Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #491

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
27 Mart 2007       Mesaj #491
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Dostluk Budur İşte

İstanbul da okuyan iki aradaşdan birinin adı Ahmet diğerinin adı Nihat. Nihat çok fakir, ailesinin desteğiyle zor zahmet okumaya çalışan bir genç, Ahmet ise bunun aksine varlıklı bi ailenin evladı; yat, kat, araba, para ne istersen var adamda. Bunlar aynı okulda okudukları için tanışıyorlar kaynaşıyorlar birbirlerine. Derken kanka oluyorlar can ciğer dost oluyorlar. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor, aynı evde kalıyorlar. Ahmet hiçbirşeyini esirgemiyor dostu Nihat tan. Yemiyor yediriyor, içmiyor içiriyor, giymiyor giydiriyor o derece seviyor yani Nihat ı . tabi Nihat ta farkında bunların o da biliyor arkadaşının hakkını kolay kolay ödeyemeyeceğini. Ahmet parası olmadığında Nihat ın cebine harçlığını dahi koyuyor. Derken bir gün Ahmet pencere önünde yine aynı saatlerde hoşlandığı kızı seyretmek için duruyor ve kız geçiyor Ahmet de sanki heybetli birini seyredercesine kızı süzüyor gözleriyle. O gün de kızın hemen arkasında biricik dostu Nihat yürüyerek gelmekte. Anlamıyor tabi ilkin ama hemen sonra eve giriyor Nihat. Heycanlı bi şekilde Ahmet e konuyu açıyor: o kızdan çok hoşlandığını kendisinin kızla aralarını yapıp yapamayacağını soruyor. Hayır diyemiyor Ahmet. Söyleyemiyor kendisinin de aynı kızdan hoşlandığını. Tanışmalarına vesile oluyor bi şekilde ikisinin. Derken bunlar işi iyice ilerletiyorlar hoşlanıyorlar birbirlerinden ve evleniyorlar.

Yıllar sonra…

Nihat Kayseri ye vali olarak atanıyor. Ahmet ise bi işin ucundan tutamıyor bir türlü. Şimdi roller değişiyor. Nihat çok zengin oluyor: kat, yat , para …..herşey. Ahmet ise dibe vuruyor tam takırdar. Elde avuçta bişey kalmıyor. Eşi dostu Nihat ın kayseri ye vali olduğunu gidip ondan bari yardım etmesi için ricada bulunmasını istiyorlar. Belki bi iş bulur diye ümit ediyorlar. Ne de olsa eski dost. Bu kadar emeği geçti Ahmet in ona. Kabul etmiyor, yediremiyor gururuna Ahmet. Hayır diyor. Kötü geçen günler birbirini kovalıyor. Ahmet in durumu gittikçe içinden çıkılmaz hal alıyor. Sonunda dayanamıyor, gitmeye karar veriyor Kayseri ye. Varıyor valiliğin önüne, vali beyle görüşmek istediğin söylüyor: VALİ NİHAT BEYLE. Kapıcı valinin kendisini tanımadığını söylüyor. Nasıl olur diyor demediniz mi İstanbul daki en yakın dostun, Ahmet geldi diye demediniz mi diyor. Kapıcı tekrar sormak için gidiyor. Tekrar geldiğinde valinin kendisini tanımadığını eğer ısrar ederse kovun dediğini söylüyor kapıcı. Ahmet yıkılıyor. Ayrılıyor oradan direk Nihat beyin evinin yolunu tutuyor. Hanimıyla görüşmek için ne de olsa onları o tanıştırmıştı. Biliyordu Ahmet i ve dostluklarını. Evin önüne varıyor, zili çalıyor. Kapının arkasına kadar gelen birinin olduğunu ve dürbünden bakan birinin olduğunu fark ediyor ama kapı burada da açılmıyor. Nakavt olan bir boksör gibi yere yığılıyor. Çok kötü hissediyor kendini. kapının önünden de aradığı teselliyi dahi bulamıyor. Evin önünden uzaklaşmadan biri geliyor Ahmet in yanına. Yaşlı bi adam geliyor. Durum soruyor, anlatıyor Ahmet. Çok üzülüyor Ahmet gibi o yaşlı adamda duruma. Ve diyorki: “benimle çalışmak istermisin benim yanımda, sana yatacak yer de veririm hem biraz da para kazanmış olursun” çaresiz kabul ediyor, yaralı dost. Yapacak pek fazla bişey kalmıyor çünkü. Adam sarraf. Ahmet çalışmaya başlıyor gel zaman git zaman orada da çevre ediyor. Herkesin güvenini kazanıyor. Bir gün müşterilerden biri geliyor Ahmet in yanına baya samimi olduğu ihtiyar bi müşteri. Seviyor da Ahmet i. Elindeki kutuyu veriyor kendisine kendisinin 3 içinde dönmemesi durumunda bu kutunun kendisinin olacağını söylüyor. Tamam diyor Ahmet ve odasına koyuyor kutuyu. Aradan 3 ay, 4,5,6 ay geçiyor. Ne gelen var ne giden. Anlatıyor durumu patronuna. O da artık kutunun kendisinin olduğunu gönül rahatlığıyla açabileceğini söylüyor. Bir bakıyor ki kutunun içi mücevher, altın, para dolu. Patronu artık onun bu mesleği yeterince öğrendiğini kendisine de bu sermayeyle bi sarraf dükkanı açabileceklerini söylüyor. Gönlü yatıyor Ahmet in. Zamanla hatrı sayılır esnaflarından oluyor kayseri nin. Yat, kat, araba ve para her şeye sahip oluyor.

Bir gün bi müşteri geliyor, yanında genç güzel bi kızla. Gönlü kayıyor kıza, Ahmet in. Kız da ondan hoşlanıyor. Ve istetiyor kızı. Nişan günü gelip çattığında sıra davetlileri çağırmaya geliyor. Kız valiyi de çağırmaları gerektiğini söylüyor. Kabul etmiyor Ahmet. Olmaz asla olmaz diyor. Kız nasıl olur biz büyük bi aile olduklarını vali çağırmazlarsa olmayacağını söylüyor. Kabul ediyor Ahmet de mecburen. Büyük gün gelip çattığında Ahmet davetliler arasında olan vali NİHAT BEY le karşılaşmamak için elinden geleni yapsa da bir an karşı karşıya geliyorlar. Ama fazla bakamıyorlar birbirlerinin yüzüne. Ahmet hemen sahneye doğru koşuyor ve kapıyor mikrofonu başlıyor anlatmaya. Durum böyle böyle…. Bundan çok zaman önce kardeşim gibi sevdiğim biri vardı yemedim, içmedim ona verdim neyim varsa yoksa. Giymedim giydirdim, hatta harçlık verdim. Çok iyilik yaptım onun için. Yetmedi sevdiğim kızıda ona verdim. onu asıl benim sevdiğimi söyleyemedim kendisine. Canımdan bile çok seviyordum çünkü kendini. Yıllar sonra benim durumum kötüye gitti o dostumun da Kayseri ye vali olduğunu öğrendim, yanına geldim. Evet o dost Nihat beydir. Benim kendisine yaptıklarıma karşın o beni makamından kovdurdu, ardından evine gittim kapıyı bile açmadılar. Tüm kapıları yüzüme kapadılar. Diyor ve mikrofonu bırakıyor, iniyor sahneden. Bütün konuklar şaşırıyor, anlayamıyorlar ne olduğunu. Bu anlatılanların üzerine vali Nihat bey bir cevap vermek zorunda kalıyor. Ve o da çıkıyor alıyor mikrofonu başlıyor anlatmaya. Evet diyor anlatılanların hepsi doğrudur.yalan diyemem. Ama bilmediği bir şey var. Durumunun kötü olduğunu duymuştum yanıma geldi evet kovdurdum. Çünkü ona yardım etsem kabul edecekti fakat 3-5 ay sonra gururuna yediremiyecek ve intihar edecekti. Birim kendisinin ne kadar gururlu olduğunu. Sonra hemen evi aradım eşimi. Biliyordum eve gidecekti direk. ona az sonra Ahmet in geleceğini ve ne olursa olsun kapıyı açmamasını söyledim. Ardından mallemizde bulunan sarraf arkadaşımı aradım ve bizim evden uzaklaşan birini gördüğünde ona iş ve kalacak bir yer vermesini söyledim. Ardandan babamı gönderdim yanına müşteri olarak tanıştılar kaynaştılar, dost oldular. Sonra babamla bir kutu gönderdim. onun içindekiler benim param değildi, babamın da değil. Ahmet in benim için harcadıklarının bir karşılığıydı. ona borçlu kalmak istemedim. O paralarla kendine bi iş kurdu. İyi işletti parayı bu durumlara geldi, zengin oldu. Arkasından Ahmet in dükkanına annemle kız kardeşimi gönderdim. Birbirlerini gördüler sevdiler ve bu gün evlenmeye karar verdiler. İnşallah mutlu olurlar. Diyor ve Nihat da mikrofonu yere bırakıyor. Ahmet in boğazı düğümleniyor, ne diyeceğini bilmiyor. Gözünden ilmik ilmik yaşlar akmaya başlamış. Ve sarılıp iki dost birbirlerine barışmışlar tekrar eski günlerdeki gibi birbirlerine sıkı sıkı sarılmışlar. Mutlu mesut bi şekilde düğünü tamamlayıp, hayatlarına devam etmişler….


DOSTLUĞUN DEĞERİNİ BİLMENİZ DİLEĞİYLE……..
DOSTLAR HİÇBİR ŞEYE BENZEMEZ………