İçe Sesleniş
her akşam eteklerine yığıyorsun sarışın manolyaları -yığ-
ve sakıngan açılımlarla yaklaşıyorsun kadınına –yazıktır-
oysa kokusu leyli meccani kızların odalarındaki koku –delirme-
tırnağı yarılsa kızıl zebralar fırlar içinden –abarttın-
sen esas baktı mı bakışlarını sev –sanki aynalar kırılır-
dişil kahkasıyla yırtabilir gecenin karanlığını –ürkme-
zaten korktuğun ne varsa öldürdün hınçla-ama ne varsa-
ocudukça ocumak fiilini düşürüyorsun yazıtlara -yeter-
güney kıyılarında hışırdayan bir Kıbrıs akasyasısın -incitildin-
kimbilir ne tacirler gelip geçer kıyılarından -sen gibi-
ve her uykuya dalışında bir orman suluyorsun –yılgınlıktan-
mevsimidir şimdi güzel dudaklı yaban kazlarının –hele bir göğe bak -
her sabah avcuna bırakıyorsun mor menekşeleri -yakışır-
damakçatlatan lezzette bir kadını seviyorsun-ne güzel-
oysa gördüğün en keskin sözlerle deşiyor böğrünü –hoşgör -
sen esas öptü mü öpüşlerini sev–sanki bulutlar ikiye yarılır -
latilokum bir cariyedir süzülür her tan ağartısında odana –istiyordun-
lavanta mavisi tüyleriyle bağrıkara kuşları kıskandırır – daha ne-
şimdi buz kesmiştir teninde ne varsa aşktan kalan –sızlanma-
karşılaştığınızda içselliğin susuz ve geçirgendi –suç senin-
anla ki kadın seçimindeki yanılgı ölümcüldür –geç kaldın-
sen esas gitti mi gidişini sev – sanki yer gök utanır-
bre rezil, öl şimdi seni koydukları yerde –sen de mi-
-evet ben de- nasılsa yoksul köpekler gibi geçti ömrün
-hem söylesene, neden taktın bu ara Göktürk şarkılarına ?
Fadıl OKTAY