Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
00:48, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Pazar, 14 Aralık 2025 - 00:48
Arama
MaviKaranlık Forum
Sanat Felsefesi
-
Tek Mesaj #3
HayLaZ61
VIP
BuGS_BuNNY
25 Mart 2007
Mesaj
#3
VIP
BuGS_BuNNY
ESTETİ
K
(SANAT FELSEFES
İ
)
A. Estetik Konusu
“Estetik” kelimesi Yunanca “aisthesis” veya aisthanesthai” kelimelerinden gelir. Duyum, duyular, alg
ı
, duygu ile alg
ı
lamak gibi anlamlar ta
ş
ı
r. Bu kelimelerden ç
ı
kar
ı
labilecek olan, esteti
ğ
in, duygusall
ı
ğ
ı
n sa
ğ
lad
ı
ğ
ı
bilgilerin bili-mi olmas
ı
d
ı
r.
Esteti
ğ
in kurucusu
Alexander G.Baumgarten
’-dir (1714-1762). Ona göre mant
ı
k, dü
ş
ünce ve zihne ba
ğ
l
ı
yukar
ı
daki bilgilerin do
ğ
rulu
ğ
unu inceleyen bir bilimdi. Estetik de duyu ve duygulara ba
ğ
l
ı
bilgilerin do
ğ
rulu
ğ
unu incele-yecekti. Yani estetik mant
ı
ğ
ı
n ikiz karde
ş
i veya duyulara dayal
ı
bilgilerin mant
ı
ğ
ı
olarak ortaya konmu
ş
tu.
Felsefenin içinde üç temel normatif bilim vard
ı
r.
Bunlar do
ğ
ruluk temeli üzerine kurulmu
ş
Man-t
ı
k, iyilik temeli üzerine kurulmu
ş
Ahlak ve güzellik temeli üzerine kurulmu
ş
Estetiktir. Dolay
ı
s
ı
yla estetik duyusal alan
ı
n bütün geni
ş
-li
ğ
ini de
ğ
il, özellikle güzel olan k
ı
sm
ı
n
ı
inceler. Bu nedenle, bir ara estetik kelimesi yerine güzellik bilimi veya felsefesi kavramlar
ı
da önerilmi
ş
tir (
J.G. Herder
ve
G.W.F. Hegel
taraf
ı
ndan).
Ancak daha sonra esteti
ğ
in temel de
ğ
erinin sadece güzellik olarak s
ı
n
ı
rlanmas
ı
na kar
ş
ı
ç
ı
kanlar olmu
ş
tur (
I. Kant, Fr. Shiller, K. Rosenkranz, L. Wittgenstein
gibi). Onlara göre yüce, trajik, komik, zarif, ilginç, çocuksu (naif) soylu, çekici ve hatta çirkinlik bile esteti
ğ
in inceleyece
ğ
i de
ğ
erler içine girebilir.
Esteti
ğ
in ara
ş
t
ı
rma alan
ı
n
ı
güzellik ve sanatla s
ı
n
ı
rlayan geleneksel anlay
ı
ş
a kar
ş
ı
, sezgi ve sezginin ifade edilmesini teklif edenler (
B. Croce
) pek kabul görmemi
ş
tir. Estetik bilimi gene bir sanat felsefesi olarak kabul edilmek-tedir.
Esteti
ğ
in kayna
ğ
ı
konusunda ise de
ğ
i
ş
ik görü
ş
-ler bulunmaktad
ı
r. Esas estetik olan
ı
n estetik obje (sanat eseri) de
ğ
il, onu yapan ve ona bakan ki
ş
ideki psikolojik duygular oldu
ğ
unu savunan psikolojik estetikçiler (
Th. Lipps
) var-d
ı
r. Buna kar
ş
ı
l
ı
k subjektif yakla
ş
ı
mdan uzak, esas estetik olan
ı
n obje, sanat eseri oldu
ğ
unu savunan fenomenolojik estetikçiler (
L. Witt-genstein
) vard
ı
r.
Asl
ı
nda felsefi estetik bütün bunlar
ı
birle
ş
tirir; psikolojik estetik (süje), fenomenolojik estetik (obje), sanat felsefesi ve estetik de
ğ
erler man-t
ı
ğ
ı
(estetik yarg
ı
) bir bütün olarak i
ş
lenir.
1. Felsefe Aç
ı
s
ı
ndan Sanat
Sanat birçok bölümleri, ak
ı
mlar
ı
, çe
ş
itli
ş
ekil-lerde u
ğ
ra
ş
anlar
ı
, müzeleri, sergi ve gösteri salonlar
ı
v.s. olan büyük bir sosyal faaliyet alan
ı
d
ı
r. Resim, heykel, mimari, müzik, edebi-yat, tiyatro, sinema, foto
ğ
raf gibi birçok dallar
ı
olan sanat, çe
ş
itli bilimlerce incelendi
ğ
i gibi felsefe aç
ı
s
ı
ndan da incelenmektedir. Bu ince-leme s
ı
k s
ı
k sanat
ı
n toplumsal, psikolojik ve teknik incelemeleriyle çak
ı
ş
maktad
ı
r.
a) Sanat
Sanat
ı
n ne oldu
ğ
u konusu ça
ğ
lara, toplumlara, üzerinde durulan sanat alan
ı
na göre baz
ı
de
ğ
i-
ş
iklikler göstermektedir. Sanat, insani bir faali-yettir ve insan
ı
etkileyen her
ş
ey, sanat
ı
da etkilemektedir. Sanat, sanatç
ı
ya ba
ğ
l
ı
bir ürün olarak sanatç
ı
n
ı
n ki
ş
ili
ğ
inden ve orijinalli
ğ
inden
de büyük ölçüde etkilenir. Ama bütün sanat eserleri ki
ş
ilerde estetik bir zevk ve heyecan uyand
ı
r
ı
r; be
ğ
enilir, takdir edilirler.
Sanat eserini di
ğ
er rasgele eserlerden ay
ı
ran unsurlar nelerdir? Bunlar
ı
n ba
ş
ı
nda
güzellik
gelir. Daha sonra da tart
ı
ş
ı
laca
ğ
ı
üzere, güzel-li
ğ
in tan
ı
m
ı
oldukça zordur. Güzelli
ğ
in yan
ı
s
ı
ra bir sanat eserinde yüce olma, haz ve ho
ş
a gitme duygusu uyand
ı
rma, do
ğ
ru ve iyi olma, faydal
ı
olma, bir amaca hizmet etme, insan
ı
n orada kendi ruhundan, heyecanlar
ı
ndan bir
ş
eyler bulmas
ı
gibi özellikler de aranmaktad
ı
r.
Sanat
ı
daha iyi anlayabilmek için, filozoflar
ı
n sanat faaliyetini nas
ı
l de
ğ
erlendirdiklerine k
ı
sa-ca bakmak gerekir. Sanat
ı
n kökeninin, kayna-
ğ
ı
n
ı
n ne oldu
ğ
u konusunda çe
ş
itli görü
ş
ler vard
ı
r ve bunlardan baz
ı
lar
ı
ş
öyle özetlenebilir:
1) Taklit (mimesis
)
Sanat
ı
n esas
ı
n
ı
n taklit oldu
ğ
unu savunan ilk dü
ş
ünür
Aristoteles
’tir (M.Ö. 384-322).
Asl
ı
nda
Platon
(M.Ö. 427-347)’nun eserlerinde ve felsefesinde de, her
ş
eyin asl
ı
n
ı
n idealar dünyas
ı
nda bulundu
ğ
u, bu dünyadakilerin hep-sinin onun iyi ve kötü taklitleri oldu
ğ
u
ş
eklinde bir görü
ş
vard
ı
r. Aristoteles ise insanda bir tak-lit (mimesis) yetene
ğ
i ve hazz
ı
n
ı
n bulundu
ğ
u-nu, sanatç
ı
n
ı
n olaylar
ı
n ve varl
ı
klar
ı
n özündeki ideali, fikri taklit etti
ğ
ini söyler. Sanatç
ı
, âdeta tabiat
ı
n eksik b
ı
rakt
ı
ğ
ı
ş
eyleri tamamlar.
Esteti
ğ
i ba
ğ
ı
ms
ı
z bir bilim haline getiren Alman filozof
Alexandre-Gottlle Baumgarten
’e göre de evrende madde ve ruh öylesine âhenkli bir
ş
e-kilde birle
ş
mi
ş
ve kayna
ş
m
ı
ş
t
ı
r ki, sanat
ı
n ve sanatç
ı
n
ı
n amac
ı
tabiat
ı
taklit olmal
ı
d
ı
r.
Maddeci estetikçilerden
H.Koch
’a göre ise, sanat, özel bir gerçekli
ğ
i yans
ı
tma biçimidir. Ancak bu yans
ı
tma biçimini toplumsal de
ğ
erler belirler.
Belki baz
ı
sanat dallar
ı
nda, meselâ resimde, heykelde, tiyatroda taklidin daha fazla yer ald
ı
-
ğ
ı
n
ı
, ama mimari, edebi sanatlar gibi alanlar-da hayal gücünün taklidi a
ş
t
ı
ğ
ı
n
ı
söylemek daha gerçekçi olur.
Zaten eski Yunan dü
ş
ünürlerinden
Philostratos
taklidi ikinci plana atarak hayal gücü ve ya-ratma ilkesini savunmu
ş
tur. Hayal gücü taklit-ten daha kuvvetlidir. Eski Yunan Tanr
ı
lar
ı
n
ı
n heykellerini yapanlar onlar
ı
görerek yapmam
ı
ş
-lard
ı
r.
Alman filozofu
G.W.Fr. Hegel
(1770-1831) de tabiat güzelli
ğ
ini reddederek sanat güzelli
ğ
ini tabiat güzelli
ğ
inden üstün tutar.
Fr.W.-J. Shelling
(1775-1854) de sanat
ı
tabiat
ı
n taklidi sayanlara kar
ş
ı
d
ı
r. Sanatç
ı
, yarat
ı
c
ı
Tanr
ı
n
ı
n ruhunu bilinçsizce izler; onun yapt
ı
klar
ı
n
ı
taklit etmez, tabiat
ı
canland
ı
ran Tanr
ı
sal ruh gibi o da yeniden, orijinal olarak yarat
ı
r, kulland
ı
ğ
ı
e
ş
yaya can verir.
Taklit; resim, heykel gibi baz
ı
sanatlar
ı
n vas
ı
-tas
ı
olabilir ama birçok sanatlarda vas
ı
ta bile olamaz. Kald
ı
ki, birçok foto
ğ
rafta, plastik ve balmumundan yap
ı
lm
ı
ş
gerçe
ğ
i aynen taklit eden eserlerde bir sanatç
ı
ruhu, bir estetik he-yecan duyulmuyor. Tiyatroda izlenip alk
ı
ş
lanan birçok cinayet sahnesi gerçek hayatta ayn
ı
be
ğ
eniyi bulur mu? Sanat eseri, gerçe
ğ
in yal
ı
n bir taklidinden çok daha farkl
ı
bir
ş
eydir.
2) Yaratma
Tabiattaki varl
ı
klar
ı
n ve olaylar
ı
n do
ğ
rudan kendileri bir sanat eseri say
ı
lmazlar. Do
ğ
al
ş
eylerin bir sanatç
ı
taraf
ı
ndan i
ş
lenmesi ve düzenlenmesiyle bir sanat eseri ortaya ç
ı
kar. Sanat, do
ğ
an
ı
n aynen yans
ı
t
ı
lmas
ı
de
ğ
ildir;
nas
ı
l bilim varl
ı
klar
ı
ve olaylar
ı
çözmeye ve formüle etmeye çal
ı
ş
ı
yorsa, sanat da varl
ı
klar
ı
ve olaylar
ı
anlamaya ve bilimden farkl
ı
bir
ş
ekilde anlatmaya yönelmi
ş
tir.
Burada kimi sanatç
ı
resmi, kimi heykeli, kimi müzi
ğ
i, kimi edebi sanatlar
ı
kullan
ı
r. Ama her sanatç
ı
ger-çe
ğ
i anlat
ı
rken kendi tekni
ğ
ini, kendi ruhunun yarat
ı
c
ı
l
ı
ğ
ı
n
ı
ortaya koyar.
İ
htimal ki, bir
ş
ey ortaya koymaya çal
ı
ş
ı
rken kendi ruhunun de-rinliklerindeki güzellik ideali ona yol gösterir.
Sanatç
ı
da yarat
ı
c
ı
l
ı
ğ
ı
yönlendiren, onun hayal gücüdür. Reel varl
ı
klar ve olaylar onun hayal gücü ile birle
ş
erek unutulmayan sanat eser-lerine dönü
ş
ebilir. Bu arada gerçek varl
ı
k ve olaylar
ı
n baz
ı
yönleri k
ı
rp
ı
l
ı
p at
ı
l
ı
r, baz
ı
yönleri sanatç
ı
n
ı
n orijinal yaratmas
ı
, hem ele ald
ı
ğ
ı
konular, hem kulland
ı
ğ
ı
malzeme, hem i
ş
leme tarz
ı
ile onun kendine has üslubunu ortaya koyar.
Ço
ğ
u filozof, gerçek sanatç
ı
lar
ı
bir deha olarak kabul eder. Sanat eserleri de, bu dehan
ı
n çev-redeki olaylar
ı
ve varl
ı
klar
ı
kendi ruhlar
ı
ndaki hayal gücü ile i
ş
leyerek de
ğ
erlendirmeleri so-nunda ortaya ç
ı
kar. Sanat, insan
ı
n iç dünya-s
ı
n
ı
n eseridir ve büyük ölçüde bireyseldir. Ama bütün di
ğ
er insanlar
ı
n iç dünyas
ı
na da hitap etti
ğ
i için k
ı
sa sürede toplumsalla
ş
maktad
ı
r.
Hegel
’e göre sanat, maddeye sokulan ve mad-deyi kendine benzeten sanatç
ı
n
ı
n ruhudur. Bu yarat
ı
c
ı
ruh, heykelde ve mimaride maddeye
çok ba
ğ
ı
ml
ı
iken, resimde maddeye tamamen hâkim; edebiyatta ve müzikte ise maddeden âdeta kurtulmu
ş
bir haldedir.
Sanat; fikirleri, hayalleri çe
ş
itli
ş
ekillerde çe
ş
itli boyutlarda gerçekle
ş
tirme hareketidir.
Ama bilimsel ve teknolojik bulu
ş
lar bir sanat eseri say
ı
lmazlar. Çünkü ço
ğ
u kez sanat
ı
n yol gösterici
ı
ş
ı
ğ
ı
olan güzellik ve be
ğ
enilme de
ğ
erlerinden yoksundurlar.
Karl R.-E. van Hartmann
(1842-1906) sanat
ı
bir somut idealizm olarak nitelemi
ş
; bunun temelinde de güzel idealinin bulundu
ğ
unun savunmu
ş
tur.
George Santayana
(1863-1952) ve
John Dewey
’e (1859-1952) göre de sanatsal yarat-ma, ki
ş
inin çevresiyle etkile
ş
iminden ç
ı
kar. Sanatç
ı
da bir ki
ş
ilik, hayalgücü, bilgi, çevrede çe
ş
itli
ş
ekiller, olaylar, sesler, malzemeler… Dolay
ı
s
ı
yla çevre sanatç
ı
y
ı
besler, sanatç
ı
çevreyi de
ğ
i
ş
tirir.
Resim ve heykelde antik Yunan, Roma ve hat-tâ Rönesans sanatç
ı
lar
ı
klasik taklit s
ı
n
ı
rlar
ı
içinde görünüyorlar. Romantizm ve Realizm sanat ak
ı
mlar
ı
na mensup olanlar
ı
n eserlerinde de tabiattaki varl
ı
klar ve olaylar gerçe
ğ
ine yak
ı
n bir
ş
ekilde taklit edilmeye çal
ı
ş
ı
l
ı
yordu. Ama biçimden ziyade renk pe
ş
inde ko
ş
an izle-nimciler, insan
ı
n bilinçalt
ı
n
ı
d
ı
ş
a vurmaya çal
ı
-
ş
an ekspressiyonistler, gerçeklerden kaç
ı
p “gerçek üstü”ne ula
ş
maya çal
ı
ş
an sürrealistler, edebiyat alan
ı
nda da temsilcilerini bulan sembolistler,
Picasso
’da zirveye ç
ı
kan geomet-rik kübizm v.s. sanatta taklitten ziyade yarat
ı
-c
ı
l
ı
ğ
ı
ön plana ç
ı
kard
ı
. Özellikle fotograf ve film teknolojisindeki geli
ş
melerle, bilgisayar
ı
n ses ve görüntü i
ş
leme tekniklerinin geli
ş
mesi bir montaj sanat
ı
n
ı
ortaya ç
ı
kard
ı
. Dada’c
ı
lar
ı
n resimde bir tahta çizip onu boyama yerine oraya gerçek bir tahta çakma gibi sanat
ı
tekrar reelle
ş
tiren giri
ş
imleri eskide kald
ı
.
Ş
u anda teknolojideki geli
ş
meler bir taraftan bilgisayar-lar ve özel film teknikleriyle hareketli görüntüler üzerinde birçok de
ğ
i
ş
iklikler sa
ğ
layan op-art ve çe
ş
itli nesnelerin birle
ş
tirilmesiyle yeni kompo-zisyonlar elde eden pop-art, ça
ğ
da
ş
sanatç
ı
y
ı
yarat
ı
c
ı
l
ı
kta yeni boyutlar geli
ş
tirmeye zorluyor.
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Cevapla
Kapat
Saat: 00:48
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...