Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
09:22, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Pazartesi, 08 Aralık 2025 - 09:23
Arama
MaviKaranlık Forum
Hastalık Tehşisinde Kan
-
Tek Mesaj #2
alptugra
Ziyaretçi
10 Nisan 2007
Mesaj
#2
Ziyaretçi
Kolesterol
, hayvanların vücut dokularındaki
hücre zarlar
ında bulunan ve
kan plazmasında
taşınan bir
sterol
, yani bir
steroid
ve
alkol
birleşimidir. Daha düşük miktarlarda
bitkilerde
de bulunur. İlk defa 1754'te
safra taşlarında
kolesterol bulunduğu için bu maddenin ismi Yunanca
chole-
(
safra
) ve
steros
(katı) sözcükleri ile kimyadaki
-ol
ekinden türetilmiştir.
Kolesterol, özellikle hayvansal gıdalarda bulunur ama vücuttaki kolesterolun ancak ufak bir kısmı gıda kaynaklıdır; çoğu vücut tarafından sentezlenir. Vücudun her hücresinde bulunmakla beraber, onun sentezlendiği veya hücre zarlarının daha çok olduğu organ ve dokularda, örneğin karaciğer, omurilik ve beyinde, ayrıca
ateromlarda
, kolesterolun yoğunluğu daha yüksektir. Kolesterol
kanda
normalden fazla bulunması halinde damarlarda birikerek damar sertleşmesine (
ateroskleroz
) yol açar. Bazen de
safra
pigmentleri ile birleşerek
safra taşlarının
oluşumunda rol oynar.
Kolesterol pek çok biyokimyasal reaksiyonda yer almasına rağmen özellikle lipoproteinlerin kolesterolü taşıma biçimleri ve kandaki kolesterol düzeyleriyle kalp hastalıkları arasındaki bağlantıdan dolayı bilinir. Vücut, kolesterolü kullanarak hormonlar (
kortizol
, üreme hormonları), D vitamini ve yağları sindiren
safra asitlerini
üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.
Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa kan damarlarında birikir ve sertleşmeye ve daralmaya (
ateroskleroz
veya arteriyoskleroz) yol açar. Aterosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir;
akyuvarlar
, kan pıhtısı,
kalsiyum
gibi maddeler de birikir. Ateroskleroza halk arasında
damar sertliği
,
damar kireçlenmesi
de denir. Yüksek kan kolesterolünün zararlarından bahsedilirken söz konusu olan "kötü kolesterol", yani düşük yoğunluklu lipoprotein (İngilizce
low density lipoproteins
LDL
) tarafından taşınan kolesterol düzeyidir. Yüksek yoğunluklu lipoprotein (İngilizce
high density lipoproteins
HDL
) tarafından taşınan kolesterola "iyi kolesterol" denir.
Fizyolojisi
İşlevi
Kolesterol,
D vitamini
ve çeşitli
steroid hormonlar
ının öncülüdür. Ayrıca
safra asitleri
de kolesterolden sentezlenir.
Kolesterol
hücre zarlarının
(membranlarının) inşası ve bakımı için gereklidir. Kolesterol içeren membranlar daha geniş sıcaklık aralığında akışkanlıklarını korurlar. Kolesterol, yağların sindirimine yarayan safranın sentezlenmesinde kullanılır. Ayrıca aralarında yağda çözünen vitaminlerin (
A
,
D
,
E
ve
K
vitaminleri gibi) metabolizmasında rolü önemlidir.
Aldosteron
,
testosteron
,
östrojen
ve
projesteron
gibi
steroid hormonlar
ının ve
kortizolun
sentezlerinde yer alır. Başka araştırmalar kolesterolün sinir hücreleri arasındaki
sinapslarda
ve
bağışıklık sistemi
hücrelerinin işlevlerinde rol oynadığını gösterir. Hücre membranının yapısına etkisi sonucunda hücre
sinyal iletimine
ve membranlardaki iyon ve proton geçirgenliğine de etki eder
Özellikleri
Kolesterol suda çok az çözündüğünden kanın sulu kısmında taşınamaz. Kolesterolün kanda taşınması, suda çözünebilen ve kolesterol ve diğer yağ türevlerini taşıyabilen
lipoproteinler
aracılığıyla olur. Bu lipoproteinlerin yüzeyinde yer alan proteinler, kolesterolün hangi hücrelerden alınıp hangi hücrelere taşınacağını belirler.
Şilomikronlar
kolesterol ve
trigliseritleri
ince bağırsaktan
karaciğere taşır. Bu kolesterolün bir kısmı besin yoluyla edinilmiştir, bir kısmı ise vücudun sentezleyip karaciğerden salgıladığı safradan kaynaklanır. Şilomikronlar taşıdıkları lipitlerin bir kısmını vücuttaki dokulara bırakıp sonra karaciğer tarafından alınırlar. Şilomikronların kalmadığı yemek arası zamanlarda ise kolesterolün başlıca kaynağı karaciğerdir. Karaciğerde üretilen kolesterol ve diğer lipitlerin vücuttaki diğer dokulara ulaştırılması için çok düşük yoğunluklu lipoproteinlerin (
VLDL
) içinde kana salgılanır. VLDL'de bulunan trigliserit ve kolesterol hücrelere aktarıldıkça VLDL'in yapısı ve yoğunluğu değişir, önce
IDL
, sonra da
LDL
'ye dönüşür. Bu sürecin sonunda arta kalan kolesterolü içeren LDL karaciğer tarafından geri alınır. Kandaki LDL miktarının yüksek olması bu lipoproteinlerin arter damarlarının çeperlerinde birikmesine yol açar, bu da
aterosklerozun
ilk aşamasıdır. Yüksek yoğunluklu lipoproteinler (
HDL
) ise vücut hücrelerinde sentezlenen kolesterolü vücuttan atılması için karaciğere taşır.
Kolesterolün vücutta taşınması. Kalın siyah oklar, kolesterol ve diğer lipitleri taşıyan lipoproteinlerin oluşumlarını, dönüşümlerini ve kan dolaşımından çıkışlarını gösteriyor. Kırmızı ince oklar, kolesterol veya kolesterol türevlerinin (kolesteril esterler ve safra asitleri) hareketlerini gösteriyor. K, kolesterol; KE, kolesteril ester; LPL, lipoprotein lipaz; LCAT, lesitin kolesteril asil transferaz; CETP, kolesteril ester transfer proteini.
Sentezi ve hücre içine alımı
Vücuttaki kolesterolün çoğu vücut tarafından imal edilir. Günlük üretimim %20-25'i karaciğerde gerçekleşir, ayrıca, ince bağırsak, adrenal bezleri ve üreme organlarındaki sentezlenme miktarı diğer dokulara kıyasla daha yüksektir. Yaklaşık 70 kg ağırlığındaki bir kişinin vücudunda toplam 35 g kolesterol vardır. Günlük dahili üretim miktarı 1 g, besin yoluyla alınan miktar ise 200-300 mg'dır. Bağırsaklara (safra ve besin yoluyla) giren 1.200-1.300 mg'ın yarısı kana geçer.
Kolesterol çoğu hücre ve dokuda
HMG-KoA Redüktaz
enziminin başlattığı
mevalonat yolu
adlı reaksiyon zinciri ile sentezlenir (sağdaki şekle bakınız).
Konrad Bloch
ve
Feodor Lynen
1964
Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülünü
, kolesterol ve
yağ asidi
metabolizmasının mekanizması ve denetimi ile ilgili çalışmalarıyla kazandılar
Hücre içinde kolesterol düzeyinin denetimi
Kolesterol biyosentezi, mevcut kolesterol seviyesine bağlıdır, ancak bunu sağlayan homeostatik mekanizma henüz bilinmemektedir. Besin yoluyla gelen girdideki bir artış, dahili üretimin azalmasına yol açar, besinden gelen miktarın azalması da karşıt sonucu doğurur. En önemli düzenleme mekanizması, hücre içinde
endoplazmik retikulumdaki
kolesterol miktarının SREBP1 ve 2 (İngilizce
Sterol Regulatory Element Binding Protein
, sterol düzenleme elemanına bağlanan protein 1 ve 2) tarafından algılanması ile gerçekleşir. Kolesterol bulunduğu zaman SREBP1 iki proteine bağlanır: SCAP (
SREBP-cleavage activating Protein
) ve Insig 1. Kolesterol seviyesi azaldığı zaman Insig1, SREBP-SCAP kompleksinden ayrışır, bu kompleks
Golgi aygıtına
geçer ve orada S1P ve S2P (İngilizce
Site 1 Protease
ve
Site 2 Protease
) tarafından kesilir (bu iki
proteaz
kolesterol seviyesi düştüğü zaman SCAP tarafından aktive olurlar). Kısalıp bir
transkripsiyon faktörüne
dönüşen SREBP
hücre çekirdeğine
girer ve orada bir takım genlerin önünde yer alan SRE'ye (
Sterol Regulatory Element
) bağlanarak bu genlerın transkripsiyonunu artırır. Bu genler arasında HMG-CoA redüktaz ve
LDL reseptörü
genleri vardır. HMG-CoA redüktaz hücre içi kolesterol üretiminin artmasına neden olur, LDL reseptörü ise kanda dolaşan LDL'in hücrelere bağlanıp taşımakta olduğu kolesterolü hücrelere vermesini sağlar.
Kanda aşırı miktarda kolesterol olması halinde bu kolesterol damarların çeperlerini oluşturan hücrelerde birikir. Bu birikmeyle başlayan ateroskleroz sonucunda damar tıkanabilir ve tıkanan damarın bulunduğu organa bağlı olarak, kalp krizi veya
inme
meydana gelebilir.
Yukarıda özetlenen mekanizmanın büyük bölümü
Michael Brown
ve
Joseph L. Goldstein
tarafından açığa çıkartıldı. Bu çalışmalarından dolayı Brown ve Goldstein 1985
Nobel Tıp ve Fizyoloji ödülün
ü kazandılar.
Vücuttan atımı
Kolesterol karaciğerden safra aracılığıyla atılır ve bir kısmı ince bağırsak tarafından geri alınır. Safra kesesi içinde, konsantrasyonunun yüksek olması nedeniyle kristalleşebilir ve bu durumda safra taşı oluşumuna yol açabilir (ancak daha ender olarak
lesitin
veya
bilirübinden
oluşmuş safra taşları da görülebilir).
Aterosklerozdaki rolü
Oksitlenmiş kolesterol içeren küçük boyutlu LDL taneciklerinin yüksek düzeyde olduğu hallerde bu LDL damar çeperlerinde
aterom
denen birikmelere yol açar, bu duruma
ateroskleroz
denir. Ateromlar hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda (
koroner arterler
) aterom
koroner arter hastalığı
'na, böbrek damarlarında
yüksek tansiyona
ve
böbrek yetmezliğine
, beyin damarlarında ise
inmeye
yol açabilir.
HDL tanecikleri, özellikle büyük boyutlu HDL, ateromalardaki kolesterolü karaciğere geri taşıyabilir. Bu yüzden yüksek HDL ile aterosklerozun yavaşlaması hatta gerilemesi ile ilişkilidir. Aralarında
LDL
,
IDL
ve
VLDL
bulunan diğer
lipoprotein
türleri ateroskleroza yol açar. Bu lipoproteinlerde bulunan kolesterol miktarı ile aterosklerozun ilerlemesi ilişkili bulunmuştur. Bu yüzden toplam kolesterol seviyesine değil bu kolesterolün ne kadarının hangi tür lipoproteinlerde bulunduğuna bakılmalıdır.
Amerikan Kardiyoloji Derneği (American Heart Association) kolesterol düzeyleri hakkında aşağıdaki kılavuzu hazırlamıştır:
Düzey
mg/dL
Düzey
mmol/L
Yorum
<200
<5,2
Düşük kalp hastalığı riski için arzulanan düzey
200-239
5,2-6,2
Sınırda yüksek risk
>240
>6,2
Yüksek risk
Ancak günümüzdeki laboratuvar testleri LDL ve HDL kolesterolünü ayrı ayrı belirleyebildiği için, bu basit kılavuz artık biraz demode kalmıştır. Arzulanan LDL düzeyi 100 mg/dL'dir (2,6 Mol/L), yakın zamanlarda elde edilen yeni bulguların ışığında yüksek riskli kişilerde hedef <70 mg/dL düşünülebilir. Toplam kolesterolün HDL kolesterola oranının 5:1 olması daha da sağlıklı sayılabilir.
LDL ölçüm teknikleri aslında LDL'yi doğrudan ölçmez; ekonomik nedenlerden dolayı LDL değeri şu formüle göre hesaplanır:
hesaplanan LDL değeri
= toplam kolesterol − toplam-HDL −
trigliserit
değerinin %20'si
Kolesterol düzeyinizin sayısal değeri sizin için ne ifade etmektedir?
20 yaş ve üzerindeki herkes en az her 5 yılda bir kolesterol değerlerini ölçtürmeleri gerekmektedir. En iyi değer kolesterollerin kanda ‘lipoprotein profili’ olarak belirlenmesidir. Bu testin ideal sonuç verebilmesi için 9–12 saat önceden açlık sonrası yapılması gerekmektedir. Bu test bize aşağıdaki parametreler hakkında bilgi verecektir.
Total kolesterol
LDL (kötü) kolesterol: Arterlerde birikip damarın harabiyetini arttıran kolesterol
HDL (iyi) kolesterol: Arterlerde birikintiyi temizlemeye çalışıp damarın sağlığını koruyan kolesterol
Trigliseritler: kandaki yağın farklı bir formu.
Aslında lipoprotein profiline bakıldığında Total kolesterolün 200 mg/dL ve LDL kolesterolün 100 mg/dL’in altında, HDL kolesterolün ise en az 40 mg/dL ve üzerinde olması önerilen değerler arasındadır. Aşağıdaki tabloda kolesterolünüzü yorumlayabilmenize yardımcı kategorilendirmeyi göreceksiniz.
Total kolesterol düzeyi
Kategori
200 mg/dL’in altı
İstenilen değer
200-239 mg/dL
Sınırda yüksek
240 mg/dL ve üzeri
Yüksek
LDL kolesterol düzeyi
Kategori
100 mg/dL’in altı
Optimal
100-129 mg/dL
İstenilen değere yakın
130-159 mg/dL
Sınırda yüksek
160-189 mg/dL
Yüksek
190 mg/dL ve üzeri
Çok yüksek
Kolesterol düzeyleri her desilitre kanda kolesterolün miligram değerinden ölçüsünü belirmektedir.
HDL (iyi) kolesterol kalp hastalıklarından korunmak için önemli göstergelerden biridir. HDL (iyi) kolesterol değeri ne kadar yüksek olursa korunma daha iyi olmaktadır. HDL (iyi) kolesterol değeri 40 mg/dL’in altında olması kalp hastalıklarının oluşması için önemli risk etmenidir. HDL (iyi) kolesterol düzeyi 60 mg/dL ve daha fazla olması halinde kalp hastalıklarına yakalanma riskiniz oldukça azalmaktadır.
Trigliseritler de kolesterol gibi kalp hastalıklarının oluşmasına neden olabilir. Trigliseritlerin kanda 150 mg/dL altında olması önerilir. 150-199 mg/dL arasında trigliserit değeri sınırda yüksek, 200 mg/dL ve üzerine ise bazı bireylerde tedaviye ihtiyaç duyulacak kadar yüksek değer denilmektedir
Bazı yağlar, kan kolesterol düzeylerini yükselttikleri için kötüdür.
Doymuş yağlar
Doymuş yağlar çoğunlukla hayvan kökenlidir. Yağda, deniz ürünlerinde, tam yağlı mandıra ürünlerinde (peynir, süt ve dondurma), kanatlıların derisinde ve yumurta sarısında bulunur. Bazı bitkisel besinler de doymuş yağ bakımından zengindir. Hindistan cevizi, hindistan cevizi yağı, hurma yağı ve hurma çekirdeği yağı böyledir. Doymuş yağlar, toplam kan kolesterolü düzeylerini diyet kolesterolünden daha çok yükseltir; fakat bunlar, hem "kötü" LDL kolesterolü, hem de "iyi" HDL kolesterolü birlikte yükeltmektedir.
Trans yağlar
Trans yağ asitleri, sıvı bitki yağlarını hidrojen bulunan bir ortamda ısıtarak elde edilir. Bu süreç, hidrojenleme olarak bilinir. Yağ ne kadar hidrojene ise oda sıcaklığında o kadar katı olacaktır. Meselâ kaplarda satılan, "kolay sürülen" margarin, daha az hidrojenedir, dolayısıyla çubuk veya diğer sert margarinlerden daha az trans yağ taşır.
Diyet içindeki trans yağların çoğu ticarî hazır fırın ürünlerinde, margarinlerde, ayakta atıştırılan yiyeceklerde ve işlenmiş yiyeceklerde bulunur. Ticarî kızartma besinler, meselâ kızarmış patates bol trans yağ taşır.
Trans yağlar, kolesterol düzeyleri bakımından doymuş yağlardan kötüdür; çünkü bunlar LDL (kötü) kolesterolü yükseltmekle kalmaz, HDL (iyi) kolesterolü de düşürürler.
BİYOLOG::::::::
ERDAR ÖZDEMİR
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 09:23
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...