Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #437

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Mart 2007       Mesaj #437
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YOKLUĞUNUN SEYİR DEFTERİ I

Sen, imkansız hayallerimin ele avuca sığmaz başrol oyuncusu. Sen, apansız bir zamanda başlayan ve zaman varoldukça varolacak sevgili aşkım. Sen,duygularımın yaratabildiği ve yüreğimin sevebildiği en yüce sevgi... Şimdi nerdesin...?

SENSİZ BİR DÜNYA

Günler sahte gülümseyişlerin yalancı cıvıltıları arasında geçip gidiyor. Geceler hep hüzün keder. Tek tesellim kendi kendimi kandırışlarım. Takvimlerden yapraklar birer-birer düşüyor. Mevsimler ısınıyor,mevsimler soğuyor tükenmeyen bir devir daim içinde. Ama ben hep aynı ben. O bildiğin.. Ya da unuttuğun. Belki biraz düşünsen hatırlayabileceğin. Belki de hatırlamak bile istemediğin ben. Bir elinde sigarası ve yanında kahvesiyle ömür tüketen, zamanın seyrine - kaderin keyfine esir adam. Sana söz verdiğimden beri yalnızca “belirli günler ve haftalarda" alkol alıyorum. Sana verdiğim onca sözden yalnızca bunu tutabildim ve nedense hâlâ tutmaya devam ediyorum. Oysa şimdi içmek için onca sebebim var.

Vazgeçmeyi her zaman becerebildim ama unutmayı asla beceremedim. Bir zamanlar kuvvetli olmasında çok memnun olduğum hafızamdan artık çekiniyorum. Ne zaman, nerede, hangi alakasız olaydan mazimdeki hangi kötü hatırayla bağlantı kurup, beni içinden çıkılmaz düşüncelere salacağını kestiremiyorum. Sık-sık düşüyorum o içinden çıkılmaz kederli düşüncelere. Düşünüyorum ve kendimi suçluyorum. Sonra da bu suçlamalardan rahatsız olan vicdanımı rahatlatabilecek düşünceler geliştirme çabasına giriyorum. Bulduğum bahaneler, geliştirdiğim mantıklar geçici bir süre için çare oluyorlar ama bir başka zamanda yine alakasız bir şekilde bu düşüncelerin ortaya çıkmasını engelleyemiyorlar. Üstelik yeniden ortaya çıkan bu kederli düşüncelerin vicdanıma verdiği rahatsızlığı ilk seferinde geçici bir süre de olsa ortadan kaldıran çözümlerim, ikinci seferde hiçbir işe yaramıyor.

Vazgeçmek de çözüm olmuyor unutmak da. Ama iyi ama kötü bir şeylerin yaşanmış olduğu gerçeğini asla değiştirmiyor ikisi de. Sonunda vicdanın faturayı yine sana kesiyor. Buna pişmanlık diyorlar. Yani aptallığın belgelenmesi ve su götürmez bir gerçek olarak kabul görmesi durumu...

GECELER BİTİNCE SABAH OLMUYOR

Hüzün ikliminde yazlar sıcak ve karanlık, kışlar soğuk ve karanlık. Varlığın kaynağı gizli karanlıklarda. Yanıtların soruları gizli. Şimdi anlamsız bir inatla aslolan gerçeği anlamaya çalışıyorum. Bu çaba beni bir belirsizliğin içine gömüyor olsa da bundan rahatsız değilim. Belki belirsizliğin içinde beliriverecek her şey..sen..

Yağmurlu bir aralık gecesinde hava soğuk.Yağmuru düşündükçe içim biraz olsun huzurla doluyor.Üşüyorum ama bu üşüme beni ürkütmüyor.Hastayım ama nasıl olsa öleceğim,zaten herkes ölüyor diyerek kendimi avutuyorum.Arka planda HEART’IN ALONE’U çalıyor.Bu şarkı bana her zaman kışı hatırlatır.
İçimde belki de bilinçaltımda unutulmuş değişik hüzünlü duyguları ortaya çıkararak kederime keder katar..Yine de bu şarkıyı dinlemek benim için büyük bir keyif.......
Yalnız gecelerimin vefakar dostu sigaram dudaklarımla klavye arasında gidip gelen parmaklarımın arasında sıkışmış ama halinden şikayetçi değil.Benim gibi birini yakıp birini söndüren bir tiryakiye eşlik etmekte tereddüt etmiyor.Beraber takılıp gidiyoruz işte bu boktan hayatın trajedisi içinde...
2000’de bitiyor.Bu yıl sanat adına bir şiir ve iki denemenin dışında hiçbir icraatım yok.Bu kaygı verici bir durum ama bende bu kaygıdan eser bile yok. Kendimi günlük koşuşturmaların hengamesine öyle kaptırdım ki manevi anlamda beni tatmin eden çalışmalarımın hiç birini yapamıyorum. Okumaktan bile uzaklaştım.Eski şarkılar gibi bir kenarda nostalji kasetlerinde yer alacağım zamanı bekler oldum. Bazen kendim için üzülmüyor değilim hani. Ama üzülmek varolan durumu değiştirmek için tek başına yeterli bir icraat değil...
Geceyi,yağmuru ve huzuru dinlemek ve demlenmek için ideal bir gece.Hele sevdiğin bütün damar şarkılar bir arada elinin altında varsa bu olay keyfini iki kat arttırır. Hüzünlenebilmenin keyfini yaşar oldum. Garip değil mi..? Hüzünlenebilence mutlu olmak.. Çelişki artık anlamsız ya da anlam kaymasına uğramış bir kelime benim için..
Kahvemden bir yudum aldım ve yazmaya devam ediyorum.İnsanın yazacak bir konusu olmaması ve sadece yazmak için bu işe başlaması ortaya bu akşam olduğu gibi böyle bir metin çıkarıyor işte.Yazmanın yaşamakla eşdeğer olduğu bir beynin hezeyanları bazen kelimelerle ifade edilemiyor.Kelimelerin kifayetsiz kaldığı durumlarda üstat Orhan VELİ’Yİ hatırlamadan geçmek olmaz.Bir dakikalık saygı duruşu misali bir dakika gözlerini kapatarak İstanbul’u dinlemek gerek.
Hani nerde hüzün çökmüş akşamlar...? Hani nerde boğazın serin sularına karşı içilen hüzün kıvamında demli bir çay...? Nerde kaldı o zamanlar?Üzerinden asırlar mı geçti? Biz mi yaşlandık zaman mı çabuk geçti...? Nerede kaybolduk ya da nerede kaybettik eski hevesimizi...? Sitemkâr olmamak elde değil. Ama bu sitem neye ya da kime.İşte cevabı verilmesi gereken soru bu.. Bütün bu olanlar için,bütün bu bezginliğimiz,bütün bu vazgeçmişliğimiz için kime sitem edeceğiz ...?
Yanlış sorularla doğru cevaba ulaşmanın mümkün olmadığını bilmek de bir erdemdir.Soruların yanlış olmadığından eminim ama soruyu doğru mercilere sorup sormadığımdan da emin olmam gerek.Kederli boğaz akşamları misali martılardan ve yıldızlardan yoksunluğumuz maksimumda..Üstat Nazım babanın dediği gibi “hey insanlar nerdesiniz.....?”
Uykusuz gecelerde sigarasız kalmaktan daha kötü olan şey kendinle ilgili sorular karşısında cevapsız kalmak.Ciltli ve kalın ansiklopedilerde yazmayan bu cevapları bize hayat bu zamana kadar vermeliydi.Belki de verdi.Biz bunun farkına varamadık.................................................................. ............

Varlığımın anlamını anlamakla geçecek ömrümde iyi olarak sıfatlandırılacak bir şeyler yapma çabası içinde olmak asla yanlış değildi.Amaç doğruyken yapılan icraatlarla o amaca ulaşamamış olmak kullandığım araçların yanlış ya da eksik olduğunu gösterir.Zaman içinde bir an ama her ne zaman olursa olsun hatadan dönmek bir erdemdir.Amaca giden yolda her araç meşru sayılabilir ama her aracın seni amaca götüreceğini beklemek biraz saflık olur.Yapılan herhangi bir şey ancak doğru yer ve zamanda yapılmışsa meşruluk kazanır.Aksi halde en iyi niyetle yapılan bir davranış bile yanlış anlaşılır ya da yanlış sonuçlar verir.......
Ara sıra durup bir vicdan muhasebesi yapmak gerek.Hayatın bu hızlı hengamesi içinde buna vakit ayırmalı insan. Bir süre kendini hayatın içinden soyutlayıp olaylara bir gözlemci yaklaşımıyla eğilmek ve bu farklı bakış açısından yanlış görünen olguları zamanın akışında mutlaka düzeltmek gerek.Gerekli olan şeyleri bilmek ya da öğrenmek için asla geç değil.
Doğrulara giden yol yanlışlardan geçer.Çünkü dünya üzerinde yanlışlığı ispat edilemeyecek hiçbir doğru yoktur.Bu açıdan bakınca yanlış yapmaktan korkmanın ne kadar anlamsız olduğu açıkça çıkıyor ortaya..........................

Şimdi o eski zamanları aramıyor değilim.Ama eski zamanlara dönmenin şu anki bilgi ve birikimimizle imkansız olduğunu da biliyorum.Eskiyi özlemek ayıp değil ama eskiye dönmenin imkansızlığını bilmek şartıyla.Yapılacak şey vakit kaybetmeden bugünü kurtarmaya başlamaktır.Ne kadar çabuk başlarsak gelecekte o kadar çok kurtarılmış zamanımız olacaktır................


Bir sigaranın dumanıyla çıkılan hüzünlü bir gece yolculuğunun son durağı saba makamında okunan sabah ezanıdır................

KABULLENİŞ

Yokluğun varlığı üzerine anlam buldu dünya
Varlığın yokluğu üzerine boşa kafa yorma..