Arama

Hayata Dair - Tek Mesaj #524

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
11 Mart 2007       Mesaj #524
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Akıllı değil hayat; ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Ne zaman güldüreceği, ne zaman ağlatacağı, ne zaman öldüreceği belli değil... Eh, o bizimle eğlenirken bizim elimiz armut mu toplayacak? Doğrusunu isterseniz, beni bozar bu pasifizm! Bir şekilde hayata müdahale etmeliyim. Yoksa hasedimden çatlarım valla.
Evet, akıllı durmuyor, iki dakika delikanlı olmuyor hayat. Hiç durmadan korkular, tecrübeler, deneyler, yıkımlar ve coşkular sunuyor bize. Biz de bunları biriktirip, eldeki verilerden yaşantımıza bir şekil veriyoruz.
Küçük deneyler yapıyoruz, sonuçlarını bekliyoruz ve sonuçlara göre kararlar alıyoruz. Büyük denemelereyse korkularımız izin vermiyor. Acıdan, kırılmaktan, aldatılmaktan, yenilmekten ne kadar çok korkuyoruz...
Oysa yaşam denen şey; ne deneyleri, ne sonuçlarını ne de karar verme sürelerini bekleyecek kadar uzun değil. Kaçıp gidiyor işte! Ucundan kıyısından yakalayabiliyorsan ne ala, yakalayamıyorsan derdine yan.
* * *
Hayat deli bir oyundur. Çılgın bir hızla ve sen ne olup bittiğin anlamadan akıp gider. Her nedense, bu oyunda kazanan tarafın 'akıllı insanlar' olduğu düşünülür. Saçma! 'Akıllı insanlar'ın aşkı mutsuzdur... Paraları vardır ama işlerinde endişe içindedirler... Mantık evliliği yaparlar ama tutku yoktur... Paralı, kariyer sahibi, başarılı arkadaşları vardır ama dostları yoktur; yalnızdır onlar... Anlatacak ilginç öyküleri yoktur; sıradan, güvenli ve huzurlu bir yaşamdan öykü mü çıkar Alla'sen?
Akıllıdırlar ama simetrik ve monoton bir yaşam içinde, gol atmadan ve durmadan kalelerini savunarak debelenip dururlar. Konforlarından, paralarından, güvencelerinden vazgeçemedikleri için, özgün bir dünya kuramazlar kendilerine ve çevrelerine.
Durmadan savunma halindedirler. Sevgililerine, arkadaşlarına, patronlarına, çalışanlarına kendilerini savunmakla geçer hayatları. Yaşamın deliliğinden tırsarlar ve durmadan acıya karşı savunmada kalırlar... Savunma yapmaktan imanları gevrer ve atak yapmaya halleri kalmaz. Yani, kendi yaşamlarına müdahil bile olamazlar.
Senecca'nın da dediği gibi: "Vazgeçmeye hazır ve istekli olanlar dışında hiç kimse hayatın gerçek tadını alamaz". Önyargılardan, deneylerden, sıradan mutluluklardan, huzurdan, güvende olmaktan, paradan ve kariyerden vazgeçmeden otantik bir hayatı yakalamak olası mıdır? Sanmıyorum.
kafam çingene bohçası gibi.. Kendime söz dinletemiyorum. Korkuyorum ama bir o kadar da heyecanlı ve hevesliyim.
Cervantes, Don Kişot'a şunları söyletirken benimle aynı kaygıları taşıyordu herhalde: "Hangisini tercih ederdin; akıllı deliliği mi, aptalca akıllılığı mı?"
Ben çoktan deliliği seçtim. Elbette 'akıllı deliliği' seçtim. Deliliğim, aklın ve gerçeklerin inkarı değil; onlara rağmen tercih edilmiş bir delilik.
Nasılsa hayat deli; ne zaman ne yapacağı belli olmuyor... Korkunun ecele faydası yoksa; ölüm geldiğinde ben burada kahkahalarla eğleniyor olacağım ve uysal uysal teslim olacağım ona.
Mutlu aşk yoksa, bu aşkın suçu değil; her defasında aşka yenileceğim.
O halde serbest bırakalım karanlık odalardan tutkuları.... Hadi!

???