Arama


HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
25 Mart 2007       Mesaj #3
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Gerçeküstüncülük

Sinemada Gerçeküstücülük ve Luis Bunuel



''Alışılmış ahlâka, geleneksel hayallere, duygusalcılığa, toplumun tüm ahlaksal pisliğine karşıyım..Burjuva ahlakı, benim için ahlaksızlığın ta kendisidir; çünkü ters kurumlar üzerine kuruludur: Din, vatan, aile ve toplumun diğer temel direkleri!..''
Bu sözler Gerçeküstücülük akımının 7.sanattaki en önemli ismi olan ünlü İspanyol yönetmen Luis Bunuel'e ait..

(Bunuel bu tümceleri ''Gündüz Güzeli'' adlı filmi ile ilgili bir söyleşide zikretmiş..)

bunuel

bunuel

20. yy.'ın başlarında Avrupa'da ortaya çıkan bir sanat akımıdır Gerçeküstücülük. Şair ve ressamlar I. Dünya Savaşı'nın yol açtığı yıkım karşısında, dehşete kapılmış, akılcı tutuma karşı tavır alarak, bilinç dışının düşsel dünyasına yönelmeye başlamışlardır.

Resim alanında ''Breton''un,felsefik anlamda Freud’un, edebiyat alanında Louis Aragon un ve bizi en çok ilgilendiren sinemasal anlamda da ''Bunuel''in bayraktarlığını yaptığı bir akımdır.

Gerçeküstücülük, bütün sanat disiplinlerini etkisi altına alan bir akım olarak kalıcı olmuştur. Biçemin yok olduğu, romantik duyumların yerini mekanik algıların aldığı bir sanat anlayışıdır.Kapitalizmin öngördüğü yaşama alanlarına uyumsuzluk, düş ve usdışına, gerçeküstüye yönelik açılım sanat disiplinlerinin, en başta da edebiyatın içerik ve biçim değişimine yol açtı. Öznenin nesneye ilişkin epistemolojik birikimi bilgisi genişledi ve değişti. Bilincin ve bilinçaltının sınırsız alanları özgürce dışlaştırılabildi.Şüphesiz sürrealist sinemanın birikiminden Dogma başta olmak üzere Avrupa Sineması önemli ölçüde yararlanmıştır.

Gerçeküstücülük içerik olarak sinema sanatına uygun bir yapıya sahiptir. Konunun reddedildiği bu akımın filmlerinde görülen temel özellikler; akılsal olanın dışına çıkma,düşlerin büyüsüne geri dönme ve ruhun bilinçaltı ifadelerini ortaya koymaktır.

1952 yılında Bunuel Gerçeküstücülüğü açıklarken “film düşmanların elinde muhteşem ve tehlikeli bir silahtır. Bir film rüyanın istemsiz taklitidir” der.

Luis Bunuel (1900-1983):

Yüzyılın başlangıcında dünyaya gelen Bunuel; filmleri, sinema teknikleri ve kullandığı simgeler üzerine konuşmaktan pek hoşlanmayan bir yönetmendi. Lorca ve Dali ile başlayan dostluklarını 24 yaşındayken Paris’te sürdürmeye karar veren Bunuel, orada gerçeküstücülerle tanıştı ve ilk filmini yaptı. Bu filmi yine Dali ile gerçekleştirdi; Endülüs Köpeği... Ardından 1930’de ikinci filmi geldi: Altın Çağ. Bu film, burjuva topumunun tüm saygın kurumlarını yerle bir ediyordu ve bu yüzden yasaklandı, kopyalarına el kondu. Bu yasak ne yazık ki 1981 yılında kalkabildi ancak. Daha sonra ülkesine dönen Bunuel, Ekmeksiz Toprak adlı ilk belgeselini yaptı, ardından 1946 ile 1964 arasında 20 film çekti: Cannes’da en iyi yönetmen ödülünü kazandığı Unutulmuşlar, Rüzgarlı Bayır, Archibald de la Cruz’un Suçlu Yaşamı, Bu Bahçede Ölüm, Nazarin, İspanya’da yasaklanan ama 1963 yılında Altın Palmiye’yi getiren Son Yemek, Mahvedici Melek, Bir Hizmetçinin Anıları, Burjuvazinin Gizli Çekiciliği, Tristana, Saman Yolu, Gündüz Güzeli ve son filmi, Arzunun O Belirsiz Nesnesi...

Bunuel filmleri yenilikçi, kışkırtıcı ve insanoğlunu düşünmeye iten, bireyin ve toplumun tabularını yıkmaya çalışan niteliktedir.

Unutulmuşlar" ,"El" , "Archibald de la Cruz ' un Suçlu Yaşamı","Rüzgarlı Bayır " ,"Bu Bahçede Ölüm" , "Nazarin"... Bazen toplumsal gerçeklikleri , bazen tutkuları , büyük , onulmaz , öldüren , mahveden tutkuları , bazen ise bireysel inanç ve vicdanla katolik kilisesinin dogmaları arasındaki çatışmayı , veya tek bir filmin yapısı içinde hepsini birden irdeleyen , alttan alta açık bir kilise /papaz sınıfı düşmanlığının ve katolik inanç eleştirisinin kendini duyurduğu ve kara , keskin bir gülmece , daha doğrusu ironi duygusunun hiç bir zaman ortadan silinmediği filmler ...

Gerçek-üstücülük Bunuel ' in tüm filmlerinde alttan alta da olsa kendini duyurur. Gerçekle düşün kesin kesişme noktaları yoktur çünkü Bunuel'e göre ikisi de hep içiçe yaşarlar .

Luis Bunuel üstüne bir inceleme kitabı yazmış olan sinema tarihçisi Ado Kyrou :"Tüm sinema tarihinde , Luis Bunuel'in eserinden daha özgür , daha kişisel bir yaratış yoktur . Kalıplara onunki denli uymayan , sinemasal geleneklere onunki denli karşı çıkmış , her türden tabu ' ya onunki denli egemen olan bir sinema da yoktur . Alışılmamışta , akıldışıda , önceden bilinemezde son derece rahat olan , gülmecenin çeşitli alanlarıyla da içli - dışlı olan Bunuel 'in sinemasında , gerçek - üstücü devrim , bir emri - vakidir , sanatının ayrılmaz bir olgusudur ." der.

LUİS BUNUEL-ENDÜLÜS KÖPEĞİ


Luis Bunuel ve Salvador Dali tarafından yapılan 1928 yapımı Un Chien Andalou (Endülüs Köpeği) adlı film, bu akımın bildirisi niteliğindedir.


Film Bunuel ve Dali’nin düşlerinden ortaya çıkmıştır. Bunuel, Dali’ye Ay’ ı kesen ince bir bulutla, bir gözü yaran usturanın rüyasına girdiğini anlatır. Dali de bir gece önce rüyasında karıncalarla dolu bir el gördüğünden söz eder.


Böylece Bunuel’in dediği gibi
“psikolojik,kültürel,mantıksal hiçbir açıklamaya meydan vermeyecek düşüncelerin ve görüntülerin benimsendiği” film ortaya çıkar.

Bunuel’e göre film, rüyaların toplamı olamayacak kadar geniştir. “Film ruhun gayri ihtiyari sonucudur.”


“Filmdeki hiçbir şey herhangi bir şeyi temsil eder. Eğer Sürrealizm yoksa hiçbir şeyde yoktur.”


Dali ise film için “istenmeyen rüyaların imitasyonudur der.”


Eleştirmenler, sanatçılar, psikiyatriler “Endülüs Köpeği’ ne derin anlamlar yüklemeye çalıştılar.Onalr tarafından bu filmde, Breton’un “Gerçeküstücülük, dünyaya gözü kapalı olarak yaklaşmaktır” sözüne dayanarak gözün kör edilmesi ile bulutların arkasındaki gerçekliğin ilişkisi kurulmaya çalışıldı.


BUNUEL'İN YAPTIĞI; Toplumun yozlaşmış değerlerine ve akademik ölçülere hapis edilmeye çalışılan sanata karşı bir baş kaldırıydı.Toplum tarafından sorgulanmaksızın kabul edilen aile,devlet,din,vatanseverlik gibi değerlere saldırıyordu.Karşısında olduğu bir başka olgu ise ussalcılıktı.Amacı, insan beyni üzerinde ciddi bir sansür oluşturan ussal düşünceleri ortadan kaldırıp insanın libidinal ve anarşist güdülerini serbest bırakmaktı.

Bu filmden her bahsedildiğinde o günün sonunda oturup filmi tekrar izleirm, çünkü hep birşey daha kapılabilmeye fark edilebilmeye müsait bi yapısı var filmin.Bu filmden, her kareyi durdurup 10 dakika bakabilirsiniz, yani her ne kadar kısa gibi gözükse (45dk)de bu filmi adam gibi izlemek icin çok zaman gerekir...Filmin ilk yarısı müzik eşiliğinde verilmiştir,aynı görüntüler daha sonra köpek sesleri eşliğinde ürkütücü bir hava katılarak tekrar edilmiştir.Efendim,tekrar izlediğinizi fark ettiğiniz de arada fark var mıydı diye bakmayınız diye söylüyorum.Zira benim kabuslarımı süsleyen sahnelere o köpek sesleri de eşlik etmeye başladı, o farkın olmadığını FARK EDEN e dek : )

Dali ve Bunuel’in ikinci filmi, 1930 yapımı L’ Age d’Or’dur (Altın Çağ). Bu filmde Bunuel’in toplumsal saldırganlık isteği güçlü bir biçimde görülür. Bu film her türlü geleneği reddetmesi bakımından bir manifesto sayılabilir. İnsanın toplumsal ve ussal bilinçliğindeki esaretinden kurtaran, özgürleştiren aşkı amour fou’yu anlatan film Gerçeküstücü sinemanın en doruktaki başarısıdır.

Bunuel den birkaç düşündürücü söz;
“Tanrı’ya şükür ateistim”
“Birisi bana şu dakikada tanrının var olduğunu ispatlasa yine davranışlarımda değişiklik olmaz”

Bunuel filmleri

  • 1977 - That Obscure Object of Desire
  • 1974 - Le Fantôme de la Liberté
  • 1972 - The Discreet Charm of the Bourgeoisie
  • 1970 - Tristana
  • 1968 - La Voie Lactée
  • 1967 - Belle de Jour
  • 1965 - Simon of the Desert
  • 1964 - The Diary of a Chambermaid
  • 1962 - The Exterminating Angel
  • 1961 - Viridiana
  • 1960 - The Young One
  • 1959 - La Fièvre Monte à El Pao
  • 1958 - Nazarín
  • 1956 - La Mort en ce Jardin
  • 1955 - Cela s’appelle l’Aurore
  • 1955 - The Criminal Life of Archibaldo de la Cruz
  • 1953 - Abismos de pasión
  • 1952 - El Bruto
  • 1952 - El
  • 1952 - Robinson Crusoe
  • 1950 - Los Olvidados
  • 1930 - Age d’Or, L’
  • 1928 - Un Chien Andalou
GERÇEKÜSTÜCÜ manifesto

Hareketimiz hakkında halk arasında aptalca yayılan yanlış yorumlara karşı, çağdaş eleştirinin edebi, dramatik, felsefi, yorumlayıcı, hatta teolojik cismaniliğine karşı aşağıdakileri haykırarak bildiriyoruz.

1. Edebiyatla işimiz olmaz, fakat edebiyatı gerektiğinde, her hangi biriniz kadar da kullanmaya tamamen muktediriz.

2. Gerçeküstücülük ne yeni bir araç ya da kolay bir anlatım hatta ne de şiirin metafiziği falan değildir. O, aklın topyekun kurtuluşu anlamına gelir ve ona benzeyen her şeyin de.

3. Biz devrim yapmaya kararlıyız.
4. Biz gerçeküstücülük sözcüğüyle devrim sözcüğünü, sırf tarafsızlığını göstermek ve hatta bu devrimin dehşetengiz yapısını alaşağı etmek için bütünüyle bir araya getirdik.

5. İnsanların törelerini değiştirmek gibi bir iddiamız yok, fakat aklın kırılganlığını, inşa ettikleri sarsıntılı evlerini hangi kaygan zeminlere oturduklarını gözler önüne sermeye niyetliyiz

6. Topluma, bu resmi uyarıyı öfkeyle savuruyoruz; yan çizmelerine, dönekliklerine ve yanlışlarına dikkat etsinler, onların birini bile gözden kaçırmayacağız.

7. Fikrinin, düşüncesinin her savruluşunda, toplum bizi karşısında bulacak.

8. Bizler, ayaklanmanın, isyanın ustalarıyız. Gerektiğinde kullanamayacağımız, muktedir olmadığımız bir eylem biçimi yoktur.

9. Özelikle batı dünyasına diyoruz ki: Gerçeküstücülük karşınızda. Ve bizi sımsıkı bağlayan bu yeni izm de nedir? Gerçeküstücülük şiirsel bir biçim değildir. O aklın kendine yönelttiği bir çığlıktır ve o kendi zincirlerini koparmaya kararlıdır, hatta bunu demir balyozlarla yapmalıdır
Son düzenleyen Daisy-BT; 24 Ağustos 2011 23:14 Sebep: Sayfa düzeni.
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...