uçar esasından mavinin
masal kalır hatır cezvesinde kaynayan kahve
mırıldanılan söz kırıntıları
her bir nar tanesine yazılan çiçek sepkeni düşler
sol yaka cebinde yetim hurma çekirdeği
gök dökülür gözlerinden
yıkılırsın kendi içinde ay patikalarında
zamanın kesik kesik ilerlemesi
hayat ekinden koparır insanı
perdeler geceyi topladıkça
oysa sevince dağ gibi sevmesidir öz kalbin bildiği
yıkılmadan dimdik kalması ayakta
sırra kadem olsa da çekip giden
çizgileri çizemesen de boydan boya
kim bilir rüzgârın kendine çimdiğini
dile gelmesini çalıların
ketum dilber hüznün hışırtısını kayıp ses tonunda
sonsuz yarının, aşk yanının boynuna düşen ip gölgesini
çiyle ıslak kadın çıplaklığını yalnızlığında
durduramaz kimse bir ayağı eşikte olanı
takvim kolleksiyoncusu bilmez göznuruyla ışıyabilmeyi
sen yaşarsın son kertesinde
dünyanın kirini yıkama meylini
imge alevinden ağır ateşli dudağındır
kalemi öpen parmaklarındır terli
kal diyemezsin hiç senin olmamışa
jokeri imtiyazsızlık olan sahteye
öğretemezsin sadakati
nasıl anlatırsın ah! çocuk
asıl sırça köşkün gönül olduğunu
ara sıraların gök gürlemesinde yitmiş acize
sarı sayfalarda şiir tutan külkedisinin soluduğunu
S.Sevinç YILDIZ