Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Tek Mesaj #2761

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
6 Nisan 2007       Mesaj #2761
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
zamAN...
Derin bir telaşın yankılandığı duvarları vardı,
şehrin bir köşesinde emanet gibi duran tenha bir hastanenin...

Acil servisin kapısına fırlatılmışçasına konuşlanan bir cankurtaran
ve...
bir cankurtaranın soğuk çığlıklarıyla kundaklanmış gariban bir sedye...
Yol alırken üçü beşinin dermansız dermanlarıyla koşturdukları umutlarının üzerinde,
yoldaşları olan damlalar vardı,
mahzun bakışlarının gölgesinde...

Zaman; en değerli altındı...

***

Boynu yana düşmüş, kapalı gözler ardında;
'bırakın beni' dercesine mırıldanan, yine de isyanını,
o üçü beşinin sevdasıyla tokaçlayan ihtiyar bir adamdı
o mecburi istikametin yolcusu...

Yorgun düşen bir yüreğin taşıdığı bedendi aciz yatan...
Her gün binlerce kez çırpınan o yürek
bin bir çilenin ev sahipliğinden bıkmıştı...

Zaman; en değerli altındı...

***

O üçü beşi var ya...
ağlıyorlardı...
Her bir gözden geçen bir şeritti yaşananlar...
Belki de en bencil duygularla atılıyordu her adım...
En değerlinin hayatlarından yiteceğini düşündürüyordu bu gidiş...
'Ölen ölmüş giden gitmiş' diyecekken en egoist yanları;
'ama artık yok! ' lara dönüyordu sivri dimağlarının keskin kıvrımlarında...

Kimi, bir daha elini tutmayacağını düşünürken,
kimi o eli bol patronundan sonra,
kim bilir hangi hengâmelerle işinden atılacağını düşünmekteydi
tikleşen bir zihinle...

Kimi ondan kalanları diğer kardeşleriyle üleştirmek derdiyle yanarken,
kimi bayram harçlığının eksileceğini düşünmekteydi...
Üçü beşi var ya...
Ağlıyorlardı...

Ve zaman; en değerli altındı...

***

Can çekişen koşturmaca,
umut taciri bir kapının eylemsizliğinde kayboluyordu...
Koridorun en biçimsiz kolonlarında yankılana yankıla son buluyordu
.........feryat figan...
yerini derin bir sessizliğe bırakıyordu,
merak dolu bekleyişlerin çerçevelediği saatler...
Ve dünya başına yıkılmasın diye tutan gibiydi,
tavan köşelerinde kümelenen dengesiz kirişler;
umut kayıplarının üzerine...
Zaman yakındı ve...

Zaman yine de en değerli altındı...

***

Saatler sel olmuş akarken,
bir dereden taşan kum taneleri gibi taşıyordu koridora,
yeşil önlüklü yaşam melakeleri...
Ömürlerinde görmedikleri çizgiler alınlarının tam ortasını siper alırken,
avuçlarından kayan, bir faninin son nefesiydi...

Yıllarca sarmaş dolaş olan ruh beden ayrılıyor;
ömür nikahını derinden bir nefesle bozuyordu giden...

Ve zoraki seçilen temsilci bir hekim;
çıtkırıldım yüreklere su serpmeyi beceremedikleri için mahzundu,
ve umut dolu gözlere sel bastırdığı için mahçup...

Derin bir sessizliğin ardından,
koridorları tokatlayan feryat figan alıp yürüyordu yeniden...
Her köşe başına sinen iki el arası başlar ve
dizlerini yumruklayan üçü beşinden ayrılan yürekli nidâlar...

Sonra teselliler borç veriliyordu,
ateşin düştüğü yerden ötede oturanlardan iki dudak arasında,
çaktırmadan...
Zaman akmıyordu...

Ve zaman...

Ömürle bozdurulan; bir altın gibi uçuyordu parmaklarının arasından...

Kemal SÜME / 2005