Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Tek Mesaj #700

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #700
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gönül Dağları



Babalar vardı tütünü içine çekerdi, analar vardı derdini içine atardı. Cepteki bir resim, aşkın en kutsal vesikası olduğu yıllarda, sefalette vardı elbette…
Ama aşk vardı, aile terbiyesi vardı ve her şeyden önemlisi haysiyet vardı. Geçmişin zarafeti, bu gün neler kaybettiğimizin kanıtı olarak duruyor eskimiş sayfalarda. Şimdi kendilerini bir gecelik aşk ilişkisinde görenler aşık oluğunu sanıyorlar. Oysa gönül dağları bir gecelik kaçamakları aşk diyarında kabullenemez. O aşklar bir gecelik bakışmayı bile yıllarca unutmazdı. Aşkı ve sevdayı sadece cinsellikten ibaret olduğunu görenler, toplumsal anlamda yeteri kadar eğitim görmediklerinden kaynaklanmaktadır.
Aşk öyle kutsaldı ki Karacaoğlan aşık olduğu güzelleri hiç görmemiştir. Aşk için Şair Atilla İlhan “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular.”Dizesiyle Karacaoğlan’ı doğrularken aşkın sadece cinsellikten ibaret olmadığını vurgulamak istemektedir. Doğrusu da aşkla bağlandığımız kişinin duygularına, düşüncelerine tutkuyla bağlanmak aşk değil de nedir?
Gönü dağlarımız değişen dünyada kabuk değiştiriyor sanki; parasız pulsuz, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı aşkları yaşanırken, günümüzde para, pul olmasına rağmen ne yazık ki aşkını yaşamayanlar var. Genç yaşta canına kıyımlar, evden kaçmalar, bir yandan da yoksulluğun bela olması ister istemez insanları aşksız yaşatıyor.
Yetmişli yılların sonu, seksenli yılların başıydı. Ülkemiz iç savaşın eşiğine gelmişti. Ben o zamanlar Şanlıurfa İli’nin köylerinde öğretmendim. “İnadın artsın Tonguç Baba”. Siverek, Bozova ve Ceylanpınar ilçelerinin köylerini at sırtında dolaşırdım Fakir Baykurt misali. Öğretmenlik aşkıyla donatılmıştık. Her köye köyüm, her çocuğa kendim dedim. Ülkemin derdi şakağımda patladı. Geri dönmedim. Nasıl unuturum o dil bilmez çocuklara okuma yazma öğretmek için dillerini katık ettiğimi aşıma. Onlar suçsuz ve günahsız yurttaşlarıydı ülkemin. Alın çatıları güneşle kardeş, yürekleri cıvıltı kuşağı, gül damlaları ekiyor dudakları. Bizim gönül dağlarımız aşk ile sevmişti hürriyeti, yalın ayaklı, saf yürekli minikleri,
Taze karlar yağarken gönül dağlarımıza, yaşam acımasız toynaklarıyla aşkımızı Harran Ovası’na savuruyordu. Dalgakıran muson rüzgarlarının telek vuran gölgesinde gönül dağlarındaki aşk ümitleri göçmen kuşlar gibi başka diyarlara göçüp gitti.

Turan KAYIKÇI