Arama


virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #6
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KARGİR TAHKİMAT, İnşaat taşları ile yapılan tahkimat türü.
KARIŞIK BAĞLAMA,
—> Elektrikli kapsül.
KARIŞIK GAZ,
—> Kuvvet gazı, Jeneratör gazı.
KARIŞIK SARIMLI HALAT,
Kordonları teşkil eden tellerin bir kordonda sağ sarımlı müteakip kordonda sol sarımlı olması durumundaki halat. —> Çelik halat, Halat dolamı.
KARIŞTIRMA LİÇİ,
—> Bakır liçi.
KARIŞTIRICI,
1) Flotasyon işleminde hava habbeciklerinin oluşmasını kolaylaştırmak ve mineral çamurunda (şlam) sürekli ve muntazam bir karışım sağlamak için kullanılan mekanik düzen. 2) Sondaj çamurunu belirli kıvamda tutmak için çamur tulumbasının basma borusundan alınan çamuru çamur tankı veya havuzuna püskürten (tabanca) boru. 3) Genel anlamda bileşim, tane iriliği, nem gibi özellikleri bakımından heterojen olan taneli malın hacimsel olarak homojen hale getirilmesini sağlayan düzen.
KÂRLILIK,
1) Kârın kullanılan kapitale oranının % olarak ifadesi. Burada, kullanılan kapital olarak ana kapital ile yabancı kapitalin toplamı veya yalnız ana kapital dikkate alınır. 2) Bir kuruluşun bir hesap dönemindeki varlık artışının göstergesi.
KARMA DİSKORDANS,
—> Aykırı tabakalaşma.
KARNALİN,
Ekseriya saydam, kırmızı veya kırmızımsı kahverengi tonlu bir —> Kalsedon.
KARO,
Ocakların çalışmalarında sürekliliği sağlamak için gerekli hizmetlerin görülmesine yarayan yer üstündeki kuyu binası, vinç binası, lavvar (eleme ve zenginleştirme) tesisleri, kuyu kulesi (şövalmanı), kompresör, vantilatör, direk harmanı, artık harmanı (hurdalık), lavvar suları arıtma tesisleri, enerji santralı ve buhar tesisleri, kömür ocaklarında kok fabrikası ile kömür siloları, yan ürün tesisleri, gaz deposu gibi yerüstü tesislerinin bulunduğu alan.
KARO ŞEFİ,
Bölge, bölüm veya ocak karosunda amirleri tarafından gösterilen işi teknik, idari ve emniyet bakımından emir ve nizamlara uygun bir şekilde yürüten ve her üç vardiyadan mes’ul olan kimse.
KAROT,
Yeraltında bulunan formasyonlar hakkında bilgi edinmek üzere geliştirilen özel delici uçlar (kronlar) yardımıyla sondaj yapılırken; doğal formasyondan kesilerek alınan silindirik numune.
KAROTİYER,
Sondajda karot numune alıp yeryüzüne çıkarmaya yarayan, genellikle standardize edilmişveya özel dizaynlı çok çeşitli çap ve tipteki numune alıcıları. Tek tüplü, çift tüplü, vayrlayn, üç tüplü (denison), rijit veya hareketli iç tüplü vb. tipleri vardır. —> Şekil.
KAROTİYER BAŞLIĞI,
Sondajda karotiyerin tijlere bağlanmasını sağlayan ara parça.
KAROT SANDIĞI,
Sondajda karot numunelerinin bir sistem dahilinde içine yerleştirildiği ve saklandığı sandık.
KAROT TUTUCUSU,
1) Sondajda karotun karotiyerden düşmesini önleyen parça. 2) Keçir. 3) Sekman.
KAROT VERİMİ,
Sondajda bir manevrada elde edilen karot boyunun o manevrada takımın ilerlediği mesafeye oranının yüzde olarak ifadesi.
KARPİT,
1) Kalsiyum karbür (CaC2) bileşiğine ticarette verilen ad. Karpitin su ile temasında oluşan kimyasal reaksiyonda asetilen gazı açığa çıkar. Bu özelliği nedeni ile karpit madencilikte veya diğer yerlerde aydınlatma amacı ile karpit lambalarında, sanayide de oksijen kaynağı işlerinde kullanılır. 2) Karpittaşı.
KARPİT LÂMBASI,
İçerisinde bulunan karpit (CaC2) ve suyun kimyasal reaksiyonu sonucunda çıkan asetilen gazının yakılması ve böylece ışık vermesi esasına dayanan aydınlatma aracı. Karpit lâmbası alevi açıkta olduğundan, patlama tehlikesi olan yerlerde kullanılmaz.
Karpit lambasının vardiyada karpit tüketimi 250 gr. civarındadır. Lambanın üst kısmına su, alt kısmına da karpit doldurulur. Üst kısımdaki su bir kelebek vida ile ayarlanmak suretiyle alt kısımdaki karpit üzerine damlatılır. Alevin ışığından daha fazla yararlanmak için lambaya bir de iç bükey metal reflektör de takılabilir. Asetilenin çıktığı meme tıkanırsa lamba söner; daha sonra tıkalı meme fırça ila açılır. —> Şekil
KARST VE KARSTLAŞMA,
Poröz, çözünebilir ve kalınlığı fazla kayaçlar (bilhassa kireç taşları) içinde, bunlar boyunca veya derine doğru hareket eden meteorik sularla daha az olarak çökel havzalardan türeyen ılık ve sıcak suların; derin yerleşimli mağmatik bir kaynakla ilişkili sıcak sıvıların oluşturdukları, çözünme, aşınma ve çökme ile oluşan erime yapıları. Genel olarak “Karstlaşma” bir olayı, “Karst” ise bu olay sonucunda ortaya çıkan yapıları anlatır. Karst sözcüğü Yugoslav dilinde kras ve İtalyan dilinde Carso sözcüklerinin Almanca’sıdır.
KARŞI AĞIRLIK,
—> Kontrupua.
KARŞI GALERİ,
Galeri açmada iki yönden ilerleme yapıldığı zaman, birine göre diğerinin aldığı isim.
KARTİYE,
Bir veya birkaç üretim ünitesinden oluşan ocak kısmı. —> Kat.
KARTİYE RANDIMANI,
Kartiyede yapılan üretimin; kartiyede üretim için yapılan işçi yevmiyesi sayısına bölümü ile elde edilen kg/yev veya t/yev değer.
KARTUŞ,
1) Silindir şeklinde hazırlanmışkağıt ambalajlı patlayıcı madde. Dinamit kartuşlarına dinamit lokumu da denir. 2) —> Lokum (Dinamit lokumu).
KASNAK,
Makinelerde birbirine paralel millerden dönme hareketinin birinden diğerine geçmesini sağlayan kayışların takıldığı çember. Hareket alan kasnakla hareket veren kasnak aynı yönde dönecekse, kayışdüz takılır, aksi yönde döndürülecekse çapraz takılır. Hareket alan ve hareket veren kasnaklar arasında, çap ve devir sayıları bakımından;
D1 m2
------- = ------- bağlantısı vardır.
D2 m1
KASÜR,
Yeraltı ve yerüstünde görülen arazi çatlakları.
KAŞIK,
Elle delinen lağım deliklerinde delik içinde meydana gelen tozu çıkarmak için kullanılan kepçe biçiminde bakırdan yapılmış(barutçu çubuğu) yardımcı alet (lağım kaşığı).
KAT ,
1) Maden ocaklarında üretim yapmaya esas teşkil edecek şekilde belirlenen ana üretim seviyeleri. 2) Üretilen madenin ana ihraç sistemine taşınması ve havalandırma için maden yatağını yatay olarak bölümlere ayırmak üzere sürülen galerilerin tümünü içine alan, yatay düzlem. 3) Kömür madenciliğinde bir maden ocağının birkaç kartiyesinden oluşan kısmı.
KAT AĞZI,
Galerilerin kuyu ile birleştiği yani insan, malzeme, cevher veya kömür naklinde yatay nakliyat sistemi ile dikey nakliyat sisteminin kesiştiği yer
KATAR,
1) Lokomotif ile vagonların oluşturdukları (demiryolu katarı) dizi. 2) Taşıt dizisi. 3) Yük treni.
KATILAMA,
Metal malzemelerin yenime (korozyon) karşı dayanıklılığını ve başka fiziksel özelliklerini geliştirmek amacıyla uygulanan yüzey işlemi. Malzemenin katılanacak bölgesi, katılama maddesini içeren bir katı, sıvı ya da gaz ortamda, yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılır. Yüzeyinden içeri doğru katılanan malzemenin bu bölümünde yeni bir alaşım oluşur. Sanayide uygulanan başlıca katılama yöntemleri, çeliğin karbürlenmesi (karbon emdirme); demirli ve demir dışı metallerin kalorizasyonu (alüminyum emdirme); nikel, kobalt ya da vanadyum temelli alaşımların korunmasına ya da tuğlamsı metallerin çok yüksek sıcaklıklarda yükseltgenmesini önlemeye yönelik seramik kaplamadır. —> Sementasyon.
KATİNGS,
—> Kırıntı (cuttings).
KAT’İ PROJE,
—> Proje.
KAT LAĞIMI,
Bir maden ocağında ana üretim katını teşkil etmek ve maden yatakları veya kömür damarlarını kesmek için sürülen ve ana nakliyat kuyusuna bağlı olan ana lağım (galeri). Ara katlarda tali kuyularla pano arasında irtibatı sağlamak için sürülen lağımlara (galerilere) ise ara kat lağımı denir. —> Ocak (2).
KATLANMA,
1) Teşekkül eden bir antiklinalın bir tarafa devrilmesi ile meydana gelen kıvrılma. 2) Nap.
KATMAN,
—> Tabaka.
KATOT BAKIRI,
Normal olarak takriben 3ft x 3ft, bazan da daha genişolabilen; kalınlığı 0,5- 7/8 inç ve ağırlığı 350 libreyi bulan düz bakır levha. Katot bakırı elektrolitik bakır elde etme işleminin ürünü olup, olduğu gibi veya eritildikten sonra filmaşin, külçe veya sürekli döküm işleminden sonra piyasaya tel olarak sürülür.
KATRAK TEZGAHI,
4 ucu mafsal tertibatı sebebiyle ileri geri hareket edebilen ve yukarıdan aşağıya doğru ve dişli miller vasıtası ile muayyen bir süratle otomatik olarak inebilen, lamaları dikine ve iki ucundan sıkıca gerdirilmişbir çerçeve şaseden ve lamalara daimi olarak su ve kum verebilecek tertibat ve depodan, şaseye muayyen sayıda ileri geri hareketi verdiren bir motor ile biçilmesi arzu edilen bloklar sıkıca üzerine yerleştirilmiş, ray üzerinde hareket edebilecek şekilde imal edilmiştekerlekli bir vagonet şasesinden oluşan makine.
KATRAN,
Organik maddelerin kuru damıtılması ile elde edilen ürün. Sıvı yağ kıvamında, koyu kahverengiden siyaha kadar değişen renkte, ağır is kokulu, suda erimeyen bir akıcı madde olup, bitkilerden elde edilenine bitki katranı, maden kömürlerinden elde edilenlerine de maden kömürü katranı adı verilir.
KAVKILI BREŞ,
Deniz hayvanlarının kabukları ile birlikte teşekkül etmişgreli breş.
KAVLAK,
Maden ocaklarında atımdan sonra meydana gelen çatlaklar veya diğer yerlerde herhangi bir nedenle oluşan kılcal çatlakların zamanla büyümesi suretiyle ana kayaçtan ayrılıp askıda kalan ve tehlike yaratan, tıklatıldığında kof ses çıkaran taşveya cevher parçaları veya blokları.
KAVLAKÇI,
Süngü yardımıyla kavlakları söküp düşüren kişi.
KAVLAK DÜŞÜRME,
Ateşlemeden sonra veya vardiya başında tavanda, alında ve yanlarda bulunan gevşek kısımların (kavlaklar) düşürülerek, işyerinin emniyete alınması işlemi.
KAVRAMA,
1) Vagonları birbirine otomatik bağlama düzeni. —> Kanca. 2) Boruları birbirine bağlayan düzen. 3) Bir motorun milinin hareketini başka bir mile aktarma veya aynı eksende dönen iki mili birbirine bağlama düzenleri. 4) Taşıt araçlarındaki debriyaj. 5) Kaplin.
KAVŞAK,
İki galerinin kesişme yeri. İki galerinin kesişme durumuna göre tahkimat şekli özel olarak imal edilerek ilerleme sırasında yerine yerleştirilir.
KAVURMA,
Bir metali veya bileşiklerini oksijen, su buharı, C ve S veya Cl ile birlikte erime meydana getirmeden veya erime başlangıcında bir suhunete kadar ısıtılarak bünyesinde bir değişiklik meydana getirmek ve bu surette metal veya bileşiklerinin bir kısmını uçucu bir madde halinde uzaklaştırma işlemi.
KAYA KRİSTALİ,
—> Kuars (SiO2), Neceftaşı.
KAYATUZU,
Jeolojik devirlerde lagünlerin, özel durumlarda, buharlaşması sonunda oluşan, saf halde renksiz fakat yataklardan birçoğu gri, sarı, kırmızı ve hatta mavi yeşil renklerinde olabilen bir hammadde. Tabaka halinde yığılmışveya marnlar arasına katılmışolarak bulunur. Türkiye de önemli kayatuzu yatakları Çankırı Sekili, Tepesidelik, Gülşehir (İç Anadolu) ve Tuzluca, Kağızman (Doğu Anadolu)’da bulunur.
KAYAÇ,
1) Yerkabuğunu teşkil eden, herhangi bir şekilde birbirleriyle bağlantılı, büyük kütlesel ve oldukça muntazam, sağlam iç yapısı bulunan, bir veya birkaç mineralin bünyesinde sistemli bir şekilde dağılımı sağlanmışve herzaman isbatı mümkün olamayan bir bütünlük arzeden oluşum.
2) Genel olarak cevher veya kömürden başka yerkabuğunu oluşturan madde topluluğu 3) Taş. Kayaçlar genelikle oluşumlarında etkili olan sürelere bağlı olarak başlıca üç sınıfa ayrılır. Bunlar a) Magma olarak adlandırılan erimişmaddenin katılaşması ile oluşan korkayaçlar. b) Daha önceden var olan kayaçlardan ayrılan parçalardan ya da eriyiklerden çökelen maddelerden oluşan tortul kayaçlar. c) Korkayaçların ve tortul kayaçların mineral bileşimlerinin, dokularının ve iç yapılarının çeşitli koşullar yüzünden değişmesi ile oluşan başkalaşım kayaçları.
Bu üç sınıfa giren kayaçlar ayrıca, en başta kimyasal, mineralojik ve yapısal özellikleri olmak üzere değişik etkenlere bağlı olarak çok sayıda alt gruba ve tipe ayrılır.
KAYAÇBİLİM,
—> Petrografi. Taşbilim.
KAYAÇ KRİSTALİ,
—> Neceftaşı.
KAYA MEKANİĞİ,
Çeşitli etkiler altında bulunan kayaçların madde ve kütle olarak davranışlarını teorik ve uygulamalı olarak inceleyen bilim dalı. Kaya mekaniği, genel mekaniğin bir dalı olup, kayaların fiziksel ortamdaki kuvvet alanlarına tepkisini inceler.
KAYAÇ ŞAPI,
—> Şap.
KAYDIRMA,
Uzun ayak sistemine göre üretim yapan bir üretim yerinde ayak ilerledikçe taşıma ve üretim donatımının komple olarak alına itilmesi. —> Kazı rendesi.
KAYIŞ,
1) Dar ve uzun kösele dilimi. 2) Kasnaklar vasıtası ile iki paralel milin birinden diğerine hareketi nakletmekte kullanılan lastik, kösele vb. maddelerden yapılan eleman.
KAYIT,
1) Maden kuyularında kafesin öngörülen doğrultusunu muhafaza etmesine ve kuyu içinde yalpalanmadan hareket etmesine yarayan ağaç, ray, profil, çelit halat vb. malzemeden yapılan kılavuz. Kafes halatının kopması halinde, paraşüt tabir edilen emniyet mekanizması kafesin kayıtlara tutunarak durmasını sağlar. 2) Gayt. 3) Gidaj. 4) Kuyu kılavuzu.
KAYMA AÇISI,
Yığılmışmalzemenin kendini taşıyamayarak kaymaya başladığı eğik düzlemin yatayla yaptığı açı değeri. Kayma açısı, denge açısından biraz daha büyüktür.
KAYMA ŞEKLİNDE HEYELÂN,
Bir yerden başlayarak, bir yüzeye yayılma şeklinde devam eden ve âni olmayan heyelân türü. —> Heyelân, Devrilme şeklinde kayma.
KAYMAKTAŞI,
Rengi kar gibi beyaz olan, yarı saydam sıkı yapılı bir jips türü. Minerolojide albatr adını alır. Buna sumermeri de denir.
KAYNAÇTAŞI,
—> Geyzerit.
KAYNAK,
Maden yataklarının belirlenmesi bakımından uzun vadeli bir kavram. Kaynak yerkabuğunda doğal halde bulunan ve ekonomik işletilebilirliği, günün koşullarında veya ileride mümkün görülen; katı, sıvı veya gaz konsantrasyonları. Ancak kaynağın rezerv terimi ile ifade edilen bölümünün dışında kalan kısmı da potansiyel ve varlığı henüz tesbit edilememişkaynaklar olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınır. Böylece; Kaynak = Rezerv + Potansiyel + Tesbit edilmemişkısım şeklinde gösterilir. Az da olsa belirli bir derinliğe kadar varlığı kabul edilen maden kütlesinin sadece jeolojik hipotezlere dayanarak daha derinlere doğru ekstrapolasyonu sonucu varlığı ümit edilen maden miktarını ifade için “Perspektif” deyimi de kullanılır. —> Şekil.
KAYTAN VİDA,
—> Yuvarlak dişprofilli vida.
KAZA,
1) Kasıt sözkonusu olmaksızın, beklenmedik ve sonucu, arzu edilmeyen bir olayın ortaya çıkardığı zararla ifade edilebilen her durum. Belirli bir zarar ve yaralanmaya sebep olan her olay, genel anlamda bir kaza olmakla beraber, her zaman işkazası olarak nitelendirilemez. 2) Beklenmedik bir çabuklukla bir zararı doğuran bütün sebepler kompleksi. Diğer bir ifadeyle kısa bir süre içinde çalışanı arızaya uğratan bir olay.
KAZA BİLDİRİ KAĞIDI,
Kazaya uğrayan işçinin kaza sonucu durumunu bildiren resmi kayıt.
KAZI,
Cevherin veya kömürün, oluştuğu ortamdan, el veya yardımcı bir araç ile kazılarak çıkarılması. —> Hafriyat.
KAZI KESİTİ,
1) Bir plana bağlı olarak yapılan atım sonucunda hasıl olan ve tahkimat yerleştirilmeden önce beliren galeri kesiti. 2) Brüt kesit.
KAZI MALİYETİ,
Cevherin, kömürün veya kayacın kazısı sırasında m3 veya ton başına düşen harcama.
KAZI RANDIMANI,
Kazılan maden miktarının kazı için yapılan işçi yevmiyesi adedine bölümü ile bulunan (kg/yev veya t/yev) üretim miktarı.
KAZI RENDESİ,
1) Uzun ayakta kömür üretiminde kullanılan bir tür rendeye benzeyen gereç. Bu gereç kömür damarına 5-8 cm kadar girerek yonga gibi kömür söker ve yandaki taşıma aracı üzerine düşürür. 2) Kömür sabanı. 3) Hobel. 4) Pulluk. 5) Saban —> İtme pistonu.
KAZI SINIFI,
Kömür işletmesinde kazı işlerinde çalışan kazmacı, bacacı, kazmacı yedeği vb. işçileri kapsayan grup.
KAZI YÖNÜ,
Hangi işletme metodu olursa olsun; madenin kazısı sırasında uygulanan kazı sisteminin ayak içindeki ilerleme yönü. —> İşletme yönü. Kapalı işletme.
KAZI YÜKSEKLİĞİ,
Açık işletmelerde kazı yapan işmakinesinin ulaşabileceği azami yükseklik. Kazı yüksekliği, basamak yüksekliğinden biraz küçük olup, ulaşılamayan kısmın kendi ağırlığıyla ve tehlike oluşturmayacak şekilde düşeceği dikkate alınır. —> Basamak yüksekliği.
KAZMA,
1) Madenin örtü tabakasını veya yantaşını kazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplı demir veya çelikten imal edilen araç. Bunlar kullandırılacakları işe göre çeşitli şekillerde imal edilir. Kömür-, taş-, demiryolu kazması diye isimlendirilir. 2) Kazı yapma işi.
KAZMACI,
1) Yeraltı maden ocaklarında kazı yapılan alında kazma veya havalı tabanca ile kazı yapıp kömür, maden cevheri ve diğer katı mineralleri çıkarıp açtığı boşluğun tahkimatını yapan (kişi) usta. 2) Kazmacı ustası.
KAZMACI RANDIMANI,
—> Randıman.
KAZMACI USTASI,
—> Kazmacı.
KAZMACI YEDEĞİ,
Kazmacı yardımcısı, kalfa.
KAZMA KÜPÜSÜ,
Kömür kazısında veya lağımlarda kullanılan özel tipteki kazmanın çekiç veya balyos gibi kullanılan dip kısmı.
KEÇE,
—> Salmastra.
KEÇİR,
—> Karot tutucusu.
KEDİ GÖZÜ,
—> Kristalin kuars.
KEHRİBAR,
(Kelibar) Kırılabilen, hemen hemen saydam, soluk sarı renkte, sert gibi fiziksel özellikleri havi, soyu tükenmişbir çam ağacında bulunan “ süksinit asit” içeren fosilleşmişreçine. Kehribar sürtülünce hafif maddeleri çeker ve Yunanca adı “elektron” olduğu için, buradan” elektrik” kelimesi türetilmiştir. Kehribar eski çağlarda yaşayan sinek ve böcekleri de bünyesinde fosilleştirmişolabilir. Duman ve aromatik kokular çıkararak yanar.
KEK,
1) Kuyu cidarı yakınında bulunan sondaj çamurunun basınç etkisi ile suyu kısmen kaybederek kuyu cidarında muayyen kalınlıkta çökmesinden hasıl olan ve kuyu cidarını koruyan bentonit tabakası. 2) Cevher hazırlama tesislerinde filtrede yapılan süzme sonucu filtre yüzeyinde toplanan katı madde. 3) Pasta.
KELEBE,
1) Kattan kata yan taş, cevher veya kömür içinde aşağıdan yukarıya doğru dik olarak açılan (sürülen) başyukarı. Kelebe maden, malzeme ve insan inişçıkışı için ayrı ayrı sürüldüğü gibi, tek kelebe çok amaçlı olarak da düzenlenebilir. 2) Dikbaşyukarı. 3) Bür.
KELEBEK SOMUN,
Kolayca çevrilebilmesi için kanat biçiminde iki küçük çıkıntısı bulunan somun.
KELLY,
Rotari tablası sistemi ile çalışan makinelerde, rotari hareketini tijlere ileten ve tije benzeyen kare, altıgen, yivli-silindirik kesitli özel takım.
KEMER,
1) Lağım, tünel, geçit, köprü gözü, kapı, pencere gibi açmaların oyuğu aşağı bakan yay biçimindeki üst eşiği. Bunların şekli yarım daire, sivri, sepet kulpu veya daire parçası şeklinde ve taş, tuğla, beton vb. yapı malzemleri kullanılarak yapıldığı gibi sağlam arazide tavana hemen kavis şekli verilerek de galeri açılır. 2) Bele bir kez dolanıp toka ile tutturulan sert kayışve keten örgüden yapılan bel bağı. Tehlikeli yerlerde, kulelerde ve kuyularda çalışan işçilerin emniyetle çalışmalarını sağlamak için çalışma sırasında kancalı zincir veya halatla teçhiz edilmişkemere de emniyet kemeri denir.
KEMİK,
Mermer içindeki dolomit damarları.
KENARLIK PLAK,
Mermer işletmeciliğinde plâkların muayyen şekil ve ölçülere göre, kenarlarının kesilmişhali.
KENET YUVASI,
Mermer işletmeciliğinde madenî kenetlerin taşa tesbiti için açılan yuvalar. —> Madeni kenet.
KENEVİR HALAT,
Kendir denilen bitkinin sapındaki liflerden imal edilmişhalat.
KEPÇE,
Draglayn, ekskavatör, yükleyici (loder) gibi kazı ve yükleme makinelerinin toprak veya cevher kazmada ve yüklemede kullanılan belli hacimdeki kesici küreği.
KEPÇELİ BAGER,
Kazma ve yükleme işi yapan ağır işmakinesi. Kazma işi bir kepçe vasıtasıyla yapılır. Kepçe dip kapağının açılması ile malzeme -genellikle kamyona- boşaltılır. Kepçeli bagerler çalışılan zemin düzleminin üstünde durur; karşılarındaki malzemeyi çıkarır.
KEPÇELİ TARAK DUBASI,
—> Tarak Gemisi.
KERESTE,
1) Tomrukların boyuna biçilmesi ile elde edilen marangozluk ve inşaat malzemesi. 2) Yapı ve doğrama işlerinde kullanılan kadran ve tahtaların her çeşidi.
KERNİT (Na2 B4 O7. 4 H2O),
Doğada renksiz, saydam uzunlamasına iğne şeklinde küme kristaller halinde bulunan bir bor minerali. Atmosferik koşullarda tinkalkoni-te dönüşür. Sertliği 3, özgül ağırlığı 1,95 gr/cm3 ve B2O3içeriği % 51 dir. Soğuk suda çözünür. Kırka’da tinkal (Na-borat) kütlesinin alt kısımlarında rastlanmıştır. Dünyada ise Arjantin ve ABD’de bulunur. 2) Razorit.
KERTİ,
1) Küçük atımlı fay. 2) Basamak.
KESENE,
—> Götürü işanlaşması.
KESİT,
1) —> Profil. 2) Makta. 3) Bir cismin veya arazi parçasının incelenebilmesi için kesilmesi halinde ortaya çıkan kesinti yüzeyi. Arazinin kesitine jeolojik kesit, yolların meyil durumlarını göstermek üzere yapılan kesitlere demiryolu, karayolu kesiti vb., arazinin topoğrafik durumunu göstermek üzere yapılan kesite topoğrafik kesit denir. Kesit, yatay-, meyilli-, veya faydalı olacak her istikamette yapılabilir.
KESKER,
Çakmak taşı diye isimlendirilen amorf kuars.
KESKİ,
1) Bir tarafı keskin olarak yapılan büyük çekiç. 2) Bir tarafı büyük tornavida ağzı biçiminde ve bir tarafından darbe yapılabilecek şekilde düzlenmişyuvarlak veya çokgen kesitli çubuk. 3)Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ucu yassı fakat keskin olmayan kalem .
KESKİN VARYOZ,
—> Varyos.
KESME,
1) Kömür tabakaları içinde, kömürün teşekkülü sırasında çökelmiş, bant halinde bulunan sert veya yumuşak şist tabakaları. 2) Arakesme. 3) Lavvarda kömürden ayrılan şist.
KESME HIZI,
Sondaj işlemlerinde; bir dakika içerisinde sağlanan ilerlemenin metre ile ifade edilen (m/dk) ve sondaj kronlarının birbirleriyle karşılaştırılmasını sağlayan hız kavramı. Kesme hızı, formasyon şartlarına olduğu kadar seçilen matkap cinsi, çap, baskı ve devir sayısına (d/dk) göre değişir.
KESME KÖMÜR,
—> Mikst.
KESME ŞİST,
—> Killi şist. Kömürlü şist.
KESME TAŞ,
Mermer işletmeciliğinde, bütün yüzleri ön, arka, alt ve üst yanları ince yonu olarak işlenmiştaşlar.
KESON,
Su altında sürdürülen yapı çalışmalarında veya yumuşak zeminlerde temel atmakta kullanılan kasa. Kesonlar genel olarak metal veya betonarme olarak prizma yada silindir şeklinde, uzunlukları ise kullanılacakları yerin şartlarına göre hazırlanır.
Suya indirilmek üzere üst bölümü açık kasa biçiminde imal edilecek kesonlar genellikle yerde hazırlanır ve daha sonra suya indirilerek kullanılacakları yere kadar yüzdürülür, burada kesonun kapalı tarafı daha önce hazırlanmışbir temel üzerine oturtulur. Kesonun açık üst bölümü ise su yüzeyinin üstünde kalır.
Üst ve alt bölümlerinin her iki tarafı da açık olan kesonlar; kullanılacakları yerde hazırlanır. —> Keson kuyu.
Kazı sırasında kesonun içinde toplanan kazılmışmalzeme kapma kepçe, kova, şlam tulumbası vb. araçlarla dışarı alınır. Keson dibe oturdukça üst bölümüne yenileri eklenir.
Basınçlı (pnömatik) kesonlar da açık kesonlara benzer ama bunların kazılan alt bölümlerinin üstünde hava geçirmez bir ek bölme yapılır. Bu hava sızdırmaz bölme ile kazılacak yer arasında basınçlı hava verilen bir çalışma odası bulunur. Böylece kazı yerine toprak ve su akışı denetim altına alınır. Bu şekilde hazırlanmışolan kazı odasında çalışan işçiler özel giysilere gerek kalmadan çalışabilir.
Yeraltı su seviyesinin altında açılan tuneller ve galerilerde gerekli basınçlı hava tazyiği; hidrostatik derinliğe göre her bir metre derinlik için tatlı su olan yerde 0,1 kg/cm3, deniz suyu olan yerde de 0,102 kg/cm3 olarak; uygulanır. Böyle bir basınçlı hava altında tunel ve galeri açma yöntemi 1930 yılında ABD’de Mişigan eyaleti Detroitte-Wintson, Ontario tunelinin açılması ve 1948 yılında Zonguldakta kurulan Çatalağzı santralına denizden soğutma suyu almak için deniz altına sürülen galerinin açılmasında uygulanmıştır.
KESON KUYU,
1) Kuyu kazılmasında gevşek (çürük, akıcı ve sulu) formasyonlarda uygulanan özel bir kuyu kazı metodu. Çürük arazide kuyu kazılacak yerde çember şeklinde bir mahmuz hazırlanarak, mahmuzun üstüne, tuğla, beton veya betonarme kuyu tahkimatı yapılır. Bu yapma kuyunun tabanında kuyu kazısına başlanır. Kuyu derinleştikçe yapma kuyu kendi ağırlığı ile arazinin içine kayar ve üstüne tahkimat ilave edilerek kazıya devam edilir.
Arazi içine kaymayı kolaylaştırmak için, özel durumlarda hidrolik baskı uygulanır.
Genellikle 30 m olan derinliklere kadar inilir. Bu kuyu kazı metodu ile 180 m’ye kadar inilebildiği olmuştur. 2) Batırmalı kuyu.
KEŞİF SONDAJI,
Mevcut olduğu tahmin edilen maden yatağının rezervi ve tektonik yapısı ile tenör veya kalitesinin öğrenilmesi, rezervinin saptanması, çeşitli kotlarda tenör veya kalite değişikliklerinin bilinmesi, maden yatağı sınırının tesbit edilmesi, yan kayacın niteliklerinin bulunması ve yeraltı sularının durumu hakkında bilgi edinilmesi amacıyla yapılan sondaj.
KEYSİNG ŞU (Casing shoe),
—> Çarık.
KILAVUZ,
Yüksekliği galeri yüksekliği kadar olan damarın doğrultusu boyunca, damar içinde sürülen uzunca ve yan tarafta topuklarla veya cevherle sınırlandırılmışolan bir arama, üretim veya hazırlık galerisi (yolu). Genellikle ince damarlarda kılavuzların tavan ve tabanını, damar meyli az ise, cevher veya kömür yatağının tavan ve tabanı; damar meyli dik ise, cevher veya kömür teşkil eder. Kalın maden yataklarında kılavuzlar maden yatağının istikametinde cevher veya kömür içinde veya maden yatağının tavanını veya tabanını takip ederek sürülür. Tavan veya taban takip edilerek sürülen kılavuzlar tavan veya taban kılavuzu diye isimlendirilir. —> Taban (tavan) galerileri.
KILAVUZ DELİKLERİ,
Galeri ilerlemelerinde, formasyon içerisinde su veya gaz birikimi olması muhtemel yerlerde emniyeti tahkik etmek veya ilerlemeyi kolaylaştırmak amaçlarıyla açılan ve boyları beşmetre civarında olan sondaj delikleri.
KILAVUZ FOSİL,
Tortul tabakalar fosilli olduğu zaman bunların teşekkül ettiği devri ve zamanı tesbit etmeye yarayan ve o devri karakterize eden taşlaşmışbitki veya hayvan kalıntısı. —> Karakteristik fosil.
KILIÇ DAMAR,
—> Damar (yatımı) meyli.
KILIFLI PATLAYICI MADDE,
Sulu yer-lerde açılan deliklerde kullanılmak üzere özel bir kap (manto) içinde pazarlanan patlayıcı madde.
KILSAY,
Mermer bloklar içindeki ince ve muhtelif istikametlerdeki silis veya aragonit damarları.
KIRICI,
—> Konkasör.
KIRILMA,
Minerallerin kırılma yüzeyinin ifadesi. İyi dilinim göstermeyen minerallerin darbe tesiri ile parçalanması. Mineralin kırılan yüzü kırılma görünümüne göre konkoidal kırılma (Obsidiyen), düz olmayan kırılma (arsenopirit), topraksı kırılma (kil), vb. çeşitli ifadelerle belirlenir. Yeni meydana gelmişkırıklar mineralin gerçek rengini gösterir. —> Refraksiyon.
KIRILMA MUKAVEMETİ,
Bir kayacın üzerine dik olarak yapılan basınca karşı bu kayacın kırılma anında gösterdiği mukavemet. Bu mukavemet 1 cm3 ve 1 inç3’lük numuneler üzerinde test yapılarak bulunur. Test parçasını teşkil eden prizmanın boyu kısa olursa mukavemet yüksek, uzun olursa mukavemet düşük olur.
KIRINTI,
1) Sondajda matkapların formasyondan kopardıkları ve devridaim sıvısı ile yeryüzüne atılan küçük parçacıklar. 2) —> Katings. 3) Sediman.
KIRMA,
1) Mineral veya kayacın boyutlarını küçültmek ve böylece 10 mm’ye kadar düşürmek amacıyla yapılan işlem. Bu da kaba kırma ve ince kırma diye iki ayrı safhada yapılabilir. Kaba kırma işleminde boyutlar 15 cm’ye kadar düşürülür. 2) İri boyuttaki ufalama.
KIRMATAŞ,
—> Balast.
KIRMIZI ALTIN,
24 karatlık saf altına gümüşyerine bakırın katılmasıyla elde edilen ve kızıl renginden dolayı halk arasında yapılan altın cinsi tanımlaması. —> Altın ayarı.
KIRMIZI BAKIR,
Saf bakıra verilen ad.
KIRMIZI KURŞUN,
—> Sülüğen.
KIRMIZI ZIRNIK,
Bir arsenik minerali olan turuncu rengindeki realgara (As2 S2) halk arasında verilen isim. —> Arsenik.
KIRŞEHİR TAŞI —>
Hacıbektaştaşı.
KISA GECİKMELİ KAPSÜL,
—> Milisani-yeli kapsül.
KISMİ RAMBLE,
Yeraltında açılan boşluklara muntazam aralıklarla yapılan dolgu türü. Zamandan ve harcamadan tasarruf amacı ile de yapılan bu ramble (dolgu) türü, damar istikametinde tarak şeklinde bir görünümde olduğundan bu dolguya “taraklı ramble” de denir.
KIT’A SAHANLIĞI,
Kara ülkesinin denizin dibindeki uzantısına verilen ad. Doğal uzantı 200 mile kadar gitmiyorsa belirlenmesi gereken uzantı. Bir ülke kendi kıta sahanlığında balıklar, deniz dibindeki petrol dahil her türlü madenleri işletme hakkını kazanır ve ekonomik imkanları denetler. Bu bölge üzerinde seyreden gemilerin geçişhakkına karışamaz.
KIVAM TANKI,
—> Kondisyoner.
KIVILCIM,
1) Demir, çelik ve taşgibi maddelerin birbirleri ile güçlü bir şekilde çarpışmasında sıçrayan ateşdurumundaki zerre. 2) Yanmakta olan bir maddeden herhangi bir etki sonucu kopup sıçrayan küçük ateşparçası.
KIVRIM,
Kayaç tabakalarında yan basınç etkisi ile dalgalı bir şekilde meydana gelen bükülmeler. Kıvrımların semer şekilli çıkıntılarına —> Antiklinal, tekne, şekilli girintilerine de —> Senklinal denir. Her kıvrımın iki tarafında bulunan eğimli tabakalara o kıvrımın yanları, iki yanın vücuda getirdiği açıyı ortalayan düzleme de eksen düzlemi, bu düzlemin tabakayı kesmek suretiyle yüzeyde hasıl ettiği çizgiye kıvrım ekseni denir. Yanlardaki eğimli tabakaların doğrultusu —> (İstikameti) kıvrımların eksenine paralel,—> Eğimleri (Yatımları) ise doğrultulara diktir. Kıvrımların bükük olan kısmına şarniyer denir. Kıvrım ekseni de şarniyerin doğrultusunu gösterir.
Kıvrımların basit bir şekli monoklinal kıvrım veya fleksürdür. —> Şekil. Ekseriya yatay tabakalarda daha belirgin olan bu çeşit kıvrım tek yanlı olup tabakaların bir kısmının çökmesi ile hasıl olur. Çökme olayı şiddetli olursa kıvrılan kısım fazla gerilir, inceleşir ve nihayet kırılarak kıvrım bir —> Fay şeklini alır.
Kıvrımlar; Normal, İzoklinal, Yelpaze şekilli kıvrımlar olarak üç şekilde meydana gelir. Bunlar doğru, eğik ve devrik olabilir.