Kar ve Mistik Çözülme
yüz yılı koydum koynuma yüzyıl senle uyudum, çünkü yoktun
nice kadınlar akıp geçmiştir sular seller gibi nice erkek gövdelerinden
susuluyorsa, Mars’ın şimdi bilinmeyen çocukları adınadır bu suskunluk
kırk yıl çölde dolaşanların yorgunluğunu kimse anlamaz sevgilim
bulutlarla gelenler vardı ya hani, hani kan rengine dönen Ay
giderken bir kaygı içindeydin, bitkindin, konuşuyorsun zannettin
oysa sesini bir turna alıp çoktan uçurmuştu uzak ve soğuk iklimlere
kar böyle mi güzelleşirdi sesinle, bu kadar mı güzel gelirdi...
üzüm sıkma çukurlarında ezilmiş yatan korkunç mor üzüm ölülerini
ve içinden yedi cin çıkmış olan Mecdelli Meryem’i unutamayışım ne acı
işlediğim günahların azgın hırıltısı kulak memelerimi ısırıyor her gece
kuyudan eski pişmanlıklarım ok gibi fırlayıp çarpıyor bir bir yüzüme
yıldızların bir gün zeytin ağaçları gibi silkeleneceği korkusu içindeyim
Geyik diye bir kelime girip hiç çıkmamıştır ya şiirlerden yıllar yılı
Leyla ve Istanbul şiiri yazmamak için nasıl direndim, ah bir bilsen
durdun ve baktın, uzun bir kimsesizliğe gidiyordun son gördüğümde...
Fadıl OKTAY